Köşe Yazısı

Mimarca DeÄŸinmeler 2

Yazan: Gürhan Tümer Tarih: 30 Mart 2006

“Ancak Bir Mimarlık Profesörü Olabilmek”
Ünlü tarihçi Prof.Dr. Kemal H. Karpat, ABD’de, Wisconsin Üniversitesi’nde düzenlenen, “The Ottoman State and its Place in the World History” baÅŸlıklı konferansı protesto eden Türk öÄŸrencilerin ve onları temsil eden, Marksist eÄŸilimli Türk ÖÄŸrenci BirliÄŸi’nin, bu konferansı düzenleyenleri, bu arada, elbette ki, Karpat’ı da, “mühendis, doktor ya da devrimci olmak yerine, ancak bir ‘tarih profesörü’” olabilmekle suçladıklarını söyler.

ÖÄŸrencilerin tepkisini çok iyi anlıyorum, çünkü 68 kuÅŸağının bir delikanlısı olarak, ben de bir zamanlar, hocalarımı, ancak birer “mimarlık profesörü” olabildikleri için, biraz küçümsemiÅŸtim.

Kimbilir, belki ÅŸimdi de, benim öÄŸrencilerim bana o gözle bakıyorlardır.

Yarınlara Kalmak
Sevgili genç meslektaşım:

Duydum ki, bugün yaptığın yapıların yarınlara kalmasını istiyormuÅŸsun.

Dilerim öyle olur, umarım ulaşırsın bu isteÄŸine.

Hem bu son derece doÄŸal ve yaygın bir istek. Ressam da resimlerinin, besteci de bestelerinin, yazar da, yazılarının geçip gitmemesini, sabun köpüÄŸü gibi sönüp yok olmamasını ÅŸiddetle arzuluyor.

Dilerim onlar da ulaşırlar bu arzularına, umarım onlar da kalırlar yarınlara.

Bu arada, lütfen söyler misin bana yarınlardan ne anladığını, senin için yarınların hangi zamanlar olduÄŸunu, bir binanın, ne zamanlara kalırsa yarınlara kalmış sayılacağını?

Sana yardımcı olabilmek için, sorumu biraz daha açayım: Diyelim bakla falı açtırdık bir çingeneye ve öÄŸrendik ki, binalarından biri, tıpkı Ayasofya gibi, 1500 yıl sonra da ayakta. Ama, yine falcı çingenenin verdiÄŸi bilgiye göre, tam 1600 yıl sonra, o güzelim binanın yerinde yeller esiyor. Bu durumda acaba o bina yarınlara kalmış oluyor mu, olmuyor mu?

Bence bu sorunun yanıtı hem evet, hem hayır. Evet, çünkü 1500 yıl sonrası, yarındır ve sözkonusu bina o günleri görmüÅŸtür. Hayır, çünkü 1.600 yıl sonrası da yarındır, hem de daha fazla yarındır ve o bina o günleri görememiÅŸtir.

Bir ÅŸey daha söyleyeceÄŸim sevgili genç meslektaşım: Özene bezene yaptığın binalarını, aradan 20 yıl, 10 yıl bile geçmeden yıkarlarsa da üzülme, çünkü bir binanın yarınlara kalması demek, onun mutlaka, temelleri, kolonları üzerinde, mermeriyle, betonuyla, çeliÄŸiyle ayakta kalması demek deÄŸildir. ÖrneÄŸin, Eski Dünya’nın 7 hârikasından biri ve dillere destan olan Artemision’u düÅŸün. Efes’e gittiÄŸinde onu bulamazsın, çünkü yıkılıp gitmiÅŸtir. Ama, tanrıça Artemis’e adanan o tapınağın bugünlere, yani yarınlara kalmadığını söyleyebilir misin?

Sevgili genç meslektaşım:

Duydum ki, bugün yaptığın yapıların yarınlara kalmasını istiyormuÅŸsun.

Dilerim öyle olur, dilerim ulaşırsın bu isteÄŸine.

Knulp’tan Tanpınar’a, Güzel Kızlardan Hümayunâbâtlara
Alman yazar Hermann Hesse, “Knulp” baÅŸlıklı uzun öyküsünde, öyküye adını veren kahramanını, âvâre, aylak, göçebe Knulp’u ÅŸöyle konuÅŸturur:

“Belli bir zaman sonra yaÅŸlanıp kocayacağını ve sonunda ölüp gideceÄŸini bilmesek, dünya güzeli bir kızı hiç de o kadar güzel bulmazdık belki. Güzel bir ÅŸey güzelliÄŸini hiç yitirmese, hep güzel kalsa, bu kuÅŸkusuz sevindirirdi beni; ama öte yandan ona soÄŸuk bir ÅŸey gözüyle bakar, içimden ÅŸöyle geçirirdim: Bugün onu görmen ÅŸart mı, nasılsa bir yere kaçtığı yok. Oysa yıkılıp gidecek, her zaman aynı kalmayacak bir ÅŸeye baktım mı, haz duyduÄŸum gibi, acıma da hissederim”.

Bence Knulp, yerden göÄŸe kadar haklı. Üstelik, Knulp’un söyledikleri, yalnızca insanlar, güzel kızlar için deÄŸil, daha baÅŸka ÅŸeyler, bu arada, mimari yapıtlar, binalar ve kentsel mekânlar için de geçerli bence. Gerçekten de, birçoÄŸumuz, yabancı bir ülkeye, yabancı bir kente kısa bir süre için gittiÄŸimizde, o kentin en ilginç köÅŸelerini, en ilginç binalarını görmek, fotoÄŸraflamak için çılgınlar gibi saÄŸa sola koÅŸuÅŸtururuz da, kendi kentimiz,oradaki mekânlar, binalar söz konusu olduÄŸunda, “Onlar nasıl olsa yakınımızda, elimizin altında,oralara bugün gidemezsek yarın, yarın gidemezsek öbür gün gideriz” diyerekten günlük iÅŸlerimize dalıp gideriz.

Bunları yazarken, daha doÄŸrusu, “Knulp”’un, bu öykünün, yazımın başında alıntıladığım bölümünü okurken, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sözleri geldi aklıma. Bu ünlü yazarımızın ünlü kitabı “BeÅŸ Åžehir” ’in “Ä°stanbul” baÅŸlıklı bölümünde yer alan ÅŸu satırlarda da, aÅŸağı yukarı benzer düÅŸünceler, benzer duygular, ama bu kez, güzel kızlar baÄŸlamında deÄŸil de, BoÄŸaziçi’ndeki mimari yapıtlar baÄŸlamında dile getirilmiyor mu?

“BoÄŸaz’ın mazisi belki de aradıklarımızı yerlerinde bulamadığımız için bizi öbürlerinden daha fazla çekiyor. Onlar, bütün o NeÅŸatâbâtlar, Hümayünâbâtlar, Ferahâbâtlar, Kandilli sarayları, on yedinci asırdan beri iki sahil boyunca, açık kalmış bir mücevher kutusu gibi parıldadığını tahayyül ettiÄŸimiz ve bizim ancak batmakta olan bir güneÅŸin son ışığına ÅŸahit olabildiÄŸimiz yalılar, bugün ortada olsa idiler, belki kendimizi daha baÅŸka zengin bulacaktık; fakat hiçbir zaman, yokluklarının bizde uyandırdığı duyguyu tatmayacaktık; nesil ve zihniyet ayrılıkları yüzünden, ancak bayramdan bayrama yüzlerini görmeye razı olduÄŸumuz ihtiyar akrabalar gibi, zaman zaman yanlarına uÄŸramakla kalacaktık. Heyhat ki yaldızlı tavandan, gümüÅŸ eÅŸyadan ve geçmiÅŸ zaman hâtırasından çok çabuk bıkılıyor. Hayır, muhakkak ki bu ÅŸeyleri kendileri için sevmiyoruz. Bizi onlara doÄŸru çeken, bıraktıkları boÅŸluÄŸun ta kendisidir”.

Burada bir saptama yapmak istiyorum: Acaba Tanpınar’ın savını, mimari mirasımızı koruma felsefesine, kuramına uyarlasak nasıl bir sonuca varırız? Acaba eski yapılarımızı koruyacağız diye çırpınmak yerine, onların yıkılıp gitmelerine, yok olmalarına seyirci kalsak, insanların onları, Tanpınar’ın iddia ettiÄŸi gibi, daha fazla önemsemelerini, onların deÄŸerini daha iyi bilmelerini saÄŸlayabilir miyiz?

Tuhaf, beklenmedik ve hayli tehlikeli bir soru deÄŸil mi?

Ama aklıma geldi, sordum.

Alberti’nin Çözümü
Gündüz canı sıkılan, gece uykusu kaçan ne yapar?

Bu sorunun yanıtı, kişiden kişiye değişir.

Kimisi, kendini içkiye, sigaraya vurur çılgınca; kimisi sokaklarda dolaşıp durur; kimisi bir köÅŸeye çekilip oturur; kimisi, yatakta bir sağına, bir soluna, döner de döner; Kimisi, koyunları sayarsa uykusunun geleceÄŸini duymuÅŸtur, o yöntemi dener.

Böylelerinin kimileri, sıkılan canlarını avutmayı, ya da, kaçan uykularını yakalamayı, ne yapsalar baÅŸaramazlar; kimileri daha ÅŸanslıdırlar, az ya da çok baÅŸarırlar.

Leon Battista Alberti’ye gelince, o, “Della tranquillita del’animo” adlı ve 1442 tarihli kitabından öÄŸrendiÄŸimize göre, uykusu kaçtığında, kafasında, birtakım yapılar tasarlarmış ve inÅŸa edermiÅŸ. Tâ ki uykusu gelene kadar.

Çok “mimarca” bir yöntem deÄŸil mi?

Bunda ÅŸaşılacak bir ÅŸey yok, çünkü, bilindiÄŸi gibi, Alberti bir mimar, hem de çok ünlü bir Rönesans mimarı.

Evet, bu yöntem, bu çözüm, canları sıkılan, uyku tutmayan mimarlar açısından ilginç. Ancak, eÄŸer bir mimarın canının sıkılmasının ya da geceleri uykularının kaçmasının nedeni, üzerinde çalışmakta olduÄŸu, ama altından kalkamadığı bir tasarımsa ya da ÅŸantiyede, üstesinden gelemediÄŸi birtakım sorunlarsa, o kiÅŸinin, Alberti’nin önerisinden çok fazla yararlanabileceÄŸini söylemek zor; çünkü böyle bir örnekte, sorunla çözümün, benzer, hâttâ aynı olması gibi tuhaf bir durum söz konusu.

Daha açık söyleyeyim: Adamın, yani mimarın kafası, aklını ÅŸu ya da bu nedenle, bir tasarıma taktığı için bozuk, onun için canı sıkılıyor, uykusu kaçıyor; siz, ona, ilâç olarak, bambaÅŸka sorunlarla dolu, yepyeni bir tasarım konusu veriyorsunuz.a

Yok, olmaz böyle bir ÅŸey. Olursa da, tam bir çeliÅŸki, yanlış bir tedavi, güzel bir ironi olur.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: küçük harf "a", küçük harf "x", küçük harf "e", küçük harf "x", büyük harf "E", sayý sekiz

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız