Köşe Yazısı

Çizgi, Demokrasi ve Plan

Yazan: Murat Cemal Yalçıntan Tarih: 11 Mayıs 2006
Son birkaç aydır mimar ve ÅŸehir plancılarının yetki alanlarına iliÅŸkin tartışmanın ÅŸiddeti sürekli artıyor!

Sürecin kısa özetini yapmak gerekirse, ÅŸehircilik/planlama disiplinlerini ülkemizde ve dünyada geliÅŸtirenler büyük bir çoÄŸunlukla mimarlar olmuÅŸlardır. Ancak zaman her ÅŸeyi olduÄŸu gibi kentleri de deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve giderek karmaşıklaÅŸan kentlerde fiziki tasarımın ötesinde bir planlamaya gereksinim doÄŸmuÅŸtur. Planlamada, tasarımla iliÅŸkili bir süreç olarak baÅŸlamakla birlikte, bugün itibariyle tasarımdan giderek uzaklaÅŸan ve hatta kopan bir noktaya ulaÅŸmıştır. Bu geliÅŸmeler, mimarlık bölümlerinden bağımsız ÅŸehir ve bölge planlama bölümlerinin doÄŸmasına neden olmuÅŸ ve imar planları da giderek artan bir ÅŸekilde bu bölümlerin mezunlarınca yapılır hale gelmiÅŸtir. Mimarlara göre bu gidiÅŸat kentlerimizin çirkinleÅŸmesinin nedenidir. Åžehir plancıları ise, planlamanın artık bir deÄŸer yaratma, deÄŸer dağıtma ve düzenleme iÅŸi haline geldiÄŸini, dolayısıyla mimarlıktan çok iktisat ve siyaset ile iç içe bir karar alma sürecine karşılık geldiÄŸine dikkat çekmekte, kentlerin içinde bulunduÄŸu sorunların ise mimarlardan kendilerine kalan kötü mirastan kaynaklandığını iddia etmektedir. Tasarım, verilen kararların sonrasında düÅŸünülecek bir aÅŸamadır ki, ehliyeti de ayrıca tartışılır.

Planlamanın, iktisat ve siyaset ile iliÅŸkisi tarihte birçok örnek üzerinden okunabilir. ÖrneÄŸin, 19. yüzyılda Ä°ngiliz iÅŸçi sınıfının yaÅŸama alanlarıyla da iliÅŸkili olarak karşı karşıya kaldığı saÄŸlık sorunları, planlamanın vurgusunu saÄŸlıklılaÅŸtırma haline getirmiÅŸ, yapılan planlama çalışmaları bir yandan iÅŸçi sınıfının yaÅŸama ÅŸartlarını iyileÅŸtirirken, diÄŸer yandan da dönemin kapitalist üretim biçiminin sürdürülmesine hizmet etmiÅŸtir. Kapitalist üretim biçimi fordist üretim sistemiyle tanışınca, planlama pratikleÅŸme üzerine kurgulanmış ve rasyonel planlama anlayışı gündeme gelmiÅŸtir. Bu dönemde, ev-iÅŸyeri mesafesinin kısaltılması, kısaltılamıyorsa bu mesafeyi kat etme süresinin azaltılması gibi kantitatif hedefler belirlenmiÅŸ, kitle üretiminin gereÄŸi pazar koÅŸullarını oluÅŸturmak üzere karayolu aÄŸları gibi çeÅŸitli yatırımlara öncelik verilmiÅŸ ve zamanla yaÅŸam alanlarımız fordist üretimin mantığına uygun hale getirilmiÅŸtir. Ä°kinci Dünya Savaşı sonrasında krize giren kapitalist ekonominin çıkışı, savaÅŸ sırasında yıkılmış kent merkezlerinin yeniden inÅŸası üzerinden gerçekleÅŸebilmiÅŸ ve bu krizden çıkış sürecinin en önemli aracı yine planlama olmuÅŸtur. Aynı dönemde, yoksullaÅŸan kentlilerin Keynezyen politikalarla desteklenmesinde de planlama etkin bir araç olarak kullanılmış, yapılan sosyal konutlar, alınan tam istihdam kararları planlama üzerinden gerçekleÅŸmiÅŸtir. ÖrneÄŸin, Amsterdam’da kent merkezi ile havaalanı arasındaki geniÅŸ arazilerin bir kent parkına dönüÅŸtürülmesi iÅŸi bizzat dönemin tam istihdama yönelik politikalarının planlama üzerinden hayata geçirilmesinin örneÄŸidir. Sosyal adalet, eÅŸitlik, savunucu planlama anlayışı gibi konuların planlama gündemine bu dönemde girmesi rastlantı deÄŸildir. Daha sonra, 1970’lerin başında dünya kapitalist sisteminin yeniden krize sürüklenmesiyle post-fordist üretim biçimleri geliÅŸtirilmiÅŸ; bu esnek, parça başı, sipariÅŸe dayalı üretim biçimlerinin planlamaya yansıması, zamanla, bütüncül planlama anlayışından kopuÅŸ olarak gözlenmiÅŸtir. Neoliberal iktisadın dünyayı sardığı 1980’ler ve sonrasında hızlanan küresel akışlar da bu parçacı planlama anlayışını güçlendirmiÅŸ ve kentler sermayenin ikinci döngüsünün sahneleri haline gelerek bugünkü büyük metropoliten projeler ile dönüÅŸüm projeleri arasında sıkışıp kalmışlardır. Gelinen nokta itibariyle planlama iÅŸinin en önemli bileÅŸenlerinden birisini kentsel arsa ve/veya arazi arzının hangi kesimlere, ne miktarda yapılacağı oluÅŸturur ki, bu, kentsel eÅŸitsizliklerin giderilmesinde ya da arttırılmasında kullanılabilecek çok önemli bir araçtır. Nihayet denilebilir ki, planlama, sürekli olarak ve giderek artan bir ÅŸekilde kapitalist geliÅŸmeyi takip etmiÅŸ ve sistemin iç sorunlarında bir çözüm aracı olarak kullanılagelmiÅŸtir.

Planlamanın iktidar ile iliÅŸkisini de tarihsel bir bakış ile ele almak mümkündür. Tarih boyunca mekanı denetim altına almanın en önemli araçlarından birisi plan ve harita olmuÅŸtur. Emperyalizm harita üzerinden geliÅŸmiÅŸ, plan ise iktidarın düzenleme üzerinden denetim kurmasında ve gücünü göstermesinde etkin olarak kullanılmıştır. Birkaç örnek vermek gerekirse, Paris’te dar sokaklarda kurulabilen barikatların iktidar için tehlike halini almasıyla geniÅŸ bulvarların açıldığı iyi bilinen bir örnektir. Eski sosyalist ülkelerdeki kent meydanları toplumsal iliÅŸkileri kuvvetlendirmek amaçlı kamusal alanlar yaratmak için deÄŸil, sosyalist devletin gücünü göstermek için devasa boyutlarda tasarlanmıştır. BaÅŸkent Ankara’daki prestij ve güç gösterisi niteliÄŸindeki kamu yapıları da bu çerçevede düÅŸünülebilir. Siyaset yapma ve iktidar etme süreçlerinde demokrasinin giderek artan etkinliÄŸi ise, bugün geldiÄŸimiz noktada katılımcı planlama anlayışlarının tartışılmasına olanak vermiÅŸtir.

Ä°stisnalarını bir kenara koyarak, planlamanın, tarih boyunca hakim iktisat ve siyaset yapma biçimlerinin bir aracı ya da onların ideolojisine paralel olarak çalıştığını söylemek mümkündür. Yani plancının, çizgi ve kelimeleri ile iktidara ve/veya egemen iktisadi sisteme hizmet ediyor olma ihtimali yüksektir. Tartışma konusu, bunun etik olarak kabul edilebilirliÄŸi ya da bundan kaçınmanın yöntemleri deÄŸil, plancının çizgi ve kelimeler üzerinden yaptıklarının ne kadar farkında olduÄŸudur. Yaptığının farkında olmayan bir plancının iktidarın ya da hakim iktisadi sistemin oyuncağı olma riski büyür. Aynı ÅŸekilde, gücünün farkına varan bir plancının kendi emellerini insanların yaÅŸamlarına en azından mekansal olarak dikte etme tehlikesi de bulunmaktadır. Bugün gelinen noktada rant ve deÄŸer yaratma, bunları dağıtma ve düzenleme iÅŸlerinin siyasallığı da düÅŸünülünce, her çizgi ve kelimenin kentte yaÅŸayan insanların geleceÄŸi üzerindeki önemi artar; bina ve çevresinin tasarımı noktasından bir yaÅŸam tahayyülü uzamına ulaşır. Planlamanın bir yaÅŸam tahayyülü ile iliÅŸkilenmesi, kentsel siyasetin planlama süreçlerinin olmazsa olmazı haline gelmesini gerektirir. Katılımın mümkün olduÄŸu bir kentsel siyaset alanı içerisine giren plancı karşı karşıya olduÄŸu iki tehlikeden olabildiÄŸince uzaklaÅŸmıştır, çünkü fikirlerin serbestçe tartışılabildiÄŸi ve kararların bu tartışmaların üzerinden ÅŸekillendirildiÄŸi bir sistemde hem kapitalizm ve iktidarın hem de plancının gücü görece sınırlanmış olacaktır.

Bu çerçevede tartışılması gereken ve mimar-ÅŸehir plancısı tartışmasının esasını oluÅŸturduÄŸunu düÅŸündüÄŸüm soru ÅŸudur: Çizgi, kentsel siyaseti ve demokrasiyi ve daha ileri bir noktada insanların yaÅŸama tahayyüllerindeki çeÅŸitliliÄŸi ne kadar temsil edilebilir?

Demokrasi bugün geldiÄŸi nokta itibariyle çoÄŸunluÄŸun temsilinden ötededir. Ä°çinde azınlığı da yaÅŸatan bir tavır almaya çabalamaktadır. Oysa, çizgi, içinde bu anlamdaki bir demokrasiyi barındıramaz. En çok çoÄŸunluÄŸun muhalefetsiz ve/veya azınlıksız temsili anlamına gelebilir. KesinliÄŸi ifade eder. Dahası belirlediÄŸi kesinlikle geleceÄŸi de ipotek altına alır. Süreçlerin olagelmesine izin vermez. Nihayet, çizgi, bugün itibariyle yerel siyasetin getirdiÄŸi ve demokrasinin gerektirdiÄŸi çeÅŸitliliÄŸi barındıramayacak bir planlama aracı konumuna düÅŸmüÅŸtür. Siyaset ve iktisat iliÅŸkilerini tanımlamakta güçsüz kalır. Basit, düÅŸüncesiz ve ne yaptığının farkında olmayan bir kalem darbesiyle çok hassas bir hale gelmiÅŸ olan kent rantları üzerinden büyük eÅŸitsizliklere neden olabilir, daha önemlisi, yaÅŸam tahayyüllerimize uygun olarak, kurarak ve/veya seçerek belirlediÄŸimiz yaÅŸam pratiklerimizi yerle bir edebilir. Bu anlamda David Harvey’in “çizim masası kendini kandırmanın en nam salmış aracı”dır saptamasının ötesine geçmek ve planlamada tek kiÅŸilik bir çizim masasını insanların yaÅŸama pratiklerine tecavüz olarak tanımlamak gerekir.

Planlama ve kentler üzerinde kafa yoran meslek insanlarının tartışması gereken nokta budur: Çizim aracı üzerine kurulu mevcut imar planlama sistemi kentlerin geleceÄŸi ve kentlilerin mutluluÄŸu için uygun mudur? Tartışmayı “imar planını (ve iddiaya göre peyzaj planını, kentsel tasarımı, iç mimarlığı vb.) mimar yapar sığlığına indirmek ve bunu yaparken kendi mesleÄŸini merkeze ve üste almak, meslek ÅŸovenizminin ötesine gitmez. Hedef ve gündem saptırır. Bir arada durması ve iÅŸlemeyen imar sistemini iÅŸler kılması gereken kesimlerin kamplara ayrılmasına neden olur. Bu sistemi bize miras bırakan eski nesillerin düÅŸünce yapıları üzerinden deÄŸiÅŸen dünyanın gereksinimlerine uygun bir özeleÅŸtiri yapılmasını engeller; planlama iÅŸini yapma iddiasında olan mimarların eÄŸitim programlarında kente, iktisada ve siyasete iliÅŸkin hemen hiç ders olmaması gerçeÄŸini saklamak gibi kandırmacalara neden olur; bu iddiada ısrarcı olanların programlarını gereÄŸince revize etmelerini engeller. Hatta daha da ileri gider ve topladığı kurultaylarda kent plancılarının, iktisat ve siyaset ile iliÅŸkilerini koparacak ÅŸekilde mesleki eÄŸitimlerine dokunmayı bile kendine hak görür ve bunu yaparken kent plancılarına ve bu iÅŸin eÄŸitimini veren insanlara danışmayı gerekli bulmaz.

Mimar yapısının yaratıcısıdır. Çok eskilerde kalmış bir dönemde, üzerinde insan olmayan kentlere de yaratıcılık yaptığı bilinir. Yaratıcı, tanımı gereÄŸi tektir ve yarattığı ürün üzerinde müÅŸterisinin talepleri dışında kendi bildiÄŸini ve istediÄŸini temel alır. Mesleki kültürünü teklik, tek yapı ve tek müÅŸteri üzerine oluÅŸturmuÅŸ bir camianın (bir küçük azınlık dışında tek yapısının çevre ile iliÅŸkisini kuran mimar yoktur; bunun açık kanıtı içinde yaÅŸadığımız kentlerdir ve sanırım hiçbir mimar yapacağı yapı hakkında çevrede oturan insanların fikrini almayı gerekli bulmaz!), üstelik mesleki pratiÄŸi çizgi üzerinden ilerlerken (dolayısıyla günümüz demokrasisinin gereklerini çiÄŸnerken!) ve siyaset ve iktisat ile yalnızca gönüllü bir bağı oluÅŸabilirken (bu konuda kendilerini iyi yetiÅŸtirmiÅŸ mimarlar da bulunmaktadır ama bunda mesleki bir eÄŸitim deÄŸil gönüllü bir tercih etkin olmaktadır), planlama iÅŸini tek başına üstlenmeye talip olması gerçek olamaz. Bu saldırının karşısında ÅŸehir plancılarının ani bir refleks geliÅŸtirerek, en azından fiziki kent mekanı açısından birikimleri çok deÄŸerli olan mimarları yok saymaları da yanlıştır. Tartışma, yetki üzerinden pasta paylaşımını hedefledikçe planlama süreçlerini olumsuz etkileyecek ve bizlere olduÄŸu kadar kentlere ve kentlilere de zarar verecektir.

Planlama bir yaratıcı ya da maestro iÅŸi deÄŸildir. Siyasette de olduÄŸu gibi, bir dönem teknik olanın üstünlüÄŸü varsayılmış ancak kısa sürede yapılanın bir hata olduÄŸu anlaşılmıştır. GeldiÄŸi nokta itibariyle planlama, idealinde, iletiÅŸimsel kamusal alanın ortaya çıkardığı çok sahipli bir süreçtir. Uzman, bu kamusal alana alternatifler sunarak görevini yapar. MesleÄŸini ve eÄŸitimini, bu kamusal alanın en eÅŸit bir ÅŸekilde yaratılmasına ve iÅŸler kılınmasına kolaylaÅŸtırıcılık etmeye ve bu kamusal alana uzmanlığı çerçevesinde hizmet etmeye dayandıran ve bunun için gereken bütün formasyonu almanın neredeyse imkansız olduÄŸunun farkında olan ÅŸehir plancıları (ki bu koÅŸulları saÄŸlamayanlar çoÄŸunluktadır!), mimar, iktisatçı, sosyolog, haritacı, coÄŸrafyacı, jeolog gibi uzmanlardan oluÅŸacak bir ekibin koordinatörü olarak bu uzmanlığı sunabilecek en yetkin ve donanımlı meslek grubunun üyeleridir. Dahası, mimarlardan miras kalmış çizime dayalı imar planı sisteminin yerine, günün gereklerine uygun bir planlama sistematiÄŸi geliÅŸtirmek de, yine bu meslek grubunun iletiÅŸimsel kamusal alanın oluÅŸmasına kendini adamış öÄŸelerinin ancak diÄŸer ulema tayfası ile birlikte hareket ederek baÅŸarabileceÄŸi bir misyondur.

Planı yapacak olan her kim ise, artık çizim masasında imar planı çizme kolaycılığına soyunmamalı, uzmanlığı çerçevesinde kamusal alanın yaratacağı karar süreçlerine hizmet etmeyi tercih etmelidir.Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "B", küçük harf "b", küçük harf "b", küçük harf "m", büyük harf "H", sayý 9

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız