Köşe Yazısı

Bayağılığın iktidarı

Yazan: Korhan Gümüş Tarih: 20 Kasım 2004
Kente reva görülen mimarlık ucubeleri... Zincirlikuyu Mezarlığı’nın her gün bize sırıtan o muhteÅŸem kapısı... Surlara yapılan felaket inÅŸaatlar... Derken kentin tam göbeÄŸine, Sultanahmet Meydanı’na Ramazan fuarı... Bazlarına göre kentin en önemli tarihi mekanında, bayağılığın, görgüsüzlüÄŸün, iÅŸ bilmezliÄŸin doruk noktasındaki bir örnekle karşı karşıyayız. İstanbul gibi bir kentte deÄŸil, hiç bir medeniyet izleri taşımayan, profesyonel kurumları, sanatçıları olmayan, hiçbir kültürel geliÅŸmeden, etkileÅŸimden nasibini almamış bir çölün ortasındayız! “Neden bu kent güncel kültür ve sanattan nasibini alamıyor?” Diye sorsanız: “BaÅŸka türlü olmasını mı bekliyordunuz? KöylülüÄŸün kente yansıması bu. İstanbul’u köylüler bastı. İstanbul iÅŸgal altında. Köylüler güncel sanattan, kültürden ne anlar? Yapılacak bir ÅŸey yok!”

İstanbul gibi bir kentte bu olaÄŸanüstü iÅŸleri yapanlar da eleÅŸtiri getirenlere: “Siz kendi zevkinize göre bir ÅŸeyler yapılmasını elbette ki isteyebilirsiniz. Bu da bizim zevkimiz...” diyebilecek piÅŸkinliktedir. “Kamu mekanını halka hizmet vermek, eÄŸlendirmek, hoÅŸça vakit geçirtmek için düzenliyoruz. Üstelik kamunun cebinden para çıkmıyor. Halka bedavadan hizmet götürüyoruz. Daha ne istiyorsunuz?”

Bu kentin seçkinleri zaman buldukça (kendi evlerini dekore ediyormuÅŸ gibi) zevklerini, tercihlerini tartışıyor. Daha doÄŸrusu pastadan pay istiyor. Bu iÅŸi kim ihale etti? Bu proje nasıl ve kim tarafından deÄŸerlendirildi? Bunları soran yok. Oysa bu kentteki her tuhaf ÅŸey, bu tercihlerin arkasına gizlenen ve hesap sorulamazlığın ortak yaÅŸam alanımıza sunduÄŸu arsızlıkla sırıtarak karşımıza çıkıyor.

Kamu fikrinin ortadan kalktığı bir modelle karşı karşıyayız
Kültür ve sanat alanında faaliyette bulunan bazı özel kuruluÅŸlar devletten bir kuruÅŸ para almadan faaliyette bulundukları için övünüyorlar. Böylece bağımsız olduklarını düÅŸünüyorlar. Åžüphesiz özel sektörün, bağımsız kuruluÅŸların kültür ve sanata yatırım yapması çok olumlu bir ÅŸey. Bu kuruluÅŸlar içinde ticari deÄŸeri olan kültür ve sanat ürünleri sunanlar olduÄŸu gibi, ticari olmayan ürünleri destekleyenler de var. Ancak özel sektörün kültür ve sanat alanındaki yatırımları ile bir politika üretmek imkansız. ÖrneÄŸin ticari deÄŸeri olmayan, ancak sosyal yaÅŸantıyı geliÅŸtirecek, dönüÅŸtürecek kültür ve sanat ürünlerini bu durumda kim destekleyecek? Yalnızca özel sektör mü? Özel sektörün amaçları ne kadar yenilikçi, geliÅŸmeden yana olursa olsun, ne ölçüde bir kamu politikası oluÅŸturabilir? ÖrneÄŸin ne zaman bir kamu yapısının mimari deÄŸerlerinin toplumun kültür yaÅŸantısını etkilediÄŸini farkedeceÄŸiz? Mimarlar, sanatçılar belki özel sektöre hizmet vererek tatmin olabilirler. Ancak ticari olarak para etmeyen güncel sanat ürünlerinin ticari deÄŸeri olan ürünlerden kent için daha önemli olduÄŸunu ne zaman tartışmaya baÅŸlayacağız?

ÖrneÄŸin kamu mekanlarının kullanımı yüksek kiralara mal oluyorsa, bu mekanları kullandıran kuruluÅŸlar yıl sonunda bütçelerinin kar hanesinin büyüklüÄŸü ile mi baÅŸarılı sayılacaklar? Ya da kamu mekanları bir biçimde bir takım kuruluÅŸlara kullandırılıyor ise, bu iÅŸten kim kazançlı çıkacak? Bu imtiyazı alan kuruluÅŸ kiraya verdiÄŸi mekanlar karşılığında gelir elde edip, bununla kültüre, sanata hizmet etmiÅŸ mi sayılacak? Kamu bütçesinden kaynak kullanmadığı için kamu yöneticileri kendilerine iyilik yapıldığını mı düÅŸünecekler? Kamu yöneticileri ne karşılığı olduÄŸu belli olmayan bir takım sponsorluklar yoluyla kültür ve sanata katkıda bulunmuÅŸ mu olacaklar? Kendilerini halkın ihtiyaç duyduÄŸu iÅŸleri mi yapmış olarak addedecekler? Kültür ve sanata bütçe ayrılmadığı için yerel yönetimler çöp toplamaya daha çok mu kaynak ayıracaklar? Böylece halka daha çok mu hizmet etmiÅŸ sayılacaklar? Tarihsel merkezini böyle dönüÅŸtüren bir kent, diÄŸer kamusal mekanlarını, eserlerini nasıl bir düÅŸünce geliÅŸtirme zemininde dönüÅŸtürebilir, geliÅŸtirebilir, yönetebilir? Avrupa kentlerinde kamu tarafından desteklenen kültür ve sanat üretimi, piyasa tarafından desteklenen kültür üretiminden çok daha nitelikli, çok daha yeniliklere açık, çok daha özgür. İstanbul’da ise piyasa tarafından desteklenen kültür ve sanat üretimi kamuya göre daha nitelikli. Bu durum bizi mutlu ediyor mu? Böylece olmayan kamu kültür politikalarının bu özel kuruluÅŸlar tarafından ikame edildiÄŸini mi düÅŸünüyoruz? Özel kuruluÅŸlar, bu aradaki açık fark yüzünden kamu kültür politikalarına bir alternatif mi oluÅŸturduklarını düÅŸünüyorlar? Bu boÅŸluktan istifade edip, mutlu mu oluyorlar? Kültür ve sanat yalnızca özel kuruluÅŸlar ve sponsorlar aracılığıyla mı kamu alanında temsil edilecek? Biz kentliler, yeni kentileÅŸenler de dahil olmak üzere, bizim hayat damarlarımızı tıkayan bu duruma razı mıyız? Kamu yönetimlerinin kültür ve sanata kaynak ayırmamaları, ellerindeki imkanları informel bir biçimde kullandırmaları kültür alanında kamu politikalarının yokluÄŸu anlamına gelmiyor mu?

Bayağılığın iktidarı mı, istibdadı mı?
Bu nedenle soruların muhatabı ÅŸüphesiz yalnızca kent yönetimleri deÄŸil. Bu sorular öncelikle kültür alanında profesyonel hizmet üreten kiÅŸileri ve kurumları ilgilendiriyor.

Bu çeliÅŸkiyi çözmenin anahtarının iktidarda olduÄŸunu zannedenler varsa, yanılıyorlar. Sivil toplum ve temsilcilerinin güncel kültürü ve sanatı yönlendirmeleri, kentte modernleÅŸtirici bir rol oynamaları beklenemez. Bu rolü oynayacak bir tek aktör var: O da iktidar dışı olması gereken kurumlar. Oysa bu kentin seçkinleri de kendilerini temsil ediyor. Bu kesim diÄŸerleri gibi, bir sivil topluluk olarak kendisini temsil etmeyi amaçladıkça, kendisinden bağımsızlaÅŸmadıkça, bu kentte yaratıcı bir enerjinin oluÅŸması mümkün deÄŸil. Nasıl bayağılığın arkasına sığındığı temsil iddiası en baÅŸka temsil ettiÄŸinin ufkunu karartıyorsa, seçkinlerin de körleÅŸmesine yolaçıyor. Nasıl çoÄŸunluÄŸu temsil etme iddiası en baÅŸta temsil ettiÄŸini iÄŸfal ediyorsa, kentin kültür kurumlarına sızdığında kentin enerjisini yokediyor.

Bu kentin düÅŸtüÄŸü bu sefil durumu içlerine sindirebilenler köylülüÄŸü bayağılıkla eÅŸanlamlı kullanıyorlar. Onlara göre bir tek sorun var: Bayağılık köylülüÄŸün iktidar olmasından kaynaklanıyor. Oysa sivil toplumu temsil etme iddiası profesyonel düÅŸünce geliÅŸtirme zeminin yerine geçemez. Çünkü bayağılığın iktidarından sözedilemez. Olsa olsa bayağılığın istibdadından sözedilebilir. Bayağılın iktidarını bayağılığın istibdadına dönüÅŸtürenler, söylendiÄŸi gibi yeni kentlileÅŸenler deÄŸil, onlar.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý altý, küçük harf "e", sayý altý, küçük harf "h", küçük harf "k", büyük harf "Y"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız