Köşe Yazısı

Bir sokak etkinliğinin düşündürdükleri: Kamusal alanda çalışmak mimarların sosyal sorumluluk projesi midir?

Yazan: Zühre Sözeri Tarih: 10 Haziran 2010
Tam olarak on yıl önce, Cihangir'in sokaklarından biri olan Havyar Sokak bir etkinliğe ev sahipliği yapmış ve bu etkinlik çevre halkı, Beyoğlu Belediyesi ve basın tarafından oldukça ilgiyle karşılanmıştı. Ancak üzerinde önemle durulması gereken konu, burada üretilen işin sadece bir günlük bir etkinlik ile sınırlı olmamasıydı. Öncesinde bazı ön aşamaları içeren ve hatta sonrası için de farklı aşamalar kurgulayan, adeta ofisin bir iş gibi üzerinde çalışılan kapsamlı bir proje olarak hazırlanmıştı.


EtkinliÄŸin davetiyesi 1

Ofis, bu etkinlikten altı ay kadar önce Cihangir'deki Havyar Sokak 11 numaralı Cihan Bey apartmanına taşınarak sokak ile ilk bağını kurmuş oldu. Mesleki olarak alınan eğitimin verdiği mekansal gözlem ve kent ile kurmaya alışık olduğumuz bağ, bu bölgenin hatta binanın seçiminde önemli bir etken olmakla kalmayıp, mekana yerleşmenin ardından ofisin içinden dışarıya doğru bir bakışı gerekli kılmıştı. İşte tam da bu noktada, sokak ile ikinci bağ da kendiliğinden kurulmuş oldu. Bir yandan binanın içindeki hayat sürerken, projeler çizilirken; diğer yandan binanın dışında başka bir hayat devam ediyordu.

Binalar, insanlar, kediler, çocuklar ve en önemlisi içeriden bakan bir gözle algılanan sorunlar... Binaların kapı girişlerinde onların kimliklerini aktaran numara ya da isimlerden daha belirgin olan haşere ilaçlama firmaları ve kebapçı ilanları, neredeyse bu ilanları yapıştıranları takip etmeye kadar varan eylemler... Sokak köşelerinden en küçük girinti-çıkıntı alanlarına kadar (küçük bir duvar oyuğu, doğal gaz bina dağılım kutularının üzerleri, sokağın tek ağacının etrafı, boru/kablo bina yüzeyleri arası) heryere sıkıştırılmış, atılmış, dökülmüş çöpler... Binaların yüzlerinin üzerinde önemli yer tutan doğal gaz boruları, eski gaz şebekesinin kullanılmayan ve iptal edilmemiş olan hatları, yeni ve eski elektrik ya da telefon kabloları ve hergün bir yenisi daha eklenen diğerleri... Sokaktaki tek bir ağaç, tek bir sarmaşık ve birkaç balkon çiçeği... Genişliği, kaplama malzemesi ve üzerine park eden araçlar nedeniyle yapılış amacından uzaklaşan ve yaya dolaşımına imkan vermeyen kaldırımlar...

Fiziksel yaşamının yanı sıra, sosyal yaşam açısından da dışarıda birçok şey oluyor ve düşündürüyordu. O tek ağacın altına torununu çıkarıp oturtan teyze, araç yolunun üzerinde top koşturan çocuklar, tek sarmaşık da olsa yaydığı renk ve doku gibi... Ancak bu gözlemler sokağın onunla yaşayan insanlar açısından sadece bir geçiş elemanı ya da kendi özel mekanlarına girişi simgeleyen bir eşik olduğu gerçeğini de görmeyi engelleyemiyordu. Üstelik çöplerini bile bu derece ilgisizce bırakırken belki de çöpleri kadar çirkin buldukları bu sokak, bir sevgi duymamaya hatta onu yok saymaya kadar giderek onu tanımsız bir nesneye dönüştürmüş gibiydi.

Küçük notlar halindeki bu tespitler, projenin sadece içeriden dışarıya bakan bir gözle inceleme aşamasından daha öteye gitmesine ve yazının devamında ayrıntılı olarak tartışmaya açılacak olan "Havyar Sokağı'n kent dokusu ve kent yaşamına kazandırılma önerisi" başlığında bir çalışmaya dönüşümüne neden oldu. Ancak özellikle vurgulanmalı ki, burada tartışılacak olan projenin kendisi değil, on yıl önce yapılan bir iş üzerinden kent-sokak-arayüz-ev-kamusal alan gibi kavramlar ve bu kavramlardaki değişimler üzerinden mimarın pozisyonunu sorgulamaktır.

Gözlem olmaktan çıkıp bir proje önerisi haline geçen çalışma, yukarıda özetlenen aşamaların ardından mimari ölçümler, tarihsel geçmişin araştırılması, sokak yaşayanları ile anket ve sohbetler yoluyla sokak hakkındaki bilgi ve belge birikimini arttırdı. Böylelikle projenin hedeflerine ulaşması mümkün olacak, sokak hem mimari çizim ortamında hem de sokağın kendi belleğinde yeniden ifade bulmuş olabilecekti. Ölçüler alındı, fotoğraflar çekildi, cephe ve sokak ilişkileri, kapılar, pencereler, cumbalar ve balkonlar tüm kirlilikten arındırılarak temiz bir çizim ortamına aktarıldı. Böylelikle bina yüzlerinde daha önce farkedilemeyen birçok ayrıntı tespit edilirken, binaların sokak ile ilişkisini belirleyen kapı girişlerinin görsel ve plansal açıdan etkilerini yitirmiş oldukları gibi onemli sorunlar ortaya konmuş oldu.


Sokaktaki apartıman kapılarını imleyen panolar

Tarihsel araştırma ve sokak sakinleri ile yapılan çalışmalar ise, projeyi 1500'lü yıllardan Hürrem ve Kanuni'nin biricik oğulları Cihangir'den, onyedinci yüzyıldaki yoğunlaşan ahşap Cihangir'e, yangınlarına, tulumbacılarına, çeşmelerine, ondokuzuncu yüzyıl sonlarındaki apartmanlarına kadar götürürken sokak özelinde ise; eski haritalarda keşfedilen başka bir sokak ismine, polisiye romanlara konu oluşuna, Ege Apartmanı'nda oturan İtalyan Silvana hanımın daha sonra küllerinin yeniden eşinin yanına getirilmesine, Atatürk'ün süvarilerinden birinin annesinin, Rum asıllı Madam Kiça'nın ve Galatasaraylı Muzaffer Tokaç'ın 7 numaralı binada yaşadıklarına, apartmanlardan birine ismini veren Mehmet Ali Bey'in oğullarından birinin çatıdan atlamasına, İtalyan Madam ile Cihan Bey Apartımanı'nda oturan hanımefendinin piyano çalışlarına, Rum İrini Petridi'ye kayıtlı binanın kapısından silinerek çıkartılan isminin Lena olduğuna, 16 numarada yaşayan hatırı sayılır bir beyefendi sayesinde ilk asfalt kaplanan sokak olduğuna dair anıları silinen sokak belleğine yeniden geri getirdi.

Bir yandan sokak ile ilgili birçok anı tekrar sokak belleğini tazelemeye başlarken, fiziksel her bilgi kağıda aktarılarak belgelenmiş oldu. Bu belge ve bilgi, mesleğin getirdiği bir ön kabulle mimari projelendirmeye varan önerilere kapı açarken, diğer yandan projenin sokak yaşayanlarına ve geniş bir çevreye duyurulmasına imkan verecek bir sunum haline gelmesi ihtiyacını doğurdu. Mimari dil ile ifadeye tanıdık olunmasına karşın tüm izleyenlere Havyar Sokağı yeniden anlatmak isteği, özellikle sunumların hazırlanması sırasında ve görsellerin grafik tasarım çalışmaları toplantılarında, sadece bu bilgilerin bir düzlem üzerine aktarılmasını değil, yapı-sokak-kent ilişkileri içinde bulunduğumuz yeri de tartışmaya açmış oldu. Peki on yıl öncesindeki Havyar Sokak Projesi içerdiği yapı ile tartışmaya nasıl katıldı ve ne kadarını gerçekten söyleyebildi ya da yapabildi? Bugünkü birikimlerimizle yeniden baktığımızda Havyar Sokak projesi ya da başka benzerleri neler ifade ediyor? Konu sadece mimarların kendi imkanları ile çevresine bir katkı sağlamaya çalıştığı bir sosyal sorumluluk projesi üretmeleri midir? Böyle bir proje sadece mimarın katılımı ile sağlanabilir mi?

Öncelikle projenin görsel sunumlarının hazırlanması sırasındaki çalışmaları, bugün içinde bulunduğumuz dönemin kavramsal tartışmaları paralelinde gözden geçirmek ve hatırlamak gerekli. Yapılan anketler ve yaşayanların eğilimleri, hatta projenin ilk ortaya çıkışındaki yaklaşımı, sokak için ilk başta üretilebilecek çözümün sokak ve yapılar arasındaki arayüzü ele almak gereğini işaret etmekteydi. Ancak, Havyar sokak için yapılan bu çalışma ilerledikçe, sadece mimari bir yaklaşım sergilenemeyeceği ve projenin çok disiplinli bir anlatım içermesi gerektiği netleşmişti. Çünkü tekil olarak yapı yüzlerinin temizlenmesi ve projelendirilmesi, tıpkı koruma alanında yapılan yaklaşımlarda olduğu gibi ahşap kolajlı hilkat garibeleri üretmekten öteye geçemeyecektir. Türkiye coğrafyası içinde yapılan koruma çalışmalarında da gözlenen bu eğilim ile arayüz olarak ifade edilen kentsel parçanın kendi anlamının ortadan kalkmasının ve taşıyamadığı yeni anlamlar yüklenmesinin, hatta son aşamada görüntü onarma ve tamamlama durumuna dönüşmesinin kaçınılmaz olduğu açıktır.2

Sokak, yapı ve aralarındaki arayüz gibi kentsel dizgenin önemli parçaları, sadece mimari anlamda nesneleştirilerek aktarılamaz. Yaşayan, kendini sürdüren ve yeniden üreten bir bağlam kurulmalı, bu yeniden üretim içinde her bir parçanın "öznesinden bağımsızlaştırılması" ve "anlam" kaybına uğramasına karşı duran bir yaklaşım oluşturulmalıdır. Öte yandan kabul edilmelidir ki mimari eğitimimizin de temeline oturmuş olan modern düşünce yapısının, nesneyi öznesinden bağımsızlaştırma eğilimi benzer şekilde mimari yapıyı da özneden bağımsız bir anlam içine yerleştirmektedir.



Havyar Sokak da proje boyunca ve özellikle sunumu sırasında bu tehlike ile karşı karşıya kalmış, belki de istenmeyerek "hazır sanat nesnesi" gibi sunulmuştur.iii Ancak proje kapsamında -mimari açıdan arayüze müdehale konusunda bu modern düşünce eğilimin etkisinde kalmakla beraber- özellikle "sokağın belleğine ilişkin bilginin hatırlatılması ya da öznenin yeniden nesnesine hatırlatılmasının," sunumda daha ön plana geçme çabası, bu değerlendirmeler üzerinden haklı bir konuma yerleşebilmektedir. Bu noktada kent dizgesinin temel parçalarından olan bir sokağın isminin değişmiş olması ve ne zaman değiştiğinin bilinmemesi ya da bu değişikliğin sokak yaşantısı ile ilişkisinin bir türlü kurulamaması gibi eksik bilgiler, sokak belleğinin canlanması açısından hala bir engel. Yine Havyar sokaktaki apartımanlardan birinin adının -tarihsel açıdan sorunlu dönemlere denk düştüğü sanılan bir tarihte- giriş kapısı üzerinden silinerek gizlenmesi ve sonradan bir apartman yaşayanı anlatana dek sokak belleğinden silinmiş olması da düşündürücü. 4

Sokağın ismi ya da kentsel yapı içindeki konumlanışı gibi bilgilerin üst ölçeklerdeki kaynağı arandıkça, Havyar Sokak üzerinden temellenen bu proje sokağın çok daha ötesine geçerek kentsel yapının mekansal örgütlenme mantığını okuma kaygılarına kadar varan dönüşüm sancıları çekmeye başladı: Artık yeniden canlandırılması gereken meselenin asıl nesnesi, fiziksel olarak Havyar sokak değil, onun da bir parçası olduğu yapıları, arayüzleri, arayüz üzerindeki eşikleri "apartman kapıları", insanları, belleği ve başka birçok parçayı içeren bütünün kendisi olmalıydı.

Bu açıdan bakıldığında bu proje boyunca bütünle ilişki kurmakta karşı karşıya kalınan önemli bir sorunu tartışmaya açmak gerekli: Farklı ilişkiler üzerinden tekrarlanan "mesafe" sorunu. Arayüzün iki yanı sokak-yapı ya da kamusal-özel ilişkisi, durağan olan parça ile hareketli parça ya da sokak-insan ilişkisi, hatta sokakta yaşayanların kendi aralarındaki ilişki. Belki de güvensizlik üzerinden tanımlanması mümkün olacak bir mesafe belirlemektedir.
Ev ile dışarı arasında sıkışır insan. Bir gün çıkmak istemez, bir gün girmek...5

Öncelikle arayüzün iki yanı arasındaki ilişki ve mesafe, beraberinde başka kavramları tartışmaya dahil etmektedir. Konut oranının sokakta yüksek olduğu düşünüldüğünde aslında tam olarak bahsedilen özel ve kamusal olan arasındaki ilişkidir ve bu ilişkinin tarihsel süreç içinde baktığımızda en temel kopuşu "otomobil ve hız" ile olmuştur. Endüstri çağının en önemli ögelerinden olan ve kent mekanına çok sert bir şekilde katılan otomobil, kentte yarattığı değişim süreci içinde sadece ulaşım mantığını ve sokakların fiziksel durumunu değiştirmekle kalmamış, eski kent dizgesindeki özne "insan"ın da yerini almış ve yeni kentin öznesi olmuştur. Le Corbusier yeni kent ve otomobilin imkanlarından bahsederken, hızlı olmak gerektiğini ve eski sokak dokularının bu hız için imkan sağlamadığını, kentin tıkandığını söyler. Önerisine göre; otomobil için kentsel zemini rahatlatmak ve bu dolaşıma uygun şekilde boşaltmak için kentin dolayısıyla mimarinin zeminle ilişkisini keser, onu zeminden kaldırır, arasına mesafe koyar.

Havyar Sokak gibi örnekler, Le Corbusier'in önerdiği gibi fiziksel anlamda zeminle ilişkisi tamamen koparılmış bir mimari yapı sergilemiyor olsa da, otomobilin kent zemininde yani sokakta yarattığı etkilerden nasibini almıştır. Kent dizgesi içinde haraketli parçayı oluşturan insan, otomobilin hızının yanında durağan hale dönüşmüş, otomobil egemenliğindeki sokak üzerinde yer alamamıştır. Onun bu kamusal alandaki varlığı kaybolunca, sokak, otomobiller için geçiş alanı, önceleri insan hareketi için keskin sınırları çizilerek tanımlanan kaldırımlar ise otopark alanı haline gelmiştir. Artık, sokak insanın zorunlu kalmadıkça kullanmadığı ve içinde çok kısa sürelerde bulunduğu tekinsiz alanlar haline dönüşmüştür. Yüzyılın en temel kent sorunu olan ve yapay korkular üzerinden üretilen "güvenlik" konusu ise bu mesafeli duruşa ek olarak tekinsizlik durumunu daha da ön plana çıkartmıştır. Bu noktada insanların önce sokağı ardından da arayüzün kendisini bakım görmeyen, görmesine de ihtiyaç duyulmayan, çöplerini dahi rahatlıkla bırakabilecekleri sevmedikleri bir kent parçası olarak tanımlama yaklaşımı anlaşılabilir bir hale gelmektedir. Çünkü arayüzün varolması için gerekli olan karşılıklı ilişki artık tamamen kopmuştur. Yapının zeminle/sokakla bağının bir biçimde kopuşu, arayüzün hem anlam yitimine hem de bağlamından koparılmış bir dekora dönüşmesine kadar gitmekte, arayüzdeki temel eşik görevini yapan "apartıman kapılarını" ise bu görevi yapamaz konuma sokmaktadır.

Sokak numaralarına göre düzenlenen panolar: Arayüzün yeni eşikleri

Proje içindeki mimari önerilerde de kapıların yeniden değerlendirilmesi, aydınlatılması, kapıların konumuna göre park düzeninin değiştirilmesi gibi ek önlemlerle ait oldukları yapıları daha iyi temsil edebilmeleri amaçlanmıştır. Ancak yapı ve zemin arası ilişkideki "mesafe" sorununun etkenleri ortadan kaldırılamadıkça, yapılan tüm mimari eklemeler dekor üzerinde bir parça olma tehlikesini taşır. Bu nedenle proje, farklı bir yaklaşımla özellikle bellekte silinen bilgileri yeniden hatırlatarak ve onu yeniden kurmaya çalışarak aradaki mesafeyi ortadan kaldırmaya, bütünü bu yolla yeniden kurmaya çalışmıştır. Özellikle projenin grafik anlamdaki sunumunda arayüzdeki eşiklere dikkat çekilmesi, etkinlik boyunca kapıların yanlarına yerleştirilen panolar yoluyla "eşiklerin yeniden kurulması" ve beraberinde bütüne ilişkin belleğin canlandırılması çabası sokak adına önemli bir adım olmuştur.

Bugün kentte yaşayan insanların kendi aralarında ve birbirlerine karşı bir mesafe içinde duruyor olmaları sadece sokağa değil, onun içinde bulunduğu bütüne yönelik bir yaklaşım sergilenmesini de engellemektedir. Çünkü tanımlanan bu mesafeler insanların özel yaşamlarını birbirinden tamamen kopartmaktadır. İnsanlar yukarıda bahsedilen güvenlik korkusunun etkisi ile başedemeyip, kamusal alana çıkmadığı gibi bir kamusal beraberlik kurmayı da kabul etmemektedir. Bunun en güzel örneğini proje kapsamında yapılan anket sonuçları göstermektedir. Aynı sokakta yaşayan insanların sadece %50'si ankete katılmayı kabul etmiştir. Bu kişilerin tümü yapılması önerilen projeyi sonuna kadar desteklediklerini belirtirken, içlerinden sadece % 35'i aktif görev almayı kabul etmiş, ancak sohbetlere katılmak dışında görev almamışlardır. Benzer şekilde Belediye yetkilileri de başta %100 katılımı ileri sürerken belli bir aşamadan sonra pasif konuma geçmeyi tercih etmişler ya da yine kamusal paylaşımı reddederek kendi yaklaşımlarını uygulama yolunu seçmişlerdir.

Son olarak mesafe üzerinden karşılaşılan bir diğer engel birey olarak insanların "yer/özel mekan anlamında ev" ile kurduğu ilişkidir. Otomobilin kent hayatına girişi ile eş zamanlı olarak kurulan "ev-makine özdeşleşmesi" ile başlayan değişim, hatta belki otomobilin yaptığı gibi yer ve yerin taşıdığı tarih, kültür gibi yüklerden bağımsız olma isteği, insan-ev ilişkisine yeni anlamlar katmıştır. Oysa ev, "yer"den bağımsızlaştıkça kentle kurduğu ilişkiyi de iyice azaltmakta ve bu tür yeniden yapılanmalara direnç göstermektedir.

Evler ki her gün kanserli hücreler gibi toplumsal-kişisel hayatımıza yayılan yanlızlığımızın çoğaltılıp, kutsandığı mabedlerdir. 6

Tüm bu mesafe sorunsalı, özel hayatların bu derece birbirinden yalıtılması ve kamusal paylaşımın karşısında bir engel olarak duran güvenlik korkusu biraya geldiğinde "aynı sokak ya da aynı apartmanda yaşayan insanlar nasıl ortak bir bellek kurabilir ve bunu kendi arayüzlerine ve eşiklerine yansıtabilir?" İşte sadece Havyar sokak projesi değil, benzer tüm çalışmaların sonunda içine düşeceği çözümsüzlük hatta belki de başarısızlık tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır. Ancak şu açıktır ki, kamusal alandaki buluşma sağlanamadıkça bu tür bir proje de kentsel dizge içinde asla yerini bulamaz. Tıpkı Havyar Sokak örneğinde olduğu gibi, tüm proje sadece sunumu için hazırlanan bir sokak etkinliği olarak hafızalardaki yerini koruyabilir. Çünkü kentsel dizgenin korunması/yeniden kurulması sadece mimarlar gibi yapılı çevre ya da kent üzerine çalışanların sorumluluğunda çözüme kavuşabilecek kadar az özneli bir konu değildir. Bu ancak onunla ilişkilenen ve canlı tek parçası olan tüm öznelerin /insanların doğrudan varlığı, katılımı ve en önemlisi karşılıklı güveni ile mümkün olabilir.

1 Havyar sokağı üzerinde yapılan tüm çalışmalar, benim de o yıllarda şirket ortağı olduğum Proje Dizayn Mimarlık Ofisi tarafından tasarlanmış ve tamamlanmıştır. Metin içinde kısaca "Ofis" olarak ifade edilecektir. Sunum aşamasındaki görseller, karşılıklı görüşmelerle Ofis ve grafik tasarımcısı Ahmet Başar ve ekibi tarafından hazırlanmıştır. Etkinlik gününün organizasyon ve tanıtım çalışmaları Plan Organizasyon ve Tanıtım Şirketi tarafından yapılmıştır.

2 Buradaki italik yazılan tanımlamalar Aykut Köksal tarafından hazırlanan bir metinde kullanılmıştır. Aykut Köksal, Mimarlık, Kent ve Sanat Yazıları 1: Anlamın Sınırı, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2009.

3 Ayn eser. Özne ve nesne üzeriden yola çıkarak kentsel mekan ve birim öğe ilişkisine değinen Köksal, sokakla yapı adası arayüzünün verdiği düzleme sadık geleneksel ögenin, düzlemin sınırlarından taşarak bağımsızlaşma yoluna girdiğini belirtir. Modern imar hareketlerinin benzer şekilde kentsel yapıyı dönüşüme uğrattığı, çevreleri temizlenerek ya da yerleri değiştirilerek kentle kurulu ilişkileri ortadan kaldırılan bu geleneksel ögelerin artık "hazır sanat nesneleri" olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgular.

4 Projenin hazırlandığı dönemdeki çalışma metinlerinde daha çok kimlik kaybı olarak tanımladığım bu kavramı burada bellek silinmesi olarak ifade etmeyi daha uygun buluyorum.

5 Ömür Çilengiroğlu, Hayatın Ev Hali, Defter, Sayı 33, s. 187-189 Metis Yay, İstanbul.

6 Aynı eser.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý altý, büyük harf "T", küçük harf "n", büyük harf "T", büyük harf "Y", büyük harf "K"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız