Öncelikle bir itiraf ile baÅŸlamak gerek: Gentrification kavramını Türkçe kullanırken, bugüne kadar “mutenalaÅŸ(tır)ma” kelimesinden ödün vermeyen ben, bu yazı için ilk defa “soylulaÅŸtırma” kavramını kullanıyorum. Çünkü amacım kelimenin vurgusunu tersine çevirerek, kavramın içeriÄŸini ve kullanım etiÄŸini sorunsallaÅŸtırmak. Bunu yaparken önce geçtiÄŸimiz ay yaÅŸadığım bir olayı aktaracak, sonra kavramın farklı meslek grupları/ aktörler tarafından nasıl algılandığını ve araçsallaÅŸtırıldığını göstereceÄŸim.
Geçen ay içerisinde, iki yayın kurumu (Nokta ve Turkishtime dergileri) benden, 2003 yılında “Asmalımescit’in soylulaÅŸması” üzerine yaptığım, araÅŸtırmama yönelik görüÅŸme talep etti. Nokta’nın yaptığı görüÅŸme yüzyüzeydi. Ve direkt saha çalışma konumla ilgiliydi. Nitekim “meslek etiÄŸine saygılı” muhabir yazının “tümünün” yayınlamadan önceki halini benimle paylaÅŸtı. Nihayetinde yazı aynen benim onay verdiÄŸim ÅŸekilde yayınlandı. (Ayrıca muhabirin dört sene sonra yaptığı araÅŸtırmanın, benimkinin hala geçerliliÄŸini doÄŸruladığını görmek de sevindiriciydi.). Turkishtime ise önce bana telefonda sorduÄŸu soylulastırma ile ilgili sorularını, ricam ile bana internet aracılığıyla iletti. SoylulaÅŸtırma ve İstanbul’daki rolüne yönelik sorular aÅŸağıdaki soru ile noktalanıyordu:
“Son olarak bu sürecin gelecekte dönüÅŸtürmesi muhtemel semtler nerelerdir.”
Ve aşağıdaki cevabı verdim:
“DönüÅŸmesi muhtemel semtler konusunda bir ÅŸeyler söylemek, emlak spekülasyonuna destek vermek olur, zaten bunu piyasada yapan ve bu yolla rantta alet olan çok kiÅŸi var, ben böyle bir duruÅŸu tercih etmiyorum.
BaÅŸka sorularınız varsa yardımcı olabilirim, eÄŸer benim görüÅŸ ve söylediklerim yazınızda yer alacaksa haberdar olmak, ve baskı öncesi onay vermek isterim.
Böyle bir prensibim olmasını anlayışla karşılayacağınızı umar, çalışmanızda baÅŸarılar dilerim.”
Aldığım cevap gayet olumluydu.
“eÄŸer görüÅŸlerinizi kullanırsam bunları size elbette ki yollayacağım. bunu zaten hep yapıyorum. hem etik olarak konuÅŸtuÄŸum kiÅŸinin görüÅŸlerini saptırmamak için hem de gayet materyalist açıdan yaklaşıp yanlış yapmamak ve ismimin kötü anılmasını önlemek için bunu yapıyorum.”
Sonra da dergiyi takip ettim. Nitekim sorulardan kaynaklanan kuÅŸkularım doÄŸrulandı. Turkishtime, Åžubat sayısının kapak konularından biri “Sosyologlardan Emlak Tüyosu” idi. Sadece benim deÄŸil, Prof. ÇaÄŸlar Keyder ve Yrd.Doç.Dr. Dilek Erden’in de adları, bir çok emlak danışmanı ile birlikte İstanbul’un deÄŸeri yükselecek yerlerini iÅŸaret ediyordu. Biz, bilim adamlarının, dedikleri daha çok yatırımcıları ikna iÅŸlevini görüyordu. Yazıda, vakti ile burnu iyi koku almış bir emlakçı örnek veriliyor, emlakçının yatırım için önerdiÄŸi yerlere inanmayan müÅŸterilerin ne kadar piÅŸman olduÄŸunu dile getiriyordu. Sayfalarda bizim, bilim adına görünmemiz ise, muhabirin haberinin ikna ediciliÄŸini pekiÅŸtiriyordu. Muhabirin, verdiÄŸimiz soylulaÅŸtırma kavramı ile ilgili bilgilerle kurguladığı yazıda, bizler bizzat “bir yer göstermesek” de, emlak danışmanlarının verdiÄŸi tüyoların gerçekliÄŸini ispatlar iÅŸlev görüyorduk. Haberin en sonunda muhabir, bizimde “çorbaya bir katkımız olsun” edasıyla yazdığı aÅŸağıdaki paragrafla haberi bitiriyordu:
“Kısacası İstanbul’un merkezi gitgide deÄŸerleniyor. Altın deÄŸerindeki yerlere yeni yerler katılıyor. Önümüzdeki yıl İstanbul’un konut piyasasındaki dönüÅŸümün etkisini ciddi biçimde hissedilecek. İstanbul merkezi ciddi oranda hareketlenecek. Fırsatı varken yeni semtlerde gayrimenkul alanlar ise kazançlı çıkacak. Bu haber de sosyal bilimcilerin yatırımcılara katkısına aracılık edecek.”
Sanırım beni, okuduÄŸunuz yazıyı yazmaya zorlayan bu son cümle idi. Yazıda adı geçen sosyal bilimcilerden biri olarak, neden daha önce yatırımcılara katkı vermeyi düÅŸünmediÄŸime hayıflandım. Acaba neden hala emlak piyasasına kimi akademisyenlerin yaptığı gibi danışman olmamış ya da kimi kamu kurumunda çalışan meslektaşım gibi, daha plan askıya asılmadan çalışmaya baÅŸlayan fısıltı gazetesinde yer almamıştım?
Çünkü ben ve birçok meslektaşım, daha 2003 yılında soylulaÅŸtırma üzerine bir konferansta1 ilk biraraya geldiÄŸimizde bile, salonda bizi dinleyen her hangi bir izleyicinin anlatıklarımızdan rant adına feyz alabileceÄŸini biliyorduk. Ancak akademisyen olmanın bütünleyeni yaptığın araÅŸtırmayı kamu ve diÄŸer bilim insanları ile paylaÅŸmak ve eleÅŸtiriye açmak ise, bunun gereÄŸi olanı yapmak ve tartışmak zaten iÅŸimiz gereÄŸiydi.Dolayısıyla bilginin ne olduÄŸu kadar nasıl ve hangi amaçla sunulduÄŸu, gazetecilik meslek etiÄŸi açısından da ne ÅŸekide kullanılıp yansıtıldığı öne çıkıyor.
Sonuçta muhabirin bilinçli ya da bilinçsiz iÅŸaret ettiÄŸi “aracılık” kavramı, hem küresel dünyanın iÅŸleyiÅŸ ÅŸekli olan aÄŸ yapısının bir gereÄŸi, hem de yazının konusu olan soylulaÅŸtırma sürecinin bir gerçeÄŸi.*
“Kültür aracılığı” kavramını 1984 yılında bize hediye eden Bourdieu2, sonraki yirmi yıl içerisinde her halde bu kadar öne çıkacağını kestirmiyordu. Fransız toplumunu kiÅŸisel beÄŸenileri ve tüketim normlarına göre analiz ederken saptadığı yeni sınıf fraksiyonlarından biri olan “yeni küçük burjuvalar” ve onların beÄŸenilerini etkileyen veya belirleyen “yeni kültür aracılarını”, “entellektüel ile burjuva arasında” kalmış diye niteliyordu. Ancak sonraki senelerde öne çıkan sadece kültürel aracılar deÄŸil, “aracılık” mefhumuydu. Çünkü küreselleÅŸme ve beraberinde getirdiÄŸi zaman ve mekanın ayrışmasının mümkün kıldığı olanaklar her türlü bilgi ve iliÅŸkinin dünyayı kuÅŸatmasını saÄŸlayan aÄŸları kurdu. Bu aÄŸlar üzeri hareket eden akışlar bilginin, kültürün, iliÅŸkilerin kimi zaman fiber optik kanallar, kimi zaman yüzyüze kiÅŸisel baÄŸlantılar aracılıyla yayılmasını saÄŸladı. Böyle bir ortamda aracılık kurumu bu aÄŸ toplumu birbirine baÄŸlayan kenetlenme noktaları olarak öne çıktı. Fakat deÄŸiÅŸen dünya düzeninin saÄŸladığı sınırsız ortamda, daha çok girdinin üretildiÄŸi, sunulduÄŸu ve tüketildiÄŸi bu ortamda kararsız kalan sermaye ve bireylerin imdadına “kültür aracılar” yetiÅŸti.
Kültür aracısının yerini, kültür endüstrileri veya kültür ekonomileri dahilinde, kültür üretimi ve tüketimi arasında ve her ikisinin içersinde diye görmek gerekir. Bu kiÅŸiler baÄŸlantı adamları olarak mekanizmalar arası yer aldıkları gibi, esas olarak hem kültür endüstrisinin üretimini hem de tüketicinin beÄŸenileri “yönlendiren” bir konumda yer alırlar. Bunun dışında gündelik hayatımızın çeÅŸitli alanlarında yaygın olarak belirli rol ve iÅŸlevlerle karşımıza çıkarlar. Bunlardan bazıları “beÄŸeni yaratmak” (taste maker), “modayı belirlemek” (trend setter) gibi ön açıcı ve eÄŸitici pozisyonlar olabileceÄŸi gibi, “bilgi simsarlığı” (knowledge broker), “kapıcılık” (gate keeper) gibi eleyici ve belirleyici görevlerde bulunmak da olabilir.
Aracılık kavramı üzerinden de soylulaÅŸtırma sürecine bakmak mümkündür. SoylulaÅŸtırma kavramı, birbirini takip eden, hatta bir ÅŸekilde tekrarlayan süreci iÅŸaret eder. DiÄŸer bir deyiÅŸle, bir yer çöküntü haline gelmiÅŸ, deÄŸer yitirmiÅŸ mekanlar, ağırlıklı olarak o yerin önemini kavrayan insanlar tarafından tekrardan sahiplenilir.YaÅŸama ya da çalışma amaçlı bu sahiplenme, o topluluÄŸun kültürel birikimine göre iÅŸgal etme, satın alma ya da kiralama ÅŸeklinde olabilir. Bu ilk sürecin sonucunda mekan kalitesini artırmaya ve bir enerji üretmeye baÅŸladıkğı zaman, öncelikle bu tarz hayata özenenlerin ve devamında yatırımcıların ilgi odağı oluyor. Sonraki süreçte ne o eski halinden, ne o ilk keÅŸfedenlerin kurduÄŸu dünyadan eser kalmıyor. Benim burada tasfir etmeye çalıştığım hikaye, “soylulaÅŸtırma” ÅŸekillerinden en romantik olanı. Çalışma alanım gereÄŸi, ben hep sanatçıların peÅŸinden gittim, onların burnunun iyi koku aldığına inandım ve bu özelliklerini hiç yadırgamadım. Ve kendi saha konum olan Asmalımescit’den her bahsediÅŸimde, sanatçıları ilk aracılar (soylulaÅŸtırıcılar) olarak adlandırdım. Kimi sanatçılar benim bu nitelememe karşı çıktılar.
Ancak soylulaÅŸtırma ile ortaya çıkan dönüÅŸüm sadece fiziksel mekanı etkilemez, mekan ile birlikte kullanıcısı ve ait olduÄŸu sosyal sınıf da deÄŸiÅŸir. Kültür endüstrileri ve kültürel aracılar sembolik üretimi gerçekleÅŸtiren ve servisi verenler olaraktan bu süreçte önemli bir rol oynarlar. Sanatçılarla birlikte kültürel üretimin arttığı bu çevreler zamanla içerdikleri kültürel-sembolik deÄŸerler sayesinde kültürel tüketimin odağı olmaya baÅŸlarlar. Ley bu durumu ÅŸöyle ifade eder:
“Sanatçıları takip eden nüfusun alana giriÅŸi birden bire olmaz, estetik karakteristiklere duydukları yakınlık ve sanatçıların yeteneklerine duydukları ilgi birbirleri ardına mekanda yer almalarını saÄŸlar. Bir yerin estetik olarak sanaçılar tarafından kendilerine mâl edilmesi, ortak bir alan olarak merkezden ayrılan bir yer olarak isim yapması, genellikle kültürel sermayeleri kadar ekonomik sermeyeleride yüksek ama aynı zamada sanatçıların ticarete ve geleneksele duyduÄŸu antipatiyi duyan diÄŸer profesyonelleri çeker”3.
Genelde gerek dünyada gerek ise Türkiye’de yapılan soylulaÅŸtırma analizlerinde bu kesimi sosyal ve kültürel profesyoneller yani entelektüeller, eÄŸitimciler, öÄŸrenciler, gazeteciler, medya çalışanları ya da kültürel üreticiler oluÅŸturur. Daha sonra onları izleyen kesim yüksek kazanç sahibi avukatlar, doktorlar ve son kesim olarak iÅŸ adamları ve kapitalistler oluÅŸturur4. Ve daha önce Bourdieu’nun çalışmalarına da iÅŸaret ettiÄŸi üzere hakim sınıf yerini, yüksek kültürel sermaye ve düÅŸük ekonomik sermaye sahibi olan duruÅŸtan, kültürel sermeyesi düÅŸük ancak ekonomik sermayesi yüksek olan bir duruÅŸa doÄŸru kaymaktadır.
Tüm bu aÅŸamaları baÅŸlatan ilk giriÅŸimcinin ardından, domino taÅŸlarını tetikleyen soylulaşırıcıları takip eden diÄŸer soylulaÅŸtırıcılar arasında kültür aracıları da yer almaktadır. Kültür aracıları, mekanda ağırlık kazanmaya baÅŸlayan sanata dair veya tüketimini besleyen meslek gruplarındaki emlakçı, turizmci, gastronomi ile ilgili çevreden aldıkları mahalle hakkındaki bilgileri, kaynakları ve rituelleri öÄŸrenip, kendi çevreleri ile paylaÅŸtıkça, mekanın soylulaÅŸtırılması süreci daha da kolaylaÅŸmaktadır.
Yazımın baÅŸlığına yani, soylulaÅŸtırmanın soysuzlaÅŸtırılması konusuna geri dönersek, Turkishtime’da çıkan yazı ile ÅŸimdi de ben de, araÅŸtırmamla “aracı” oldum. Ancak sanatçılardan farklı olarak, ben uzmanlık alanım gereÄŸi “olası aracılık” konumumun farkında bir tavır sergilemeye çalışıyordum. Taa ki, baÅŸka bir aracı kurum olan medya adımı ve deÄŸerlendirmemi kullanarak beni aracı konumuna düÅŸürdü. Åžimdi tüm günahsız sanatçı doslarımı anlıyorum...
(diye günah çıkarmak ve yazıyı bitirmek mümkün. Yanlız paranteze devam etmek gerek. Burada zaten bildiÄŸim ve öngördüÄŸüm tipik soylulaÅŸtırma süreçlerinden biri daha gerçekleÅŸti diyen bir fildiÅŸi kulesinden ak ademisyen bakışı yerine, madem biliyoruz, önlemini almalı, sahip çıkmalıyız diyen bir yaklaşımla bu yazıyı daha akademik hale getirip “hakemli bir dergiye “ulaÅŸtırmaktansa, öncelikle kamusal alan yaratma kapasitesine sahip olduÄŸuna inandığım Arkitera’ya ulaÅŸtırmayı seçtiÄŸimi ayrıca not etmek isterim. )
Bu yazı Şubat 2007'de yazılmıştır.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1 “Tarihi ve Merkezi Semtlerin DönüÅŸümleri: Gentrification Kuramlarının İstanbul’a UygulanabilirliÄŸi” sempozyumu Kadir Has Ünivweristesi, 20-21 Mayıs 2003:İstanbul
* Yazının bundan sonraki kısmı, belki de kaderin cilvesi olarak, yayınlanmamış yüksek lisans tezimin bazı paragraflarını aynen taşır. Bkz. İnce, “Müzik Endüstrisinde Kültür Aracılarının Rolü ve Asmalımescit Semtinin Mekansal DönüÅŸümü”,
2 Mimar Sinan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Genel Sosyoloji Ana Bilim Dalı, 2003: İstanbul
BOURDIEU P., Distinction, s. 88
3 LEY, “Artists, Aestheticisation and the Field of Gentrification”, s.25
İstanbul- Galata ve Kuzguncuk için bkz. ISLAM, T. “Gentrification in Istanbul: A Comparison of Different Cases”, 2003;
4 Cihangir ve Kuzguncuk için UZUN, N. “An Empirical Study on the Cultural and Life-Style Preferences of Gentrifiers: Two Cases From Istanbul”, 2003.
Kaynakça:
Bourdieu, P. (1984) Distinction: A Social Critique of the Judgement of Taste, çev. R.Nice, Routledge, London
Ley, D. (2003) “Artists, Aestheticisation and The Field of Gentrification”,Upward Neighbourhood Theories and Gentrification in a New Century Conference, 26-27 September 2003, Glasgow
Nokta (18-24 Ocak 2007) Yıl:1, Sayı:12
Turkishtime (Şubat 2007) Sayı:58