Köşe Yazısı

Beş Mimarlık

Yazan: Gürhan Tümer Tarih: 4 Eylül 2008
Mimarlık tektir, bir tanedir, biriciktir.

Ama mimarlıklar “muhtelif”tir, yani çeÅŸitlidir. Siz deyin elli tane, ben diyeyim yüzelli tane, deÄŸiÅŸik, farklı mimarlık türü vardır.

Bunların kimileri hemen herkes tarafından bilinmekte, kabul edilmekte, kullanılmaktadır:

Osmanlı Mimarlığı, İslâm Mimarlığı, Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı, Gotik Mimarlık, Klâsik Mimarlık, Modern Mimarlık, Mezopotamya Mimarlığı, Mısır Mimarlığı, Barok Mimarlık, Bizans Mimarlığı, Bauhaus Mimarlığı, Fütürist Mimarlık, Akdeniz Mimarlığı gibi.

Bu tür mimarlıklar bu yazının kapsamı dışındadır.

Bir de, genelde pek yaygın olmayan, birçoklarının aklına gelmeyen, birçokları tarafından kabul edilmeyen, en azından bir mimarlık türü sayılmayan, fantezi olarak nitelenen çok sayıda mimarlık türü vardır.

MatruÅŸka Mimarlığı, KonuÅŸan Mimarlık, Kassandra Mimarlığı, Nasrettin Hoca Mimarlığı, Don KiÅŸot Mimarlığı, İkinci El Mimarlık, Sisyphos Mimarlığı, Yararsız Mimarlık, İmkânsız Mimarlık, Åžeddadi Mimarlık, Yenebilir Mimarlık, Filli Mimarlık, Saatli Mimarlık gibi.

Yazımın bundan sonraki bölümünde, bu ikinci tür mimarlıkların arasından, seçtiÄŸim beÅŸ mimarlık türünden söz açacağım.

Bir: Palimpsest Mimarlık
Palimpsest sözcüÄŸü Yunanca’dan gelir; iki sözcüÄŸün birleÅŸmesinden, “yeniden” anlamına gelen “palin” ve “kazınmış” anlamına gelen “psestos” dan oluÅŸur.

Eskiden kağıt o kadar bol deÄŸildi. Onun için de insanlar aynı parÅŸömeni birçok kez kullanırlardı. ParÅŸömenin üstündeki yazıları, çizgileri silerler, aynı parÅŸömen üzerine yeniden yazarlar, yeniden çizerlerdi. ÇoÄŸu zaman çizgiler ve yazılar tam olarak silinmezdi ve onlardan arta kalanlar yenilerle karışırdı.

Burada sözü hemen mimarlığa getiriyorum ve diyorum ki: Aynı arsanın üzerine belli zaman aralıklarıyla yeni yeni binalar yapmak “palimpsest” mimarlık yapmaktır.

İspanyol yazar Juan Goytisolo Estambul, ciudad palimsesto (İstanbul, Palimpsest Kent) demiş bir yazısında.

DoÄŸrudur, İstanbul öyle bir kenttir, çünkü üç büyük imparatorluÄŸa baÅŸkentlik yapmıştır ve bugünkü Ayasofya’nın altında bir önceki Ayasofya’nın izleri vardır.

Ama İstanbul tek ciudad palimsesto deÄŸildir. ÖrneÄŸin, Troya’da öyledir. Bu kent aynı alanda neredeyse on kez, yeniden, yeniden kurulmuÅŸtur.

İki: Olimpiyat Mimarlığı
Olimpiyatlarda esas, rekor kırmaktır. Bu oyunlara katılan sporcuların ana amacı, tek amacı budur.

Rekor ise çok küçük bir adımdır. Kimi zaman birkaç santimetre, kimi zaman saniyenin onda biri kadardır.

Mimarlık tarihinde de bu tür yarışlar vardır ve Ayasofya ile Osmanlı camileri, daha doÄŸrusu Süleymaniye ve Selimiye ile Ayasofya arasındaki kubbe çapı, kubbe yüksekliÄŸi yarışı bu tür yarışların en ünlülerinden biridir. Çağımızda ise bugün yapılan her gökdelen dün yapılan gökdelenden bir karış, bir parmak yüksek olabilmek için canını diÅŸine takarak yükselmektedir.

Böyle bir yarışı kazanmak bana sorarsanız hiç de önemli deÄŸildir. Olimpiyat mimarlığı dediÄŸim, iÅŸte böyle saçma bir mimarlıktır.

Üç: Aritmetik Mimarlık
Aritmetik, matematiÄŸin, sayıları, sayıların özelliklerini, birbirleriyle iliÅŸkilerini konu edinen dalıdır.

Aritmetik mimarlık da, mimari yapıtların çeÅŸitli öÄŸelerinin sayıları üzerinde odaklanır.

ÖrneÄŸin, ÅŸu metin, bir aritmetik mimarlık metnidir:

Parthenon’un taban alanı 30,89 m x 69,54 m, Artemis Tapınağı’nın taban alanı ise, 55,10 m x 115 m’dir.

Birincinin uzun kenarlarının her birinde 17, kısa kenarlarının her birinde 8 sütun vardır. Plinius’a göre ise, ikincisi, yani Artemis Tapınağı, 127 sütunlu bir yapıdır.

San Pietro Bazilikası’nın önündeki meydanı tasarlamış olan Bernini, o mekansal etkiyi elde edebilmek için, 284 tanesi Dorik olmak üzere tam 372 sütun kullanmıştır.

Pantheon’un kubbesinin çapı 43 metredir, Sultanahmet Camisi’nin minarelerinin sayısı 6'dır.

Mısır Piramitleri’nin en büyüÄŸü olan Keops Piramiti’nin yapımında, her biri yaklaşık 2,5 ton ağırlığında yaklaşık 2.500.000 adet taÅŸ blok kullanılmıştır. Eyfel Kulesi’nin yapımı sırasında Gustave Eiffel’in bürosunda, 18.038 deÄŸiÅŸik parçayı bir araya getirmek için 5.300 tane detay çizilmiÅŸ; bu parçaların montajında 7.000.000 perçin yapılmıştır.

Eiffel Kulesi 300 metre yüksekliÄŸindedir.

Kimi ünlü gökdelenlerin yükseklikleri ise ÅŸöyledir: Empire State Building 381 metre, Chrysler Building 319 metre, Seagram Building 160 metre, Petronas Towers 450 metre.

Dört: Potemkin Mimarlığı
Çok yoÄŸun, çok ateÅŸli ve çok uzun yaÅŸanan aÅŸklar vardır: Bunların kimileri çok ünlüdürler herkes tarafından neredeyse ezbere bilinirler. ÖrneÄŸin, Leyla ile Mecnun’un, Ferhat ile Åžirin’in, Kerem ile Aslı’nın, Romeo ile Jüliyet’in, Antonius ile Kleopatra’nın, Napolyon ile Josephin’in aÅŸkları bu türdendir.

Yine bu türden bir baÅŸka aÅŸk da, kimilerine göre 1739, kimilerine göre 1742 yılında, Kutsal Smolensk kentinin yakınındaki küçük bir kasabada, Chizhova’da pek zengin olmayan ama çok da fakir olmayan bir ailenin çocuÄŸu olarak dünyaya gelen ve olaÄŸanüstü birtakım niteliklere sahip olması nedeniyle çok önemli konumlara gelen, kâh vücudunun güzelliÄŸi ile ünlü Alkibiades’e kâh uçsuz bucaksız Rusya’nın kendisine benzetilen Prens Grigory Alexandrovich Potemkin ile Sophia adlı bir Alman Prensesi olan ama Rusya’yı çok seven, çok benimseyen ve bu ülkeyi Çariçe olarak yöneten, Büyük Katherina olarak da anılan II. Katherina arasında yaklaşık 20 yıl boyunca yaÅŸanmış olan aÅŸktır.

Bu aÅŸk, ötekilerden farklı olarak, bu yazı açısından özel bir önem taşımaktadır, çünkü “Potemkin Köyleri” ya da “Potemkin Kasabaları” varoluÅŸlarını ona borçludurlar.

Peki, özellikleri nedir bu köylerin, bu kasabaların?

Bir Potemkin Kasabası’nın, bir Potemkin Köyü’nün temel özelliÄŸi, gerçek deÄŸil, göstermelik olması, içine girilebilen, içinde yaÅŸanılabilen gerçek mekânlardan, gerçek evlerden deÄŸil panolar üzerine boya ile yapılmış resimlerden oluÅŸması, yani bir tiyatro dekorunun niteliklerine sahip olması, ama aslında bir tiyatro dekoru deÄŸil gerçek olmasıdır.

Bunlara Potemkin’in adı verilmiÅŸtir, çünkü bunlar, II. Katherine’nın Dinyeper Nehri boyunca yapacağı bir yolculukta geçeceÄŸi yerlerde Potemkin tarafından kurulmuÅŸtur.

Potemkin bu kadarla da yetinmemiÅŸ yöredeki yaklaşık 1.000 köyün halkını, Çariçe’yi sevgi gösteriyle karşılamaları için seferber etmiÅŸtir ve bu zavallı insanlar, o kargaÅŸa içinde periÅŸan olmuÅŸlar, çeÅŸitli nedenlerle, en çok da açlıktan ölüp gitmiÅŸlerdir.

Potemkin Mimarlığı iÅŸte böyle bir mimarlıktır; sahtekârlıktır, acımasızlıktır, göz boyacılığıdır.

Yukarıdaki anlatıdan da anlaşıldığı üzere, “Potemkin Mimarlığı”nın anavatanı XVIII. yüzyıl Rusya’sıdır. Ama bu, dünyanın baÅŸka bir yerinde, böyle bir mimarlığın, ÅŸu ya da bu biçimde söz konusu olmadığı, olamayacağı anlamına gelmez.

ÖrneÄŸin, Adolf Loos, 1898 yılında yazdığı bir yazıda, taÅŸ gibi görünen, ama taÅŸ olmayan malzemelerle inÅŸa edilmiÅŸ, Rönesans ya da Barok görünümlü binalarla dolu olan Viyana’nın, bir tür Potemkin Kenti olduÄŸunu söyler.

BeÅŸ: Déjà Vu Mimarlık
“Déjà vu” Fransızca bir deyimdir ve “Daha önce görülmüÅŸtür” anlamına gelir.

“Déjà vu” mimarlık yapmak, daha önce, on, yüz, bin, yüz bin, milyon kez yinelenmiÅŸ binalardan bir tane, bir tane, bir tane, üç tane, beÅŸ tane, on tane, yüz tane daha yapmaktır.

Safranbolu, “déjà vu” Safranbolu evleriyle; New York, “déjà vu” New York gökdelenleriyle doludur.

Mies van der Rohe’nin yaptığı Farnsworth Evi bir cam evdir. Philip Johnson’ın Cam Evi de adı üstünde bir cam evdir. Bunlardan biri “déjà vu”dür.

Bir tam, dört yarım kubbeyle örtülü Sultanahmet Camisi örtü ÅŸeması bakımından “déjà vu” bir camidir, çünkü aynı kentte, İstanbul’da, hemen az ötede yer alan ve Sultanahmet Camisi’nden önce yapılmış olan Åžehzade Camisi’nin de örtü ÅŸeması aynıdır, bir tam, dört yarım kubbeden oluÅŸur.

Bu mantıkla Ayasofya’dan daha genç olan Süleymaniye Camisi’ni de Ayasofya’nın bir tam iki yarım kubbeden oluÅŸan örtü ÅŸemasını yinelediÄŸi için “déjà vu” sayabilirsiniz.

Dünyadaki binaların, büyük, çok büyük, çok çok büyük bir bölümü “déjà vu”dür.

Ancak, gerek bireylerin, gerekse toplumların “déjà vu”ye karşı direnmelerinin, onun etkisinden sıyrılmalarının o kadar kolay olmadığı da bir gerçektir.

ÖrneÄŸin, Vedat Dalokay’ın Ankara Kocatepe için tasarladığı cami, “deja vu” rakibinin karşısında yenik düÅŸmüÅŸtür.

Amerika’da, Frank Lloyd Wright’ın 1900’lerin ilk on yılında, henüz ünlü olmadığı dönemlerde yaptığı ve “Prairie Evleri” diye anılan, Hichox Evi, Ward Evi, Robert Evans Evi, Robie Evi gibi yapılara çevre halkı büyük tepki göstermiÅŸtir.

Wright 1931 yılında Chicago Art Institute’de yaptığı bir konuÅŸmada, müÅŸterilerinin farklı bir ev istemediklerini, çünkü sabahları iÅŸe giderken insanların onları birbirlerine gösterip güldüklerini; bankaların o tür evler inÅŸa etmek isteyenlere kredi vermediklerini; iÅŸ adamlarının önlerine getirilen planlarda onun imzasını görünce can sıkıcı ÅŸeylerle uÄŸraÅŸmak istemediklerini belirterek konuyu kapattıklarını ve uygulamacıların o planları okuyamamaktan yakındıklarını; bu nedenle de inÅŸaatı yarıda bırakıp gittiklerini söylemiÅŸtir.

Paris’te ise 14 Åžubat 1887 tarihli Le Temps (Zaman) gazetesinde yayınlanan bir bildiride, malzemesi de, iÅŸlevi de, estetiÄŸi de “déjà vu” olmayan Eiffel Kulesi’nin yapımına karşı çıkılmıştır. Bu bildirinin altında François Coppée, Gounod, Leconte de Lisle, Sully Prudhomme gibi ünlü sanatçıların ve Charles Garnier gibi ünlü bir mimarın da imzasının bulunması o kiÅŸilerinde deyim yerindeyse “déjà vu” kurbanı olabildiklerini göstermektedir.

Émile Zola’nın hep aynı romanı yazdığını, Beethoven’in hep aynı senfoniyi bestelediÄŸini ileri sürenler belki de büsbütün haksız deÄŸildirler.

Bir de ÅŸu:
Bu tür mimarlığı, “Maymun Mimarlığı” ya da “PapaÄŸan Mimarlığı” olarak da adlandırabilirsiniz, çünkü “Deja vu Mimarlık” yapmak, komÅŸunun yaptığını taklit etmektir ve maymunlar taklitçidirler ve bugüne kadar, çevresindeki insanlardan duymadığı herhangi bir sözcük söylemiÅŸ olan bir papaÄŸana rastlanmamıştır.Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "V", büyük harf "V", sayý iki, büyük harf "U", büyük harf "U", sayý üç

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız