Köşe Yazısı

Kafayı Boşaltmak...

Yazan: Mahmut Şenol Tarih: 25 Eylül 2008

Tatile Çıkmak Üzerine Deneme Yazısı
Herkes çok, ama pek çok yorgun...

Herkesin sessiz kalıp, kafayı bir güzel dinlemeye ihtiyacı var!

Hele onlara bir sorunuz, size söyleyecekleri ÅŸudur:

“Ä°n cin top oynayan bir kumsalda, ıssız bir pansiyonun sessiz bir köÅŸesinde, kuytuya çekilip öyle saatlerce suskun kalmaya ne çok ihtiyaç duyuyorum, bir bilseniz!”

Vah vah, dersiniz!

Devamı gelir ÅŸikâyetin; bir dokun bin ah dinle, buna denir:

“Kafamı dinleyip içini bir güzel boÅŸaltmalıyım! Yoksa, bunca derdi tasayı, o kadar hercümercü nasıl kaldırır bu beyin?... Ben de insanım, nâçizane ana yavrusuyum, aÄŸaç kovuÄŸundan çıkmadık ya, yeter, insaf yahu!”

Haklısın, der demez, arkası hazırdır: “Haklıyım ya, bir kafayı boÅŸaltsam!”

Demek, kafalar çok dolu!

Kafa bir boÅŸalsa, yerine yeniden doldurulacaklarla, ilerde kimbilir ne yapıtlar yazılacak, ne besteler yapılacak, en güzel ÅŸiirler daha sonra kâğıda dizilecek, türlü türlü mimari yarışlardan birinci olup çıkılacak, borsada aldığı yüzde bin, sattıklarıysa yüzde beÅŸyüz kârla muhasebeye kaydolacak, avcılıkta attığı 12’den sayılacak, bütün ÅŸutlar gole dönecek, her olta ucunda bir balık sallanacak, bütün diplomalar cepte olacak, her gönüle bir çiçek bundan sonra takılacaktır.

Galiba kafa doluluÄŸu bir istiap haddi meselesidir; kamyon gibi... Yük fazlalığı dingil kırmakta, lastik patlatıp beden denilen makinayı, motoru yarı yolda bırakmaktadır.

Öyleyse, kafayı boÅŸaltmak kaçınılmazdır. Ama nasıl?!

Kafaların bu kadar dolu olmasına ÅŸaÅŸmamak gerekir, kafasızlık ortalıkta dört kol çengi gezdikçe...

Sanırsınız ki kafa ıvır zıvır, toz ve talaÅŸ, zerzevat ve çer çöple tıka basa doldurulmuÅŸtur. Ä°lk çöp kutusuyla karşılaşılır karşılaÅŸmaz kapağı açılıp içi dışına boÅŸaltılacaktır.

Mevsim ne zaman olsa hiç fark etmez; yaz ya da kış, veya bahar vakti... Her zaman kafaların boÅŸalması için bir yer aranmaktadır:

“Bu yaz, Kabak’a mı gitsek, Göcek’e mi! Bodrum çok kalabalık da... ”

Nereye gidilirse gidilsin, deÄŸiÅŸmeyecektir. Sessizlik aranıyorsa, ne âlâ...

Ne ki sessizlik pek yararlı deÄŸildir. Dikkat edilmesi gereken yer, sessizlik sarayına tırmanan bir merdivenin in cin tarafından kasıtlı olarak hazırlanmış tuzağı olan en çürük basamağıdır, çatırdanak çatlayıp kırılması ân meselesidir...

Sessizlikten korkulsa, yeridir!

Ben korkarım... O nedenle, Sait Faik’in hiÅŸt hiÅŸt diyen hikâyesini sık sık okur, çevremde ses duymaya can atarım. Zira, sessizlik aslında yok oluÅŸ demektir. Orada kafa boÅŸaltılamaz, tersine sessizlik en büyük sesiyle gelir, çöreklenir, oturur... Ruh eskimesi bundan sonra baÅŸlar!

Filozof yeteneÄŸi olmayanın sessizlikte kafası zaten çalışmaz olur, zihin tamamen durur, böylesi iyice bönleÅŸir, o kafayı taşıyan bedene bir miskinlik basar, adamın uykusu gelir; böyle birine illa bir ses gerekecektir.

Bir ÅŸeyin üzerinde konuÅŸulmaya baÅŸlanınca, bilirsiniz Albert Camus’nün Yanlışlık Oyunu adlı tiyatro yapıtından bir parçadır bu alıntı, ondan sonra onun deÄŸeri kalmaz!

DeÄŸeri kalmasa da birÅŸey üzerinde atıp tutmaya devam etmek insanı birden filozoflaÅŸtırır; insan kafa boÅŸaltmaya, iÅŸte asıl böyle zamanlarında baÅŸlamalıdır..

Bellek süratle boÅŸalan bir batarya, transistörlü radyo çalıştıran dört adet A2 kalem pili gibidir; birden sonuna gelinir...

Kafa boÅŸaltmanın ilk kuralı küçük bilgilerden arınmak, hatta olanaklıysa, onları tamamen silip bellekten atmaktır. ÖrneÄŸin, kafa boÅŸaltmaya karar verildiÄŸi zamana dek aklınızda sıkı sıkıya sakladığınız ÅŸu soruyu, yanıtlarıyla beraber hemen silmek gerekecektir:

“Elma dendiÄŸinde akla gelen 5 tarihi kiÅŸiyi sayınız?”

Kafa boÅŸaltmak ısrarında olan kiÅŸi, önce birinci elmacıyı, tamam bildiniz, Âdem babayı derhal unutmalıdır...

Ötekileri de... Bir zalimin komutuyla kendi oÄŸlunun başı üstüne konmuÅŸ elmayı ortasından okuyla vuran Guillaume Tell bunlardan ikincisidir...

AÄŸaçtan başına elma düÅŸünce yerçekimi yasasını bulan Newton, üçüncüsüdür...

Efsûnlanmış mitoloji bahçelerinde elma aşırmak peÅŸinde olan Herkül, galiba, dördüncüsüdür...

BeÅŸincisi, durun kafayı boÅŸalmadan evvel anımsayalım, Atalante’dir. Bir maraton koÅŸusu olan mitolojinin bu güzel kızı, ona âşık bir perinin verdiÄŸi üç elmayı yiyince koÅŸmayı becerememiÅŸ, bedeni ağırlaÅŸmış, peri de koÅŸup ona yetiÅŸmiÅŸtir.

Kafa boÅŸaltmak isteyenlerin buradan çıkaracakları sonuç birden fazla elma, hatta üç tane elma birden yenmemesini salık veren sözlerdir. Ne yazık ki elma baÅŸtan çıkarıcı bir meyvedir!

“Armudu soy da ye, elmayı say da ye!”, tekerlemesi galiba buradan devÅŸirilmiÅŸ olmalıdır.

GörüldüÄŸü gibi, kafayı boÅŸaltmak sırasında bu türden gereksiz ayrıntıların ziyan olup harcanması, boÅŸaltım iÅŸleminin kaçınılmaz sonucudur.

Kafa boÅŸaltmanın, beynimizin arada sırada kafatasından çıkarılıp esintili bir balkonda çamaşır ipine mandalla tutturulmasından farklı birÅŸey olmadığını düÅŸündüÄŸümüz zamanlar oluyor... Kafa içindekileri seyre, seyrâna çıkartmak isteyenlerin bundan anladıkları, uzun zaman bir sandıkta kapalı kalmış, naftalinsizlikten ve havasızlıktan gevremiÅŸ giysi ve çamaşırların havalandırılmasından baÅŸkası deÄŸildir.

Kafanın içindekileri, akÅŸam saatlerinde sulanan bir bahçenin ıslaklığında bırakmak, havalandırmak, kurumaya yüz tutmuÅŸ bir saksıyı arada bir toprağını eÅŸeleyip canlandırmak sanıldığı kadar kolay deÄŸildir. Bu iÅŸ, kafa içinde hapsolunmuÅŸ ÅŸeylerin, tıpkı bir salon vitrininde sıralanmış bibloların zaman zaman toz alınıp yer deÄŸiÅŸtirilmesine benzer...

Buysa, insanın ara sıra çocuklaÅŸmasıyla, kendiyle dalga geçip kendini sarakaya almasıyla olanaklıdır.

Zaten zamanı gelince çocuklaÅŸmayan birisi çok çabuk yıpranır, vaktinden evvel yaÅŸlanır, erkenden bunar, birgün gelir kocayıp gider...

Öte yandan, kafalarının içindeki kalabalıktan yakınıp yaka silkenlerin birçoÄŸu, baÅŸkalarına insan sarmaşığı olmakta gayet baÅŸarılıdırlar; bir baÅŸka insanın paçasına, örneÄŸin sizinkine tırmanmaya kalkışırlar... Elinizi verseniz, böylesine kolunuzu kaptırırsınız; siftinir gitmezler, midye gibi yosun baÄŸlayıp iskelenize yapışır kalırlar...

“Nerden geliyorsunuz, çoktandır aramadınız... Cep telefonunuz da kapalı galiba, ulaşılamıyor da.... Kadıköyü’ne geçiyorsanız, durun ben de geleyim... Canım, hep böyle kayıplara mı karışacaksınız?”

İşte kafası kalabalık adam size yanaştı, halat attı. Kurtul, kurtulabilirsen...

Onları idare etmek, oyalamak, yapışkanlıklarından kurtulmak bir baÅŸka sanat, kıvraklık, beceri gerektirir. O yüzden hayatın nerdeyse tamamını kaplayan bu zor ve zalim uÄŸraşı, aslına bakarsanız, büyük bir yorgunluktan baÅŸkası deÄŸildir; tatil kaçınılmazdır!

Bu yazının yorgunluğu da işte bu satırda, şimdiki paragrafta başlar.

YorgunluÄŸuna yenik düÅŸen birisi, KarciÄŸer makamından nakaratla, “Bilmem ki saf’â, neÅŸ’e neresinde bu ömrün” ÅŸarkısını söyleye söyleye, elde rakı, tabakta lakerda, fakat kafa karışıklığında yuvarlanıp gidecektir.

Unutulmaması ricasıyla, söylemek zorundayız ki, büyük fırtınalar gibi büyük iç çatışmalarının da kendi sesi olur. EÄŸer kafa boÅŸaltmayı, bu türden bir fırtınanın ardı sıra limanda yük indiren kaptan becerisiyle yapabileceÄŸini sanıyor olan varsa, iÅŸte o insan yanılmaktadır.

Bu lakırdı saÄŸnağından sonra, tatile çıkmak isteÄŸinde olanların kafalarını yanlarında götürmeleri, orada ziyan etmeyip içindekileri kırılıp dökülmeden bir güzel taşıdıktan sonra aynen geri getirmeleri, önemle hatırlatılacaktır.

Aslına bakılırsa, lafın fazlası da kafa karışıklığından başka birşey değildir!

Öyledir nitekim, ama gel gelelim kafayı boÅŸaltmak olanaklıysa da laf bir kez söylendi mi lakırdı hanesinden bir daha silinmez...

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: küçük harf "u", küçük harf "u", sayý dört, sayý 9, sayý üç, sayý sekiz

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız