Köşe Yazısı

Daldım Çıktı

Yazan: Saitali Köknar Tarih: 2 Ağustos 2007
TBMM milletin meclisidir. Halka açıktır. Gezilebilir. Önünde hatıra resmi çekilebilir. Gel gör ki önüne “taşıtlar”ın daha rahat hareket edebilmesi için bir daldı-çıktı yapıldı. Zaten pek kimsenin yürümediÄŸi yol yürünmez oldu. Millet, meclisinin önünden -araçla bile olsa- geçerken, artık meclisini göremiyor. BüyükÅŸehir bunu bilerek mi yaptı? Saçma. Sorun bunu bilmeden yapmış olması.

Antalya geliÅŸiyor. Büyük kent oldu. Nasıl? Bir çeÅŸit çevre yolu gibi çalışan hızlandırılmış bir bulvarlar kuÅŸağıyla, bulvarların kesiÅŸtiÄŸi kavÅŸaklara yapılan daldı-çıktıların etkileyici ve kocaman rampa istinat duvarlarıyla belki. Evet taşıt trafiÄŸi kısmen rahatladı. Ama yayalar karşıdan karşıya geçmek için dön dolaÅŸ dolanıyorlar. Daldı-çıktıların rampalarının açtığı hendekleri tutan beton kaplı istinat duvarları modern ÅŸehir surları gibi önümüzde uzanıyor. Kentsel düzenlemeler bütün bileÅŸenleriyle düÅŸünülmezse böyle asimetrik sonuçlar yaratıp yeni sorunlar doÄŸurabiliyorlar.

Kayseri Sivas Caddesi, metronun rahat seyahati için daldı-çıktılarla dolduruldu. Åžehrin kalbi olan caddede yayalar karşıdan karşıya lütfen geçebilsin diye çok dar geçiÅŸli köprüler eklendi. Elinize dev bir neÅŸter alın ve ÅŸehrin kalbini ikiye yarın. Sivas caddesinin iki yakası artık bir araya gelebilecek mi?

İşlemesi için mecburi düzenlemeler yapılmış dev bir makinanın böÄŸründe arta kalan boÅŸluklarda yaÅŸayan insanlar mıdır kentli? Tamam, insanlar her halükarda yaÅŸamanın yollarını hem de dahiyane bir ÅŸekilde bulur. O ayrı. Evet, hayat kendini tamir eder. Peki sorumluların ezber deÄŸil uygun çözümler bulamaması niye?

İzmir sahilinde daha nazik bir uygulama var. Daldı çıktının derinliÄŸi az. Bunun için yukarıda kalan döÅŸeme çelik ve ince kesitli düÅŸünülmüÅŸ. BeÅŸikten iyi huylu bir daldı-çıktı. TrafiÄŸi engellemeden kent-sahil iliÅŸkisi nasıl kuvvetlendirilir, sahil yolu nasıl aşılır diye düÅŸünülmüÅŸ de bulunmuÅŸ bir çözüm besbelli.

Daldı-çıktı deyince taşıtlar için düzenlenmiÅŸ sekiz-on metre bazen daha derine inen yer altı geçitlerini anlıyoruz. On metre derine inmek için nizami sınır olan yüzde yirmilik bir eÄŸim kullanırsak elli metre uzunluÄŸunda bir rampa inÅŸa etmiÅŸ oluruz. Bu yolun iki tarafının yaÅŸamsal iliÅŸkilerini koparan, kimi zaman yüz-yüzelli metre uzunluÄŸunda “hendek”ler açmak anlamına gelir. Aynı zamanda yolun “rampa, tünel, rampa” ile yeraltına indiÄŸi kesit boyunca taşıt içinde bulunan kentliler ÅŸehrin o anının içinden geçen yaÅŸantıdan koparak yer altı dünyasının belediye amblemli prekast beton kaplama dünyasına geçerler. Bir sonraki yere daha çabuk varmak için buradaki yeri yok etmek de denebilir daldı-çıktılar ve ait oldukları ezber çözümler daÄŸarcığı için. Aynı algoritmayı kentin her yerine varabilmek için kentin her yerinde tekrarladığınızda, kent hiç varılamayan sonraki yerler uÄŸruna yok edilmiÅŸ buralardan ibaret bir yaÅŸanmazlıklar, bekleyiÅŸler ve ertelenmiÅŸlikler yumağına dönüÅŸüverir. Kadıköy’e varmak için BeÅŸiktaÅŸ’ı, Moda’ya varmak için Kadıköy’ü, Kalamış’a varmak için Moda’yı, Caddebostan’a varmak için Kalamış’ı, Erenköy’e varmak için Caddebostan’ı yok ede ede ÅŸehrin bir ucundan diÄŸerine kadar devam eder bu süreç. Ama bir sonraki yere varmak uÄŸruna yok edilivermiÅŸ bir “yer olmayan”da yaÅŸayan kentli yolculuÄŸunu nispeten daha çabuk bitirmiÅŸ ve yolunun sonuna gelmiÅŸtir.

İstanbul, ilk daldı-çıktılarımızın beÅŸiÄŸi.

Aksaray eskiden nasıl bir “yer”di mesela. Ben yetiÅŸemedim. Åžimdi Los Angeles'daki “The Stack”in kötü bir kopyası. Bahse girerim zamanın plancıları-politikacıları verdiÄŸim örneÄŸe özenerek orayı bu hale-halsizliÄŸe-getirmiÅŸlerdir. İstanbul modern ve muasır olmuÅŸtur bu düzenlemeyle. Benziyor ya. Yeter. Bu yer olmayan yerlerde nelerin yaÅŸandığının daha doÄŸrusu yaÅŸanamadığının ne önemi var.

Eminönü’nü hatırlıyorum. Vapur iskelelerinden Yeni Cami’ye, Haliç Köprüsü’nden otobüs duraklarına yaralanmış da olsa bir devamlılığı var gibiydi. Åžimdi, ÅŸehrin tam kalbine karayolları mühendisleri tarafından buyurulmuÅŸ üstelik sola gitmek için saÄŸa, saÄŸa gitmek için sola saptığınız geniÅŸ ÅŸeritli yollarıyla hem yayalar hem araçlar için bir daldı-çıktılar, kavÅŸaklar ağı. Böyle yerleri düÅŸününce aklıma ortasından bir sihirbaz marifetiyle ikiye bölünmüÅŸ insanlar geliyor. Elleri ve ayakları canlıyım ben ölmedim diye gösterini gidiÅŸatı gereÄŸi kıpırdayan kopuk beden parçaları. Eminönü’nün yaralanması buraya Yeni Cami’nin yapılması ile neticelenen bir yangınlar, yer deÄŸiÅŸtirtmeler süreciyle baÅŸlamış çok eskiden. Telafisi zor yüzyıllar derinliÄŸinde bir yara. Åžimdi yollarla kutulara bölünmüÅŸ, kentin geri kalanından kopuk bir arÅŸipelago. İlçenin gündüz nüfusu bir milyona yakın. Gece nüfusu kırk bin. Herkesin baÅŸka yerlerden gelip alış-veriÅŸ yapmak için anlaÅŸtığı bir platform Eminönü. Gündüz insanlarına da yol lazım, “yer” deÄŸil. Globalizm için uzaklara gitmeye gerek yok anlaşılan. Åžehir kendi içinde de üretebiliyor benzer haksızlıkları.

Sütlüce mezbahasından dönüÅŸtürme kültür merkezini kentin geri kalanından koparan daldı çıktıya ne demeli? Dev bir maliyet, araçla seyahat eden kentlinin yapıtla iliÅŸkisinin koparılması; Kültür Merkezlerinde önemli olabilecek “yapıya yaklaşım” denilebilecek, araçtan inme, yürüme, içeri girme süreçlerinin çirkin ve imkansız hale getiriliÅŸi.

Balmumcu KavÅŸağı var en yeni örneklerden. Yaya yaÅŸantısının olmadığı, köprü giriÅŸinde, taşıtların yaÅŸantısının iyileÅŸtirmek için düÅŸünülmüÅŸ olması beklenen ancak trafiÄŸe nasıl bir katkı saÄŸladığını tam kavrayamadığım, hissedemediÄŸim bir deneme. İnsanın aklına tanıdık yüklenicilerin iÅŸ sahibi edindirilmesi olasılığı geliyor. Her türlü hak, hukuk ve mevzuatı zorlasa da, gelmiÅŸ geçmiÅŸ tüm yöneticilerimizin –aptal bir iyimserlikle bakarsak biriken milli geliri tabana dağıtmak için- kullandığı bir yöntem. Ama bu bir ÅŸehir, kırk haramilerin hazinesi deÄŸil ki ÅŸu kavÅŸak senin bu kavÅŸak benim ceplerimize dolduralım. Kent yaÅŸantısını gözetmemiz gerekir. Yayalar, taşıtlar, esnaf, herkes için.

BeÅŸiktaÅŸ, deniz müzesine vakfedilemeyip otelleÅŸmekte olan bir zamanların tütün deposuna, yapılırken bir inÅŸaatın su deposu zannettiÄŸim anıtına -hala öyle-, kaykaycı gençlik olmasa hiçbir anlam ifade etmeyen Barbaros meydanına raÄŸmen hala bir yerdir. Sedat Gürel’in BeÅŸiktaÅŸ Çarşısı’ndan, “büyük” yaÅŸama nasıl zerk edilir öÄŸrenilecek çok ÅŸey var. Paslanmış uzay çatısına raÄŸmen sabit pazarı renkli bir kamusal mekandır. Åžimdilerde 70-80’li yıllardan kalma trafiÄŸin yer altına alınması, üstünün meydan yapılması fikri hayata geçiyor. Daldı-çıktıların üzerindeki dev meydanın nasıl boÅŸ ve anlamsız bir “yer olmayan” olabileceÄŸini hayal edebiliyorum. Acaba böyle olmaması için ne yapılacak? Meydanın projesinde zemindeki motifler ve oyunlardan öte, uygulaması sırasında mevcut kent yaÅŸamının parçası iÅŸlevlerin yer gösterilmeksizin boÅŸaltılması haricinde, ezber dışı bu yere ait sorunlardan doÄŸmuÅŸ çözümler görebilecek miyiz? Görelim lütfen. Çünkü artık görmeye alıştığımız rutin çözüm, kent yaÅŸamını yıllar sürecek bir inÅŸaatla sekteye uÄŸratıp yerine bir boÅŸluk koymak ve yıllar içinde yeniden çalışmaya baÅŸlamasını beklemekten ibaret. Bir odaya birkaç maymun kapatıp tesadüfen Hamlet’i yazmalarını beklemek de mümkün. Bekleyecek milyonlarca yılımız varsa.

Topkapı’da yapılan fantastik daldı-çıkamadılardan oluÅŸan kolon baÅŸlıkları, karmaşıklıkları ve uzunluklarıyla mısır piramitlerini kıskandıracak dehlizler ağının yeri apayrı. Daldı-çıktıların bir özelliÄŸi ve yapılma nedenlerinden biri de trafiÄŸi hızlandırmak. Yüksek hızla tam olarak nereye baÄŸlandığını anlayamadığınız yollarda saÄŸa sola saptığınızı hayal edin. Macera filmi gibi. Topkapı daldı-çıktılarının sebeb-i mevcudiyetleri trafiÄŸi düzenlemek dışında üzerlerinde bir park alanı oluÅŸturmak. Surların önünde alabildiÄŸine uzanan park, sahillere yapılan yeni dolgu alanları ya da Haliç kıyılarını temizleme yıkımının ardından geriye kalan sahil ÅŸeridi gibi aynı ÅŸikayetten, halsizlikten ve yer olamama travmasından muzdarip.

Örnekleri inceledikçe daldı-çıktıların yerin altında ve üstünde yersizleÅŸtirme, yer olamayanlaÅŸtırma jeneratörü olduÄŸunu iddia edebilir miyiz? Yoksa bu sıfat, üst geçit, durak, park gibi diÄŸer kentsel donatının yanı sıra daldı-çıktıları da kullanarak buraları tasarlayan uzmanlara mı aittir?

Lakin akla Saraçhane’deki HaÅŸim İşcan geçidi geliyor. Sıra sıra asılmış bisiklet yığınlarıyla, betonarmesinin nazikliÄŸiyle, galeri ve merdivenlerinin rahatlığıyla ne özel bir yerdir. Üstelik daldı-çıktı olmadan olamayacak bir yer. Aksaray tarafı giriÅŸ rampasının istinat duvarlarında düzensiz taÅŸlar vardır. Geçidin yapımı sırasında zarar verilmek zorunda kalınan Roma Hamamı’nın temelleridir o taÅŸlar. Yine bahse girerim ÅŸimdi yapılsaydı bu geçit, bu temeller prekast beton kaplama bloklarının arkasında kalıvermiÅŸti. Bizden adam olmaz, biz ÅŸöyleyiz, böyleyiz diye yakınmak yerine bir durup “50”li yılların uygulamalarını hatırlayalım. Kamusal mekanlardaki artan yaÅŸanırlık ve kalite, dönemin yöneticilerinden Lütfi Kırdar ve diÄŸerlerinin ÅŸahsından mı kaynaklanmaktadır yoksa döneme ait bir hal midir, tahlil edilmesi ÅŸart. GeçmiÅŸte yaÅŸananlardan çıkarmamız gereken en önemli sonuç ise yaÅŸadığımız ve yaÅŸayacağımız sakilliklerin genetik deÄŸil tarihsel olduÄŸunu kavramak ve buna göre pozisyon almak sanırım.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "X", sayý altý, sayý üç, sayý dört, büyük harf "U", büyük harf "U"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız