Köşe Yazısı

Adalet ve Mimarlık

Yazan: Deniz Dokgöz Tarih: 11 Şubat 2010
Mimari eleştiri anlamında bir yazıya başlarken başlık bulmanın sanırım en kolay yolu başlıktaki esas özneye "ve mimarlık" ifadesini eklemek. Evet kolaya kaçıyorum ve yazının başlığını "Adalet ve Mimarlık" koyuyorum. Salt başlık okunduğunda yazının içeriği hakkında okuyucuda farklı çağrışımlar yaratması kuvvetli bir olasılık. Mimarların çalışanlarına karşı adaletli davranması, yarışma jürilerinin proje değerlendirme aşamasında katılımcı mimarlara adil olması, mimarların piyasada yaptıkları işlerde kırım yaparken diğer meslektaşlarına karşı adaletsiz davranması gibi... Örnekler çoğaltılabilir. Fakat benim bu yazıda değinmek istediğim konu Adalet Bakanlığı'nın belirli süreler içerisinde yaptığı, yapmaya devam ettiği ve daha da kötüsü ısrarla yapamaya devam edeceği Adliye binalarının mimari kimliği.


Çağlayan Adalet Sarayı


Antalya Adalet Sarayı

Adalet Bakanlığı'nın özellikle 2003 yılından itibaren yeni Adliye binalarının inşa edilmesine hız vermesiyle birlikte birçok kent için yeni bir kamu binasının kent mimarlığına kazandırılması için olanak doğdu. Kuşkusuz hem mekansal hem de işlevsel olarak yetersiz kalan eski yapıların yerine yenilerinin tasarlanması problemden ziyade bir gerekliliktir. Ancak burada tasarlanması istenen ürünün nasıl elde edildiği ve nitelik olarak Türk Mimarlığı'na ne kazandıracağı önemli bir noktadır. Bu noktanın gözden kaçırılması, hele ki sığ beğenilerin mimari niteliğin önüne geçmesi durumunda ortaya konan ürünlerin çağdışı ve eklektik karakterleri, Selçuklu ve Osmanlı Mimarlığı esintileri(!) taşıyan eski görünümlü yeni(!) yapıların artık neredeyse tip proje gibi her yerde bitivermeleri ve dahası, bunların kamu kaynaklarıyla gerçekleştirilmesi üzerinde durulması gereken bir sorundur.


Çubuklu Adalet Sarayı

Mimari ürünün değeri ve eleştirisi salt mimarlık alanına indirgenemez. Dolayısıyla mimari ürünün Türk Mimarlığına mimari değer olarak herhangi bir katkısının olmaması o yapının görmezlikten gelinmesi anlamını taşımamalıdır. Özellikle de tekil olarak üretilmeyip belirli çerçevelerde belirli düşüncelerle tekrar ederek benzer bir şekilde üretilmeye devam ediyorsa. Böyle bir üretim mantığı ister istemez akla totaliter rejimlerdeki mimari üretim ve oluşturulan yapı stoğunu akla getiriyor. Evet, demokrasi ile yönetilen bir ülkede totaliter yönetim mantığı ile üretilen bir mimarlık pratiği ile karşı karşıyayız. Gerçi demokrasimizin niteliğinin de tartışmaya fazlaca açık olduğu başka bir gerçek...


Edremit Adalet Sarayı

Gerçekleştirilen bu mimarlık pratiğinin altında yatan en önemli nedenlerden bir tanesi kültürel düzeydir. Herhangi bir işveren olmadan ortaya bir ürün koyabilmek mümkün olmadığına göre, bu noktada da işveren önemli bir belirleyici olarak karşımıza çıkıyor. İşverenin kültürel düzeyi ise mimarlığa bakış açısını ortaya koymaktadır. Özellikle kamu yapılarında kendini hissettiren bu kültürel düzey, iyimser bir düşünce ile, sanki kendisine veya ailesine bir yapı yaptırırmışçasına ortaya konmaktadır. Oysa ki kamu kurumlarının elde ettiği yapılar toplum adına toplum için yapılan yapılardır. Eğer kişisel bir düşünceden çok belirli amaçlar için böyle yapıların yapılması isteniyorsa, bu tutum tam olarak totaliter bir düşünce tarzının yansımalarını barındırmaktadır. Bu düşünce tarzı mimarlık alanındaki bilgi birikimi ve anlayışının yetersiz olması ile doruk noktasına ulaşmakta ve yozlaşmış mimari ürünler olarak karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda da değinildiği gibi kişisel sığ beğeniler nitelikli mimarlığın önüne geçebilmektedir.


Aksihar Adalet Sarayı

Adalet bakanlığının yaptırmış olduğu ve yaptıracağı bu mimarlık ucubelerine karşı ne yapılabilir? Birçok platformda değinilen kamu yapılarının yarışma ile elde edilmesi mantığı sanırım akla gelen en yalın ve uygun çözüm yolu. Tabi bu durumda yarışma pratiğinin olması, gerektiği gibi işlemesi gerekliliği de önem kazanıyor. Adalet bakanlığının herhangi bir adliye binası için yarışma açması ve bu yapıyı yarışma ile elde etmesi, yönetici erkinin "Selçuklu ya da Osmanlı mimarisine uygun bir mimari" istemi önünde de bir engel taşımıyor maalesef. Nadiren de olsa yarışma sonrası gelişen süreçte kurumların, yarışmayı kazanan mimarları kendi beğenileri doğrultusunda yönlendirmeye çalışmaktan vazgeçtiği durumlar ise istisna olarak karşımıza çıkmakta, fakat bu durum genel gerçekleri göz ardı etmemizi gerektirmemektedir.


Sorgun Adalet Sarayı

Bu konunun şu anda mimarlık dünyasında gündemde olması ve tartışılması kuşkusuz çok önemli. Fakat geçmişin mimari tarzlarına göre yapı üretimi yeni bir tartışma konusu değil. Ahmet Haşim'in 1928 yılında yazmış olduğu Mürteci Mimari konulu makaledeki tespitleri konunun vahametini 82 yıl öncesinden haber verir nitelikte.

"Eskiden imanların en kuvvetlisi din imanı olduğu içindir ki, mimarinin en büyük şaheserleri şimdiye kadar mabetler ve türbeler olmuştur. Bu tür kuvvetlere artık boyun eğmeyen asrımızın bir mimarisi yoktur."1

1932 yılında Mimar Aptullah Ziya'nın yazmış olduğu Yeni Sanat adlı makalede:
"Hakiki sanat eseri eskilerin taklidi ile biçemlere itaat ile olamaz. Hakiki sanatkar asrın ihtiyaçlarını, toplumsal zevklerini gören ve yaratan sanatkardır. Taklit eden 19. yy ın mimarisi ölmüştür." 2
denilmekteydi. 1933de Mimar Behçet ve Bedrettin "Kimlere Mimar Diyoruz" adlı yazısı
"Mimarinin motifle alakası yoktur. Mimari yararlı ve lüzumlu şekillerin bir araya getirilmesi ve ışık altında yerleştirilmesidir. Mimarın eseri medeniyetin aynasıdır." 3
çağın gerekliliklerden bahsediyordu. Yine Behçet ve Bedrettin'in "Türk İnkılap Mimarisi" başlıklı yazısı:
"Türk inkılap mimarlığı eski Osmanlı mimarlığından başka bir varlık olacaktır. O mimarinin kubbesi, alçılı penceresi, bütün bir şekil ve hayati ile bir tarih olmuştur. İlerleme yolunda geri dönmek yoktur. Eski elemanlar, Selçuk ve Osmanlı motifleri, öteden beri yapılan tecrübelerden sonra bugünkü zaman için değersiz oldukları görülüyor." 4
bugünün adliye binalarının mimarisini neredeyse birebir tanımlıyordu. Mimar Behçet Ünsal'ın 1935'te kaleme aldığı Mimarlıkta Gerçeklik adlı yazısı ise:
"Bugünkü mimarlıkta; süslemek ve süslenmek ile takma gösteriş değil, çıplak vücut güzelliği aranıyor. Bu; eserlerde monotonluk yapmaz. Süsleme eğrilen, kıvrılan, bozulan ve etek öpen insanlığın ruh ifadesidir." 5
2000'li yıllarda üretilen adalet bakanlığı yapılarının ruh halini acı bir biçimde ortaya koymaktaydı. 1947 yılında yazdığı makalede Mimar Nizamettin Doğu ise
"Bugünün mimarı, daha büyük kubbe, daha süslü cephe, bilmem kaç pencereli, kaç odalı saray yapmak gibi modası çoktan geçmiş düşüncelerle çalışamaz." 6
diyerek bugünün (bugünden kastedilen 1947) mimarının hangi düşünce tarzı ile yapı üretmesi gerektiğini belirtmekteydi.

Kuşkusuz 1930larda kaleme alınmış bu düşüncelerin o dönemki mimarlık pratiği içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Bugün için üzücü ve vahim olan durum ise 1930'larda yapılan yorumların maalesef 2010 yılında bile hala geçerliliğini koruyor olması. Kim bilir belki 3010'da çağdaş adalet yapılarına kavuşabiliriz...

Notlar:
1. Ahmet Haşim, Mürteci Mimari, Tereddür-Tekerrür, 2007, sf: 91-92
2. Aptullah Ziya, Yeni Sanat, Mimar, 1932, sayı: 4, sf: 97
3. Behçet ve Bedrettin, Kimlere Mimar Diyoruz, Arkitekt, 1933, sayı: 6, sf: 199
4. Behçet ve Bedrettin, Türk İnkılap Mimarisi, Arkitekt, 1933, sayı: 9-10, sf: 265
5. Behçet Ünsal, Mimarlıkta Gerçeklik, Arkitekt, 1935, sayı: 4, sf: 116
6. Nizamettin Doğu, Bugünün Türk Mimarı, Arkitekt, 1947, sayı: 3-4, sf: 3-4

Konuyla Ä°lgili Linkler
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "U", sayý üç, sayý üç, küçük harf "h", sayý iki, küçük harf "e"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız