Köşe Yazısı

Nihat'ın Köpeği ile Vladimir Ashkenazy Arasında

Yazan: Hüseyin Yanar Tarih: 6 Mayıs 2009
Kimbilir kaç yıl önce... Akademi'deki Bina Bilgisi Kürsüsü'nün, BoÄŸaz kenarındaki pencerelerinden Üsküdar'ı gören, her gün önünden irili ufaklı gemilerin gün boyu, aÅŸağı yukarı cirit attığı, BoÄŸaz'a bakan büyük odasının, daha sonra hafif açılı yerleÅŸtirilen, büyük orta masasındayız. Bizden öncekileri, bizleri, o herkesi toplayan, türlü toplantılara, sohbetlere, tartışmalara tanıklık eden masasında "Mekan Düzenlemesi" mi, yoksa adı deÄŸiÅŸtikten sonra "Bina 1" mi ya da "Bina 2" mi olduÄŸunu hatırlamadığım derslerden birinin deÄŸerlendirmesindeyiz. ÖÄŸrenciler yine yıl sonu çalışmalarını teslim etmiÅŸ, kürsüde her yer her yerde. Yer gök dosya dolu, alt alta üst üste, kimbilir kaç tane. Günlerce sürecek, not atma maratonunun bir yerindeyiz. Hep birlikte hocalarla toplandığımız kalabalık bir gün. Benim gibi gençler için ise belki hocalığın henüz baÅŸladığı yıllar ya da biraz ötesi.

Bilgisayarlar daha hiç ortalarda yok. Machintosh'unuz yoksa o lanet virüsler de, neredeyseniz sizi bulan e-mailler de, cep telefonları da, herkesi diken üzerinde tutan mesajlar da... ÖÄŸrencilerin çoÄŸu her zaman olduÄŸu gibi yine müthiÅŸ, daha sonra bulunduÄŸum diÄŸer ülkelerde, hemen her okulda olduÄŸu gibi. Yüreklerinde ne varsa ortaya koymaya, projelerine katmaya çalışıyorlar. Günün sonunda ışıkları beraber kapatıyoruz çoÄŸu zaman. Tashihlere Sirkeci Büyük Postanesi'nin yanındaki, yokuÅŸun sonuna doÄŸru küçük bir tamirci dükkanı olan, bir sürü kalemini koleksiyonuma dahil ettiÄŸim, Dolmakalemci Åžakir Usta'nın bir gün bana hediye ettiÄŸi, neredeyse litrelik, büyük bir mürekkep ÅŸiÅŸesi ile giriyorum. Bazen de B'leri fazla, çeÅŸit çeÅŸit eskiz kalemleri devreye giriyor. Her günün, her tashihin sanki ayrı kalemi, ayrı rengi var. Çizdikçe çiziyoruz, ben de, onlar da. MertliÄŸin bozulmadığı, bütün kapıları onunla açtığımız çizgi yılları. Kalıplardan uzaklaÅŸmak, özgür olmak istiyoruz. Özgürlük ellerimizde. Mimariyi ve onun farklı düÅŸünsel senaryolarını yaratmak için çizgiyi bir araç olarak sohbete katmak, oyunun bir parçası yapmak istiyoruz. Çizgiyi daha iyi anlamak ve onu yeniden keÅŸfetmek, hayal etmek istiyoruz hep birlikte. Uçlarını tutamadığımız çizgilerin kağıtlara döküldüÄŸü ilk yıllar.

Gençlik heyecanı diyelim. Benim grubumdaki projeler, aralarında dik açısal, daha disiplinli olanları olsa da, o yıllarda kürsüde yaptırdığımız ev, apartman, okul, büro gibi çeÅŸitlemelerinde nedense genellikle eÄŸri büÄŸrü, duvarları eÄŸik açılı, bir duvarı diÄŸerini tutmayan, çok rasyonel olmayan ÅŸeyler olurdu. Tabii hepsinin de arkalarında aklımızca gerekçeleri vardı. Bizim gruptan bir dosya masaya geldiÄŸi zaman, deneyimli hocalar, "Ooo... Bu da senden galiba" derlerdi. Tabii ki oraya buraya sapan bu açılı çizgilerden ötürü, bazen başım belaya da girerdi. Sert tartışmalar olsa da, kürsüde bir yerlerden esen rüzgarlar arayı bulur hem öÄŸrenciler hem de ben çoÄŸu zaman aradan sıyrılırdık. Tabii ÅŸakası, ciddisi bir yana, düzü de olsa, eÄŸrisi de olsa, aklın yolu birdi. Stilleri tartışmamalıydık, tartışmıyorduk, tartışmamaya çalışıyorduk. Seçim ne olursa olsun öÄŸrencinin aÅŸamalarını, hocanın ne söylediÄŸini, öÄŸrencinin nasıl yorumladığını, ya da öÄŸrenciye hocanın nasıl reaksiyon verdiÄŸini kısacası bütün dosyayı, yani bütün projeyi, hikayesi ile deÄŸerlendirmeye, öÄŸrencinin adımlarını ve projenin sonunda geldiÄŸi noktayı anlamaya çalışıyorduk. Dosyalar, sohbetlerin arasında, farklı anlayışlarda da olsalar, oradaki bütün hocaların oluÅŸturduÄŸu bir süzgeçten geçerdi. Projeler de her yönden bakılmaya, deÄŸerlendirmeye çalışılırdı. Bazen tartışmalar da olsa, çoÄŸu zaman öyle ya da böyle bu süzgeç doÄŸruyu bulur, en azından bulmaya çalışırdı. Bu iÅŸ içinde de günlerce inanılmaz bir mesai harcanırdı. Tabii bütün bunlara bugün, yıllar sonra, tekrar geriye dönüp baktığımda bu notlamaların ötesinde çok önemli olan bir ÅŸey vardı. ÖÄŸrenciyle aranızda olan, ne idarenin, ne YÖK'ün, ne de kuralların, hemen hemen arasına hiç kimsenin giremeyeceÄŸi, sizin karşınızdaki öÄŸrenci ile olan alıp vermenizdi. Bunlar yıllar sonra da olsa size öyle ya da böyle geri dönerdi. Bunun hesabını da öÄŸrenciyle birlikte sadece ve sadece siz bilirdiniz, hissederdiniz, anlardınız.

Yine böyle yoÄŸun bir yılın toplu deÄŸerlendirmesindeki bir günün sonunda, yanyana oturduÄŸumuz ve bana göre mimarisinde çok daha rasyonel, hem de oldukça rasyonel davranan ve kendi içinde tabii ki çok tutarlı olan, öÄŸrencileri de kendi mimarisi gibi genellikle akıllı uslu ÅŸeyler yapan, benim gibi genç hocalardan, meslektaşım Nihat (Gök), bana bir öneride bulundu. Gülerek, "Yaa senin yaptırdığın evler ilginç oluyor, bana bir ev projesi çizer misin?" demiÅŸti. Bende "Ciddi mi söylüyorsun" karşılığını verip, ilk dakikada konuya dört elle sarıldım. Para almak bir yana o zamanlarda bir ev projesi tasarlamak için herhalde kendi cebimden üstüne para bile verebilirdim. "Tabii ciddiyim, gerçekten yapar mısın?" deyince, tamam deyip kabul ettim. ÇoÄŸu zaman ciddi gibi gözüken bizim Galatasaylı Aslan Niyyat' ın (kürsüde bazen GS Lisesi'nden olduÄŸu için böyle derdik) her zaman aslında muzip bir hali vardı. Gülerek "Okey" dedi. Arkasından "...ama bak bu ev küçük bir ÅŸey olacak" dedi. Olsun dedim, ona da razıydım. "Ama bu bizim köpeÄŸin evi yani köpeÄŸin kulübesi olacak" diye ilave etti. Hayallerim yıkıldı, yıkılır gibi oldu. Birkaç saniyede kendimi toparladım. Yine de konu ilginç geldi. Kafamda her ÅŸey hızla geçti. Aslında bir köpek kulübesinin bir ev kadar çok önemli olabileceÄŸini, hatta belki de evden bile önemli olabileceÄŸini düÅŸündüm. "Tamam yaparım" diyerek projeyi kabul ettim. Yanlız bir ÅŸartım vardı. Nihat durakladı. Muzip hali aniden ciddileÅŸir gibi oldu. Ama ciddiliÄŸi bile muzipliÄŸin ötesindeydi. Merakla "NeymiÅŸ?" diye sordu. Ben de "Bu iÅŸ için beni bir gün resmi olarak evine davet edeceksin" dedim. Nedenini merak etti. KöpeÄŸi tanımalıydım. KöpeÄŸin ailesini, yerini, yurdunu tanımalıydım. Kulübe nereye yapılacak görmeliydim. Vaziyet planı nedir, neresidir, çevre verileri nelerdir anlamalıydım. Köpek nerede yatıyor, nerelerde dolaşıyor bilmeliydim. Davranışlarını gözlemeliydim. Kabul etti. Bizi dinleyenlerin, sanıyorum bazı asistan arkadaÅŸların huzurunda Nihat ile anlaÅŸmıştık.

Aradan bir süre geçti. Nihat'ın evine gitmeden kafamda tilkiler dolaÅŸmaya baÅŸlamıştı bile. Duvarlara astığım bir sürü eskiz çizdim Nihat'a göstermeden. Tabii sadece antremana baÅŸlamak içindi. Aradan bir süre geçti. Nihayet Nihat sözünde durdu ve beni günler öncesinden haber vererek bir akÅŸam evine davet etti. Bir apartman dairesinde oturuyordu. Her ÅŸey dört dörtlüktü. MüthiÅŸ bir yemek hazırlanmıştı. Åžarap da vardı. Sonunda hoÅŸ beÅŸin ardından yemeÄŸe oturduk, konudan konuya geçiyorduk ama benim aklım fikrim köpekteydi. Tabii onunla da tanışmıştık. Orta boy, çok iri yarı olmayan bir köpekti. KöpeÄŸin hareketlerini, profilini, yatışını, dönüÅŸlerini, belleÄŸime kaydetmeye çalışıyordum. Köpek bir ara yakınlarda bir yerde kıvrıldı uyudu. Tortop oldu. Çok geçmeden gerildi. Daha baÅŸka bir hal aldı. Döndü. Tekrar uyudu. Enstantaneler biribirini kovalıyordu. Ben hayal ettikçe etmeye baÅŸlamıştım. Sanki bir sürü farklı hareketin, profilin bir araya geldiÄŸi çok boyutlu, sürekli deÄŸiÅŸen bir mekanın izleri canlanıyordu kafamda. Evden ayrılırken mal sahibini, mal sahibinin mekanını tanımıştım. Çevre verilerini anlamıştım. Ayrıca Nihat'ın evi çok hoÅŸtu. Özenle tasarlanmış bir kitaplık, büfe vardı. Doldurmaya yönelik olmayan birmobilya idi, tam tersi boÅŸaltılan duvar ile mobilyanın oranı farklı bir mekan yaratmıştı. Gelen ışıklar ile duvardaki dengesi çok ilgimi çekmiÅŸti. Güzel bir akÅŸam yemeÄŸinin ardından, geç saatlerde evlerinden ayrılıken, bu dolap ve köpeÄŸin izleri aklımdaydı, balkonda yapılacak projenin vaziyet planı da.

Köpek kulübesinin eskizlerine devam ettim. Kabaca ölçtüÄŸüm köpeÄŸin boyutları üzerinde çalıştım. Hareketlerini analiz ederek ahÅŸap mekanın sınırlarını oluÅŸturmaya baÅŸlamıştım. Proje gittikçe çığrından çıkıyordu, çıkması da iyi oluyordu. Nasıl olacaksa bu küçücük mekanda, sempatik bir galeri fikri bile gözümde canlanmaya baÅŸlamıştı. Bir ara köpeÄŸin kulübesi asma katlı bir hal aldı. KöpeÄŸin ayaklarını koyup yukarıdan dışarıyla baÄŸlantı kuracağı, dışarıyı göreceÄŸi bir mekan hatta yukarı zıplayacağı bir hale büründü. Kulübenin köpeÄŸin türlü hareketlerine baÄŸlı, yatışlarına uygun dekonstrüktivist halinin eskizleri ise beni daha fazla güldüren, keyiflendiren bir hikaye idi. KöpeÄŸin vucut volümetresinden çıkan etrafındaki boÅŸluÄŸu dengeleyerek ve onu sarıp sarmalamaya çalışan irrasyonel hatları daha çok tutmuÅŸtum.

Aslında bayağı çalışmıştım. Her ÅŸeyi göstermesem de, zaman zaman sevgili Nihat'la da bazılarını paylaşıyordum. Bizim kürsüdeki asma katta, okulun o yoÄŸun atmosferinden zaman zaman ayrılıp ciddi bir ÅŸekilde çizdiklerim üzerine karşılıklı sohbetlerimiz olduÄŸunu hatırlıyorum. Rasyonel çözümün yanında, serbestce savrulan, eÄŸrisel ya da açılı duvarlarıyla dış hatları olan bir volüme giden, üst üste çizdiÄŸim bir sürü hareketlerin izleriyle oluÅŸan planlar ve aynı anlayışla yapılan kesitler de vardı. Nihat belki bu kulübeyi zaman zaman gittiÄŸi adaya da inÅŸa edebilirdi. Sonunda araya bir ÅŸeyler girdi. Hangisinde karar kıldık, neleri Nihat ile paylaÅŸtım, ne kadarını gösterdim, hikaye nasıl sonlandı bilemiyorum. Ama bildiÄŸim tek ÅŸey bu proje çok keyif aldığım bir diziydi ve ÅŸu ana dek yaptığım en küçük proje idi. Sonunu hatırlamadığım ama bazı enstantaneleri bir bir, çok canlı bir ÅŸekilde hatırladığım, bir gün eskizlerine, çizimlerine kimbilir belki de bir yerlerde oraya buraya saçılmış arÅŸivimde rastlamayı isteyeceÄŸim bir projenin parçaları olmuÅŸtu. Ä°z bırakan, anekdotlarını hatırladığım bir ÅŸeydi. HerÅŸeyin ötesinde etrafımıza kazınan, sevgili Nihat'la paylaÅŸtığımız, unutamayacağımız keyifli bir anı olmuÅŸtu.

Daha sonra, yine yıllar önce, BBC'de ÅŸans eseri seyrettiÄŸim Hard Talk'taki programa konuk olan sanatçının vurguladığı gibiydi. Tim Sebastian' ın o günkü programının, konuÄŸu klasik müzik üstadlarından, orkestra ÅŸefi, Vladimir Ashkenazy idi. Program sunucusu, Rus asıllı piyanistle ilgi çekici bir sohbete, sonuna kadar gizemini koruyan, temposunu düÅŸürmeyen bir ÅŸöyleÅŸiye giriÅŸmiÅŸlerdi. SöyleÅŸinin bir yerinde sunucu Ashkenazy'e en sevdiÄŸi yapıtının ne olduÄŸunu sordu. Ashkenazy bütün olarak sevdiÄŸi, beÄŸendiÄŸi yapıtlarının ya da bir yapıtının olmadığını ama yapıtlarında beÄŸendiÄŸi tarafların, önemli anların olduÄŸunu bu yüzden anları sevdiÄŸini söylemiÅŸti. Bu soruya verdiÄŸi cevabın devamı ise müziÄŸi ile, orkestrasının başındaki hali ile, tanıdığımız Ashkenazy'yi, belki de gerçek Ashkenazy'yi tanımlıyordu. Vladimir Ashkenazy yaÅŸamını verdiÄŸi müziÄŸi tabii ki önemsiyordu, hem de çok önemsiyordu ama yaptığı iÅŸin onun için asıl ilgi çekici tarafı, kendisinin orkestra üyeleriyle olan diyalogları, baÄŸlantıları, orkestra ÅŸefi olarak yönettiÄŸi takımın, orkestra üyelerinin birbirleriyle birliktelikleri olduÄŸunu, bütünü beraber oluÅŸturma keyfi olduÄŸuydu, pedagojik tarafının çok önemli olduÄŸunu vurgulamasıydı. O müthiÅŸ virtüöz her defasında sanki o ustalık ceketini kapıda çıkarıyor ve orkestra elemanlarının arasına onlardan biri gibi karışıyordu, hep birlikte yaratıyorlardı, alıp veriyorlardı, paylaşıyorlardı. Onun gibi kaç büyük ustanın, büyük starın, mimarlıkta, mimarlık hocalığında bunu yaptığını, yapabileceÄŸini, yapmak isteyebileceÄŸini düÅŸündüm.

Geçenlerde bizim okulu ziyaretimde karşılaÅŸtığım Nihat ile akademideki eski dostlarla arka taraftaki yemekhanede, spontane bir ÅŸekilde bir araya geldiÄŸimizde ÅŸansıma tam karşımda oturan Nihat, bir ara yine o kendisine çok yakışan, gülme ve gülmeme ile karışık, hafif ciddi ama muzip tavrını takındı. Nasıl olduysa, söz bizim yıllar öncesinin köpek kulübesine gelmiÅŸti. Nihat, benimle birlikte Kemal'in (ÇorapçıoÄŸlu), Rıdvan'ın (Kutlutan), Kayahan'ın (Turkantoz) olduÄŸu yuvarlak yemek masamızın etrafındaki dostlara, hızla konu ile ilgili özet geçmeye baÅŸladı. Asma katı, köpeÄŸin oraya tırmanışını tarifledi. Benim aklımda ise, köpeÄŸin hareketlerine, nefes alırcasına onu belirleyen büzülme ve açılmalarına göre ÅŸekillenen, irrasyonel, dekonstrüktivist çizgilerle dolu, aÄŸzı yüzü bir tarafa giden, bir tarafından çekildikçe çekilmiÅŸ volümetrisi ile, bakanı gülümseten bir köpek kulübesi canlandı. Ama her ÅŸeyin ötesinde, çizilenlerin ötesinde, akılda kalanlar, Ashkenazy'nin de söyleÅŸisinde vurguladığı gibi bazı özel anlar, baÅŸlıklar önemliydi, hikayeler önemliydi. Hikayeleri oluÅŸturan çok öÄŸrendiÄŸimiz o masa, o masadaki farklı mozaik, dosyalar, tartışmalar, düz düz projeler, yamuk yumuk projeler, eÄŸrilikler, açılar ve sohbetler önemliydi. Farklılık, o farklı renkler önemliydi. O masada geçen kimbilir kaç kiÅŸi, birinin olmadan belki de diÄŸerlerinin olamayacağı, olsa da çok enteresan olmayacağı, gelenlerle, gidenlerle, sanki adım adım, yıllar boyu çizilen bütün resim önemliydi. Hepimizin baÅŸka baÅŸka yerlerinden aldıklarımız, verdiklerimiz, almadan masada olduÄŸu gibi bıraktıklarımız önemliydi. Oyun sürüyordu. Geride bıraktığımız kaç hikayeden sadece biri olan bizim Nihat'ın köpeÄŸinin kulübesinde olduÄŸu gibi akılda kalanlar önemliydi, yapılsa da yapılmasa da.

* Bu yazı, sevgili dostlar Nihat Gök ve Ayhan Büyür için yazılmış ve özel olarak kaleme alınmıştır. Nihat Gök, sözü geçen köpek kulübesi projesinin, köpek, ben ve kendisi ile birlikteki üç kahramanından biridir. Ayhan Büyür ise bu olayın kahramanı ya da tanığı olmasa da, bu hikayeyi yıllar önce benden dinlemiÅŸtir. Kendi dediÄŸine göre daha sonra farklı yıllardaki tashihlerde önüne gelen öÄŸrencilerine, ya da dostlarına kimbilir kaç kez sohbetin gidiÅŸine ve karşısındakilere göre kendi versiyonuyla anlatmıştır. Benden esas versiyonu yazmamı istemiÅŸtir. Hikayenin yıllar sonra benim aklımda kalan yorumlaması ve hikayenin doÄŸuÅŸ yeri olan Bina Kürsüsü'nün o yıllardaki orta masa atmosferinin özeti ve yıllar önce Tim Sebastian' ın ünlü Hard Talk isimli BBC programı arasında ÅŸekilenen, biraz da sağından, solundan çekiÅŸtirilen versiyonu da budur.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý altý, küçük harf "a", sayý sekiz, büyük harf "M", sayý 9, büyük harf "N"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız