Köşe Yazısı

Dedemin Karanlık Odası ve Aynadaki Mimar-Ben...

Yazan: Zühre Sözeri Tarih: 7 Mart 2007

dedemin karanlık odası ve aynadaki mimar-ben...1

“Dikkat: bu aynada görünen ÅŸeyler göründüklerinden daha yakın olabilir.” 2
Jean Baudrillard, Amerika.

Baudrillard Texas tepeleri üzerinden baÅŸlayan bir yolculuÄŸu betimlerken o an hissettiklerini anlatmak için “...enstantane fotograf artık yeterli deÄŸil. YolculuÄŸumuzun dayanılmaz sıcak ve müzikle birlikte tam bir filmi çekilmeli ve insan bu filmi evinde oynatıp karanlık odada her ÅŸeyi başından sonuna kadar yeniden izlemeli...” der. Bu aralar tekrar tekrar okuduÄŸum ve bıkmadığım yüzkırkaltı sayfalık kısacık kitaptaki bir Texas otoyol anlatısı Baudrillard'ın yazı ile aktardığı Amerika yolculuÄŸundan, dedemin fotograf ile aktardığı eski yolculuklarına götürdü beni yeniden ve tabiki yolculuÄŸun fotograflarda yavaÅŸça belirmeye baÅŸladığı karanlık odaya...

Önce giriÅŸteki beÅŸ altı basamaktan çıkıp, saÄŸdaki mandal kutusundan anahtarı alıp, kapıyı açmalısınız. GiriÅŸ alanı taÅŸ olan ve devamında hafif bir yükselti yapan sofaya girersiniz ardından. Bu sofa diÄŸer odalara baÄŸlanırken, daha sonra ek olarak yapılan mutfak bölümüne de geçmeyi saÄŸlar. GeçiÅŸ alanının bir yüzeyinde siyah bir perde ile sımsıkı örtülmüÅŸ yere, çocukluÄŸumda izinsiz girmek yasaklanmıştı. Tabi ki haÅŸarı çocuklar olarak buraya birkaç kez girmiÅŸizdir, ama en önemlisi dedemle beraber bir fotograf banyosu sırasında girdiÄŸim rüya gibi andır: banyo esnasında resimler yavaÅŸ yavaÅŸ belirirken onun fotograflardaki “an”larla iliÅŸkisini, onları özenle ipin üzerine mandallayışını izleyebilmek...

Çıktığı yolculuklarda çektiÄŸi ve 1960-1970 tarihli olduklarını tahmin ettiÄŸim fotograflar tarihi alanları veya müzelerdeki eserleri aktarırken, özellikle İstanbul ve Ankara'da çekilenlerin dönemin yeni yapılarını da içermesi ilginçtir. Dedem bu fotografları neden çekmiÅŸti, dolaşırken belgelediÄŸi yapıları nasıl bir düzende seçmiÅŸti ve yapılarla arasında nasıl bir baÄŸ kuruyordu diye düÅŸünürken, İpek SeyalıoÄŸlu'nun “boÅŸ oda” hikayesinde mekan iliÅŸkileriyle betimlenen kahramanın kente varışını anlatan cümleyi anımsıyorum: “Yolculuk, hiç görmediÄŸi ama hep yaÅŸadığı kenteydi.” YaÅŸamamış olduÄŸu halde, yaÅŸamış olan 'ben'den daha içindeymiÅŸ gibi fotografladığı kenteydi yolculuÄŸu.

Oysa mimar-ben kentin içinde olmama raÄŸmen, bir yandan yaptıklarımdan hoÅŸlanmayan ama öte yandan gurur duyan “hastalıklı bir kararsızlık” içinde ona bir nesne olarak bakıyorum. Tabi küreselleÅŸme-kültür-dönüÅŸüm gibi 2000'lerde dilimize dolanan her moda kelimede gerçek anlamda ya da metafor olarak sürekli mimarinin tüketiliyor olmasının, daima gelip de tıkandığımız 'mimarlık eÄŸitiminin' payı göz önüne alındığında, tam da böyle davranmalıyım, çünkü iÅŸim bu: Hasta ile duygusal bir baÄŸ kurmamalıyım.

“AÄŸaç, aÄŸaçkakanın aynasıdır. Her küçük gaga vuruÅŸunda aÄŸaca, kendini görür, kendine hayran kalır. Yine de gagalamadan duramaz aÄŸacı, kendine zarar vereceÄŸini bilerek aynasını gagalar.
Her gün yeni baÅŸtan.”3

Bir süredir, fotograf makinesinin gördüklerimi daha da nesneleÅŸtirdiÄŸi düÅŸüncesini, özellikle dijital makinaların yarattığı doyumsuzluk hissi nedeniyle gittigim yerleri fotograflamama direncimi, karanlık oda anılarımla bir araya getirince daha iyi anlıyorum. Ancak yazının giriÅŸinde alıntılanan enstantane fotografın yetersizliÄŸinden bahsederken Baudrillard'ın kastettiÄŸi, yolculuk sırasında otoyolda yaÅŸadığı hız duygusu ile ilintilidir. Hatta kitabın devamında New York maratonu üzerine bahsettiklerini okurken, bu hızı ve onun yarattığı yanılsamaları daha da derinden hissettirir.

İşte bu noktada asıl aklımı karıştıran ÅŸu: Maratonun yarattığı otistik performans ya da reklam için yapılan ve yapabileceÄŸinizi önce kendinize kanıtlayan bir intihar biçimi oluÅŸundan bahsediÅŸi, ifadelerini daha da ağırlaÅŸtırmaya baÅŸladığında “New York maratonu bu fetiÅŸiÅŸt performansın, boÅŸuna bir zafer çılgınlığının, önemsiz bir yiÄŸitlik coÅŸkusunun ... simgesi” deyiÅŸi ve maraton üzerine kurduÄŸu tüm bu metaforlar, neden bana sürekli mimarlığı ve ayna-kente baktığımda gördüÄŸüm mimar-benleri çaÄŸrıştırıyor.

Çünkü SeyalıoÄŸlu'nun dediÄŸi gibi “AÄŸaçkakan sıkılmıyor.”4 Ve aynayı gagalamaya devam ediyor. Hatta mimarlık denen ve simdilerde bana performatik bir davranış olduÄŸunu düÅŸündüren alanda muhalif nasıl bir duruÅŸ sergileriz acaba derken, bir gafletle bu derece pratik bir yapı içindeki muhalif hali teorize etme kaygısına düÅŸü(nü)len “kamp”da, yapılan bir sunum bir anda amerikan brodway oyunlarını aratmayacak bir performansa dönüÅŸür. Ve hatta hatta çalışmaların dışarıya-halka-ötekine açıldığı anda yakalanan bazı insan-kobaylar “kamp”a getirilerek, kamptakilerin kendilerini hayranlıkla seyreyledikleri aynaya baktırılır. Bir muhalif mimarlık kampında5 sergilenen bu fetiÅŸist performansın sonunda, tıpkı “bitkin maratoncunun Central Park'ın çimenleri üstüne yığılırken” söylediÄŸi gibi “I did it” diyerek bu yaptıklarından gurur duyarlar. Ama bilmedikleri ÅŸey, insan-kobayların kampın dışına çıktıklarında içerdeki kampçı-kobayların ne kadar da komik olduklarından bahsederek uzaklaÅŸmalarıdır.

“AÄŸaçkakanın gölgesi, aÄŸacın üzerinde aÄŸaçkakanın gagasının vurduÄŸu yeri önce üflüyor, sonra anlatmaya baÅŸlıyor: Önce ben vardım...” 6
İpek SeyalıoÄŸlu, BoÅŸ Oda onuncuparça.

Baudrillard'ın yolculuÄŸundaki “...araba sürmek ÅŸaşırtıcı bir bellek yitimi biçimi, herÅŸey kesfedilmeye, herÅŸey yokedilmeye hazır...” sözleriyle bir kere daha mimar olarak bu yoketme eÄŸilimi içindeki rolü hatırlıyor, hatta bunun sadece mimar oluÅŸla deÄŸil insan oluÅŸla ilgili olduÄŸunu gün geçtikce daha iyi anlıyor olmak oldukça ürkütücü... Bu arada o karanlık oda artık yok... İçinden tesisat geçiyor olması gibi, özellikle mimar-ben tarafından mantıklı görülebilecek bir 'iÅŸlevsel' nedenle çamaşır odasına çevrildi. Zaten depremden sonra ev de boÅŸaltıldı...

Dedem Bekir Tanış ve Jean Baudrillard anısına.7

-------------------------------------------------------------------------------------------------

1 Baudrillard'ın kitabının giriÅŸinde kullandığı (arabaların yan aynalarında uyarı amacıyla bulunan cümledeki) ve SeyalıoÄŸlu'nun aÄŸaç-aÄŸaçkakan iliÅŸkisinde kullandığı ayna, bu yazıda paralel okuma ile yansıma–yanılsama-gerçeklik tartışması için bir araçtır.
2 'Caution: objects in this mirror may be closer than they appear!' Jean Baudrillard, Amerika, Ayıntı yayınları.
3 İpek Seyalıoğlu, Boş Oda, giriş metni, Kitap-lık 74.
4 İpek SeyalıoÄŸlu, BoÅŸ Oda, yedinci parça, Kitap-lık 74.
5 Camp for Oppositional Architecture 2006: Theorizng Architectural Resistance, Utrect, November 2006, organized by Anarchitecture and Casco.
6 İpek SeyalıoÄŸlu, BoÅŸ Oda, onuncu parça, Kitap-lık 74.
7 (1997 senesinde aramızdan ayrılan dedeme itaf etmiÅŸ olduÄŸum yazının bu kısmı, Baudrillard'ın üzücü kaybı nedeniyle deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir.)

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý 9, sayý 9, küçük harf "r", büyük harf "X", küçük harf "j", büyük harf "D"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız