Köşe Yazısı

Mimarlığı Performans Sanatlarına Dahil Edebilir miyiz?

Yazan: Zühre Sözeri Tarih: 24 Nisan 2009
"Dünya çılgın bir hal aldığına göre biz de dünyaya iliÅŸkin çılgın bir bakış açısı edinmeliyiz."1

Aslında yazmak istediklerim yukarıdaki alıntı ile baÅŸlayarak devam edecek ve "Mimarlık adına çılgın bir bakış açısı edinilebilir mi?" olacaktı. Ama hayat baÅŸka bir yere doÄŸru aktı, bu sözler dökülüverdi yazının içine... Her ne kadar yazının dış görünümü farklıymış hissi uyandırsa da hala aynı içeriÄŸi barındırdığını söylemek mümkün geliyor bana. Artık karar okuyucunun...

Geçen hafta okuldan "Hocamız" ile ilgili bir toplantı haberi alıyorum... Ne güzel, benim dışımda da bir çok kiÅŸinin haberdar edileceÄŸini ve oraya geleceÄŸini düÅŸünüyorum. Böyle bir çaÄŸrının ardından, eÄŸitim alanında adımlar atmış ya da atmaya karar vermiÅŸseniz -hem kendi çaÄŸdaÅŸlarından farklı bir yol izlemesi hem de özgün eÄŸitmen/mimar kimliÄŸi açısından- derhal oditoryumdaki sıranızı almış buluyorsunuz kendinizi... Yıllardır, hatta bu toplantının çok öncelerinde de düÅŸünmeden edemediÄŸim ÅŸey "Ben kendi eÄŸitim dönemimde Hoca'yı ne kadar yakalayabildim?" oldu. Eminim bu soruyu herkes kendisine baÅŸka ÅŸekillerde sordu, özellikle de toplantının ardından... Ama ÅŸuna inanıyorum ki -onun doÄŸrudan etkisi yanında- onu farklı yerlerde ve farklı ÅŸekilllerde yakalamış olan baÅŸkalarının da etkileriyle kendi mimarlığıma yön verdim ve vermeye devam ediyorum.

"Dikkat: bu aynada görünen ÅŸeyler göründüklerinden daha yakın olabilir."2

Amacım birbirine karışmış olan bunca söz buraya dökülürken, toplantı boyunca vurgulanan ve aklıma takılan bazı ÅŸeyleri biraz daha anlamaya çalışmak. Onu, onun aynalarını, onun yansısı mı/gölgesi mi bahsedilenler... Ayna yerine gölgeyi kullanmak, Baudrillard'a göre daha doÄŸru gibidir, çünkü gölgesini yitirmiÅŸ adam metaforunu düÅŸüncesini yitiren bir ÅŸeyi ifade etmek için kullanır. Öte yandan, hiçbir ÅŸeyin artık yansımadığını söyler, aynada bile...Hem bir arabanın da dikiz aynaları var mesela, ya da aÄŸaçkakanların aynaları var...Çok karışık... Bir yandan bir yerlere varıyoruz, ama varamıyoruz öte yandan...

"AÄŸaç, aÄŸaçkakanın aynasıdır.
Her küçük gaga vuruÅŸunda aÄŸaca, kendini görür, kendine hayran kalır.

Yine de gagalamadan duramaz ağacı,
kendine zarar vereceğini bilerek aynasını gagalar.
Her gün yeni baÅŸtan."2

Hatta biraz da benim aynada gördüklerim, gerçek/gerçekdışı gördüklerim var...

"Onun son insan olduÄŸuydu bu: Aslında onu baÅŸkalarından ayıran hiçbir ÅŸey yoktu hemen hemen. Daha silikti, ama mütevazi deÄŸil, konuÅŸmadığında buyurgandı; bu anlarda sessizce, belli belirsiz reddettiÄŸi düÅŸünceler atfetmek gerekiyordu ona; bu, bizi ÅŸaÅŸkınlık ve umutsuzluk içinde sorgulayan gözlerinden okunurdu."3

Toplantı hıncahınç doluydu, tıpkı dünyaca ünlü mimarlarda yapıldığı gibi okulun farklı noktalarına dev ekranlar konulmuÅŸtu. DoÄŸrusu okulun oditoryumuna Hoca'nın bütün öÄŸrencilerini, hatta öÄŸrencileri dışında birÅŸeyler öÄŸrettiÄŸi ya da öÄŸrendiÄŸi tüm insanları sığdırmak nasıl mümkün olabilirdi ki... Hoca öylesine bir birlik kurulmasını saÄŸlamıştı ki, bütün hesaplaÅŸmalar bir kenara itilmiÅŸ, bir saniye için Hoca'nın yanında karşılaÅŸtığınız birisinden onun yanında yıllarını geçirmiÅŸ olanlara kadar herhangi bir ayrım yapılmaksızın herkes davet edilmiÅŸti. Belki de her birimiz hafızalarımızdan geçen binlerce anıyı paylaÅŸmak için, ortak anıları yeniden hatırlamak için ama asıl önemlisi Hoca'nın saÄŸladığı/öÄŸrettiÄŸi bilgi paylaşımını ve bunun getirdiÄŸi müthiÅŸ heyecanı yeniden yaÅŸamak için oradaydık. Proje dönemlerinde tanıştığımız üst ve alt sınıflardaki öÄŸrencilerle kuruÄŸumuz baÄŸ böyle bir baÄŸ idi çünkü...

"...Az konuÅŸuyordu gerçekten, ama sessizliÄŸi fark edilmiyordu çoÄŸu zaman. Bir tür ketumluk, kimi zaman biraz küçümseme, kimi zaman da büyük bir kendi içine kapanma gibi birÅŸeydi bu benim inancıma göre..."4

Hoca da gelmiÅŸti, tam orada ama beklendiÄŸi gibi en ön sırada deÄŸil, en arka sırada oturuyordu. Söylenenleri sessizce izliyordu, hiçbir söz söylemeksizin...

"...Bugün düÅŸünüyorum da, belki he rzaman var olan biri deÄŸildi, ya da henüz var olmuyordu ..."5

Kafalarımızın içinden bu duygular geçerken bir baÅŸkası, salondan söz almak için elini hızla yukarıya doÄŸru kaldırdı. Söz verilmesinin ardından cebinden çok hızlı bir diÄŸer hareketi ile çektiÄŸi iki kağıdı da çıkartarak -hatta biraz da anarÅŸist ve yürekli bulduÄŸum bir tavırla- diÄŸerlerinin bulunduÄŸu kürsüden konuÅŸmak istediÄŸini söyledi ve sahneye doÄŸru yürüdü. Toplantı adeta sabote ediliyor gibiydi. Hoca için yapılan bir toplantı bence de sabote edilmeliydi, eÄŸer gerçekten de Hoca'dan birÅŸeyler öÄŸrenmiÅŸsek sabote edilmeliydi.

"...Bununla birlikte o rahatsız ediyordu. Beni baÅŸkalarından daha çok rahatsız etti. Belki herkesin, belki de sadece benim koÅŸullarımı deÄŸiÅŸtirdi..."6

Proje atölyelerinde daha ilk derste beyaz kağıda isimlerimizi yazarak bir liste çıkarıp, "...notlarınızı bugünden veriyorum, bana not için gelmeyin. Çalışmayacak olanlar da notlarını aldılar, artık gelmelerine gerek yok..." derken, bizim dönemimiz yeni sistemle gelen kötü bir nesil olarak nitelenirken her zaman bize "Siz Türkiye'nin yüzde biri içindesiniz bunu unutmayın' derken, o da içinde bulunduÄŸu YOK/YÖK sistemini sabote etmiÅŸ olmuyor muydu? Mimarlık fakültelerindeki aynılaÅŸtırılmış eÄŸitim yapısına göre "bitmiÅŸ bir yapı yapma gerekliliÄŸini" bir kere dahi "...eee binamızı nereye yapıyoruz?" sorusunu sormayarak, hatta proje yapmanın yanı sıra öÄŸrencisine yazı yazdırarak yine eÄŸitimdeki bu aynılaÅŸtırmayı sabote etmiÅŸ olmuyor muydu? Ardından salonda büyük bir hareketlilik baÅŸladı. Herkes elini kaldırarak sözler almaya baÅŸladı, bununla da yetinmeyerek kürsüye doÄŸru giderek orada büyük bir kalabalık oluÅŸturdular. Ä°ste sessizlik içinde Hoca'nın öÄŸrencileri ne zaman konuÅŸmaları gerektiÄŸini en iyi ÅŸekilde göstermiÅŸ oldular. Yine de tüm bunlara raÄŸmen Hoca en arkadaki yerinden kıpırdamadı bile...

"...Ve sanki bir gün bana ÅŸunları söylememiÅŸ miydi? ‘Ben kendimi düÅŸünemem: Korkunç bir ÅŸey var burada, gözden kaçan bir zorluk, karşılaşılmayan bir engel.' Kendisini düÅŸünemeyeceÄŸini söylüyor: BaÅŸkalarını da, bir baÅŸkasını da, ama çok uzaktan atılan, hedefine ulaÅŸmayacak olan ok gibi bir ÅŸey bu, ne var ki bu ok durduÄŸunda ve düÅŸtüÄŸünde uzaklardaki hedef titrer..."7

Artık daha derinden inanıyorum ki: Mimarlık içinde etkin bir performans gücü barındırıyor.

Tıpkı Çoban Hatice'nin durduÄŸu her nokta ile kaya üzerinde farklı bir mekan yaratabilmesi gibi...



1 Jean Baudrillard, KötülüÄŸün Åžeffaflığı, Ayıntı yay., Ä°stanbul, 2000.
2 İpek Seyalıoğlu, Boş Oda, Kitap-lık 74, Yapı Kredi yay, İstanbul.
3 Blanchot, Maurice, Son insan, Kabalcı yay, İstanbul, 2008.
4 Aynı eser.
5 Aynı eser.
6 Aynı eser.
7 Aynı eser
.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "R", büyük harf "V", küçük harf "u", büyük harf "X", küçük harf "y", büyük harf "P"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız