Köşe Yazısı

"Kentlerin Yaşam ve Ölümleri"

Yazan: Kaya Arıkoğlu Tarih: 18 Mart 2010
Jane Jacobs "Life and Death of Great American Cities" (Amerikan Kentlerinin Yaşamları ve Ölümleri) kitabını 1961'de yayınladı. Jacobs o devrin kent planlama ve kentsel dönüşüm teorilerini eleştirirken, rasyonel görünen planlama kararlarının, kentlere yarardan çok zarar verdiğini vurguluyordu. Kitap, 60'lı yılların sonunda ABD mimari öğreniminin ayrılmaz bir parçası oldu. Bu kitabı 1969'da okuduğum yıl, Philadelphia, Baltimore ve Washington gibi önemli kentlerin merkezlerinde, varoşlaşmayla birlikte sosyal problemler yaşanmaya başlanmıştı. Bu kentlerin merkezlerini tekrar canlandırma amaçlı kentsel dönüşüm projeleri uygulandı ama çalışan nüfusun akşamları banliyölerine dönmeleriyle boşalan sokakların güvensiz kalmaları engellenemedi. Bu problemler günümüzde halen devam etmektedir. Örneğin, Başkent Washington da bile, sayılı birkaç özel mahalle dışında, akşamları rahat dolaşmak mümkün değildir.

Şimdilik, İstanbul kent merkezinin varoşlaşması olanaksız görünse bile, diğer büyük şehirlerimiz için aynı iyimserlikte düşünemiyorum. Özellikle, Adana kent merkezinin geleceğinden çok endişeliyim. Adana'nın merkezinde konut fiyatlarının taban seviyelere inmeleri ve üçüncü sınıf ticari faaliyetlerin bile kepenk kapatmaya başlamaları, bu endişemi artırıyor. Yöneticiler, nedense, Adana kent merkezinden "vazgeçmiş" bir tavırla tüm yeni yatırımları "Kuzey Adana'ya" çekme planları yapıyorlar. Yeni fuar, eğitim, ticari ve konut alanlarının tümüyle kent dışına kaydırılması, çok merkezli bir Metropol yaratılıyor izlenimi verirken, tarihi kent merkezi tüm sosyal, kültürel ve ekonomik işlevlerinden arındırılıyor. Vali Konağı'nı kuzeyde yeni bir arsaya taşıma planları "Kaptan güverteyi terk ediyor, " hissini bana veriyor. Yeni yol ve kavşak düzenleme dışında Adana merkezini canlandırmak için ne tür planlar yapılıyor diye sorunca cevap alamıyoruz. Eğer kenti daha geniş alana dağıtmak "trafiğin yoğunluğunu rahatlatmak" amacıyla başarılırsa, sadece kültürel ve turistik kullanımlarla, Adana merkezini tekrar canlandırılmak zor olacak.

Kent merkezinin sürekli yaşaması için çok amaçlı, canlı, dinamik ve estetik semtlerden oluşması gerekir. Kentin banliyöleriyle kurduğu ilişki, güneşin gezegenlerini çekmesine benzer. Merkez önemini yitirirse ve cazibesini kaybederse çevresindeki yerleşim alanları da zarar görürler. Aynı anlamda, kültürel ve sosyal kullanımların kent merkezinde yoğunlaşması ve gelişmesi, çevresinde planlanan yeni yerleşim alanlarına da değer ve anlam kazandırır. Her kentin sürdürülebilirliği kendisine özgün reçetelerle uygulanabilir ama sağlığını kaybeden kenti boşaltmaya devam etmek "hastayı ölüme terk etmeye" benzer.

Peki, Adana için ne yapılabilir diye sorarsak, sağlıklı bir kent örneğini, yurtdışında değil, Eskişehir'de bulabiliriz. Eskişehir merkezinin dönüşümü, "rasyonel" planlama teorileri ile değil, var olan değerleri destekleyen pratik uygulamalarla başarılmış. Porsuk Nehri temizlenmiş, tarihi yapılar korunmuş, raylı metro sistemi yerine daha pratik tramvay hattı geliştirilmiş ve en önemlisi üniversitenin kent içinde kalması desteklenmiş. Böylece kent merkezinin sürekli canlı kalması ve yaşanır olması sağlanmış. Jacobs'un kitabında eleştirdiği "zoning" (kullanımların ayrı bölgelenmeleri) planlama sistemi Eskişehir'de uygulanmamış. Zoning yerine konut ve ticari alanların, karışık ve uygun şekilde birleşmelerine müsaade verilerek, yaya dolaşımının öncelikli olması tercih edilmiş. Neticede Eskişehir de, Ortaköy gibi, sadece eğlence veya Maslak gibi sadece ticari merkezler olması yerine, kaliteli konut ve ticari kullanımlar harmanlanarak, sürekli canlı kalan semtler oluşturulmuş.

Diğer tarafta,"rasyonel görünen", daha büyük ölçekte uygulanan planlama kararlarıyla Adana daha sağlıksız bir duruma düşmüş. Bence bunun başlıca sebebi, Adana'nın "Yol Geçen Kent" imajı. Orta Anadolu'yu Güney Doğuya bağlayan tarihi Roma yolu, halen Taş Köprü üzerinden Seyhan Nehrini geçerken "E-5 Karayolu" olarak Adana'yı ikiye böler. Böylece Adana, İstanbul gibi yolun nihai noktası değil, önemli bir geçişin üzerinde var olan bir yerleşim alanı olarak algılanır. Bu algılama kentin karakterini yaratacak alternatiflerin gelişmesine engel olurken, tüm yeni projeler ulaşımı ve alt yapıyı rahatlatmak amacıyla hazırlanmaktadır. Adana, Merkez Park dışında, önemli ve tanımlı kamusal alanlara sahip değildir. Yazın nüfusun çoğunluğu yaylaya veya denize kaçarken, Adana'da kalanlar kent yaşamlarını dışarıda devam ettirmek için meydan ve sokak bulamazlar. Neticede, sadece ulaşıma önem veren, rasyonel ve somut gibi görünerek kentsel hayatın çeşitliliğini sınırlayan planlama kararları Adana'yı "yaşanmaz" hale getirmiştir.

Jane Jacobs kitabında kentlerin yürünebilir olmaları ile sağlıklı olmaları arasında ki yakın ilişkiyi bize hatırlatmıştı. Anlaması gayet net ve basit olan bu temel ilişkiyi kabul edersek, Adana'nın içinde sürekli motorlu araç dolaşımını ön plana alan, değişik kullanımları bölgeleyen, konut alanları, alışveriş merkezleri ve kültürel faaliyetleri kent dışına taşımayı teşvik eden konseptlerden ve kent merkezinin boşalmasını destekleyen planlama kararlarından vazgeçebiliriz. Bu mantıkla düşünürsek, Adana Ticaret Odası'nın planladığı yeni vakıf üniversitesinin kent dışında kurulmasının gereksiz ve yanlış olduğunu anlarız. Zaten kentin dışında izole olan mevcut Çukurova Üniversitesi'nin tıp ve ziraat bölümleri için uygun olduğunu kabul edersek, yeni planlanan, sosyal bilimler ağırlıklı, vakıf üniversitesini kentin içinde kurulmasını tercih etmeliyiz. Adana'nın merkezinde boşalan yapılara yerleşecek ve tarihi yapılarla uyumlu olacak yeni bir üniversite, kent merkezini canlandıran bir katalizör vazifesi görebilir. Mevcut sokakları, kaldırımları ve yapıları tamir ederek üniversite kurmak, kuzeyde boş araziye yapılacak altyapı yatırımlarından daha pratik ve ekonomik olur. Merkezde üniversitenin yürünebilir olması motorlu araç bağımlılığını azaltıp, yeni "otoparklar" yerine "yeşil parklar" yapılmasını mümkün kılar. En önemlisi, üniversitenin kentin içinde olması, eğitimin, kültürün ve medeniyetin Adana'nın içine aşılanmasını sağlayarak kültürel paylaşım ve sosyal barış için insani bir ortam yaratabilir. Böyle önemli bir yatırımın Adana içinde kalması kentin geleceği için daha umut verici olabilir.Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý 9, sayý altý, küçük harf "h", sayý iki, küçük harf "h", küçük harf "h"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız