Köşe Yazısı

Kiasma ile St Henry'nin Kilisesi; Fin AhÅŸap Sergisi Ãœzerine Yorumlar*

Yazan: Hüseyin Yanar Tarih: 7 Aralık 2005

Helsinki’ye taşındığımızda Kiasma yeni bitmiÅŸti. Arkasında da derin tartışmalar bırakmıştı. Tatil günlerinde Kiasma’nın giriÅŸ katındaki yeni açılan internet odasına giderdik. Orta boÅŸluk ekseninin uzantısında, gireni sanki yukarı doÄŸru savrulan, insanı kentin gürültüsünden alıp sergilere, baÅŸka bir dünyaya götüren rampası, hareketli duvarları, daha henüz tamamlanmamış mekanlarının rengarenk hali, buzlu sarkan torba gibi lambaları, özgün detayları ilgimizi çekiyordu. Steven Holl’un ilginç mekanlarında o sergiden, bu sergiye dolaşıp çeÅŸitli sanatçıların yapıtlarını görüyorduk.

Uzun yıllar üzerinde tartışılan ve Jung’dan, Saarinen’e, Siren’den Aalto’a bir çok mimarın ilgisini çeken, üzerine öÄŸrenci tezleri yapılan, çeÅŸitli öneriler geliÅŸtirilen, Töölö Körfezinin uzantısındaki bu hassas noktada, 1993 yılında ÇaÄŸdaÅŸ Sanatlar Müzesi yarışması açılmıştı. Yanından Mannerheimintie isimli ana yolun geçtiÄŸi arsa, Siren’in yaptığı Fin Parlementosunun hemen karşısında Saarinen, Geselius, ve Lindgren’in tasarımı Milli Müzeyi biraz uzağından gören, Elisa ve Alvar Aalto’nun son binası Finlandiya Konser Salonunun tam ekseninde yer alıyordu. Aralarında Steven Holl, Kazuo Shinohara, Coop Himmelblau, Alvaro Siza’ nın bulunduÄŸu dört davetli, tanınmış ismin yanında herkese açık bir yarışmaydı bu. Sonunda bir yabancı, Steven Holl büyük ödülü aldı götürdü. Yarışma jürisinde buradaki unortodox mimarileriyle tanınan isimlerinden Kai Wartiainen ve Jyrki Tasa’nın olması ilgi çekiciydi. Daha da alevlenen tartışmalara karşın sonunda volümü biraz küçültülerek bina inÅŸa edildi.

Bazı Finli meslektaÅŸların düÅŸüncelerinin aksine, genel mesajı ile bu bina hoÅŸuma giden bir yapıttır. Sanki bir ressam, cesurca, güçlü bir fırça darbesi vurmuÅŸtur kentin tam ortasına. Yazın güneÅŸin etrafta dönüÅŸüne baÄŸlı olarak parlar. Kışın ise karanlıkta, kentin ortasında cephesinin deÄŸiÅŸik tondaki ışık oyunlarıyla karla ve buzla beraberleÅŸir. DoÄŸanın bir parçası olur. Önündeki ana otoritenin ciddi yüzlü Parlemento Binası ve arkasında yine bir anlamda oldukça ciddi, Siikala ve Söderlund’un projelendirdiÄŸi basının önemli gazetesi Helsinki Sanomat Binasının, açıklığı ÅŸeffaflığı vurgulamak istediÄŸi söylenen monümental cam küpünün önünde tam kontrast bir anlayış sergiler. Sanatı, sanatın özgülüÄŸünü temsil eder. Ä°smi ile birleÅŸtirilen senaryosunda olduÄŸu gibi ayak ayak üzerine atmış gibi kültür ekseni ve doÄŸa ekseniyle çakıştırılmıştır mimarı tarafından. Mekanları deÄŸiÅŸik sanatçıları deÄŸiÅŸik zamanlarda sergiledikleri yapıtları ile anlam kazanır. Sanki eskimeye uygun büyük bir workshop havası taşır ve kentin bu sorunlu ve hassas yerinde akılda kalıcı bir söz söyler.


Kiasma


Kiasma
Kiasma FotoÄŸrafları: Hüseyin Yanar


EÄŸer istisnaları bir kenara bırakırsak, Fin insanı, mimarları da dahil, genelde risk almayı çok sevmeyen, rasyonel bir yapıya sahiptir benim sezdiÄŸim kadarı ile. Ülkede yapı standardı oldukça yüksektir ve genel bir bakış ile yerel mimarilerinde de rasyonel bir hava sezilir. Bir anlamda burası rasyonalizmin kalesidir. Belki de bu sosyal demokrasi içinde mimari de hep aynı tonda olmalıdır. Aşırı çok seslilik eÅŸitliÄŸi, sistemi de zorlayabilir. Bunun nedeni tabii ki ekonomik davranmaktan da dolayıdır. Birde iklim zorluÄŸu eklenince planlama ve detaylar ona göredir. Böyle olunmak zorundadır belli bir ölçüye kadar. Mimaride aşırı çıkışlara, deneysel arayışlara daha az rastlanır. Bu açıdan bakarsak gerçekten burada mimari tam anlamıyla bina yapma sanatıdır diyebiliriz. Ama artık her geçen gün yeni mimarlar, genç mimarlar bu sınırları zorlamaktadır. Her ne kadar oralardan biz Fin Mimarisini, Alvar Aalto ve onun uçarı yaklaşımlarıyla biribirine baÄŸlasakta, Aalto bile kendi kiÅŸisel mimari tavrı yüzünden özellikle yerel meslektaÅŸları tarafından eleÅŸtirilmiÅŸ ama hepimizin çok iyi bildiÄŸi gibi yalnız kendi ülkesinde deÄŸil ülke dışında da ülkesinin izini bırakmış özel bir mimardır. Tabii mimaride anladığı rasyonalizmi de kariyerinin deÄŸiÅŸik basamaklarında çok farklı yorumlamıştır. Bu kendi döneminde eleÅŸtirilme, kiÅŸisel yorumlarıyla yine çok tartışılan ve bugün hala meslektaÅŸlarınca tartışılan Raili ve Reima Pietilä içinde çok geçerlidir. Hatta bu uzun yıllar sonra ülkesinde yaptıklarıyla sonunda ileri yaÅŸlarında kabul gören Juha Leiviska içinde böyledir. Ama sözünü ettiÄŸim sıradışı üçlü Finlandiyanın Akademisyen ödüllü üç mimarıdır. Bu ödül sadece yaÅŸayan bir mimara devlet tarafından verilmektedir. Bu mimarlar sadece bina yapmazlar. Bunlar yorumculardır. Kültürlerini, doÄŸalarını yorumlarlar kiÅŸisel yaklaşımları ile. Ä°lginç olan ÅŸudur. Mimari otorite sınırlarını koyar. Bir sürü kiÅŸi bu sınırlara uyar. Ama deÄŸiÅŸik davranan mimarlarda aslında var olan Fin Mimarisini yaratırlar. Bu arada deneysel çalışan, ilginç projeler geliÅŸtiren bazı mimari gruplarda beklediÄŸi ilgiyi göremezler çoÄŸunlukla. Ocean North grubu bunlardan biri olarak gösterilebilir. Bunların dışında bir diÄŸer tarafta da rasyonel anlayışı yapıtlarında yorumlayan, sıradışı minimalist yaklaşımlarda oldukça kabul görür genel mimari çerçeve içinde.

Ama bütün bunlara karşın son zamanlardaki geliÅŸmeler, buralarda sanki mimarlık adına bazı deÄŸiÅŸmelerin olabileceÄŸini gösteriyor. Kotka Liman tesisleri ve Heureka binasının önündeki Vantaa Kültür Merkezi gibi gerçekten volumleri büyük yarışmalarda olduÄŸu gibi jürilerin cesur tavırları ve seçilen cesur projeler gözler önünde idi. GeçtiÄŸimiz aylarda da Fin Mimarlık Müzesinde Finlandiyadaki mimarlık okullarındaki diplomalardan oluÅŸan speculative bir sergi açıldı. Ä°lginç deneysel, sıradışı öÄŸrenci çalışmaları vardı. Adı da ”Towards a New Architecture” konmuÅŸtu. Bu sanki mimari çabalardaki deÄŸiÅŸimin farkedildiÄŸi resmi bir deklerasyon gibiydi. Bugünlerde Istanbul’da gösterimde olan, burada da bir süre önce ilgi ile izlenilen Fin AhÅŸap Sergisine de söyle uzaktan bu gözle bakacak olursak oradaki yapıtların gerisinde saklı mesajlar bulabiliriz. Belki de en önemlisi, kuzeyden gelen bu ahÅŸap sergisi küçük bir kolleksiyon olarak, kendi kesiti içinde, burada uzun zamandır adım adım yükselen bir deÄŸiÅŸim rüzgarının habercisidir ve mimari çabalarda bir anlamda yerellikle evrenselliÄŸi yanyana getirmiÅŸtir.

Bunun ötesinde tabii ki Ä°stanbul’da sergilenen örnekler, ahÅŸap malzeme için kullanım kapasitesinin ne kadar arttığını göstermesi açısından önemlidir. Bir baÅŸka açıdan bakarsak, kolayca eskimeyen ve detayları, malzeme seçimleri çok kuvvetli, bir sürü binanın bulunduÄŸu ve iklim bakımından gerçekten zorlu böyle bir ülkede bina için de aynı insan gibi yaÅŸlanmanın aslında ne kadar doÄŸal olduÄŸunu vurgulanır belki de. AhÅŸap eskiyen bir malzemedir ve dönüÅŸümlü bir malzemedir. Eskidikçe kendini bulmaktadır. KirlettiÄŸimiz dünyada yapı malzemesi olarak kullanılması bir umut kaynağıdır. Yüzde yetmiÅŸi orman olan ve sistemli bir ÅŸekilde kesilenlerin yenilendiÄŸi bir ülke için de bulunmaz bir ÅŸanstır sadece geleneksel mimari için deÄŸil modern mimariyi alabildiÄŸine yorumlamak içinde.

Bu sergideki bazı projelerde bir anlamda ahÅŸabın, mimari olarak deneyselliÄŸi zorladığını da gözleyeiliriz. Bu yıl burada ahÅŸap ödülü alan Siikala ve Narjus’un Juensu projelerindeki eÄŸrisel volumü ile doÄŸayı binanın eÅŸiÄŸine daveti, ortak mekanlarındaki dört parçalı, makaslı ahÅŸap dev kolonları, Hara’nın seyir terasında yarattğı ahÅŸap örgü kafes ile seyir mekanının kabuÄŸuna getirdiÄŸi tavır, Jarvinen’in Laajasalo projesindeki sokaÄŸa inen sanki populerize edilmiÅŸ kilisesi anlayışı, örneÄŸin Moby Dick adlı ev projesinde olduÄŸu gibi bazı yapıtlarında geleneksel taşıyıcı sisteme baÅŸkaldıranTasa’nın ahÅŸabı serbestçe kullandığı sergilediÄŸi ev projesindeki abartılı yorumları, çelik ahÅŸap beraberliÄŸi, Jallinoja’nın Kierikki Arkeoloji Merkezi projesindeki kaba, anti bina yaklaşımı ve yine anlayış olarak benzer bir çaba Lassila’nın Kärsämäkideki dışarıdan, hangara benzer abartılı kilise yorumu ve diÄŸerleri. Bazı projelerde ahÅŸabın saÄŸladığı yumuÅŸaklıkla, eskizsel olmasıyla ilginç mimari aramalar, instalasyonlar denenmiÅŸtir. Bu sergide özellikle artık yarışmalarda önemli baÅŸarılara ulaÅŸan bazı genç mimarlar sayabiliriz bu kiÅŸiler adlarını duyurmakta ve gün geçtikçe daha fazla risk almaya baÅŸlamaktadırlar. Bunun da artık mimari çevre tarafından kabul edilmeye baÅŸladığını görerek doÄŸal mimari kapasitelerini daha serbestçe kullanmaktadırlar artık. HerÅŸeye karşın, Fin mimari sistemin çarkları içinde sıradanlaÅŸmaz ve bunca tanınmadan sonra alacakları yeni iÅŸlerin arasında boÄŸulmazlarsa bu deÄŸiÅŸimi daha da ileri götürecekler ve sınırları zorlayacaklardır ve zannederim bu gençlerin çabaları Fin mimarisindeki yerellik evrensellik arasındaki yolun niteliÄŸini belirliyecektir, özgün bir senteze ulaÅŸtıracaktır.

 
St Henri Kilisesi
FotoÄŸraflar:
Brendan Agustin
(
www.brendanaustin.com)

 


Ä°stanbul’da sergilenen projeler arasındaki bir projeye özel bir parantez açmak istiyorum. Bana göre oradaki baÅŸyapıt Hirvensalo St Henri Kilisesi’dir. Sergideki en anlamlı mesajlardan biri bu projeden gelmektedir. Luter, Orthodoks and Katolik mezheplerine baÄŸlı olanların ortaklaÅŸa bir araya kullanabileceÄŸi düÅŸünülen özel bir sanat kilisesi için 1996 yılında açılan yarışmada büyük ödülü alan Matti Sanaksenaho alır. Sanaksenaho’nun çok fazla binası yoktur ama yaptığı bir kaç binası sıradışıdır ve önemli nirhengi noktaları olma yolundadır. Bugün 40 yaÅŸlarında olan Sanaksenaho yapısının inÅŸa edilmesi için 9 yıl bekler. Proje yapımının hemen ertesinde oradaki töreniyle, solo programla devlet televizyonundan tanıtılır. Açılışı ve hikayesi uzun uzun yayınlanır. Ardından ülkenin önemli bir mimarlık ödülünü kazanır. Matti bir sürü eleÅŸtirmence uluslararası bir yere konur projesı ile birlikte. Bu binanın yaşı yoktur. Modaya göre yapılmamıştır. Zamanı da olmayan bir yapıdır ÅŸimdiden, Stili de yoktur. Sanki referanslarını çok derinlerden eski devirlerden alır ve modern dünyaya yansıtır.

     

Yine Kiasma’ya dönelim. St Henry Kilisesi ile Kiasma arasında eÄŸrisel formlarının dışında benzerlikler bulabiliriz. Hatta giderek ortak bir tavır beraberliÄŸinden söz edebiliriz, St Henry Kilisesi daha ciddi, Kiasma daha ÅŸakacı olsa da. Biri bir tepe üzerindeki balık formunda, diÄŸeri kentin içinde savrulur gibi, biri minimalistik hatta monumental diÄŸeri daha relax yorumlardır sanki. Fakat her ikisi de sadece bina olarak deÄŸil, kiÅŸisel tavırları yansıtan, güçlü yorumlar, güçlü imzalar olarak deÄŸerlendirilebilir. DeneyselliÄŸi tasarımlarına taşıyan, ileri mesajlar veren yapıtlardır. Büyük ölçekte instalasyonlardır. Biri ahÅŸaptan eÄŸimli yüzeyleri metal kaplanarak, diÄŸeri beton çelik ve yine metal kullanılarak yapılmıştır. Bir yerde olay sadece ne çeÅŸit malzeme kullanıldığı deÄŸil anlayışıdır. Bu projeler yapılmış formlarının karşısına geçenleri, içinde dolaÅŸanları, masa başında projelerini inceleyenleri bakanın kiÅŸisel yorumlarıyla da baÅŸbaÅŸa bırakırlar. Sizde içinde dolaşır kendi yorumlarınızı yaparsınız. Sürprizlere açıktırlar. Kendi özel seneryoları, hikayeleri vardır. St Henry Kilisesini çok kısa sürede zirveye taşıyan, Kiasma’yı Kiasma yapan, mimarlarının korkmadan içlerini döktükleri kiÅŸisel tavırları ve hangi ortamda olurlarsa olsunlar korkmadan aldıkları risklerdir.

* Yazı aynı zamanda Arkitera Haberler bölümünde de yayınlanmıştır.

Konuyla İlgili LinklerYazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý altý, küçük harf "j", küçük harf "u", büyük harf "U", sayý yedi, küçük harf "e"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız