Köşe Yazısı

İnan Kıraç'a TÜYAP Üzerine Açık Mektup

Yazan: Korhan Gümüş Tarih: 20 Haziran 2005

DeÄŸerli İnan Kıraç,

Suna ve İnan Kıraç Vakfı olarak kurduÄŸunuz Pera Müzesi dolayısı ile sizi kutlarım. Size ait olan, deÄŸer verdiÄŸiniz eserleri halkla paylaÅŸmanız, kültür hayatına imkanlarınızla katkıda bulunmanız örnek alınması gereken bir davranış. Öyle tahmin ediyorum ki bu giriÅŸiminiz hep saygıyla anılacaktır. DileÄŸim Pera Müzesi gibi örneklerin çoÄŸalması. Umarım bir çok hayırsever sizin gittiÄŸiniz yoldan gider.

Yaptığınız tercihler, müzenin mimarisi, neleri amaçladığı, içinde sergilenen koleksiyonların ve etkinliklerin neler olacağı, bunlar elbette ki sizin bileceÄŸiniz iÅŸler. Sonuçta müzenin bir bölümünde sizin deÄŸerli eÅŸinizle birlikte oluÅŸturduÄŸunuz koleksiyonlar sergileniyor. Yaptığınız büyük yatırımın iyi sonuçlar vermesi için mutlaka en iyi uzmanları kullanıyorsunuzdur. Her ÅŸeyden önemlisi birikimlerinizi kendinize saklamak yerine kamuya sunmanız. Hayırseverlik her zaman soylu bir davranıştır.

Burada benim asıl tartışmak istediÄŸim Tepebaşı Sergi Salonları’nın bulunduÄŸu platformu bir kültür merkezine dönüÅŸtürme giriÅŸiminiz. Bu giriÅŸiminizde de baÅŸarılı olmanızı diliyorum. Tepebaşı Sergi Salonları ve üzerindeki platform kentin merkezindeki en önemli kamusal mekanlardan biri. Çevresinde bir çok kültür kuruluÅŸu bulunuyor. Bu platformun kente can vermesi için bütün bu kuruluÅŸların enerjisini buraya çekmek gerekir. Projenin baÅŸarısı, kente bir ÅŸeyler vermesi, ancak kapsayıcı bir model geliÅŸtirilmesi ile mümkün olabilir. Hepimizin bildiÄŸi gibi İstanbul’un merkezindeki en önemli kamu alanlarından biri olan bu platform geçmiÅŸte çok kötü bir proje ile dönüÅŸtürüldü. Daha sonra anlaşılmaz bir biçimde kent yönetimi tarafından uzun bir süre metruk halde bırakıldı, kültür etkinlikleri için böyle bir mekana muazzam bir ihtiyaç olmasına ve yüzlerce anlamsız projeye kaynak ayrılmasına raÄŸmen. Bu terk edilme sürecini dahi ne bir kimse tartıştı, ne de bu mekana dair öneriler geliÅŸtirildi. Bu da gösteriyor ki ne tek başına kamu, ne de kuruluÅŸlar, ÅŸirketler böyle bir mekanın dönüÅŸümünde fazla etkili olamıyorlar. İstanbul’un en önemli kamu mekanlarında önceliklerin, amaçların belirlenmesinde ‘kültür sermayesi’ bir rol oynamadı. Ancak iki sene önce STK’lar tarafından bazı görüÅŸler geliÅŸtirilmeye baÅŸlandı ve farkedildi ki İstanbul’da bir sergi salonuna müthiÅŸ ihtiyaç var! Kurumların katılma isteÄŸine ve muazzam ihtiyaca raÄŸmen bu sergi salonları kent yönetimi tarafından (kentin herhangi bir yerinde olabilecek bir biçimde) bir büroya dönüÅŸtürüldü ve bunun için dünyanın parası harcandı. BeyoÄŸlu’nun göbeÄŸinde yeralan meydan da büyük bir umursamazlık içinde bu büronun otoparkına dönüÅŸtü. TRT ise elindeki binayı (kendi özel mülkü olarak) yıllardır depo olarak kullandı. GördüÄŸünüz gibi yaratıcı fikirler bağımsız kurumlar tarafından temsil edilmedikçe, kamu tarafından da pek önemsemiyor. Çünkü kültür para, güç deÄŸil, profesyonellik gerektiriyor. Kültür açlığı hepimizin bildiÄŸi gibi, ‘karın açlığı’ gibi kolay hissedilir bir ÅŸey deÄŸil. Kent yönetimi bugüne kadar bu kamu alanının amaçlarını ne belirlemiÅŸ, ne de açık bir eylem planı ortaya koymuÅŸ durumda. Åžu anda bile bu mekanın kente enerji verecek bir biçimde kullanılabileceÄŸini düÅŸünmek için kahin olmaya gerek yok. Ama gördüÄŸünüz gibi bu deÄŸiÅŸimin henüz öznesi yok. Ne kamu, ne de bir sivil giriÅŸim ek başına bu rolü oynayabilir.

Girişiminiz gelişmeyi destekleyecek bir rol oynadığında başarılı olur
Bu aÅŸamada amaçlarınız konusundaki bilgisizliÄŸimi hoÅŸgörüyle karşılayacağınızı umarak bunları söylüyorum. Bir açıdan bakarsak, vakfınızın iÅŸlevini bu platformu bir takım etkinliklerin sergileneceÄŸi bir yapıya, bir ‘kültür merkezi’ne dönüÅŸtürmek olarak görebilirsiniz. BaÅŸka perspektiften bakarsanız, bu mekan kentin hayatını dönüÅŸtüren, zenginleÅŸtiren, enerji yaratan, kenti dünya ile buluÅŸturan bir merkez olabilir. Buradaki amaç, bu kamu mekanına vakfınızın kendi damgasını vurması olmamalıdır. Böyle bir amaç, uzun vadede mutlak bir baÅŸarısızlık getirir. Kurumlar arasında enerji yaratıcı bir yaklaşım ise kente çok ÅŸey kazandırır. Bu nedenle bu dönüÅŸümü kendi fikirlerinizle, kendi amaçlarınızla sınırlandırmamanızı öneriyorum.
Tepebaşı’nda sizin yapmak istediklerinizin İstanbul için bir fırsat olabileceÄŸini düÅŸünüyorum. Ancak bu fırsatı kullanabilmeniz ve ayırdığınız kaynakların boÅŸa gitmemesini saÄŸlayabilmeniz için buranın nasıl dönüÅŸeceÄŸini, amaçlarınızı, yöntemlerinizi herkese göstermeniz gerekiyor. Size önerim, bağımsız kültür kurumlarının yapması gerekeni yapmanız ve bu iÅŸi kendinizden bağımsızlaÅŸtırmanız. Size bugüne kadar kültür konusunda yapılmamış bir iÅŸi önerdiÄŸimin farkındayım. Sizin baÅŸarıya ulaÅŸmanız, inanıyorum ki kente çok ÅŸey kazandıracaktır. Kentin merkezindeki bu kamu alanının yönetimini Pera Müzesi’ndeki gibi özelleÅŸtirirseniz, korkarım bu defa kamuya bir ÅŸey vermiÅŸ deÄŸil, kamudan bir ÅŸey almış olursunuz. Böyle olması da, öyle tahmin ediyorum ki sizin isteyeceÄŸiniz, amaçladığınız bir ÅŸey olamaz. Bu konuda oldukça köklü bir deneyimimiz de var: Vakıflar kamunun yapması gereken ama yapmadığı bir iÅŸi yaparlar. Sizin kültür ve sanatla ilgili giriÅŸiminiz, özel bir giriÅŸim de olsa, sorumluluÄŸunuz mekana uygun kamusal bir rol oynamanızı gerektiriyor. HayırseverliÄŸiniz bu giriÅŸimi kendi özel alanınızdan kamuya taşımanızı ve süreci tamamen kamuya açık bir biçimde, sizden de bağımsız bir amaç müessesesi ile yürütmenizi zorunlu kılıyor. İlk deneyimleri ortaya koymak her zaman kalıplaÅŸmış iÅŸleri yapmaktan çok daha zordur. Ancak bu ÅŸekilde hareket ettiÄŸiniz takdirde hem kültür ve sanatın kentle iliÅŸkisi konusunda çok önemli bir rol oynamış olursunuz, hem de giriÅŸiminiz büyük bir baÅŸarı kazanır. İstanbul’un güncel sanat ve kültürle buluÅŸmasında tarihe geçecek bir rol oynamış olursunuz.

Bu fikri geliÅŸtirmek için naçizane önerilerim ise ÅŸunlar: Kısa vadede varolan yapılar dahi kolaylıkla kullanıma açılabilir. Burayı büro yapana kadar bunu yapmak, çok daha kolaylıkla mümkün. Bu nedenle dönüÅŸüm ilk önce profesyonel giriÅŸimleri kapsayıcı bir kavramsallaÅŸtırma süreci ile baÅŸlamalıdır. O zaman bu mekanın gelecekte kazanacağı iÅŸleve iliÅŸkin bir deneyim de üretilmiÅŸ olur. Bu nedenle bu mekanı dönüÅŸtürmek için akla hemen yeni bir ‘proje’ yapmak gibi bir ÅŸey gelmemeli. İstanbul gibi bir kentin mimarlıktan yararlanmasını istiyorsak, baÅŸka deneyimlerin sonuçlarını, simgelerini kopyalamaya deÄŸil, ele aldığı sorunsalı anlamaya ve dönüÅŸtürmeye çalışmalıyız. Bu nedenle burada fikir olmadan, geliÅŸtirilmeden mimarlık tek başına çalışmaz. İlk önce bu mekanın neleri amaçlayacağı, bu mekanın kente neler kazandıracağı konusu yaratıcı fikirlere açılmalıdır. Projeyi yapacak kiÅŸiler (ki bu konuda hem Belediye BaÅŸkanı’nın, hem de sizin çok titiz davranacağınızı tahmin ediyorum) bu amacı, programı gerçekleÅŸtirmek için görev almalı. Bu program ise bildik kapalı yöntemlerle ve sizin görev vereceÄŸiniz insanlar tarafından oluÅŸturulmamalı.

İstanbul 2010 için Avrupa Kültür BaÅŸkenti adayı. Bu hazırlık sürecinde sizin bu giriÅŸiminiz yol gösterici olabilir ve çalışma çok kısa sürede hayata geçebilir.

Çalışmalarınızın baÅŸarılı olmasını diler, saygılarımı sunarım.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý dört, sayý dört, küçük harf "n", küçük harf "b", sayý 9, büyük harf "D"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız