Köşe Yazısı

Mimarlığın Kamusal Boyutu

Yazan: Korhan Gümüş Tarih: 12 Ekim 2006
Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi'nin ziyarete açıldığı 10 Eylül tarihinde NY Times'ta yazan Nicolai Ouroussoff'a göre yeni inÅŸa edilen kentsel merkezler çeperlerde gittikçe büyümekte olan sosyal eÅŸitsizlikleri maskeliyor, kentlerdeki planlama yöntemlerindeki tutarsızlığı göstermekten baÅŸka bir iÅŸe yaramıyor. Buna karşılık mimarlıkta yeni bir kamusal boyut ortaya "star bina akımı takıntısından uzak" mimarlar olan biteni anlamayı, profesyonelliÄŸin gerçeklerle yüzleÅŸmesini savunuyorlar. Mimari fanteziler ile sosyal gerçeklik arasındaki boÅŸlukta bir köprü kurmaya, mimarlıkla kamusal sorunlar arasında bir iliÅŸki kurmaya çalışıyorlar. 10. Venedik Mimarlık Bienali Ouroussoff'a göre bu tür yeni mimarlık, tasarım eÄŸilimlerini ortaya çıkartmak yerine bu soruna yer veriyor ve bir keÅŸif alanı olan ÅŸehir üzerine bir vurgu yapıyor. Kentlerde birbiriyle yarışan gösteriÅŸli alışveriÅŸ merkezleri bir bakıma kamusal bir mekan izlenimi veriyorlar. DiÄŸer taraftan geliÅŸmelerin kenti “gentrification”a götüren “yaratıcı sınıf” (creative class) adlı kesimin elinde olması, bu kesimin kendisini iktidar ve para peÅŸindeki bir çıkar grubu olarak konumlandırması bu eÅŸitsizliÄŸi sorgulanamaz hale getiriyor. Bu kesim eÅŸitsizlik yaratarak, kenti tasarlama, imkanı olmayan insanları kazıyarak kamusal gücü ellerinde topluyor. Sonra da güçlerini mimarlık aracılığıyla sergileyip, halkı kendilerine tapınır hale getiriyorlar. Mimarlığın yegane profesyonel ilgi alanı olarak algılanan inÅŸa etme eylemi mesleÄŸin kamusal boyutunu arka planda bırakıyor. Mimarların yatırımcılar veya kamu yöneticilerinin yönlendirmesi ile yaptıkları derme çatma projelerden, gösteriÅŸli yapılara, toplu konutlara, iÅŸ ve alışveriÅŸ merkezlerine kadar karşımıza çıkan bu tür mimari ürünlere baktığımızda mimarlığın inÅŸa eyleminin bir aÅŸaması gibi algılandığını görüyoruz. Bazen mimarların kendi özel fikirleri sorgulanmamış kamu fikirleri halini alarak bu mahallerdeki halkı, yaÅŸayanları, sosyal iliÅŸkileri kazıyor. Kenti tümüyle arka planda bırakan ve dönüÅŸümü yatırımcılarla gerçekleÅŸtiren bu profesyoneller mimarlığı yalnızca fiziksel çevrenin dönüÅŸtürülmesine adanmış bir faaliyet gibi gösteriyorlar.
Üstelik deprem, kültür mirası, yoksulluk gibi imgeleri kullanarak, kendilerine mal ederek kendi konumlarını sorgulamaktan daha kolayca uzaklaşıyorlar.

Frederic Jameson ise bienalden tam üç yıl önce Rem Koolhas'ın fikirlerini tartıştığı "GeleceÄŸin Kenti" baÅŸlıklı makalesinde (New Left Review Mayıs Haziran 2003) bu konuya eÄŸilmiÅŸti. Bu makalede Jameson Koolhas'ın büyük bir "auteur" olarak nitelenmek ve bu ÅŸekilde mimarlık yapmak yerine bugünün kentini anlamaya yönelik incelemelere ağırlık vermesini yorumlamıştı.

Jameson modern mimarinin de klasik kent örgütlenmesinden farklı olarak teoriye dökmeden kentleÅŸme sorunuyla haşır neÅŸir olması ile mimarın ÅŸehircilik üzerindeki yeni ilgisinin ayrı yaklaşımlar olduÄŸunun altını çiziyordu. Koolhas yeni biçimler peÅŸinde koÅŸan bir mimar olmadığı gibi "disipliner" bir kent plancısı gibi de hareket etmiyordu. Mimarlığın sosyal boyutu deyince, bir parantez açmak lazım: Sosyal boyuttan anlaşılan mimarlığın baÅŸka disiplinlere kayması, çoÄŸu zaman anlaşıldığı gibi mimarların kendi sorun alanlarını bırakıp baÅŸka konularla uÄŸraÅŸması deÄŸil.

Mimarlığın hem sosyal bilimlerdeki geliÅŸmelerle, yeni durumları gözlemleyici araçlarla ve sorgulamalarla gerçekleÅŸmesi, hem de konusuyla temas etmesi, etkileÅŸime girmesi demek. BaÅŸka bir deyiÅŸle "ayrıksı", yapılarla haşır neÅŸir olan mimarlık, geçici somutlaÅŸtırmalar yaparak, metaforları bir inÅŸaat faaliyeti aracı olarak konumlandırır ve tekrarlarken; somutlaÅŸtırmayı sorgulayan kamusal sorumluluk üstlenmiÅŸ mimarlık tekil perspektiflerin kesinlik kazanmasına karşı bir bağışıklık kazanmış hale geliyor. Böylece, belki daha da fazlasını yapıyor: Bir çok tekil perspektifin özgürce ortaya çıkmasına, yaratıcılığa, kentlerin kendilerini masaya yatırmasına imkan tanıyor. Bu nedenle "19. yüzyılın ütopyalarını 21. yüzyılın gerçekleri arasına gizleyen modernist kentleÅŸme bir çıkmazda". Ancak buna cevabın gene mimarlığın profesyonel ilgi alanı içinde bulunması gerekli. Mimarların baÅŸta öngördükleri bütünsel tasarım düÅŸü, tam da kendi niteliÄŸi ile ve gerçekleÅŸmeye en yakın olduÄŸu anda, tersine dönüyor. Modern kenti tanımlayacak bütün somutlaÅŸtırmalar, tıpkı ters dönmüÅŸ bir masanın yüzeyindeki gibi bir "döküntü uzam" oluÅŸturuyor. Tarihin ortadan kaybolması, Alzheimer benzeri bozulmalar...

Mimarlığın kamusal iÅŸlevinin doÄŸrudan doÄŸruya endüstri/kent iliÅŸkisinin ve pratiklerinin koÅŸullandırdığı klasik ÅŸehir tasarımının bir “yapısöküm”ünü gerçekleÅŸtirmeyi hedeflediÄŸini iddia etmek yanlış olmaz. Kentsel yoksulluk, deprem riski, çevre sorunları, dönüÅŸüm gibi kamusal konular hiç ÅŸüphesiz mimarlığı etkilediler ama hiçbir zaman profesyonel çerçevede bir deÄŸiÅŸime yol açmadılar. Bu nedenle profesyonel dönüÅŸümü tartışmak için böylesine bir problem çözme mantığına mesafeli durmakla baÅŸlayabiliriz. Çünkü biz ne kadar bu kavramları baÅŸka bir baÄŸlama taşımaya gayret edersek edelim, onlar eski kamu fikrinin ögeleri olarak iÅŸlev görüyorlar. Bu söylemlerde dile gelen sorunların çözümü de deÄŸil. Yalnızca mevcut aktörlerin, eski kamu fikrinin sürdürülebilirliÄŸi.

BaÅŸka bir deyiÅŸle eski kamu fikrinin bir somutlaÅŸma biçimi olan araçsallaÅŸtırılmış ve kentten ayrıştırılmış kamusal alanların mekan düzenlerinin demokratik bir biçimde ve kente dair perspektife nasıl dönüÅŸtürüleceÄŸi sorunu bugünkü “kentsel dönüÅŸüm” fikrinin ana sorunsalını oluÅŸturuyor. Dolayısı ile iÅŸlevini yitirmiÅŸ olan kamusal alanların yeniden kente kazandırılması için “amaçları yeniden tanımlayacak” kamusal öznenin de yeniden inÅŸa edilmesi gerekiyor. Çünkü bu kamusal alanların sahipleri eski kamusal iÅŸlevlerinin de sahipleri. BaÅŸka bir deyiÅŸle geçmiÅŸteki kamusal iÅŸlevleri yerine getirmek için oluÅŸturulmuÅŸ bulunan resmi kurumlar. Bu kurumların çok doÄŸal olarak kente dair yeni ve “çok boyutlu” bir kamusallık kavramı geliÅŸtirmeleri mümkün deÄŸil. Bu nedenle bu kamusal alanları kendi perspektiflerinden tanımlamaya çalışıyorlar. Karşımıza genellikle özelleÅŸtirme gibi kamusal kullanımın da nihayetlendirilmesini amaçlayan kararların ortaya çıkmasının nedeni bu. Eski kamu fikrinin bir devamı olmasına raÄŸmen biz de özelleÅŸtirmeyi bir deÄŸiÅŸim gibi algılıyoruz.

ÇoÄŸunlukla ya bu kamu alanını dar bir perspektiften yorumlamaya çalışan projeleri tartışıyoruz. Bu tartışmalarda dile gelmeyen sorun ise bu dönüÅŸümü hangi kamusal öznenin, hangi yöntemlerle gerçekleÅŸtirdiÄŸi. Oysa bu tür alanların yeni kamusal iÅŸlevlere açılmaları, politikayı da köklü bir deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸratacak olan bir “aÄŸ sistemi” içinde yeniden örgütlenen bir kamusallık biçimini gerektiriyor. Devraldığımız kamusallık biçimi ise profesyonellerin kentle iliÅŸkisinde ayrışmış, hatta kentle artık bir iliÅŸkisi kalmamış bir iÅŸleve denk düÅŸüyor. Ä°stanbul gibi kentlerin yaÅŸadığı bu sorun öncelikle profesyonelliÄŸin nerede ve nasıl devreye girmesi gerektiÄŸini tartışmayı gerektiriyor.Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý üç, büyük harf "M", büyük harf "K", büyük harf "E", sayý 9, sayý 9

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız