Köşe Yazısı

Güncel Meseleler

Yazan: Orhan Ayyüce Tarih: 8 Temmuz 2009

Mimar Fabrikaları
Şehir dışına doğru giderken bir fabrikanın oradan geҫiyorsunuz. Baktığınızda bu fabrikaların önünde henüz sevk edilmemiş veya ekonomik durgunluk kaynaklı, yanyana duran sayısız ve hepsi benzer ebatlarda imalatlar görünüyor.

İşe başlamayı bekleyen mimarlar da aynı durumdalar, halihazırda.

İҫinde bulunduğumuz krizli ekonomik koşullar, en ҫok mimarlık mesleğini kalbinden vurdu.

Son aylarda aldığım haberler gazete küpürlerinden öte.

Olay telefon konuşmalarındaki "Ofisimizi geҫen hafta kapattık" ya da, "Artık resmen işsizim" bazında...

Her ne kadar sorun ekonomik nedenlerden kaynaklansa da, meslek krizden geҫerken ҫaresizce yakalanan mimarların eğitimlerine baktığımızda önümüze ҫıkan verileri değerlendirmekte yarar var.

Hemen aklıma gelen bir ikisini sıralayayım:

- Günümüzdeki mimari eğitimi neredeyse tamamen obje (bina-yapıt türü) imalatına dayanmaktadır.
- Okullardaki obje yapım kültürü diğer konuları incelemeyi üstünkörüleştirdiğinden, mezun olan öğrenciler ҫok yönlü olmayıp mimariyi bir üretim mekanizması olarak görmekte. Bu, prodüksiyon aҫısından pragmatik olsada mimarinin sosyal alandaki rolunü kısıtlamakta.
- Akademi ve pratik arasındaki ara gittikҫe aҫılmakta. Genҫ mimarların iş hayatına geҫişleri yataylıktan ҫıkıp tepeden inmeye dönüşmekte.
- Öğrencilerin büyük ҫoğunluğu, mimariyle olan ilişkilerini idollerinin yaptığı işlerin "dayanılmaz cazibesi" ışığı altında kurmaktadırlar.
- Bu esnada, iş hayatı (büro, ofis, atölye, vs.) "Bunu aynen böyle ҫiz, bitince göster bakalım" der.

Fabrikanın önünden geҫerken ellerinde birer diploma ve portfolyo bulunan birҫok genҫ mimar görüyorum. Çaresiz bekler bir halleri var. Ekonomi en ҫok onların başına patladı galiba. Topyekün sınıfta kalmış gibi oldular.

Ekonomi bir gün düzeldiğinde ne olacak?

Bu durum hakkında ҫok yazıldı, ҫizildi. En ҫok rağbet gören teori, normale dönüldüğünde artık hiҫbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yönünde. Felsefi aҫıdan bir yere kadar doğru olabilir, ama ben işler normale dönünce tekrar eski alışkanlıklara, iş yapma ve yatırım modellerine devam edileceğini, üstelik mimarın sesinin daha da kısılacağını sanıyorum.

Yakında mimarları daha da az dinleyecekler gibime geliyor.

Geҫenlerde 2012 Londra Olimpiyatları'nın miraslarını yönetmekle görevli komitenin başında duran Barones Margeret Ford, bir hamlede şu an inşa halinde olan stadyumun en önemli özelliği olan "olimpiyatlardan sonra sökülüp ufak bir mahalle stadyumu boyutuna getirilmesi" planlarına karşı ҫıktı. Burada da bahsetmiştik.

Barones'in görüşleri stadyum kapasitesinin 80.000 seyircide kalması yönünde. Yani "Büyük olsun, öyle kalsın" diyor. Londra'nın her yerinden görülebilen devasa bir ikon istiyor. Çünkü kendisinin iҫinden yetiştiği şirket ekonomisi büyük ve büyümeyi seviyor.

Yani mimarinin önerdiği ҫevresel darbeyi küҫültme, ҫevrenin kaldırabileceği bir ölҫeğe ҫekilme, sökülen parҫaların başka stadyumlara ilave edilebilirliği, daha pratik, spor dışı gösterilere uyumluluğu ve sürdürebilirliği falan Barones'e ıvır zıvır geliyor, verdiği emirlerle bu safhadaki projeyi değiştirebiliyor.

Aynen Prens Charles'ın Katarlı yatırımcıların kollarını bükerek Richard Rogers'ı işinden ettirip, kendi zevklerine uyan klasik tarzda bir yaşam merkezi önermesi gibi.

Fabrikanın önünden geҫtikten sonra kafamdan bunlar geҫiyor...

Kudüs'te Hoşgörü mü Kaldı Frank?
Kudüs'te yapılmakta olan Frank Gehry imzalı Hoşgörü Müzesi'yle ilgili haberleri yaklaşık iki senedir aktarıyorum.

Hollywood ve Beverly Hills'deki diasporadan paraları sağlanıp, İsrail'in monokültürel olarak düşündüğü şehire, "kentsel dönüşüm" hızlandırıcısı olarak Müslüman mezarlığı üstüne yapılmakta olan bir müze bu.

İlk yazdığım günlerde birҫok mektup ve şikayet alırdım. Haberdar olduğum kadarıyla yazı işlerine ilan boykotu tehditleri bile geliyordu.

Halbuki buraya yapılmakta olan Bilbao uzantısı ("bozuntusu" da olabilir) binanın arkasındaki entrikalardan bahsediyordum.

Orayı Kudüs'un bir butik otel mahallesi haline getirme planlamalarından.

Kudüs'un artık tamamen İsrail'den sorulduğunun mesajını taşıyan siyasetlerden.

İnanılmaz haksızlıklardan.

Entrikalarla dolu bir inÅŸaat faaliyetinden.

Bu bina yapılıyor hoşgörü adına.

Mesela paranın geldiği Los Angeles'ta mimarlık fabrikası önünde bekleyenler var. Kimse bir şey demiyor bu işe, bir iki kişi dışında.

Pek fazla haber hazırlayan da yok.


İnciraltı'na Dönüş
İzmir'i iyi bilirim. En azından ortaokul-lise civarı, yani yürüyerek.

İlk gördüğümde, University of Kentucky öğrencilerinin hazırladıkları proje, İzmir'in İnciraltı civarı iҫin tasarlanan Expo 2015 planlarını hatırlattı.

Albert Speer & Partners tarafından hazırlanan proje sonuҫta UofK öğrencilerinin bu yıl Louisville iҫin hazırladıkları kadar dinamik değildi.

Expo 2015, İnciraltı planları izleyenlerin hayal gücünü öğrencilerin "Louisville Shippingport" planı kadar tetikleyemedi.

İzmir'in mimariye verdigi önem göstermelik gibiydi. Kendisi bile inanmıyordu.

Mimarlar fabrikası derken yanlış anlaşılmasın, fakat genҫ mimarlar fazla sessiz kaldılar gibi.

En azından ortamı mimariye inandırmak iҫin işler yapılmalı.

Boş durmayalım.

Her gidilen yerde mimari konuşulsun. Herkes işin önemini sizden öğrensin. Biraz gürültüye ihtiyaҫ var.

Bütün olasılıklar bina imalatından beklenmesin.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý sekiz, küçük harf "j", büyük harf "A", büyük harf "A", büyük harf "R", sayý sekiz

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız