Köşe Yazısı

Babamın Ceketleri: Sanat ve Mimarlık Arasındaki Çizgi Üzerinde Kaarina Kaikkonen

Yazan: Hüseyin Yanar Tarih: 8 Şubat 2007


Way 2000 in Helsinki, Finlandiya
FotoÄŸraf: Jussi Tiainen

Onu önce ceketleriyle tanıdım. Erkek ceketleriydi. Yüzlercesi, binlercesi bir aradaydı. Farklı renkleriyle yanyana gelmiÅŸlerdi. Orta geçit dışında aralıksızdılar, bitiÅŸiktiler. YaÄŸmur yaÄŸdı üstlerine, ıslandılar. Islanınca farklıydılar. GüneÅŸ altında daha da farklı oldular. Çok kiÅŸi ceketleri görmeye geldi. Çoluk çocuk, bütün Helsinki önündeydi neredeyse. Gazetelerde boy boy resimler çıktı. Helsinki Sanomat’ta yarım sayfa bastılar. Katajanokka’da otururken, Helsinki’nin doÄŸusuna bir ucundan baÄŸlı bu adadan, merkeze doÄŸru gelirken görürdüm onları. Orada kaldıkları birkaç hafta, çoÄŸu kez önlerinden geçtim. Ceketler kışın buz tutan, yaÄŸmurda bembeyaz gövdesinin altında kurÅŸunileÅŸen, buzların erimesinin ardından baharın kendisini hissettirdiÄŸi ilk günlerde birer ikiÅŸer insanların kuÅŸlar gibi uzun çizgilerinde sıralandığı, yoÄŸun kent yaÅŸamı içinde soluklandığı, kentin ÅŸüphesiz bir meydana bakan en büyük oturma kanepesini, beyaz katedral Tuomiokirkko’nun (Tuomio Kilisesi’nin) sanki bir anda binlerce kiÅŸi inip çıkacakmış gibi gözüken, dev gibi, dik, uçsuz bucaksız merdivenlerini kaplamıştı. Merdivenler bir kumaÅŸ denizine dönmüÅŸtü.

Ceketler meydanın bir parçasıydı artık. Meydanın bitiÅŸinde, bir yandan, onu sınırlayan, yatık yüzeyi ile Helsinki’nin en büyük en büyük ve önemli boÅŸluklarından birine bakan, beyaz Katedralin etekleri, kaidesi olmuÅŸtu. Meydan ile yüksek kottaki kiliseyi birleÅŸtiriyordu, biribirine baÄŸlıyordu hassas bir ÅŸekilde. Bir yandan da buram buram sanat kokuyordu. Kentin dev bilboardu gibiydi. Bazı akÅŸamlar, onları meydanın köÅŸesindeki Engel’in kafesinden seyrederdik. Ceketlerin, merdivenler üzerinde ne hale geldiÄŸini, ÅŸekil deÄŸiÅŸtirip baÅŸka birÅŸey olduÄŸunu görmek ÅŸaşırtıcıydı. Ceketler, ceketlikten çıkıp, yeni formlarıyla, bir araya geliÅŸleriyle, baÅŸka bir iÅŸlev kazanmış, baÅŸka bir mekan elemanı olmuÅŸtu. Ve hergün, meydanın ve kilisenin ana eksenindeki koca resimde hep birlikte deÄŸiÅŸiyorlardı.


Shadow 1999 Tampere, Finlandiya
FotoÄŸraf: Kaarina Kaikkonen


Sanatçı Kaarina Kaikkonen’in ceketleri peÅŸimi bırakmadı. Daha sonra Tampere’de de onlara rastladım. Bu defa yerde deÄŸillerdi. Sanat ve Medya okulundaki bizim grupla çalışma yaptığımız stüdyoya gelip gittiÄŸim yolda, bir bulut gibi üstümdeydiler, bir caddeyi boydan boya kaplamışlardı. GüneÅŸle bir baÅŸka, gölgeleriyle daha bir baÅŸka olan ceketler, gece yolu hüzünlendiriyorlardı. Yine bakanı, altından geçeni ÅŸaşırtıyordu Kaarina Kaikkonen. Daha sonra Kaarina’nın diÄŸer yapıtlarında ceket macerasına devam ettiÄŸini gördüm. Ceketler her yerdeydi. Hiç umulmadık bir anda, bir yerlerde tekrar ortaya çıkıyorlardı.

Bazen kuzeye özgü çıplak sanki cilalanmış gibi duran kayalıkların etrafını sardığı bir kıyıda, hepsi beyazlar giymiÅŸ, dikine doÄŸru denize ileriliyorlar ve içlerinden en baÅŸta olanı önlerindeki kayaya çıkıyordu. Bembeyaz kar üzerinde biribirini takip eden, hareketlenen ceketlerde vardı. Bazen de bir kulübenin çatı hizasında biraraya gelerek, yapıyı karikatüze eden yüksek bir varenda oluÅŸturmuÅŸlardı. BaÅŸka yapıtta ise yerel bir kitaplık binanın yüksek yan duvarına, çatısına doÄŸru tırmanıyordu diÄŸer giysilerle birlikte. Ya da bir sokağın başından aÅŸağı doÄŸru akıyorlardı rengarenk. Bir diÄŸer örnekte ise ceketler asfaltın üzerinde takım halinde yere serilerek kalın bir çizgi oluÅŸturuyorlardı sanki yere yatmış insanlar birÅŸeyleri protesto eder gibi. Rauma’da olduÄŸu gibi bir kilisenin önündeki aÄŸaçlıktan, kilisenin önündeki aÄŸaçlığa doÄŸru, iki elleriyle yanlarındaki iplere sıkı sıkıya sarılmış arka arka sıralanmış ceketler sudan fırlıyorlardı. Ceketlerin sıkıştırılmış, dikdörtgen kutuya dönüÅŸtürülmüÅŸ adeta konserve edilmiÅŸ, sonra da açılmış versiyonları da vardı. Bunlar arka arkaya gelerek bir galerinin yan duvarına bitiÅŸik yerleÅŸtirilmiÅŸti sıra sıra. Yine bir galerinin köÅŸesinde, kat kat yerleÅŸtirilen yüzlercesi içerisini tribünleÅŸtirmiÅŸti. Bir baÅŸka enstallasyonda ise ceketler, arkalarını dönerek aÅŸağıdan yukarıya yükseliyorlardı, yine birÅŸeyleri protesto eder gibi, ya da çaresizce hep birlikte uzaklaşır gider gibi. Ceketlerin uzun bir iç mekanın içinde halı gibi düzenli bir ÅŸekilde üst üste serilip, sonra duvara tırmanıp sonra da tavana döndüÄŸü de oluyordu bir baÅŸka sergide. Ceketlerin bazen gömleklere, tiÅŸörtlere dönüÅŸtüÄŸü de oluyordu.

Her çalışmanın vurgulamak istediÄŸi ayrı bir mesajı vardı, geçen yılki çalışması Jyväskylä’daki eski bir kilise ile bir kamu binası arasında adeta yıllarca kendisini bekleyen on altı yüksek bayrak direÄŸine astığı yüzlerce giysi ile oluÅŸturduÄŸu, yarı geçirgen ve her anı ile deÄŸiÅŸen, yine bütün milleti iki ay önüne topladığı dev duvarda olduÄŸu gibi.


Towards flowing water 2006, Jyväslylä Art Museum
FotoÄŸraf: Pekka Helin


Kaarina ceketlerini, giysilerini ülke aşırı, deniz aşırı yerlere de götürdü. Onları doÄŸada, kentlerde, galerilerde sergiledi. ÖrneÄŸin, Ä°ngiltere’de Brighton’daki eski bir kilisenin uzun eksenine paralel iplerle adeta omuz omuza çamaşır asar gibi astı. Rochester Katedrali’nde ’ de ortadan bölünmüÅŸ, arasından kemerli açıklığa doÄŸru, yerde yanyana gelerek oluÅŸan bir altara dönüÅŸtürdü. Dublin’de de ilgi çektiler. TaÅŸlarla oluÅŸan bir tepeçiÄŸe bir yol gibi tırmandı ceketler. Ä°sveç’te ise bir parkın ana yürüyüÅŸ ekseninde, yürüyenlerin bir yanında, yukarıdan düz bir çizgi ÅŸeklinde yan yana asıldılar.  Brüksel’de ise yine el ele kol kola kentin bir yanında evlerin üzerindeydiler.


Like a bridge over troubled water, Japonya
FotoÄŸraf: Kaarina Kaikkonen

Japonya’da da evlerin arasından, derenin üzerinden bir baÅŸtan bir baÅŸa ormana doÄŸru havadan uçup gittiler, uzaklardaki yeÅŸillikte kayboldular.


Departure. 2003, Havana Bienali Küba
FotoÄŸraf: Kaarina Kaikkonen

Giysiler, Küba’da ise kayalık, taÅŸlık, eski bir kalenin iç atmosferi içinde bir baÅŸka gizeme bürünüdüler. Kaarina onları Kübalılarla birlikte iplere gerdi. Babasının ceketlerini onlarda sevmiÅŸlerdi.


And it was empty 2007, Wyoming ABD
FotoÄŸraf: Kaarina Kaikkonen

Amerika yolculuÄŸundan geri dönüÅŸte bana daha uykusunu alamadan uzun uzun anlattığı Wyoming’deki dev çalışmasında olduÄŸu gibi ceketler, giysiler bu defa bambaÅŸka olmuÅŸlardı. Yüksek bir mekanın ucundaki dev duvarda ve önündeki mekanda sanatçının adeta tuvalini oluÅŸturmuÅŸlardı. Farklı ışık yorumları ile, ortada ufuk çizgisi, deniz üzerindeki ışığın yansıması, bir doÄŸa manzarası, renkler, ünlü ustalar, Vasarely, Turner bir çoÄŸu oradaydı sanki.


And the sea was empty 1998, Finlandiya
FotoÄŸraf: Jussi Tiainen


Karina bir heykeltraÅŸ. Mizahi anlatımları, konuÅŸkanlıkları, yaÅŸama bakışları ile renkli kiÅŸilikleri, farklı lehçeleri ile tanınan, Finlandiya’nın batısında biraz güneye doÄŸru bir bölgeden, Kuopio daki Ä°isalmi’den. Kendisi Fince söyleniÅŸi ile bir Savolainen, yani Savolu. CV’sinde ise heykeltraÅŸ yazıyor. Ama o alışılmış bir sanatçı deÄŸil. Ä°nsanı taÅŸtan çekiç darbeleriyle çıkartan, yontan, sanatçıların aksine insanların giydikleriyle ilgileniyor. Sanki çok sevdiÄŸi babasının eski ceketini sırtından çıkarıp atmasını bekliyor. Sonra onu yeniden yaratıyor, yeniden ortaya çıkarıyor. YaÅŸadığımız hızlı tüketim toplumunda birini giyip, birini bıraktığımız, eskiyince ya da modası geçince attığımız ceketleri topluyor. Bunlar ikinci el kullanılmış eskimiÅŸ ceketler, yani babasınınkiler gibi. Onun gibi yüzlercesini buluyor ve bulduklarına baÅŸka anlamlar yüklüyor. Kimbilir belki de yaÅŸadığımız dünyadaki erkek hegemonyasını bir ironi içinde, bu içi boÅŸ giysilerle anlatıyor. Ama onlara çok deÄŸer verdiÄŸi açık. Belki de yaptığımız gereksiz harcamaları, sistemimizi, bizim saÄŸa sola attıklarımızı alamayanları, dünyanın bir çok yerinde açlıktan ölenleri sorguluyor sanki cesur ve ÅŸaşırtıcı bir ÅŸekilde hemde çok uzaÄŸa gitmeden yakınında bulduklarıyla.


Sadece babasının ceketleriyle deÄŸil, kravatlarıyla, hatta beyaz gömlekleriyle düzenlemeler, tablolar yapıyor. Hatta onları sandala dönüÅŸtürdüÄŸü bile olmuÅŸ.

Annesini kaybettikten sonra onun geride bıraktığı rujlarıyla, makyaj malzemeleriyle, maskaralarıyla, pudralarıyla, parfümleriyle, kolye ve küpeleriyle, dilini, tabanını, içini, dışını biribirinden ayırdığı topuklu dans ayakkabılarıyla, soÄŸan gibi sapından aÅŸağı doÄŸru doÄŸranmış çatal ve bıçaklarıyla, ÅŸekil deÄŸiÅŸtirip deniz kabuÄŸuna dönen metal pasta kalıplarıyla da bir sürü yapıtlar sergiliyor.


My outine 2006, Mänttä
FotoÄŸraf: Kaarina Kaikkonen

Geçen yılki Mänttä Sanat Festivali’ndeki çalışmasında ve bazı öncekilerde, kendi deyimi ile üflediÄŸinde çekip gidecek, hassas çizgiler, mekan içlerinde etkili dev dalgalı hareketlere dönüÅŸen (bazı çalışmalarında 1,5 km) tuvalet kağıtlarını kullanarak yaptığı uzun ÅŸeritler ve ışık gölge oyunları, Polonya’daki bir sergisinde olduÄŸu gibi, eski telefon rehberlerin sayfalarını kullanarak bir iç mekanın döÅŸemesi üzerinde oluÅŸturduÄŸu sanki hızlandıkça hızlanan, dairesel dönüÅŸler, kağıttan yapılmış patates çuvallarının yüzlercesinin galeride boÅŸ ve aÄŸzı açık ÅŸekilde yan yana gelerek oluÅŸturduÄŸu düzenleme yine günlük yaÅŸamımızı, sistemi, devamlı korkutucu ÅŸekilde tüketen toplumumuzu sorgulayan yapıtları oluyor herhalde.

Bembeyaza boyadığı 100 kavak aÄŸacıyla gerçekleÅŸtirdiÄŸi yapıt, Kaarina’nın doÄŸanın kendisinden alıp geri verdiÄŸi, yeni bir anlam vererek yine yerine koyduÄŸu proje. Burada galeri doÄŸanın kendisi. Fiberglas ve kağıt kullanarak yaptığı kauçuk yapraklarına benzer dev yaprakların deÄŸiÅŸik galerilerdeki abartılı iç mekan sergileri, yine bir baÅŸka galerinin kapısından içeri giren, Fin ormanlarında hemen her yerde görebileceÄŸimiz yerlere dökülmüÅŸ ince dalların, çalı çırpıların, doÄŸal hali, koyu renkli enstallasyonunda ya da aynı malzeme ile kalın bir halı gibi duvarı kaplayan yapıtında Kaarina doÄŸayı galeriye davet ediyor.

Karina Kaikkonen yapıtlarında kendi mekanının derinliklerini arıyor. Sergilerinde deÄŸiÅŸik formlarda, hep insan landscape’ini görüyoruz. SeçtiÄŸi yer, mimari mekanın her türlüsü. Ä°ç mekan, kent mekanı, doÄŸa ve peyzaj. Kentin orta yerinde merkezi bir meydan, iÅŸlek bir yol, kıyıda kalmış bir yol aÄŸzı, köÅŸebaşı, sıradan bir kır evinin yanı, basit bir oda, eski bir kilise, bir duvar, bir bina cephesi, asfalt yol, kentin uzantısında bir landscape, bir eski kalenin içi. Mekanını bu dekorların üzerinde kuruyor. Koydukları, o mekana baÅŸka tanımlar getiriyor. Figüratif bir malzeme onun yeni yorumuyla yine figüratif görünse de soyutlaşıyor. DoÄŸayı içeri, iç mekana davet etme ya da doÄŸaya kendi figürlerini koyma, doÄŸaya çıkma ve kentle içli dışlı olma, iç mekan ve dış mekan arasında çalışma. Mimari mekanların arasında Land Art ve Gallery Art iç içe giriyor. Onun yapıtları mimari mekan ile kendi sanatının mekanı arasındaki bir sentez. Bir baÅŸka deyiÅŸle, doÄŸada olduÄŸu gibi, mimari mekanda da kendi sanatının mekanını yaratıyor. Ya da onun yapıtları mimari ile sanat mekanının arasında, mimari ile sanatın el sıkıştığı bir yerde. 

 
Childreen of light 2006. Savo Energy Company, Kuopio, Finlandiya
FotoÄŸraf: Mikko Mäntyniemi


Sohbetimiz sırasında benimle paylaÅŸtığı iki çalışmasında, biri Kuopio’daki Elektrik Santralının orta galerili mekanında geçen yıl 1.500 lamba ile tasarladığı, ışık tasarımı ile Ark House’un planladığı Viikki’deki ÖÄŸretmen EÄŸitim Merkezi’nin askeri dik açısal tasarımı içinde ana yemek salonunun üzerinde gerçekleÅŸtirdiÄŸi, sarı renklerde havada uçan mekana kontrast çizgiler, soyut yüzler, siluetler, oradaki eÄŸitim alan öÄŸrencilere bir ailenin hikayesini ve sevgiyi anlatan 2004 tarihli yapıtında olduÄŸu gibi. Adeta kent ve mimarisi onu bekliyor yeni yorumlar, yeni sürprizler için.

Kaarina’nın yapıtlarında sembol haline gelen ceketlerinden ve diÄŸerlerinden ÅŸunları öÄŸreniyoruz. Hiç umulmadık bir malzeme bize kendi mekanımızı kurmada yardım ediyor. KoÅŸul ona dikkatle bakmak ve onda ısrar etmek. Yani cekette olsalar, ceketleri dikkatle dinlemek. Ceketler onu bir yere kadar götürüyor ve yeni serüvenler buluyor. Ä°ncelediÄŸi alan günlük yaÅŸamın içinden, günlük yaÅŸamın kendisi ile ilgili. Hergün dolaÅŸtığmız, önünden geçtiÄŸimiz yerler. Ä°yi bir gözlemle yapıt günlük mekanın bir parçası oluyor. Hep orada olmuÅŸ gibi. Kent, landscape, volüm, boÅŸluklar, doluluklar bir araya geliyor, adım adım, bir zincirin halkaları gibi. Tabi bu anlamda Kaarina bitmeyen hikayeler buluyor. Çünkü bütün kent, meydanlar, yollar, deniz kıyıları, yürüdüÄŸü deniz kıyısı, yaÅŸadığı politik sistem, geri dönüÅŸümlü yaÅŸam, tüketim toplumu, daha bir sürüsü onun alanları.


Way 2000 in Helsinki, Finlandiya
FotoÄŸraf: Jussi Tiainen


Kaarina’nın ceketlerini düÅŸünürken, bir kez daha Beyaz Kilise’nin önüne geldim. Kaarina eÄŸer mimar olsaydı ne yapardı dedim kendi kendime. Kimbilir kilisenin önüne serdiÄŸi yüzlerce ceket yerine yine kullanılmış koyu renk, ikinci el, bazı yerleri siyahlaÅŸmış, belki de yanmış ahÅŸaplarla, kilisenin merdivenlerini boydan boya merdivenleri yok ederek eÄŸimli kaplardı. Kay kay yapan gençler dışında kimse oraya çıkamazdı belki de. Ya da yukarıdan aÅŸağı, ahÅŸaplar üzerinden halatlar, ipler sarkıtırdı. Kiliseye gitmek isteyenler iplerle yukarı tırmanırlardı. Ya da papazlar nöbetleÅŸe onları çekerlerdi her ayin öncesi. Ya da ipleri koymaz, ahÅŸap yerine de, paslanan, kullanılmış demir levhalar ile bütün merdivenleri kapatıp eÄŸimli dev yüzeyini oluÅŸturur, kilisenin beyaz gövdesiyle kontrast, demirden bir kaide yapardı. O yüksek çıkılması zor, insanı yoran neredeyse 45 derece eÄŸimli merdivenler baÅŸka bir anlam kazanırdı. Meydan tarafından, kiliseye ulaÅŸamazdınız ama o sadece gönüllerde olurdu üç beÅŸ haftalığına. Ya da bütün kilisenin cephesini baÅŸtan baÅŸa säläikkö (Modern Fin Mimarisi’nde çok popüler olan ve sevilen sıklıkla alt alta gelen, hatta bazen pencereleri arkada bırakıp önünde giden, yatay ahÅŸap çizgiler, ahÅŸap yatay bandajlar) kaplardı. Belki de mimar olmaktan vazgeçer, sonra yine sanatçı olurdu. Katedralin içinden meydandaki halka, konfeti atar gibi bilmem kaç kilometre uzunluÄŸundaki tuvalet kağıtlardan oluÅŸan yüzlerce ÅŸeriti dikdörtgen meydana doÄŸru yollardı. Galeri mekanlarında tuvalet kağıtlarıyla yaptığı cesaretli, dev dönüÅŸleri koca meydanda da yapardı. Ya da papazlardan, kilise konsülünden izin alıp bütün kiliseyi beyaz gövdesinin etrafından hep kullandığı halatlarla, iplerle, yüzlerce defa düÄŸümlerdi, paketlerdi bir süre için. Ya da daha ileri gidip birkaç haftalığına bütün kiliseyi tuvalet kağıdı ile sarıp sarmalar, Mısır Mumyası gibi yapar, onu mumyalardı, beyaz gövdesiyle, yaldızlı kubbeleriyle, çan kulesiyle. Ya da yine ilk yaptığını yapar, ceketleri seçerdi. Kiliseye yine hassaslıkla yaklaşır, ona hiç dokunmaz, (ama belki de bu yolla dokunmadan dokunur) babasının ceketleri gibi olan binlercesini tamı tamına bana söylediÄŸi rakkama göre 3.240 ceketi, yine dev merdivenlerine büyük bir dikkatle sererdi.

Abartı bir yana, Kaarina’nın yapıtları kendine özgü. Sevgi ve sevmek eksenli. Ä°nsan eksenli, doÄŸa ve çevre eksenli. Etrafımıza nasıl dikkatle ve keyifle bakmamızı umursamadan ÅŸakalar yapmamızı, hemen yanıbaşımızdaki, biraz ötemizdeki dünyaya nasıl bakıp sorgulamamız gerektiÄŸini, gördüklerimizin nasıl sihirli ve baÅŸka anlamlar yüklü olduÄŸunu vurguluyor. Onun ceketlerinin arkasında bir sürü anlam saklı. Ülkesinin en büyük kilisesinin önünü ve daha bir çok yerini, deniz kıyısı, kent içi, kent dışı demeden sanat uÄŸruna bizim Eminönü’ndeki MahmutpaÅŸa’ya çeviren Kaarina Kaikkonen’in yaptıklarından birçoÄŸunu bir kenara atıp sanki bir cümle okuyorum. HerÅŸey herÅŸeyin içinde, diyor, duvara duvar, binaya bina, döÅŸemeye döÅŸeme, merdivene merdiven, mimarlığa mimarlık, heykele heykel olarak bakmadığımız, her gün elimizin altında olan tuvalet kağıdını sadece tuvalet kağıdı, ceketi sadece ceket olarak görmediÄŸimiz sürece. Kaarina bana Paulo Coelho’nun Simyacı’sı ile Calvino’nun aÄŸaca çıkan Baron’unu hatırlatıyor.

Konuyla İlgili LinklerYazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: küçük harf "r", sayý dört, büyük harf "M", küçük harf "t", büyük harf "E", büyük harf "U"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız