Köşe Yazısı

Benzeti Mekânlarına Son Bir Örnek: Fransız Sokağı

Yazan: Aykut Köksal Tarih: 5 Ağustos 2004

Modern sonrası dünyanın "tüketim nesnesi" olarak biçimlendirdiÄŸi mekânların benzer bir oluÅŸum modeli var: Önce "satacak" bir program belirleniyor, sonra sınırları belirlenmiÅŸ bir "yer" seçiliyor, daha sonra da biçimlendirmeye esas oluÅŸturacak "ana kavram" belirleniyor. Programlar alabildiÄŸine çeÅŸitli: Kapalı yerleÅŸme, alışveriÅŸ merkezi, tatil köyü, otel, eÄŸlence merkezi...vb. Yer seçimi sürecin ikinci adımı. Ait olduÄŸu baÄŸlamdan (yani "yer"in kendisinden) koparmak üzere sınırlandırılabilir olması yer seçimindeki ölçütlerden biri. Bu sınırlandırma ise kendisini "güvenlik" üzerinden tanımlıyor: Güvenlik duvarları, güvenlik kapıları yalıtılmış mekânın sınırlarını belirliyor. Son nokta ise "ana kavram"ın belirlenmesi: Burada ne programdan yola çıkılıyor, ne de -zaten yadsımak üzere kopulmuÅŸ olan- "yer"in kendisinden. Ana kavram dışarıdan taşınıyor, hem programla, hem de yerle iliÅŸkisi zorunsuzluk taşıyor ve bir "benzeti" mekânına olanak tanıması hedefleniyor; bu kavrama da "tema" deniyor: "deniz temalı" alışveriÅŸ merkezi, "zen temalı" yerleÅŸme, "saray temalı" oteller...vb. Ana kavramın konumlanılan "yer"le herhangi bir kimlikleyici iliÅŸki taşımaması özellikle amaçlanıyor. Böylece oluÅŸturulan yeni mekânın, kendisine özel bir kimlik inÅŸa etmesi mümkün oluyor. KuÅŸkusuz, yeni ürünün satışı için gerekli pazarlama iletiÅŸiminin temel argümanı da bu "ana kavram"la ve inÅŸa edilen "özel kimlik"le belirleniyor.

Bu "benzeti" mekânlarının artık sıradanlaÅŸan örnekleri arasında yer alan oteller ve tatil köyleri tüm Akdeniz kıyısını kaplarken, çok daha çarpıcı bir örnek, hemen yanı başımızda beliriverdi: Fransız Sokağı. ÖrneÄŸi çarpıcı kılan, zaman içinde deÄŸiÅŸime uÄŸramış, ama hep kendisi kalmış bir BeyoÄŸlu sokağının, yukarıda özetlemeye çalıştığım modelin uygulanmasıyla dönüÅŸüme uÄŸraması.

Gelin, ÅŸu öyküye biraz yakından bakalım: Bir yatırımcı, kafelerden, lokantalardan oluÅŸacak bir kompleksi hayata geçirmek için yola çıkar ve kendisine "yer" olarak, hedef kitlesiyle buluÅŸabileceÄŸi bir noktayı, BeyoÄŸlu'nun bir sokağını seçer. İlk bakışta -BeyoÄŸlu'nun son yıllarda geçirdiÄŸi deÄŸiÅŸim düÅŸünülerek-, programın "yer"in kendisiyle iliÅŸki içinde olduÄŸu, bu yüzden sözünü ettiÄŸimiz modelin bu örneÄŸe uymadığı söylenebilir. Ne var ki süreç daha iyi gözlendiÄŸinde, yatırımcının bu sokağı "kendisi" olduÄŸu için deÄŸil, sadece hedef kitlesine ulaÅŸabileceÄŸi bir yer olduÄŸu için seçtiÄŸi görülecektir. BaÅŸka bir deyiÅŸle yatırımcının BeyoÄŸlu'nu seçmesi, bir tatil köyü için deniz kıyısını seçmekten farksızdır. BaÄŸlamla iliÅŸki orada baÅŸlar ve orada biter.

Seçilen sokağın asıl adı Cezayir Sokağı'dır. BeyoÄŸlu'nun 19.yüzyılda biçimlenmiÅŸ mimarisini yansıtan, 20.yüzyılın son yarısında ise bölgenin çöküÅŸünden payını almış bir sokaktır bu. Yatırımcı projesini hayata geçirmek için önce ana kavramı belirlemeye koyulur. Hiç kuÅŸkusuz bu ana kavram, ne BeyoÄŸlu'yla iliÅŸki içinde olacaktır, ne de sokağın kendisiyle. Sonuçta yatırımcı, BeyoÄŸlu'nun bu sokağını bir "Fransız" sokağına dönüÅŸtürmeye karar verir. BaÅŸka bir deyiÅŸle sokak "yer"le kurulu tüm iliÅŸkisini koparacak bir kavramla yeniden tanımlanır, adlandırılır. Her ne kadar Cezayir/Fransa iliÅŸkisi, bir parça yakın tarih bilgisine sahip olanları irkiltecek olsa da, yatırımcıyı kaygılandırmaktan uzaktır. Bir "benzeti mekânı" kurmak için ana kavram hazırdır artık. Burada BeyoÄŸlu'nun sokak mimarisinden bir Fransız sokağı yaratılıp yaratılamayacağı önem taşımaz; çünkü amaçlanan Fransız sokağının kendisini deÄŸil benzetilmiÅŸini var etmektir. Duvarlara yapıştırılacak dev Toulouse-Lautrec afiÅŸleri (hiçbir Fransız sokağında bu afiÅŸlere rastlanmasa da), kafelere verilecek Fransızca adlar (Fransızca imla yanlışlarıyla dolu olsa da), sokağın Türkiyeli müÅŸterisi için Cezayir Sokağı'nı "Fransız Sokağı" kılmaya yetecektir. Bina cephelerine yapılan beceriksiz boya makyajı ise hem yeni sokağı çevreden ayırma, ait olduÄŸu baÄŸlamdan soyutlama iÅŸlevini görür, hem de sokaÄŸa bir "kapalı kompleks" kimliÄŸi kazandırır.

Ancak sokağın görsel farklılaÅŸmayla kapalı bir kompleks kimliÄŸi kazanması yeterli deÄŸildir. Burada da güvenlik kapıları, güvenlik görevlileri devreye girer ve sokak, sınırları tanımlanarak BeyoÄŸlu'ndan tümüyle koparılır. Ayrıca yapılan müdahale, kamusal bir alanın özel bir alana dönüÅŸtürüldüÄŸünü göstermektedir. Ama zaten Cezayir Sokağı, içinden geçilen, bir yerden bir yere ulaÅŸmak için katedilen bir "sokak" deÄŸildir artık. Kentin kamusal mekânının bir parçası, kafelere tahsis edilmiÅŸ yarı özel bir açık mekâna dönüÅŸmüÅŸtür.

Kısacası, "Fransız Sokağı", kentin yerle kimlikleyici iliÅŸkisi en fazla olan tarihsel bölgelerinden birinde, bir "yer-olmayan"ın (yok-yer'in, non-lieu'nün) yaratılış öyküsünü anlatıyor. Ve tüm yer-olmayan mekânlar gibi, bunun günümüzün dünyasında iyi iÅŸ yaptığını da biliyoruz. Bu da kaçınılmaz devamının geleceÄŸini gösteriyor: İtalyan Sokağı, İspanyol Sokağı, Alman Sokağı... Geriye birkaç BeyoÄŸlu sokağı kalır mı dersiniz?

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: küçük harf "w", sayý 9, sayý üç, sayý sekiz, sayý beþ, küçük harf "p"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız