Haberler

KUDEB’lerin Koruma Kurullarıyla İlişkisi

Tarih: 25 Temmuz 2008 Yazan: Zeynep Güney

Kaynak: Wikimedia.org

Yaklaşık 40.000 tarihi eser bulunan İstanbul’da, yapıların sorunlarının tespiti, onarım ve restorasyon çalışmalarının gerçekleştirilmesi ve denetimi konularında destek vermek üzere kurulan Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları, belediye bünyesinde faaliyet gösteriyor. İstanbul’da ilk olarak Süleymaniye’de kurulan, İTÜ Restorasyon Bölümü Başkanı Prof.Dr. Ahmet Ersen, Doç. Ahmet Güleç ve Nimet Alkan’ın danışman olarak yer aldığı KUDEB, konservasyon ve restorasyon laboratuvarıyla da hizmet veriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Eser Koruma Uygulama Denetim Müdürü Yüksek Mimar Mehmet Şimşek Deniz, Çatı & Cephe Dergisi’nin 13. sayısında yayınlanan röportajında, KUDEB’i Milano Politeknik’ten yola çıkarak kurduklarını ve eski eserlere ilişkin onarım izinlerinin süresini oldukça kısalttıklarını söylüyor. “İki hafta içerisinde söz konusu yapıyı inceleyip, restorasyon koşullarını tayin ettikten sonra bir rapor tanzim ederek onarım ve izin belgesini ve yapı iskele belgesini veriyoruz. Verdiğimiz onarım ön izin belgeleri bir sene geçerli. Daha sonra eğer koşullara uygunsa onarım uygunluk belgesi veriyoruz. Dolayısıyla eski eserdeki bu bürokratik zorluklar yerel yönetimler bünyesinde kurulan KUDEB’lerle bir nebze de olsa aşılmış olacak..."

Ancak bu izin verme yetkisi, “KUDEB’ler Koruma Kurulları’na destek olup, yükünü hafifletmek için mi yoksa Koruma Kurulları’ndan alınamayan izinlerin önünü açmak için mi kuruluyor?” sorusunu akla getiriyor. Konu hakkında bilgi aldığımız MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Gülşen Özaydın, KUDEB (Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları) sürecini şöyle değerlendiriyor:

“KUDEB’ler ülkemizde, 3386 ve 5226 Sayılı Kanunlar ile değişik 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 10, 11 ve 57’nci maddelerine bağlı olarak yasal dayanakları belirlenen yeni kurumlar olarak ortaya çıkmış bulunuyor. 11 Haziran 2005 tarihinden itibaren KUDEB’lerle ilgili yönetmeliğin resmi gazetede yayınlanmasıyla birlikte de kamuoyunda telâffuz edilmeye başlandı. Bu kısa dönemde yaşanan yetki alanları karmaşası, KUDEB’lerin sorunlu uygulamaları ve kurumsal nitelikleri gibi konular karşımıza oldukça tartışmalı ve sorgulanması gereken bir durumu ortaya çıkartıyor.

Konuyla ilgili yapılan yeni yasal düzenlemelere bakıldığında şöyle bir tablo ile karşılaşılıyor:

En son 14 Temmuz 2004 tarih ve 5226 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle ‘yetki ve yöntem’ başlıklı Madde 10’da, KUDEB’lerin tanımı şöyle yapılıyor: 'Büyükşehir belediyeleri, valilikler, Bakanlıkça izin verilen belediyeler bünyesinde kültür varlıkları ile ilgili işlemleri ve uygulamaları yürütmek üzere sanat tarihi, mimarlık, şehir planlama, mühendislik, arkeoloji gibi meslek alanlarından uzmanların görev alacağı koruma, uygulama ve denetim büroları kurulur… Bu bürolar koruma bölge kurulları tarafından uygun görülen koruma amaçlı imar planı, proje ve malzeme değişiklikleri ile inşaat denetimi de dahil olmak üzere uygulamayı denetlemekle yükümlüdürler.'

Yasanın tamamlayıcısı olarak, 11 Haziran 2005 tarih ve 25842 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak uygulamaya girmiş olan ‘Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları, Proje Büroları ile Eğitim Birimlerinin Kuruluş, İzin, Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik’ ile tanımlanan bu büroların görevlerine bakıldığında, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının tadilat ve tamiratları ile ilgili işlemleri yürütmek, uygulamayı denetlemek gibi konularda ilk bakışta ‘Koruma Bölge Kurulları’nın işlerini hafifletmek amacıyla kurulmuş oldukları anlaşılabilir. Ancak, uygulamanın bu büroların kuruluş amacından farklı bir biçimde gerçekleştiği görülüyor. Süreçte ortaya çıkan sorunları şöyle sıralayabiliriz:

- En temel sorun tadilat ve tamirat kavramının korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının yapı esasları ve denetimine dair yönetmelikte ‘3 Mayıs 1985 tarihli ve 3194 Sayılı Kanun’un 21. maddesi uyarınca ruhsata tâbi olmayan; derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ile mimari öğe olarak ve sanat tarihi açısından özellik arz etmeyen tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ve çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yörenin özelliğine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen müdahaleler’ olarak belirtilmiş olmakla birlikte zaman zaman yapılan uygulamalarda bu tanım sınırları dışına çıkıldığı, rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri olmadan yapılan uygulamalarla tescilli kültür varlıklarında ciddi tahribatlara yol açıldığı görülüyor. Kaldı ki, tadilat ve tamiratın tescilli kültür varlığının niteliğine bağlı olarak çoğu kez rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerini gerektirdiği ve bu kapsamda yapılmasının zorunlu olduğu durumlar da olabilir. Bu durumda söz konusu uygulamanın basit bir tadilat – tamirat kapsamında ele alınmaması gerektiği, henüz yeterli ve nitelikli kadroların olmadığı KUDEB’den nasıl beklenebilir?

- Yukarıda yasanın 10. Maddesi’nde altı çizilmiş olan ifadede belirtilen KUDEB’lerin uygulamayı denetleme yetkilerinin olması konusunda da ciddi problemler yaşanıyor. Özellikle restorasyon uygulamalarının projesine uygun olarak inşa edilip edilmediğinin denetimi kesinlikle projeyi onaylayan ihtisaslaşmış ve akademik kimliği olan Koruma Bölge Kurulları tarafından olumlu görüş verilerek yapılmalıdır. Bu konuda İstanbul’da KUDEB’ler tarafından verilmiş hatalı iskan kararlarının olduğu biliniyor.

- Yine uygulamada İstanbul’da bazı belediyelerin bünyesinde kurulmuş olan KUDEB’lerde yetki alanlarının dışına çıkılan durumlarla karşılaşılıyor. Tescilli kültür varlıklarının rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin hazırlanma sürecinde adeta koruma bölge kurulunun yetkilerini almış gibi çalıştıkları, uzmanlık ve yetki alanları dahilinde olmadığı halde bu konuyla ilgili olarak proje müellifi ile ilişki içine girdikleri görülüyor. Oysa rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin ilk muhatabının Koruma Bölge Kurulu olmasına rağmen, böyle bir uygulamanın yapılıyor olması, KUDEB’lerin yetki alanları konusunda tamamen bir karmaşanın yaşandığını gösteriyor. Korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının yapı esasları ve denetimine dair yönetmeliğin 10. maddesinin belirlediği, yapıların fen ve sağlık şartlarına uygunluğu maddesi altında ‘koruma bölge kurullarınca değerlendirilmesi gerekli projeler, öncelikle ilgili imar yönetmeliğine uygunluğu açısından ilgili idarece incelenerek görüşleriyle birlikte Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne gönderilir’ ifadesine dayanılarak yapılan uygulamada bu tanımın dışına çıkılmış olduğu açıkça görülüyor.

- Kamuoyunda pek bilinmeyen ve bu nedenle de tartışılamayan diğer bir konu da koruma amaçlı imar planlarında, korunması gerekli kültür varlığı bulunan parsel dışındaki parsellerdeki avan projelerin denetiminin koruma bölge kurullarından alınarak KUDEB’lerin izin ve denetimine bağlı tutulmasıdır (Kanunun 57. maddesinin 7. fıkrası). Bu konuda koruma bölge kurulları arasında bile farklı uygulamaların yapıldığı biliniyor. Bazı kurullar söz konusu avan projeleri değerlendirirken, bazı kurullar ise değerlendiremiyor. SİT alanlarındaki avan projelerin değerlendirilme sürecinde yaşanan bu çelişkili durumlar, avan projelerle getirilen kentsel ve mimari düzen üzerine dikkatleri çekiyor.

- KUDEB’lerin kadrolarının niteliksel olarak ilgili uzmanlık alanlarına sahip olmadan uygulamaya başlanmış olması da endişe verici. Yasada belirtildiği üzere bu bürolarda sanat tarihi, mimarlık, şehir planlama, mühendislik, arkeoloji gibi meslek alanlarından uzmanların ne kadarının bulunduğu, bulunsa bile mesleki deneyimlerinin görev ve sorumluluklarını yerine getirecek yetkinlikte olduğu konusunda da soru işaretleri bulunuyor.

Sonuç olarak, çok parçalı ve çoğu kez birbiriyle entegre olamayan mevcut kurumsal ve yasal yapılanma içinde yeni bir ‘yapı’ olarak KUDEB’ler; sistemin daha da parçalanmasına yol açarken, kültür varlıklarının bir daha geri dönüşü olmayan olgularla karşılaşmasına neden oluyor. Bu durumda hâlâ korumadan bahsetmek mümkün müdür?”

Konu hakkındaki görüşlerini aldığımız, Nevşehir Koruma Kurulu Üyesi ve İTÜ Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Gülsün Tanyeli de KUDEB’lerin kuruluş amacı hakkında sorduğumuz “Sizce onarım konularında Koruma Kurulları’na destek olup, yükünü hafifletecek bir oluşum mu, yoksa Koruma Kurulları’ndan alınamayan izinleri kolaylaştırmak mı hedefleniyor?” sorusunu “Her iki yöne de çekilebilir. Hangi amacı hedef tayin ederseniz o yönde kullanılabilir. Tabii kuruluş amacının alınamayan izinlerin önünü açmak olmadığı kesin ama siz bunu icraatta farklı yönde ele alırsanız amacının tersine de kullanılabilir,” diyerek yanıtlıyor.

Gülsün Tanyeli Koruma Kurulları’yla KUDEB’lerin ilişkisi hakkında ise şunları söylüyor: “Henüz Nevşehir’de herhangi bir KUDEB kurulmadı. Diğer yandan biliyorsunuz devletin istihdam konusunda bazı sıkıntıları var. Uzmanlığı olan kişiler ne Koruma Kurulları’nda ne de diğer alanlarda görev almıyor. Nevşehir Koruma Kurulu’nun mimar raportörü yok ve biz bu nedenle projelerin değerlendirilmesi konusunda bile zorluk yaşıyoruz, daha mutfakta hazırlanması gereken birçok iş yapılmıyor. KUDEB’ler de bu eksiklik duyularak oluşturuluyor. Koruma Kurulu’nda bir karar alındığı zaman o kararın takip edilmesinden sorumlu olan birim belediyelerde fen işleri müdürlüğü, yapı işleri olarak tanımlanan birimler. Oralarda da koruma konusunda eğitim almış uzman insanlar yok. Hele de küçük belediyelerde fen memurunun ötesinde, mühendis veya mimar bile yok.

KUDEB’ler belki bu kadar alt ölçekli belediyelerde değil ama büyükşehir belediyelerinde uzman insanların istihdam edilebileceği bir yer olarak görülebilir. Üstelik Koruma Kurulları’nın bir yapının projesine uygun yapılıp yapılmadığını denetleme görevi de yok. Bu yetki İmar Yasası çerçevesinde belediyeye ait. Koruma Kurulu projeyi onaylar ama o projeye uygunluğu ancak belediye denetleyebilir. Bu nedenle KUDEB, Koruma Kurulu’yla belediyenin bir anlamda ara kesitinde görev alacak bir birim olarak düşünülüyor. Bu birim doğru çalıştırılırsa, özellikle uzman eleman da istihdam edilirse, kurullarda zaman kaybetmeye sebep olabilen bazı projelerin onaylanmasının yanı sıra, asıl görevi diğer uygulamaları da denetlemek olması açısından önemli bir görev üstlenebilir. Ama tabii bunun, izinlerin önünü açmak gibi bir yola dönüştürülmemesi kaydıyla.

Şu anda 100 kişiden fazla kadroya sahip olan Süleymaniye’deki KUDEB, en azından bir takım hedefler belirtilerek bu işi ciddi bir biçimde yapmak için örgütlenmiş durumda. Başarılı olup olmayacağını zaman gösterecektir. Bunun yanı sıra küçük küçük birçok kentte ve İstanbul’daki ilçe belediyelerinde kurulacak KUDEB’lerin onun kadar doğru biçimlendirildiğini, oradaki elemanların bu konuda uzmanlığı olan kişilerden seçilip seçilmediğini ya da özel kurslarla yetiştirilip yetiştirilmediğini bilmiyorum. Yasa zaten KUDEB kurulmadan önce bütün bu çalışacak elemanların, üç ay kadar bir süre kurullarda görev yapmasını öngörüyor. Ama tabii ki kurullarda ne kadar bilgileniyorlar, o bilgi yeterli oluyor mu diye soracak olursanız bu soruya olumlu cevap vermek mümkün değil.”
Konuyla İlgili Linkler
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.