Köşe Yazısı

Bizde Mimari Eleştiri Var mı Yok mu?

Yazan: Gürhan Tümer Tarih: 6 Kasım 2008
“Bizde mimari eleÅŸtiri yok” diyorlar. Yakın zamanlara kadar ben de öyle düÅŸünüyordum, ben de katılıyordum bu söyleme; ben de diyordum ki: “Evet, bizde mimari eleÅŸtiri yok”. Böyle deyip çıkıyordum iÅŸin içinden. Åžimdilerde ise ÅŸöyle düÅŸünüyorum: Bu sav, bu saptama, doÄŸru mu acaba, yoksa yanlış mı? DoÄŸruysa ne kadar doÄŸru, yanlışsa ne kadar yanlış? Ve neden?

Ä°lk bakışta, “Yok” diyenler haklı gibi. Öyle, çünkü uzmanlık alanı eleÅŸtiri olan; asıl iÅŸi mimari eleÅŸtiri yapmak olan; göÄŸsünü gere gere ve apaçık bir biçimde, “Ben bir eleÅŸtirmenim” diyen, diyebilen; bir yapıyı, çeÅŸitli eleÅŸtiri kuramlarına göre ele alıp eleÅŸtirebilen; örneÄŸin, semantik ağırlıklı ya da marksist ya da psikanalitik bir eleÅŸtiri yapan, yapabilen; bir evin mimarisini eleÅŸtirirken, ünlü fenomenolog Gaston Bachelard’ın, La Poétique de l’Espace (Mekânın Poetikası) adlı kitabındaki, evle ilgili saptamalarını da devreye sokabilen ve sokan; Mehmet Narlı’nın, evle ilgili ÅŸiirleri, o ÅŸiirlerdeki ev imgelerini sergileyen, yorumlayan Åžiir ve Mekân adlı kapsamlı araÅŸtırmasını okumuÅŸ olan; ayrıca, Batı’daki “Ev, bir makinedir” tartışmasından da haberli olan; Abdülhak Åžinasi Hisar’ın BoÄŸaziçi yalıları ile ilgili duygularını yabana atmayan; De architectura libri decem'de (Mimarlık Üzerine On Kitap) “Mimar, deÄŸiÅŸik bilim dalları ve çeÅŸitli öÄŸretilerin bilgisiyle donatılmış olmalıdır. […] Mimar’ın kalemi güçlü olmalı, geometri öÄŸrenimi görmeli, iyi tarih bilmeli, filozofları iyi izlemeli, müzikten anlamalı, biraz tıp bilgisi bulunmalı, hukukçuların düÅŸüncelerini bilmeli, yıldızbilim ve göklerin kuramıyla tanışıklı olmalıdır” diye yazan Vitruvius’un bu metnini “mimar” sözcüÄŸünün yerine “mimari eleÅŸtirmen” sözcüklerini koyarak okuyan; yapıt sahiplerinin yüreklerine, saygıyla karışık bir korku salan; olumlu eleÅŸtirdiklerini sevindiren, olumsuz eleÅŸtirdiklerini üzüntüye boÄŸan; dahası, söz konusu yapının yazgısını bir anlamda elinde tutan ve deÄŸiÅŸtirebilen ve “mimari eleÅŸtiri” denilince hemen ilk elde akla geliveren ve bu alanda “duayen”, “star” olarak niteleyebileceÄŸimiz bir meslektaşımız yok ya da ben bilmiyorum, ben tanımıyorum.

Ama bu yokluktan yola çıkarak, “Bizde mimari eleÅŸtiri yok” gibi olumsuz bir genellemeye varmak da pek doÄŸru görünmüyor bana ÅŸu anda. Görünmüyor, çünkü kitap rafları boy boy mimari eleÅŸtiri kitaplarıyla dolup taÅŸmıyor ama, mimarlık dergilerinin sayfalarında yer alan ve mimari eleÅŸtiri sayılabilecek yazıların sayısı da sıfır deÄŸil.

Sonra, yarışmaları, o yarışmalarda jüri üyesi olarak bulunanları düÅŸünün. O insanlar, o mimarlar bir araya geldiklerinde ve jüri üyesi olarak çalışmaya baÅŸladıklarında, birer eleÅŸtirmen olarak davranmıyorlarsa, önlerindeki tasarımların olumlu ve olumsuz yönlerini dile getirmiyorlarsa, yani, yarışmaya gönderilen paftaları eleÅŸtirmiyorlarsa ne yapıyorlar?

Peki ya kolokyumlarda neler oluyor? Oralarda da sürmüyor mu eleÅŸtiriler? Üstelik kolokyumlarda jürinin eleÅŸtirileri de eleÅŸtiriye açılmıyor mu? Yani kolokyumlarda, eleÅŸtirinin eleÅŸtirisi yapılmıyor mu? Böylece eleÅŸtirel ortam ikiye katlanmıyor mu?

Mimarlık okullarındaki tasarım stüdyolarında eleÅŸtiri yok mu? Olmaz olur mu hiç? Elbette ki var, hem de baÅŸköÅŸede. ÖÄŸrencinin getirdiÄŸi çizimleri, çözümleri kıyasıya, doÄŸrusu ya, kimi zaman da iyice acımasız bir biçimde eleÅŸtiriyoruz. Ülkemizde, mimarlık okullarındaki stüdyoların pek çoÄŸunda, bu süreç tek yönlü olarak çalışıyor. ÖÄŸretim üyesi, stüdyodaki tek eleÅŸtirmen olarak kalıyor. Oysa daha iyi bir tasarım stüdyosu, öÄŸrencilerin de hocaların getirdikleri eleÅŸtirileri eleÅŸtirdikleri, eleÅŸtirebildikleri bir stüdyodur. Umarım onlardan birkaç tane ülkemizde de vardır.

Öte yandan, mimar olmayan, ama mimari eleÅŸtiri yapan pek çok insan var. Bu gibilerin ait oldukları türlerin sayısı da az deÄŸil. Bunların arasında, ev kadınları da var, prensler ve krallar da. Anımsayacaksınız, bir ara Ä°ngiltere’nin veliaht Prensi Charles, Londra’da çok sayıda yüksek yapı yapıldığını ileri sürmüÅŸ ve St. Paul Katedrali’nin kocaman kubbesinin artık bu kentin silüetine egemen olmamasını eleÅŸtirmiÅŸti. Åžimdi de ÅŸöyle bir aile düÅŸünün: Erkek, kısa bir süre içinde, kaldıramayacağı kadar zengin olmuÅŸ, o para kadına daha da ağır gelmiÅŸ. Bu insanlar, gözde bir tatil beldesinde, bir ev yaptırmaya karar veriyorlar ve bir mimar “tutuyorlar”. Mimar, çalışıyor, çalışıyor ve yaptığı tasarımı sunuyor. Ä°ÅŸverenler, çizimleri uzun uzun inceliyorlar. Sonunda mimara, salonu beÄŸendiklerini, yalnızca ÅŸöminenin yerini uygun bulmadıklarını; yatak odasının büyüklüÄŸünün yeterli olduÄŸunu; binanın cephelerinin ise yeteri kadar süslü olmadığını söylüyorlar; böylece mimari eleÅŸtiri yapmış oluyorlar. Bir de, “Kentlerimiz beton yığınına dönüÅŸtü” diye ünleyerek, yerli yersiz betonarme, yerli yersiz apartman düÅŸmanlığı yapanlar var ve bence, onların yaptıkları da mimari eleÅŸtiriden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil.

Bu durumda, yazımın başında sorduÄŸum “Bizde mimari eleÅŸtiri var mı yok mu?” sorusunu “Var” diye yanıtlayabilirim. Dahası, kendimi biraz zorlasam, ülkemizde her üç kiÅŸiden dördünün deÄŸilse de, ikisinin mimari eleÅŸtiri yaptığını ileri sürebilirim.Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "T", büyük harf "P", büyük harf "D", sayý dört, büyük harf "B", büyük harf "R"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız