Köşe Yazısı

Cümle Kapısından Selametle Çıkıp Gitmeli (Edebiyata Geri Dönüş için Veda Yazısı)

Yazan: Mahmut Åženol Tarih: 23 Åžubat 2009
Kısa cümleyle baÅŸlanan romanın tadına sonradan doyum olmaz.

Ä°sterse, Türk okurunun yahut okumayı külfet sayıp okur gibi yapan okurun söylediÄŸince "TuÄŸla gibi kitap!" olsun, eÄŸer ilk cümle sade, kısa, ilgi uyandıran, hatta adamı kışkırtıp merak kuduzunu artıransa, aman ne güzeldir...

Böylesi için, yeme de yanında yat, demesi pek uygundur...

Kitabıyla yorgan altına girip geceleyerek yastık altında onunla uyuyanlar, işte bu sınıftan okur sıralamasına giren insanlardır.

Kitabına kısacık bir cümleyle baÅŸlayan yazar, büyük bir yapının sade mimarisine adım atılan cümle kapısından içeri okuru buyur etmiÅŸ sayılır.

O kapıdan bir kez geçildi mi bazen saçmalık sarayında dolaşılır, kimi zaman korku tünelinde cıyak cıyak çığlık atılır, aÄŸlanacak hâllere gülünür, ama ne ki gülmekten aÄŸlamaya fırsat kalmaz...

Mimarlar da tıpkı edebiyatçılar gibi cümle kapısına epeyi dikkat gösterir. Onların cümle kapısı üzerinde T Cetveli gezdirip, auto-cat çizdikleri, duvarcı ustasına ÅŸakûli aldırdıkları bundan daha az deÄŸildir. Cümle kapısı eÄŸreti olan binanın esâmesi okunmaz, böylesi bir inÅŸaat fikir bacası çarpık tüten edebiyat metni gibidir; gerisi fasa fisodur...

Siz ÅŸimdi, edebiyatçının biri kalkmış bize mimarlık taslıyor, terecinin tere satması gibi dediniz, deÄŸil mi; dediniz, dediniz, ben bilirim...

Burada sırf lakırdı idmanı devam etsin diye çene jimnastiÄŸi yapmıyoruz, lütfen kapıya dikkat gösteriniz; iÅŸte kapı tokmağını, gıcıııır da gıcır, çeviriyoruz:

Siz bilmezsiniz, Antalya'nın havalimanı yolundaki bugünün ünlü alışveriÅŸ merkezlerinden birisi bir zamanlar bir mandıraydı; sahibini tanıdığımdan, o vakitler sıkça gidip gelmiÅŸliÄŸim, ayranından içip sırvatkasına ekmek bandırmışlığım, tepside manda kaymağı kızartmışlığım, kanarası kaç bunun diye beyazpeynir tatmışlığım bulunmaktadır; oh, gelsin kolestroller...

Mandıranın dikdörtgen alanı briket duvarla örülüydü. Bu dört duvar binanın üstü eternitten sandviç çatılıydı. Bir iki giriÅŸ, çıkış kapısının olduÄŸu önüyle arkası ise kaba saba, acemice ekilmiÅŸ çiçek öbeklerinin orada burada sırıttığı bir bahçenin içinden geçilen bir takım yollar ve yükleme rampaları, ufarak bir bekçi kulübesi, bir de mandıra artıklarıyla beslenerek damar tıkanıklığına aday adayı bir köpek olan Sivas Kangalı'nın 40 derece sıcakta yere uzanıp zavallı dilini havalansın diye paspas gibi dışarı, mıcırlı yola sarkıttığı ahÅŸap barakası vardı.

Mandıracı dostum uyanık bir iÅŸadamı olduÄŸunu kısa sürede kanıtladı, "Satarım anasını sütün de, ineÄŸin de..." biçimli bir sunturlu küfüre baÄŸlanan yorumunu tâkiben iÅŸlerini âlelacele tasfiye etti, iÅŸletmeyi kapattı.

Ardından, 7 ya da 8 metre yükseklikteki o devâsa bir hangarı andıran mandırasının içini sıvadı, boyadı, seramikle kapladı, ışıklandırdı, bir takım bölmelere böldü, oraları ofis ya da dükkâna benzedi, bir yerlere şık ve pırıl pırıl tuvaletler yerleÅŸtirdi, en sonunda da eski mandıranın çevresini düzenleyip adam etti.

Ama bütün bunlardan daha önemli bir ÅŸeyi gecikmeden yapması ilgimi çekiyordu: Antalyalı bir mimar arkadaşının çizimleriyle, eski mandıranın bir vakitler süt güÄŸümleri gelen, sonra oradan peynirler çıkan kapısını, uzaktan bakılınca, yan yatmış V harfi gibi dışarıya doÄŸru yapılandırdı. Kapının sivrilen sırtı bir ÅŸilebin suları yaran burnuna benziyordu. Bu kapının tepesine bir eÄŸik çatı koydu, bu hâliyle cümle kapısı ÅŸapkasını yan yatırmış KasımpaÅŸalı külhânbeyine benzedi. Bu giriÅŸ kapısını granit levhalarla, bazı yerlerini cam tuÄŸlalarla ördü; daha daha, neler neler yaptı...

Ortaya çıkan bina giriÅŸini beÄŸenmediÄŸini, yıkıp yıkıp bir daha, sonra bir daha yaptığını da biliyorum; o yüzden buranın inÅŸaatı çok, ama çok uzamıştı. Bunca önem göstermesinin nedenini ona birgün sorduÄŸumda, "Cümle kapısı binanın herÅŸeyidir", dedi, "Ä°nsanlar giriÅŸ kapısında teslim olurlar, içerde icaplarına bakılır, sonra oradan uÄŸurlanırlar..."

Ä°caplarına bakılan insanlar dediÄŸi müÅŸterilerdi, elbette... Bir zaman sonra, ünlü bir turizm ÅŸirketinin otellere ikram servisi iÅŸi yapan yan kuruluÅŸuna, burası, on yıllığına kiraya verildi; hâlâ da oradadır.

Eski mandıracı dostumun müÅŸterisi olan kiracısının müÅŸterileri de bu cümle kapısından içeri alındı, icaplarına bakıldı, sonra aynı kapıdan uÄŸurlandı.

O zamandan beri, bir cümle kapısının briketten basit bir binayı neye benzetip nasıl güçlendireceÄŸine olan imânın tamdır.

Mimarların yaptığı bu gözbağı gibi, romancıların göz boyaması ilk cümleyle olur.

Bu anlamda romana giriÅŸin ilk cümlesi, binanın cümle kapısına benzer!

Bunun en güzel örneÄŸini, Elias Canetti'nin Ahmet Cemal tarafından Türkçeye KörleÅŸme adıyla çevrilmiÅŸ dev romanı, Auto-Da-Fe'de görürüz.

"Burada ne arıyorsun, çocuÄŸum?" diye sorar daha ilk cümlede, hepsi bu kadardır, ne cafcaflı lakırdılar edilir ilk baÅŸta, ne de laf salatası dökülür okurun masasına... Altı üstü, basit bir cümledir! Hani, herkesin, "Bu da birÅŸey mi yahu, ben de yaparım", diyebileceÄŸi kadar... Nedir bu, edebiyatçının kendisine duyduÄŸu özgüvenin daha ilk baÅŸtan havaî fiÅŸekle ilanıdır... Okura," Sakın böyle basit bir cümleyle iÅŸe giriÅŸtiÄŸime aldanıp beni hafife alma", demenin meydan okumasıdır bu... Ardından, Canetti gibi ustalar öyle mükâlemeler döktürür ki okuru ÅŸaÅŸkaloza çevirir. Romanda, Peter Kien'in başından geçen acıklı öyküyü, KörleÅŸme'de okuyunca, "Burada ne arıyorsun, çocuÄŸum" cümlesinin cümle kapısını anlarsınız; üstünüze pattadanak bir kapansın da hele...

Isabel Allende'nin Ruhlar Evi adlı, filmi de çekilmiÅŸ, bir sürü bir sürü dile çevrilmiÅŸ âbide romanı Ruhlar Evi, ya nasıl baÅŸlar ki, unutmuÅŸ olamazsınız: "Barrabas bize denizden geldi..."

Siz bu ismin Ä°ncil'deki hikâyeden çıktığını ÅŸimdilik unutun, artık Barrabas bir köpeÄŸin adıdır bu romanda ve öykünün birinci ağızdan anlatılışı sırasında, konuÅŸan anlatıcı ninesinin çıtkırıldım yazısından bunu öÄŸrenir ve bize aktarır. Bütün bunları, "La casa de los espirit" adlı romanı Türkçeye kazandıran Nihâl YeÄŸinobalı'nın eÅŸsiz çevirisinden biz okuruz ve görürüz ki bir kez daha sade bir cümle kapısından içeri girilmiÅŸtir. Ondan sonra gelsin bir büyük Åžili destanı!

Durun, hemen cümle kapısından içeri girmeyin, eÅŸikte biraz oyalanın; daha baÅŸkaları da var:

"Birden bire gidiÅŸim sizi ÅŸaşırtmış olmalı...", ya buna ne dersiniz? Sade, sıradan, ben de yazsam roman olurdu diyeceÄŸiniz kadar hafif bir cümle... Yazarı André Maurois'dir, romanını 1928'de yazmıştır, Türkçeye "Ä°klimler" diye çevrildiÄŸine göre, demek ki Fransızcası Climats'dır. Çevirenin eline, diline saÄŸlık demek ÅŸarttır ve bu iyi dileÄŸimiz bize romanı kazandıran Tahsin Yücel hocamıza gider.

"MeÄŸer roman yazmak ne güç iÅŸmiÅŸ..." Ä°ÅŸte bir cümle kapısı daha... Bu cümle, Yakup Kadri KaraosmanoÄŸlu'nun romanına açılır. Yakup Kadri aslına bakılırsa edebiyatın mimarıdır, onun "Hep o ÅŸarkı" baÅŸlıklı yapıtında roman yazmanın sevdasındaki paÅŸa kızı Münire, bize cümle kapısından hayatına giden yolun antrésine buyrunuz efendim eder...

Bir basit cümle kapısından daha içeri girmek isterseniz, YaÅŸar Kemal'in, o çınar gibi çınar adamın romanına, "hayır" hiç diyemezsiniz! Ä°nce Memed sizi ÅŸu cümle kapısından çağırır daÄŸlara: "Toros dağının etekleri ta Akdeniz'den baÅŸlar!" Kapı deniz kıyısında bir kapanır üzerinize ve siz artık daÄŸda, Toroslardasınızdır... Çok yaÅŸa, yaÅŸa YaÅŸar Kemal!

YaÅŸar Kemal'den söz edince, Cervantes'e geçmemek olmaz... Ä°kisi de birdir aslına bakarsanız, aynı güçte insanlardır. YaÅŸar Kemal bizim Cervantesimizdir... Öyle ki Cervantes'in toprağına rahmet okununca bizim yazarımızdan lafı geçirmemek haksızlık olur.

Don Quijote'nin yazarı okuruna öyle bir seslenerek romanına baÅŸlar ki, hem sizin iÅŸiniz gücünüz yok mu gibisinden azar iÅŸitirsiniz, hem de o cümle kapısından içeri daveti ret edemez, bir adımda şıpın iÅŸi içeri girersiniz. Ä°yi ki de gelip, sayfaların mürekkebine karışıp Don KiÅŸot'la, Sancho Panza'yla dolaşır durur, insanlık hâllerine ÅŸaşıra kalır, bakarsınız...

"Ey Âylak Okur!", diye seslenir okuruna Cervantes, "Desocupado Lector!"...

Siz âylak âylak bakınırken, sizi hoppala diye kolunuzdan yakaladığı gibi, haydalaa içeriye, romanına alır... Ä°ÅŸte cümle kapısı budur!

Aslına bakılırsa, üÅŸenmesek ve hatta okurun sıkılıp bıkmayacağına bir kanaât getirsek, anlatılmasına doyulamaz nice cümle kapıları vardır da onlardan pek azını bu âylak yazarınız bilir, fazlasını belki de bilmez, bilemez; tevazû etmenin sırasıdır...

Zira, kitapların sonu yoktur; tıpkı cümle kapıları gibidir onlar... Eski Ahit'ten beri bu böylece bilinirse de edebiyat dünyasının cümle kapısı habire açılır açılır, kapanır! 1

Lafı evirip çevirmekle varacağımız yer, cümle kapısının eÅŸik yerinden ötesi deÄŸildir. Arkitera'daki bu ondördüncü yazımızdan sonra cümle kapısından dışarı çıkmanın zamanı gelmiÅŸtir de lafı getirip koyacağımız taşın gediÄŸi iÅŸte tam burasıdır. Siz, Tunus GediÄŸi'ni beklemeyiniz!

Arkitera'nın cümle kapısını sokaÄŸa doÄŸru aralarken geriye dönüp bakıyorum da mimarlık âlemine harç karmış, beton sulamış, çivi çakmış gibi övünüyorum kendimle; pöfff...

Oysa ben ne anlarım kapıdan pencereden, sıvadan boyadan, binadaki ince iÅŸten, tuÄŸladan söveden; olsa olsa söverim ki galiba onu da beceremem... O hâlde ne iÅŸim var benim mimarların arasında? Bu soruya karşılığım bir hevesten baÅŸkasını hak etmiyor.

Sen, sokaktan geçenlere pencereden bakıp onlar hakkında türlü hikâyeler uyduran heveskâr çocuk, kalk git, kendi iÅŸine bak... Çenem pırtı, habire laf döktürmeyi iÅŸ mi sanıyorsun?! Senin, deniz kenarında belki yerler diye balıklara ekmek kırıntısı dağıtan hayalperest adamdan ne farkın var? Sözcükleri evirip çevirip, onları türlü hâllere sokup, orasından burasından mıncıklayıp insanlara okutmaya özenmen de aynısı deÄŸil midir? Eh, madem ki yazmak senin varolduÄŸunu duyurmak için bir yol, yöntem, araç, bir mutluluk ve keyiftir, yaz o vakit.

Yazmaktan edebiyat metni üretmeyi anlıyorsanız, bakın, o vakit iÅŸ deÄŸiÅŸir! Edebiyat bencildir, kendini düÅŸünür, nazlı âşıklar gibidir, iki saniye yalnız kalmaya gelmez, tutturaklıdır, küser, alır başını gider ona ilgiyi eksik ederseniz...

Ä°ÅŸte edebiyatla bir dargınlığımın olduÄŸu ÅŸu sıralarda, Zaman gazetesinde birÅŸey okumayayım mı; okurum elbette... Orada, Sadık Yalnızuçanlar bir soruÅŸturmaya2 verdiÄŸi yanıtla iÄŸneyi hepimize batırmıştır; artık yerimizde rahat duramayız:

"... geçici, gündelik, günü birlik yazılar, deÄŸiniler, derlemeler bir edebiyatçıyı, yazarı yoran, yoksullaÅŸtıran, kemiren bir iÅŸleve sahiptir ve özellikle gazete yazarlığı ve gazetecilik bir edebiyatçı için kemiricidir", diyordu, edebiyat dışı yazı yazılmalı mı diye hazırlanmış bir soruÅŸturmada...

Zaman'da böylesi soruÅŸturmaların olması, orada onları okuyor olmamız ayrı bir meseledir ya, bu baÅŸka bir yazının konusudur... Ne ki hiçbir vakit okuyamayacağınız bir görüÅŸ bildirimi olabilir bu; çünkü yazarınız burada, Arkitera'nın cümle kapısını aralayıp artık sokaÄŸa, sokaklardan caddeye, caddeden meydana çıkmış bulunmaktadır; liman ve açık deniz hemen sonrasındadır...

Cümle kapısı üstüne kapalı kaldıkça yazmaya, dışarısını yazmaya vakit bulamadığını fark etmek yaka paça sokaÄŸa çıkmanın ilk iÅŸaretidir.

Sonra cümle kapısına gidilir, tokmak çevrilir, yaÄŸsız kalmışssa menteÅŸeler bir gıcırdar, ve dışarıdan türlü sesler gelir kulak tozuna... Ä°ÅŸte o edebiyattır!

Zaten cümle kapısı bir açıldı mı dışarılık hayat baÅŸlamış, demektir.

Merhaba edebiyat!

Tekrar ben geldim, aç kapıyı bezirgân başı...

1 "...Of making many books there is no ends!" Ecclesiastes 12:12

2 Zaman Gazetesi, Cumartesi eki, 7 Åžubat 2009

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "P", sayý dört, büyük harf "M", küçük harf "e", büyük harf "V", büyük harf "D"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız