Köşe Yazısı

Havuzlardan Bir Nehir

Yazan: E. Yılmazgil - P. Kuster Tarih: 4 Aralık 2009
"Bugün Ned Merrill'in ülkeyi yüzerek geçtiği gündür". "The Swimmer" filminde Burt Lancaster'ın canlandırdığı karakter Merrill'in seyahati başlamak üzeredir. Connecticut'ta bir banliyöde bulunan villaların havuzlarından geçerek yapılacak bir yolculuk. Merrill, rotasını planlarken önünde uzanan araziyi "bir kartografın gözü" ile inceler. Parlayan güneş ve gökyüzündeki "gemi güvertesinden seyredilen bir rüya kenti" andıran bulut, çıkılacak olan yolculuk için cesaret verici işaretlerdir. Tam o sırada bir komşu karı koca arasında geçen diyalog ise, orta-üst sınıf banliyösündeki "Amerikan Rüyasını" gözler önüne serer: "Neden biz de daha çok seyahat etmiyoruz? Neden edelim ki? İstediğimiz her şeye zaten burada sahibiz."



John Cheever'ın aynı adlı kısa öyküsünden uyarlanan filmde en önemli mimari eleman ve mizansen olan özel yüzme havuzu orta-üst sınıf banliyösündeki refahın temsilcisidir. Evlerin havuzları yüzmek için neredeyse hiç kullanılmaz, kaldı ki havuz etrafında bulunan çoğu kişi yüzmek için uygun kıyafetler içinde bile değildir. Banliyönün ütopik dünyasında "havuz kenarı röntgenciliği" daha önemlidir; havuz kenarında partiler düzenlenir, içki içilir, kitap okunur, havuz hakkında konuşulur. "İçme suyundan bile daha temiz su" ile dolu havuzlar, sakinler için ulaşılacak en nihai noktalardan biridir. Havuz etrafında gerçekleştirilen sosyal aktiviteler, sakinlerin o topluluktaki statüsüne en büyük katkıyı sağlar.

Merrill'in yolculuğu bu sosyal çevre ile çelişki gösterir, onun için statü bir anlam ifade etmez. O, elementlere başka bir gözle bakmaktadır. Kendisi banliyö yaşamının bir parçası olduğuna inansa da, film ilerledikçe aslında bu yaşamda pek de yeri olmadığı daha iyi anlaşılır. Hatta komşulardan biri, onu mülkiyetine bir daha ayak basmaması konusunda sert bir dille uyarır. Merrill ise, bir havuzdan ötekisine geçerek izleyeceği yol üzerinde bütünüyle özgür olduğuna inanmaktadır. Bu havuzlardan oluşan nehir onu evine ulaştıracak yoldur. Onun için havuzlar banliyönün kimliğini oluşturan değil, bedensel olarak meydan okuduğu elemanlardır.

Merrill'in duygu ve özlemlerine dayanarak izlediği bu doğal yol, dramatik bir psikocoğrafya haritasıdır. Çünkü normalde evlere cadde ve sokaklar ile ulaşılırken, o evine yüzmek için gelen bir içgüdüsel istek ile doğayı yararak geçer. Bunun yanısıra yolu üzerindeki her karşılaşma da geçmişi ile yaşanan bir yüzleşmedir. Karşılaşmalar giderek daha hastalıklı bir hal alır, Merrill her defasında çevresinden biraz daha uzaklaşmaktadır.

Üst sınıfın ne kadar ayrık/soyutlanmış olduğu, özel mülk terk edildiğinde daha iyi anlaşılır. Merrill, banliyöye girişi sağlayan ama hem kendisi hem doğa için fiziksel bir bariyer oluşturan otobana ulaşır. Yoğun olarak akan trafikte karşıya geçmek neredeyse imkansızdır. Banliyö yaşamındaki sembollerden bir diğeri -mobilitenin ve statünün sembolü- olan arabanın doğurduğu sonuçlar, ütopyanın öteki yüzünü sergiler. Daha da acı olan dış görünüşüne verilen tepkidir. Mayosuyla çıplak ayaklı bir şekilde yol kenarında dururken yoldan geçenler tarafından "kutu bombardımanına" tutulur.

Banliyöde yapılan bu psikocoğrafik yolculuğa akıl erdirememe durumu, Merrill'in halka açık yüzme havuzuna girmek istemesi ile daha da belirginleşir. Yorgun argın havuzun kenarına gelir; özel mülklerde yazılı olmayan sosyal kurallar burada yerini yazılı kurallara bırakır. Önce giriş parası ödenir, duş alınır, ayaklar yıkanır ve aşırı kalabalık havuza girmek için hazır duruma gelinir. Çünkü banliyöde yaşayan herkes aynı standardın peşinden koşunca, kamusal tesisler dolar, rüya gerçeğe dönüşünce rüyalıktan çıkar. Banliyönün demokratik yüzü, gerçek bir şehirin kaosundan farksızdır.

Banliyö uzun yıllardan beri filmler için ideal dekordur. Mutlu bir yaşamın simgesi olan bu stereotip imaj, insanoğlunun karanlık yüzünü göstermek için bir ilham kaynağı olmuştur. Bu Holloween'deki psikopat da olabilir, American Beauty'deki orta yaş bunalımındaki Lester Burnham da. Buranın sakinleri sürekli, yaşam dergileri ile tescillenen "yaşanılması gereken" imaja sahip bir banliyö sanısı içerisinde gezinirler. Ne zaman ki bu konforlu ve güvenli ortamın hiç de beklenilmeyen bir şekilde uyumsuz ve hatta tehlikeli yüzü ortaya çıkar, o zaman bütün dengeler değişir.

Duyarsız muamelesi görse de, filmde doğaya duyarlı, çevresi ve insanlar ile kişisel anlamda ilişkiye girmeye çalışan tek kişi Merrill'dir. "The Swimmer" filmi yalnızca banliyö yaşamını gözler önüne sermekle kalmaz. Banliyö ütopyası ile kişisel ütopya (rüya dünyalar) film boyunca birbirlerine meydan okur. Uyumlu bir birliktelik neredeyse imkansız gibi gözükür. Oysa Merrill'in banliyö ve banliyö yaşamı ile bir sorunu yoktur; o sadece mekânı kendi seçtiği "yol" ile deneyimlemek istemektedir. O artık orta-üst sınıfın dünyasına ait değildir. Peki acaba hangi dünyaya aittir?

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: küçük harf "u", küçük harf "a", sayý sekiz, büyük harf "B", sayý iki, sayý 9

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız