Köşe Yazısı

Ä°zler

Yazan: Hüseyin Yanar Tarih: 13 Aralık 2007

Çöldeki mekanların sırlarını Mohammed’den (Sherzad) öÄŸrenmiÅŸtim. Beraber paylaÅŸtığımız odada ilgi çekici bir doktora çalışması yapıyordu. Ä°ngiltere’deyken kumun yer deÄŸiÅŸtirmesinin mekana olan etkisini, mekanı nasıl farklılaÅŸtırdığını araÅŸtırıyordu. Kumun hareketlerini ölçmek ve deÄŸerlendirmek için, özel laboratuvarlarda onu üfleyen, adeta çöl atmosferi yaratan dev makineler ile maketten yerleÅŸmeler arasında da çalışmıştı. Mohammed, deÄŸiÅŸik bölgelerinde çöllerin yer aldığı, hala bombaların her yerinde acımasızca patladığı güney komÅŸumuz Irak’dandı. O günlerde de, bu gün olduÄŸu gibi yine endiÅŸe ile uzaktan izlediÄŸimiz, ama o zaman bu defa da baba Bush’un cehenneme çevirdiÄŸi, televizyonlardan canlı tanık olduÄŸumuz inanılmaz gece saldırılarına, bombalamalara sahne olan ülkenin baÅŸkenti BaÄŸdat’da otururdu yakınları.

Çalışmasında konu sadece merkezle sınırlı kalmayıp, ülkenin daha da aÅŸağılarına doÄŸru, hatta Irak’ın dışındaki farklı coÄŸrafyalara yayılmış, kumdan etkilenen yerleÅŸmeleri inceleyen zorlu bir çalışmaya dönüÅŸmüÅŸtü. Yılın farklı zamanlarında kum, rüzgarın da etkisi ile yerleÅŸmelerdeki günlük yaÅŸamı deÄŸiÅŸtiriyor, kent içinde ve etrafında yepyeni, bambaÅŸka bir peyzaj oluÅŸturuyordu. Ä°nsan eli ile yapılan, suni olarak yaratılan çevre ile ve doÄŸanın yarattığı doÄŸal çevre arasında ilginç bir diyalog baÅŸlıyordu. Mohammed’de bu diyalogun mimariyi nasıl etkilediÄŸinin peÅŸindeydi.



Daha sonra, orada burada karşıma çıkan kitaplarda, fotoÄŸraflarda gördüÄŸüm inanılmaz çöl mekanlarına, dalgalara benzer kum örgülerine, yükseltilere, kum oluÅŸumlarına her defasında daha dikkatle bakmaya baÅŸlamıştım. Helsinki’de yaÅŸamaya baÅŸladıktan sonra ise kum ile karın aslında ne kadar biribirlerine benzediklerini anladım. Sıcakla, soÄŸuk deyince ilk aklımıza gelenler, güneÅŸte altın gibi parlayan sınırsız sarılık ile kuzeydeki özgür beyaz, yani kum ile kar hep yan yana geldi.

Global ısınma etkisinin önümüzdeki yıllarda ne olacağı bilinmez ama kışın geliÅŸi de gidiÅŸi de bir baÅŸka alemdir kuzeyde. Kış bir maratondur. Herkesin koÅŸulacağını daha önceden bildiÄŸi, yazın ortasındaki en uzun günün hemen ertesinde düÅŸüncelere yer eden, her yönü ile hazırlanılan, ciddiye alınmassa acımasız, ama beyazını daha yazından belki de herkesin özlediÄŸi, her yıl yapılan beyaz bir maraton. Bu maratonun mekanları da diÄŸer mevsimlerin mekanlarından çok farklıdır. Her yer, her an deÄŸiÅŸen sergi salonlarına döner. SoÄŸuÄŸa ve rüzgara göre insanların üzerinde artan, kalınlaÅŸan elbiselerin ötesinde doÄŸanın da ışığından, zeminine, ufuÄŸundan gökyüzüne, karanlığından aydınlığına, sıcağından soÄŸuÄŸuna herÅŸeyi deÄŸiÅŸir. Bu deÄŸiÅŸimin her yeri örten, beyaza çeviren kardan baÅŸka bir baÅŸka baÅŸ aktörü daha vardır. Karın hiç bir zaman vazgeçemiyeceÄŸi çok önemli bir partneri. Buz....



Beyaz kar ve ÅŸeffaf buzun her yıl deÄŸiÅŸen, her tekrarlanan yılda aynı olmayan beraberliÄŸi o yaÅŸanan kışın dekorlarını tasarlar ve özenle sergiler. Bu doÄŸanın her defasında ne ÅŸekilde geldiÄŸi belli olmayan, çoÄŸu zaman spontane olarak yarattığı, yeni baÅŸtan yarattığı mekanlar dizisidir. Ä°nsanlar da bu dekorların önünde, üzerindedir, iÅŸlerine giderken, tatil günleri etrafta dolaşırlarken. Herkesin bir önümüzdeki yıl farklı olacağını, deÄŸiÅŸeceÄŸini ve sonunda yavaÅŸ yavaÅŸ yok olacağını bildiÄŸi, özleyeceÄŸi mekanlardır. Hiç bir ÅŸey aynı deÄŸildir, mekanlar deÄŸiÅŸir, durur. DoÄŸanın her yıl yeniden kurduÄŸu kuzeydeki soÄŸuk dünyanın anlamlı, egzotik mimarisini yaratır.



Bir heykeltraşın dev kalıpları dondurulması gibidir, koca denizlerin donması. Dev bir el bütün kıyıları dolaşır, gölleri, denizleri sıvazlar. Buzla kaplar ne gördüyse beyazın yanıbaşında. Buz kalınlaÅŸtıkça kalınlaşır. Denizlerde yol açmak da buzkıranlara düÅŸer. Buz gelince Katajanokka’da demirli üç buzkıran kuzeye buzları kırmaya yönelir. Her yere yayılan buz, sınırları da deÄŸiÅŸtirir. Ä°nsanlar kendi evleri dışındaki kent mekanlarının daha da ötesine giderler. Karşıdaki adalar yakındır artık. Bazı yerlerde, koyun ortasındaki, denizin bir yerindeki adalara araçlarla ulaşılır eÄŸer kalınlık yeterince güvenliyse. Yolda gitmeye alışkın araçlar, buz kaplanmış suların üzerinde, yürüyüÅŸcülerin daÄŸlarda, kayalıklarda yaptıkları gibi, kendi yollarını, rotalarını açarlar. Sonuçta engin, uçsuz bucaksız denizler küçüldükçe küçülür. Denizlerin, karaların, kentlerin sınırları biribirine karışır, doÄŸa hepsini yeniden çizer. Deniz üzerinde özgürlüÄŸüne alışmış gemiler, motorlar, kışın patikalarında, onlara yol açan buzkıranların yarattığı izlerinde gider, etraflarında oluÅŸan yüzlerce, binlerce farklı kırık buz parçalarının arasında, parçalarının biribirlerine vurma sesleri arasında. Gemiden bakıldığında Mohammed’in üzerinde çalıştığı gezdiÄŸi, çöllerinin bir baÅŸka çeÅŸidi, serilir önünüze. Sanki rüzgarın gelmesini bekleyen, rüzgarın kumları taşımasıyla bambaÅŸka mekanlara dönüÅŸen çöller gibidir uçsuz bucaksız yeryüzü. Her köÅŸesine yaklaÅŸtıkça, dikkatle baktıkça derinleÅŸen, beyaz, bembeyaz özgürlük, denizi yok eden onun yerine baÅŸka bir sınırsızlığı getiren bir buz çölü, uçsuz bucaksız bir buz denizi vardır etrafımızdadır. Sarmalayan, rüzgarın üzerine kat kat örttüÄŸü karı ile her yeri buz tutmuÅŸ deniz bizimledir.

Buzların çözülmesinden, buzların kırılmasından az öncesiydi. Bir Pazar günüydü. ÖÄŸle vaktiydi. SaÄŸda solda buzlar üzerindeki son gezintilerine çıkmış bizim gibileri vardı, buz tutmuÅŸ koyun üzerinde. GüneÅŸ bulutların arasından çıkmaya çalışıyordu. Önümüzdeki Herttonieminranta (Herttoniemi Koyu) bir yanından Helsinki’nin merkezini gördüÄŸümüz açık denize doÄŸru özel bir buz platformuna dönüÅŸmüÅŸtü. Burada kaldığım yıllarda hiç tanık olmadığım bir raslantı ile karşılaÅŸmıştım. Daha önce erimeye baÅŸlayan denizin üzerindeki buz tabakası son günlerde –15’lere inen soÄŸuk ile aniden birkaç gün içinde tekrar donmuÅŸ, yüzey buz pistlerindeki gibi olmuÅŸtu. AkÅŸam kar da hafif çiseleyince, rüzgarın etkisi ile her yer öncekilerden bambaÅŸka bir hal almıştı.



Bazen kayak izlerinin, bazen buz pateni dönüÅŸlerinin, bazende ayak izi olmayan tertemiz beyazlıkların üzerinden, etrafımızdaki kıyılara ve sonra da denizin tam ortasına doÄŸru gittim, gidebildiÄŸim yere kadar, kentin sınırlarının ötesine kadar. Åžamandıralar, sadece kafalarını gösteren ÅŸamandıralar, motorlara yol veren oraya buraya serpilmiÅŸ yatık direkler, kenara çekilmiÅŸ yelkenlilerin önündeki limanı koruyan uzun yatık beton bloklar, hep artık buzun altındaydı. Buz onları hareketsiz bırakmış, kıskıvrak kavramıştı. Hızla denizin üzerinde giden bir motorsikletli, köpeÄŸini gezdiren kürklü yaÅŸlılar, tepelerden denize kayan kızak yapan gençler, arkasına çocuÄŸunu baÄŸlamış, yanında kızağı, buz paten, yapan bir baba, biri unutulmaz çizgi roman karekteri Tenten‘inkine benzeyen oraya buraya koÅŸuÅŸan köpekler, ileride kayak yapan iki genç kız vardı. Daha ileri doÄŸru yürüdüm. Denizin ortası büyüyor, bizim ev, kıyılar küçülüyordu. Orada burada kar birikintileri tepecikler oluÅŸturmuÅŸtu. Bir balıkçı yanında iri, uzun burgusu, tek başına açtığı deliÄŸin başında kalın elbiseleri, sarı çizmeleriyle, tutacağı balıkları sabırla beklerken, arkasına yelken takmış, bir kayakçının hızla bir uçtan bir uca rüzgar gibi geçtiÄŸini gördüm. Hertoniemi Limanı'ndan, karşıdaki adalar, Suomenlinna ve Katajanokka artık yakındı. Denize düÅŸmüÅŸ taÅŸlar gibi gözüktüler gözüme. Pazar gününün ortasına doÄŸru, ince karın altında, kilometrelerce buz tutmuÅŸ denizin bir yerinde, ileride Stockholm’e giden gemilerden biri koca gövdesiyle kendi patikasında ilerliyordu.

Birden, geçtiÄŸim yerlerden geriye döndüÄŸümde ışığın baÅŸkalaÅŸtığını hissettim. Her ÅŸey deÄŸiÅŸmiÅŸti. Sanki biri lambaları açtı. Özel bir mekandaydım. Bembeyaz halının üzerindeki herÅŸey benim ona bakmamı bekliyordu. Hiç bir kareyi kaçırmak istemiyordum. Gördüklerime yaklaÅŸtım, yaklaÅŸtım, daha da yaklaÅŸtım. Uzaktan baÅŸka yakından daha baÅŸkaydılar. DoÄŸanın kendine özgü sergi salonunun önündeydim. YakalayabildiÄŸim her ÅŸeye, gözümün seçtiÄŸi her ÅŸeye, sanki galeride bakıyormuÅŸcasına dikkatle, özenle bakmaya baÅŸladım tek tek. Çizgiler vardı üst üste, yan yana. Düz çizgiler, yuvarlaklar, eÄŸriler, bükülmeler. Ayaklar, patenler, kayaklar bir araya gelmiÅŸti. Kimin olduÄŸunu bilmediÄŸim izler, buzlar eridiÄŸinde yok olacağını bildiÄŸim herÅŸey önümdeydi, bizim kıyıya kadar, adım adım. Kamerayı tutan elimin donduÄŸunu, hareketsiz kaldığını hissettiÄŸimde kıyıya varmışım.



Ä°zler iz olmaktan çıktığı anda herÅŸey bambaÅŸka anlamlara bürünmüÅŸtü. Hassas ama cesaretli dönüÅŸler, tadında durmalar, kesilmeler, tekrar baÅŸlamalar, konstrüktivist örgüler, milimetrik hesaplamalarla yan yana gelmeler, derin fırça vuruÅŸlarını andıran parça parça darbelerle aÄŸzı burnu bir tarafa dönmüÅŸ sanat dünyasında yeni sayfalar açan efsanevi tablolara benzer özgür soyutlamalar, kısacası sanki bir çok ustanın özenle yarattığı sahneler, gözümün önüne geldi. Koca canvas’ın üzerinde bir bir yerlerini alıyorlardı. Görüntüler deÄŸiÅŸiyor, birinin bıraktığı yerden diÄŸeri devam ediyordu. HerÅŸey herÅŸeyin içinde idi. Bizim koy, üzerindeki ince kar tabakasının binlece kiÅŸi tarafından çizildiÄŸi, adeta eskizini yaptığı bembeyaz, dev bir kağıda dönmüÅŸtü. Hani üzerlerine çizdikçe çizdiÄŸimiz büyük, uzun eskiz kağıtları yanyana getirilmiÅŸ gibiydi masamızın üzerinde. Herkesin izleriydi. Kimin yaptığını bilmediÄŸimiz, üstüste koyduÄŸumuz resimler, çizgiler bu ayaklarımızın altında gördüÄŸümüz en büyük eskiz kağıdında bizim onları okumamızı, dikkatle okumamızı bekliyordu. Bir kahve falı bakar gibi...

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: küçük harf "w", büyük harf "J", büyük harf "B", büyük harf "B", büyük harf "A", büyük harf "E"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız