Köşe Yazısı

Binalar neden çöker?

Yazan: Korhan Gümüş Tarih: 5 Şubat 2004

Roma kenti tarihi üzerine çalışmaları ile tanınan Jerome Carpocino "Roma'da Gündelik Hayat" baÅŸlıklı eserinde tarihçi (genç) Plinius'a atıfta bulunarak, kentte kendi kendine çöken binalardan sözeder. Ä°mparatorluk baÅŸkenti yaÅŸanan göçlerle kalabalıklaÅŸmış ve yöneticiler kentteki yapılaÅŸmayı artık denetleyemez hale gelmiÅŸtir. Insula adı verilen ve halkın oturduÄŸu çok katlı ve ilkel malzemelerle inÅŸa edilen apartmanların yükseklikleri çoÄŸu yerde yedi katı aÅŸmaktadır. AhÅŸap arası kagir dolgu malzemesi ile inÅŸa edilen bu yapıların taşıyıcıları zamanla çürüdüÄŸü için -bir yer sarsıntısı olmaksızın- bu binalar durup dururken çökmekte ve yalnızca içinde yaÅŸayanlar deÄŸil, sokaklardan geçen insanlar da can vermektedir. Roma'ya göçeden halk, özgür vatandaÅŸ olmuÅŸtur ancak korku içinde yaÅŸamaktadır. Yangınlar, deprem gibi büyük felaketler dışında insula adı verilen bu apartmanlar sık sık çökmekte ve can almaktadır. Bugün büyük kentlerde yapılan çok katlı yapılar tarihçi Plinius'un anlattığı Roma'daki insulaları andırıyor. Daha yapıldıkları anda güven telkin etmeyen büyük kentlerdeki çok katlı yapsatçı müteahit yapılarının deniz kumu kullanılarak, elle karılarak yapılan betonları, kargacık burgacık taşıyıcı sistemleri, izolasyonu yapılmadığı için su havuzuna dönen bodrumları ile birkaç on yıl içinde deprem falan olmadan da nasıl bir tehlike arzedeceklerini anlaşılan hiç kimse aklına getirmek istemiyor.

Bir yapı (durup dururken) neden çöker?
Pazartesi akÅŸam haberlerinde herkes gibi Devlet Bakanı Åžahin de bu soruyu soruyordu. Ä°lk bakışta bu soruya kestirme bir cevap vermek çok zor. Konya'da çöken on küsur katlı yüksek betonarme binaların günümüzün koÅŸullarında uzmanlık hizmeti almadan (eski Roma'daki insulalar gibi) "olsa olsa yöntemi"yle inÅŸa edilmiÅŸ olması imkansız. Mühendislik projelerinin, inÅŸaat uygulamalarının yönetmeliklere göre yapılmış ve denetlenmiÅŸ olması gerekir. Zeminin, projenin ve uygulamanın olduÄŸu gibi inÅŸaatta kullanılan betonun mukavemetinin test edilmemiÅŸ olması, dökülen betonun içinde yeralan çeliÄŸin -beton dökülmeden önce- onaylanmış olmaması da mümkün deÄŸildir. Dolayısı ile bu yapıların taşıyıcı sistemlerinin karşıladıkları yüklerin çok daha üstündeki yükleri emniyetle karşılamaları gerekir. Peki o zaman yeni yapılan, köhnememiÅŸ, çevresindeki bir inÅŸaat, bir yıkım nedeniyle çevresel koÅŸullardan etkilenmeden, deprem, yangın, patlama gibi bir neden olmadan ve yasal prosedürlere göre projesi onaylanmış ve inÅŸa edilmiÅŸ olan bir yapı, Bakan'ın da sorduÄŸu gibi, durup dururken, neden çöker?

Birkaç olasılık sıralayalım:
- Binanın kolonlarının betonu dökülürken betoniyere çimento karıştıran vasıfsız iÅŸçilerden biri küçük bir hata yapar. Her defasında iki çimento paketi yırtıp betoniyere atacağına yalnızca bir paket yırtar ve karıştırır. Åžantiyede beton dökümü sırasında zaten bir karmaÅŸa yaÅŸanmaktadır. Kimse bu iÅŸçinin hatasını farketmez. Kendisi farketse ne yapabilir? Ä°nÅŸaatı durdurup, kolonun döküldüÄŸü kalıbı söktürecek, iÅŸi yeniden yaptıracak hali yoktur. Sesini çıkarmaz. Durup dururken ortalığı karıştırmanın, memleketlisi olan taÅŸeronunun iÅŸini bozmanın alemi yoktur. Zaten başında deneyimli bir mühendis bulunmadığı için sorunu kendisinden baÅŸka kimsenin anlaması da mümkün deÄŸildir.

- Betoniyerde çimento paketini yırtan iÅŸçinin yanındaki baÅŸka bir vasıfsız iÅŸçi betoniyerdeki karışıma hortumla su katmaktadır. On küsür katlı binanın en alt katının kolonları dökülürken betoniyerin malzeme ile doldurulması sırasında geçen sürede zaman zaman eÅŸitsizlik olur. Betoniyere olması gerekenin iki misli su katılır. Çorba gibi bir kıvamı olan beton en alt kattaki kolon kalıplarının birinin içine dökülür. Kimse bu durumu farketmez. Sorun vinçle yukarı taşınan aşırı sulu betonun kolona dökümü sırasında farkedilse de (bir önceki olasılıkta olduÄŸu gibi) o aÅŸamada yapacak bir ÅŸey yoktur.

- Binanın on küsür katlı olduÄŸu, kolonların taşıyacağı yük çok iyi hesaplanmıştır. Kolon kesitleri, demir, herÅŸey yerli yerindedir. Kolon kalıpları projeye göre yapılmış, gerekli donatılar içine yerleÅŸtirilmiÅŸtir. Ancak beton -üstelik biraz da sulu bir kıvamda- en alt kattaki yüksek kolonların tepesinden dökülmektedir. Kolonun tepesinden dökülen beton kolonun dibine, aÅŸağıya ulaÅŸtığında iyice ayrışmakta, sulu çimento kalıptan akıp gitmekte, beton içindeki iri agrega altta hiçbir baÄŸlayıcı olmadan altta, üstelik de basıncın en yüksek olduÄŸu yerde birikmektedir. Yapacak gene bir ÅŸey yoktur. Vibratör kullanılsa dahi bu iri taÅŸları karışıma katamamaktadır. Zaten hiçbir inÅŸaatta da kolonların içine beton dökmek için kitaplarda "beton bacası" tabir edilen aletin kullanıldığı da hiç görülmemiÅŸtir. Yönetmeliklere göre yapılması gereken beton testi için alınan nümuneler de normal karışımdan alındığı için, kolonların dibindeki bu kritik durumun hiç kimse farkında deÄŸildir.

- Kolonun içine demirler yerleÅŸtirilirken etriye adı verilen yatay çemberler özenle yerleÅŸtirilmemiÅŸ ve en çok yüke maruz olan bazı kolon diplerinde projede ve yönetmeliklerde öngörüldüÄŸü gibi sıklaÅŸtırılmamıştır. Bu nedenle kolonların içinde yeterli demir olsa da (basit bir uygulama hatası olduÄŸu için) on küsur katlı binanın alt katındaki kolonların taşıma mukavemeti çok düÅŸüktür.

- Son olarak müteahhit iÅŸi kat karşılığı olarak aldığı için kendisine kalan dairelerden (diyelim binadaki dairelerin yarısından) hem binanın tümünün maliyetini çıkaracak, hem de kar edecektir. Bu nedenle binanın görünüÅŸle ilgili cephe kaplamaları, seramikleri gibi deÄŸerini artıran unsurlara önem vermekte ancak görünmeyen taşıyıcı sistemini mümkün olduÄŸu kadar ucuza maletmeye çalışmaktadır. Bu nedenle çalıştığı taÅŸeronların iÅŸi ucuza maletmeleri için projeye uymamalarına, malzemeden çalmalarına göz yummaktadır. Ayrıca nitelikli uzman da çalıştırmamaktadır. Projeyi hazırlayan inÅŸaat mühendisinin de binayı ucuza maletmek için elinden gayreti göstermesi gerekir. Ayrıca proje onayı denilen uygulama da yerine getirilmesi gereken bir formalite olduÄŸu için bina tasarımında mühendislik hataları da bulunmaktadır. Proje sonuçta yerel yönetim tarafından eÅŸ dost bulunarak, yeterli denetimden geçmeden onaylatılmıştır. Uygulama denetimi de aynı ÅŸekilde yapılmıştır.

Sorulmayan soru
Olayın olduÄŸu Pazartesi akÅŸamı televizyon kanalları bir taraftan kurtarma çalışmaları hakkında bilgi vermeye çalışırken, "suçlu müteahit" arayışına girdiler. Sorunu yalnızca "malzeme çalarak karını artırmaya çalışan" müteahite yüklemek ve suçluyu bulmak belki de vicdanları bir parça rahatlatacaktı.

Ancak bina sıradan (kaçak) bir yapı deÄŸildi. Muhtemelen kentin en deÄŸerli semtlerinden birinde bulunuyordu. Binanın içinde kalorifer tesisatı, asansör, hidrofor vardı. Banyoları, cepheleri seramik kaplıydı, çatısında uydu kanallarını alan çanak antenler vardı. Bakanın sorduÄŸu soru ise hala cevaplanamamıştı: Binanın yapımında çimentoyu, demiri, hatta belki doÄŸru dürüst bir projeyi bile esirgeyen müteahit, neden seramikleri, cephe kaplamalarını, hidroforu, kaloriferi, hatta güneÅŸ panellerini esirgememiÅŸti? Bu soruya verilecek cevap belki de o kadar rahatlatıcı olmayacaktı. Bu nedenle bazı uzman kiÅŸiler sorunu "kurallara uyulmaması" olarak tespit ettiler. Ama asıl soru sorulmadan kaldı.

Bu soruyu cevaplandırmak ve çözüm bulmak için belki suçlamaktan baÅŸka bir iÅŸ yapmak gerekiyor. Türkiye'de yapı denetimi ile kuralların, planların, projelerin halkın gözünde bir geçerliliÄŸi yok. Halkın büyük bir çoÄŸunluÄŸu hala bunları "kendisine eziyet yapmak için bir takım uzmanlar tarafından uydurulmuÅŸ kurallar" olarak algılıyor. Bu nedenle yapı denetimi ile ilgili yönetim iÅŸlevlerini kendi hayatını güvenceye alacak iÅŸlevler olarak deÄŸil, "hayatı zorlaÅŸtıran sorunlar" olarak görüyor. Çünkü Türkiye'de planlama kararları, proje ve yapı denetim yükümlülükleri halkın gözünde meÅŸruiyet kazanan uzmanlık örgütlerinin denetiminde hazırlanmıyor, uygulanmıyor. Bu nedenle inÅŸaatı yapan müteahit de, yapının projesini ucuza yapan uzman da, arsasını kat karşılığı müteahite veren ve daha fazla daire sahibi olmak isteyen mülk sahibi de kuralların yarattığı yükümlülükleri, yönetimlerin koyduÄŸu kuralları "aşılması gereken engeller" olarak görüyor. Ortak yaÅŸama alanımızı düzenleyen kuralların kural olabilmesi için uzmanlıkların, üniversitelerin, meslek kuruluÅŸlarının kendi konumlarının farkında olması, baÅŸka bir deyiÅŸle 'modernleÅŸtirici bir zeka'ya sahip olmaları gerekiyor.

Konuyla İlgili LinklerYazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý dört, sayý dört, sayý altý, küçük harf "y", büyük harf "A", sayý üç

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız