Köşe Yazısı

Ali Baba’nın ÇiftliÄŸi’nde Mimarlık

Yazan: Korhan Gümüş Tarih: 6 Temmuz 2007
ÅžaÅŸmaz bir biçimde, bugüne kadar Ä°stanbul’un çevresinde üst sınıflar için oluÅŸturulan özel güvenlikli, korunaklı, duvarlarla çevrili konut alanları kent merkezine uzaklıkları-yakınlıkları ile tanıtılıyordu. Ä°lanlar, ayrıcalık sahibi olmak isteyenleri, çok kısa sürede, diyelim 20 dakikada (trafik sıkışıklığı olmazsa elbette) kentten kurtaracaklarını vaat ediyorlardı: “TEM’e çıktığınızda kentin merkezine ÅŸu kadar yakınsınız. Kentin gürültüsünden, risklerinden, karmaÅŸasından uzakta, huzurlu bir yaÅŸam alanı içinde yaÅŸama ayrıcalığına sahip olacaksınız.” Sonuçta kentin dışında olmak, bir amaçtı, bir marifetti. Son günlerde üst sınıfların bu kentten kaçma, kurtulma modası zannedersem epey bir raÄŸbetten kalktı. Åžimdi sıra eskiden yoksullara, iÅŸçilere, memurlara, orta sınıfa terk edilen kent merkezine geldi. Belediyenin iÅŸi icabı her dönem tarihi çevre ile haşır neÅŸir olan üst düzey bir yöneticisi Haliç ve BeyoÄŸlu manzaralı “Osmanlı Konakları” sitesini yakın bir dost ortamında, yani üst sınıflara ÅŸöyle tanıtıyor: “Bu kadar deÄŸerli bir yerde oturanları bir görseniz. Hayretler içinde kalırsınız. Köyden gelmiÅŸler, kentin tam merkezine yerleÅŸmiÅŸler. Burası gecekondu bölgesi deÄŸil. Bu bölgelerde kendisini Ä°stanbullu saymayan, ne yaÅŸadıkları mahalleyi, ne tarihi, ne de gördükleri manzarayı hak eden insanlar yaşıyor. Ä°stanbul’da yaÅŸadıklarının bile farkında deÄŸiller.” Bu sözleri söyleyen kiÅŸinin de Ä°stanbul’a göç etmiÅŸ bir ailenin üyesi olması, bu kiÅŸilerin oyunu almış bir partiye mensup olması önemli deÄŸil. Siyaset yukarıda baÅŸka türlü cereyan ediyor. Nihayet belediyeler bu soruna el atmış, bu dönem tarihi bir fırsat yakalanmış ve sıra yıllardır sorun olan bu mahallere gelmiÅŸ. Bu iÅŸ nasıl yapılır, bugüne kadar eleÅŸtiri getirmekten, Ä°stanbul elden gidiyor diye yakarmaktan baÅŸka bir iÅŸ yapmayan aydınlara da göstereceklermiÅŸ. Yakın zamanlarda uyanık bir giriÅŸimcinin çabaları ile gerçekleÅŸen ‘Fransız Sokağı’ nasıl Ä°stanbul’da kent merkezi için herkesin çok beÄŸendiÄŸi, içinde modacıların, gurmelerin, entellerin dahi yer almak için can attığı, hatta göklere çıkardığı bir örnek olduysa, ÅŸimdi bu modelin, bu hayırlı giriÅŸimin bütün Ä°stanbul’un tarihsel merkezine uygulanmasının zamanı gelmiÅŸ.

Ancak küçük bir farkla: Onun adı, BeyoÄŸlu’nda olduÄŸu için Ä°stanbul’a doÄŸal olarak biraz “Fransız” kalmış. Burada yapılacak konutların bizim öz be öz mimarimizi temsil etmesi, Tarihi Yarımada’ya uyumlu olması gerekiyormuÅŸ. Kamu ÅŸirketleri, baÅŸta KÄ°PTAÅž ve TOKÄ° olmak üzere ve bir çok giriÅŸimci kolları sıvamışlar. Tarihi Yarımada’nın yoksul semtlerini bir bir çıkarmışlar, araÅŸtırmışlar. Ä°stanbul’da yaÅŸadığını bile fark etmeyen insanların bulunduÄŸu yerleri saptamışlar. Yasa da ellerinde artık hazır olduÄŸu için buralarda yaÅŸamayı hak etmeyen insanları mahallelerinden atacaklarmış. Bu amaçla, içtenlikle söyledikleri gibi, buralarda yaÅŸamayı hak eden insanları bulmak harekete geçmiÅŸler. Ä°stanbul aÅŸkıyla, gecelerini gündüzlerine katıp çalışıyorlarmış.

Bu çalışmalarının semeresini alacaklarından da eminler. AÅŸağıda ne oluyor, ne bitiyor orası önemli deÄŸil. Ama yukarıda meltem gibi yumuÅŸak bir havanın estiÄŸi muhakkak. Bir çok üniversite öÄŸretim üyesi mimar, plancı, hiç ÅŸüphesiz tamamen duygusal nedenlerle, projeler hazırlamaya baÅŸlamış. Projelere destek tammış. Bir belediyenin baÅŸkan yardımcısı katıldığı bir tarihi çevre koruma toplantısında ÅŸunları söylüyor: “EkmeÄŸi nereden alırsınız? Fırından. Aynı ÅŸey mimarlık hizmetleri için de geçerli. Biz de proje iÅŸlerini deÄŸerli hocalarımıza, üniversitelere yaptırıyoruz. Hatta heykel bile yaptırıyoruz.” Bu kiÅŸinin söylediklerine bakarsanız, sanırsınız ki üniversiteler, sanatla ilgili birimleri olanları kastediyor olmalı, oturmuÅŸlar mimari proje çizmek yanında, mahalleleri güzelleÅŸtirmek için tam kadro halinde heykel, yer süslemeleri, vitraylar, aydınlatma elemanları falan tasarlıyorlar. Belediyenin Osmanlı Konakları’nın ferforje iÅŸlerini yapıyorlar.

Ancak belediyenin ÅŸirketi KÄ°PTAÅž’ın bir ayrıcalığı var. Bu tarihi ve kapsamlı kent kurtarma seferberliÄŸi içinde herkesten çok daha fazla imkana sahip. Bir düÅŸünün: Hem sapına kadar kamu, hem de sapına kadar ÅŸirketsiniz. Yasalar, imar hakları, inÅŸaat kolaylıkları, belediye kararları ilk önce kamu için olmalı. Sonra istediÄŸiniz gibi yönetin, istediÄŸiniz mimarı çalıştırın, istediÄŸiniz bütçeyi kullanın. Kent sanki babanızın çiftliÄŸi…

Bu belediye ÅŸirketi hızını alamamış, kendisini iyiden iyiye özel sektör gibi göstermek istemiÅŸ. Ne de olsa bu özel sektöre de böyle durumlarda yön göstermek lazım. OturmuÅŸ, düÅŸünmüÅŸ ve taşınmış gazetelere “Ä°stanbul’a ‘sıfır kilometre’ evler” diye kocaman bir ilan vermiÅŸ. Artık ayrıcalıklı ve güvenlikli sitelerde oturmak, kentin karmaÅŸasından, sorunlarından kaçmak için kentin dışına gitmeye gerek yok. KiptaÅŸ’ın ürettiÄŸi gibi kapı gibi Topkapı Konutları var!

Önce Karar, Sonra Anket
Ama iÅŸ bununla bitmiyor elbette. Kamu yönetimlerinin de kamusal bir rol oynaması gerekiyor. Nitekim Fatih Belediyesi’nin sitesinde de kentsel yenileme alanı ilan edilen Sulukule için ÅŸöyle bir soru yeralıyor: Sulukule projesini destekliyor musunuz? Desteklemiyor musunuz? (Sulukule’de yapılmak istenen bir baÅŸka ankette de ÅŸu soruları görüyoruz: Mahallenizin yıkılmasını istiyor musunuz? Ä°stemiyor musunuz? Yoksa bu konuda hiçbir fikriniz yok mu?)

Planlar, projeler hazırlandıktan ve kararlar alındıktan sonra sıra mahallede yaÅŸayan insanların görüÅŸlerini öÄŸrenmeye gelmeli. Belediye bu kuruluÅŸlarla anlaÅŸmalar, protokoller yapmalı. Ä°ÅŸ iÅŸten geçtikten sonra, “az kalsın unutuyorduk, bir de bu mahallelerde yaÅŸayan bir takım insanlar olmalı” diye bölgedeki insanları hatırlamalılar. Sonra ne yapılmalı? Bu müthiÅŸ buluÅŸlarını kanıtlamak için belediyeden bir daha ihale almalılar. Çünkü yönetimler ve bu iÅŸten çıkarı olanlar halk adına en doÄŸru olanın ne olduÄŸunu bilir. Bundan memnun olmayacak kiÅŸiler olsa olsa böyle ballı börekli iÅŸlerden pay alamayanlar, mahallelerin güzelleÅŸtirilmesini istemeyen müzmin muhalifler, bir de evleri ellerinden alınan mahalle sakinleri olmalı. Onları kim dinler? Nitekim Hürriyet gazetesine düzenli ilan veren bir emlakçı durumu kavramış ve Sulukule’yi pazarlamaya baÅŸlamış bile. Telefonda müjdeyi veriyor: “Belediye Sulukule’yi kesinlikle yıkıyor, buradaki Romanlar atılacak. Burası çok geliÅŸecek. Süper lüks konutlar yapılacak. Åžimdiden bina satın alıp pay sahibi olun, karlı çıkın” diyor. Sanki boÅŸ bir araziye bir toplu konut sitesi yapılıyor. Oysa bu mahallede yaÅŸayan, çalışan binlerce insan var.

Bütün bu olanlar ÅŸaka deÄŸil gerçek: Siyasal süreçlere vatandaÅŸların katılımı konusunda Ä°stanbul’da birçok AB ülkesinde dahi görülmeyen bir geliÅŸme yaÅŸanıyor. BilindiÄŸi gibi birçok yenilikçi yerel yönetim deneyiminde plancılar bu iÅŸe giriÅŸtiklerinde mahallelerde yaÅŸayan vatandaÅŸları, ev sahiplerini, kiracıları muhatap alırlar. Ä°stanbul’da ise durum tersi. Plancılar ve kentsel tasarım grupları bu planlanan bölgelerde yaÅŸamayan, çalışmayan, hatta mülkü olmak ÅŸöyle dursun, kiracı bile olmayan vatandaÅŸlara danışıyor, uygulamalara katılmalarını saÄŸlamak için büyük bir çaba gösteriyorlar. Böylece yalnızca kararlardan etkilenecek insanlara deÄŸil, kararları etkileyebilecek insanlara katılım hakkı tanınıyor. Belediye tarafından görevlendirilen plancılar, mimarlar bu katılımcılarla birlikte yeni projeler geliÅŸtiriyorlar. Üstelik proje iÅŸlerinde birçok kiÅŸiyi vatandaÅŸların ödediÄŸi vergilerle çalıştırıyorlar, bu suretle istihdamı da geliÅŸtiriyorlar.

Yeni Katılımcılık Modeli Neleri Öngörüyor?
BilindiÄŸi gibi hukuk toplumlarında vatandaÅŸlar, zaman zaman hatırlamakta yarar var, hakları anayasa ile güvenceye alınmış, kanunlar ve kamu uygulamaları karşısında eÅŸit bireyler olarak kabul edilirler. Bu nedenle katılımcılık asla ihmal edilmemeli, iÅŸ karar aÅŸamasını geçip uygulama safhasına geldikten sonra halka sorulmalıdır. ÖrneÄŸin Fatih Belediyesi’nin yaptırdığı bu ankette olduÄŸu gibi, “evinizin yıkılmasını istiyor musunuz” diye halka mutlaka sorulmalıdır. Oysa, söylemek bile fazla anketleri lüzumsuz görüp, doÄŸrudan evlerin yıkımını öngören plancılar da var. Hatta katılımı daha da geliÅŸtirmek için toplantılarda itiraz eden halkla teke tek iliÅŸki kurulmalı, talepleri dinlenmeli, eÄŸer lafla yola gelmiyorsa, suyu elektriÄŸi kesilerek, vergi borcu çıkarılarak devlet gücü kendisine hissettirilmelidir. Kentsel dönüÅŸüm uygulanacak mahalleler için en katılımcı yöntemler ancak bazı kiÅŸilerin kamusal gücü arkalarına almaları ile saÄŸlanabilir. Bunun için bölgede yatırım yapacak, bu projelere katılmak isteyecek vatandaÅŸlar bulunmalı, onların taleplerini en iyi yansıtacak projeleri hazırlanmalıdır. Ayrıca projeleri hazırlayanların bir üniversitenin adını kullanması tercih edilmelidir. Böylece projeye itiraz edilmesi, farklı proje fikirlerinin ortaya çıkması engellenmelidir.

EleÅŸtirenler Neleri Bilmiyorlar?
Sulukule’de yaÅŸayan insanların haberi olmadan “katılımcı” bir proje hazırlayan bir tasarım grubunun kendileri ile görüÅŸmek isteyen yerel derneÄŸin temsilcilerine ve bölgedeki halka ÅŸu sözleri söylediÄŸine ÅŸahit oldum: “Projeyi biz aldık. Sizin bu iÅŸe karışma hakkınız yok. Bu iÅŸ bilimsel bir konudur, siz bu konuda ne biliyorsunuz?”

GörüldüÄŸü gibi plancıların, mimarların proje yapma hakkı da ayrıca güvenceye alınmalıdır. Demokratik bir yerel yönetimde önce karar alıp, katılımcı süreçler içinde bir takım kuruluÅŸlarla anlaÅŸmalar yapmak, hatta evlerin yıkımına giriÅŸmek ve sonra da bir anketle projenin yarattığı etkilerin halka sorulması gerekir. Ayrıca AB uyum sürecinde kabul edilen yasalara göre projelerin yarattığı etkilerin de ölçülmesi yerinde bir uygulamadır. GörüldüÄŸü gibi bu anketi hazırlayan plancıların bu katılım modelinin ne anlama geldiÄŸini, nasıl uygulandığını uyum sürecinde AB kurumlarına ve hatta UNESCO’ya da öÄŸretmeleri gerekiyor: Yönetimler siyasal düÅŸüncelerini seçimlerde ortaya koymuÅŸ ve ona göre oy almıştır. Ödenen vergilerden projeler için harcanan kaynaklar heba edilmemelidir. Kentsel iyileÅŸtirme, canlandırma gibi ÅŸehircilik uygulamaları halkın katılımını gerektirir. Yönetimler temsil ettikleri halkın oylarını almıştır. Dolayısı ile onlar için katılım süreci gerçekleÅŸmiÅŸtir. Uygulama aÅŸamasında sıra teknik ve finansal açıdan güçlü olan kiÅŸi ve kurumların da katılımını gerçekleÅŸtirilmesine gelmiÅŸtir. Uygulama aÅŸaması disiplin ve itaat gerektirir. Yönetimler seçimle iÅŸ başına geldiklerine göre, uygulama aÅŸamasında çatlak ses çıkarılmamalı, icraat engellenmemelidir. Halkı temsil eden yönetimlere hizmet veren mimarlar katılımcı demokrasinin bir icabı olarak örneÄŸin “Türk Mahallesi, Osmanlı Mahallesi” olarak projeler hazırlamalıdır. BaÅŸka bir tipte proje yapılmasını isteyenler varsa, onlar da seçimlerde ortaya çıkmalılar ve demokratik bir biçimde görüÅŸlerini temsil etmelidirler. ÖrneÄŸin eÄŸer Fransız Mahallesi isteyenler varsa, onların da bu fikirlerini halka onaylatmaları gerekir.Konuyla Ä°lgili LinklerTakipYazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý üç, büyük harf "A", sayý 9, büyük harf "K", büyük harf "U", sayý altý

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız