Köşe Yazısı

Kıyı Yolu… Kıyım Yolu

Yazan: Şengül Öymen Gür Tarih: 12 Ağustos 2005

 

Eskiden hiç kıyı yolumuz yoktu aslında. Son otuz yılda iki tane birden oldu. Nasrettin Hoca’nın kazanı gibi, doÄŸurdu bizim sahil yolu. Åžaka deÄŸil, DoÄŸu Karadeniz kıyı kültüründe kıyının mahremiyeti vardı, gizemliydi kıyılar. Tarihin aklı mı yoktu da Armenikleri aÅŸardık Samsun’dan Trabzon’a gelirken; “keçiboynuzu” diye de anılırdı geçit, çünkü bir boynuzun dış cidarından yılankavi dolanıp iç cidarından aÅŸağı doÄŸru bırakıverirdik kendimizi. En korkuncu bu toprak yolda karşıdan bir baÅŸka taşıtın gelmesi olurdu. Az kıpırdansanız saÄŸ kalmak mümkün olmadığı gibi sakat kalmanız da mümkünatsızdı.

Sahil kentlerinde ve kasabalarında denize inerdi yollar. Bu da her yol baÅŸka bir sürpriz demekti. Bazısı kıvrılır mahalle aralarına alırdı sizi ve eÄŸer yabancıysanız hiç girmeseniz daha iyiydi. Kemerkaya’nın, Sotka’nın daha yüzlerce irili ufaklı yerleÅŸmenin pembe-beyaz kızları belki de deniz banyosu alırken görünmek istemezdi. Çocuklar için sorun yoktu ama. Henüz mayolar yaygınlık kazanmadığı için onlar yarı çıplak, kovalarını kum doldurur, ayaklarını şıpırdatırdı Karadeniz’de. Bazı oluklar kamuya daha bir açıktı, balık avlar, türkü söyler, yer içerdiniz. Hıdrellezler için araba, minibüs ve kamyonlara da gerek yoktu. Hele âşık olmak… çakılların üstünde çıplak ayak sekerken çok kolaydı.

50’lerde çok doÄŸurduk, birini heybeye diÄŸerini kucağımıza alıp kentlere koÅŸtuk. YaÅŸamın ivmesi arttı; iletiÅŸim ve ulaşım hızına talep arttı. Kendimiz için olmasa da arabalarımız için tasarlamak zorunda kaldık. Bir yandan “yer” ile temasımızı kesen ve artık ev olma özelliÄŸini yitiren konutlara olan ÅŸehvetimiz artarken “mal canın yongası” örneÄŸinde olduÄŸu gibi araçlarımıza barınak ve düzgün yollar istemeye baÅŸladık. Atatürk’ün ölümüyle Cumhuriyet devriminde yaÅŸanan kopma bir düÅŸ kırıklığıydı. Anayurt “demir aÄŸlarla“ örülememiÅŸti. AÅŸ, iÅŸ, eÄŸitim ve en önemlisi saÄŸlık istemi, kırı kente yol olmadan akıtamazdı zaten. 70’li yıllara kadar tüm tarihi ve kıyı kültürünü yok ederek birinci sahil yoluna sahip olduk. Her ÅŸeyin bir bedeli vardır ama bedeli ağır ödedik. Ciddi bir amnezi geçirdik. Kimdik, nereden geliyor, nereye gidiyorduk hiç bilmiyoruz. DoÄŸduÄŸum ve içinde çeÅŸitli oyunlar kurguladığım bahçelerim yok, hem de epeydir yok. Laf aramızda ÅŸu Lambert denen adama da çok kızarım ben. O yüzden bütün yabancıları çok temkinli dinlerim. Sen gel “bitiÅŸik nizam” diye tuttur. Ne alakası var? Git Avrupa’na, yap bitiÅŸik nizamını, orada herkes bitiÅŸik zaten. Benim güzelim organik bahçelerim imara açılınca bulmaca gibi parsellere dönüÅŸtü. Siz siz olun bu adamların her dediÄŸini “kutsal kitaptan naÄŸmeler” sanmayın.

Her neyse, olan olmuÅŸtu zaten, kıyı yolu da üstüne tuz biber ekti. Ama öykü bu kadarla da kalmıyor. Bir gece yattık ertesi gün kalktık ki Allah vermiÅŸ bir yolumuz daha olmuÅŸ. Kentte kimse bilmiyor ne zaman ve nasıl hamile kaldığımızı. Üstelik 4 ayı da dolmuÅŸ, hiçbir doktor elini sürmüyor. Kent çevre komisyonu hikaye…Gündem 21’in zaten buralara yolu düÅŸmez. “Planı yok” diye bir grup öfkeli-onurlu adam mahkemeye verdi yolu. Sonuç alamadılar. Ben çok sinirlenince bir meslektaşım: “Aaa olmaz olur mu,, Åžengül Hocam, plansız yol olur mu?” dedi. Eminim birinin zihninde bir ÅŸeyler var da ne Karayollarında teÅŸhir edildi, ne valilikte teÅŸhir edildi, ne belediye de halka açıldı. Ama zannederim yalap-ÅŸalap bir güzergâhı vardı. Birinci yola paralel, deniz dolgusu üzerinden devasa beton ayaklar üzerinde yükselerek ilerleyen yol Konakönü ve Sürmene’yi yok etti. Trabzon zaten yoktu. Trabzon’da daha önceki yolun bile çevresi yaÅŸatılamamaktaydı. Çünkü yerel yönetim açısından deniz dolgusu masraflıydı, insanlara yaÅŸam alanı kazandırmak ise geri ödemiyordu. Ağır trafik nedeniyle halkın denizle bağı zaten kopmuÅŸtu. 30 küsur yılda ancak bir alt geçit bir de üst geçit yapılabilmiÅŸti ki bu da insanı kıyıya akıtmaya yetmiyordu.

Aslında birinci yol belli ki bir gereksinmeydi, ikinci yol ise tam bir talan. Trabzon’un az sayıda gelir kaynağına bir tanecik eklenir diye iÅŸ adamları, müteahhitler sessiz kalmayı seçip pusuya yatmayı tercih etmiÅŸlerdi. Bekledikleri gibi olmadı ama. Biz daha yolun “Y”sini duyar duymaz ihale gerçekleÅŸmiÅŸ, dönemin ileri gelen yöneticileri kendilerince “iyi bir iÅŸ” çıkarmıştı. Yerellerden bir ikisi taÅŸeronluk kaptılar, hepsi bu. Bir yandan doÄŸal güzellikler bir yandan tarih yok olurken salt bir grup insanın çıkarlarını korumak üzere planlanan dev bir istismar projesine direnmek zordu. Bu konuda çok az çevrecinin sesi çıkabildi. Bunların bir tanesi Arhavi Belediye BaÅŸkanı, saygıdeÄŸer bir kiÅŸilik, oldu. DiÄŸer çevre kaygısı taşıyan yerleÅŸme Fındıklı oldu. Bu yörelerin insanı zekidir, çabalıdır. Güney yolları, doÄŸadan geçebilir ve güzelce planlanıp iki taraflı imara açılıp geliÅŸebilirdi, ayrıca denizin götürmesi-bizim deniz huysuzdur, vurdu mu dağıtır-tehlikesi de yoktu. Sahil 2.yolu kasabanın karakterini ve doÄŸayı bozarak turizm potansiyelini sıfıra indirecekti. Bu insanlar bunu kavradılar ve ayaÄŸa kalkıp direndiler.

DoÄŸu Karadeniz ilk “Çevre Åžehidini” verdi diye yazdı gazeteler geçende. Åžehitlik mertebesinin tanımını bilmiyorum, bu yüzden “çevre ÅŸehidi” denir mi onu da bilemiyorum. Ama eÄŸer öyle bir saygın makam varsa, Av. Cihan Eren bu makamda oturmaktadır ÅŸimdi. Pırıl prırıl ruhu ve “bu ülke için hala bir ÅŸeyler yapılabilir” inancıyla oradan bize gülümsemektedir. Ä°ÅŸin buralara kadar varacağını kestirebilir miydi bilemiyorum. Ancak, anladığımız kadarıyla Türkiye’m kıyı mafyasını da türetmiÅŸtir. Ä°ÅŸte! Åžimdi direnebilene aÅŸk olsun…

Avukat Cihan Eren’in her yıl kutlanan çevre günlerinde saygı duruÅŸuyla anılması gerekir diye düÅŸünüyorum ve bir baÅŸka ÅŸeyi daha ciddi olarak öneriyorum; ya halkın direniÅŸi ile karşılaşılan çevre kararlarından ivedilikle dönülmeli ya da kuÅŸkulu veya kastî ölümlerin bulaÅŸtığı ihale ve yapım olaylarını anında iptal edebilecek yasal düzenlemelere gidilmelidir. Çünkü; bu koÅŸullarda çevreci STK’ların ve koruma kurullarının görev yapması güçleÅŸecektir. Vur adamı, düÅŸür yapını tescilden… Burası neresi dostlar? Ne hale geldik?
Çok üzgünüm…çoook.

Takip
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "Y", büyük harf "P", sayý üç, küçük harf "w", küçük harf "n", büyük harf "X"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız