Haberler

Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi Başkanı Erdal Kurttaş: Ankara Kimliğini Yitiriyor

Tarih: 22 Ağustos 2008 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Alican Uludağ


TMMOB Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Ankara Şube Başkanı Erdal Kurttaş, bugün Ankara’nın, “başlangıçtaki ideal planlama anlayışını çoktan terk ederek, kendiliğindenci bir gelişim anlayışıyla, ihtiyaçlarını doğru karşılayamayan, yaşanabilir bir yer olmaktan hızla uzaklaşan, yaşam kalitesinden epeyce kayıp vermiş, kalabalık, sıkışık, sağlıksız, altyapısı zayıf, sıradan bir kente, kimliksiz bir kente dönüştürüldüğünü” söyledi.

Erdal Kurttaş ile başkentin dünü, bugünü ve sorunları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Yabancı bir dergi tarafından şehir planlama mesleği geleceğin en önemli 10 mesleği arasında gösterildi. Siz bu tespite katılıyor musunuz?

Kesinlikle katılıyorum. Çünkü bugün dünya hızla şehirleşmeye devam ediyor. Kırsal nüfus hızla çözülüyor ve yaşadıkları yerleri terk edenler şehirlere akın ediyorlar. Şehirlerde büyük ve düzensiz mahalleler oluşturuyorlar. Bu durum, kentte oluşan kentleşme sorunlarının planlanmasını gerekli kılıyor. Öte yandan kent sadece konuttan ibaret değil. Kenti, altyapıdan sağlığa, eğitimden ekonomiye kadar birçok sektörün içinde yer aldığı yapılar bütünü olarak kabaca tanımlayabiliriz. Aynı zamanda da kentte her türlü kültürel faaliyetin birlikte yer aldığı ve birbiriyle ilişkisinin olduğu mekânlar yer alıyor. Bu mekânların tasarımı, kent plancılarının çok yönlü ele almasıyla, hesaplamalar ve geleceğe yönelik kısa-orta ve uzun erimli kestirimler yapmasıyla mümkün. Kentlerin sağlıklı planlanabilmesi, sektörler arası dengeli ve doğru ilişkilerin şehir plancıları tarafından doğru zamanda, doğru biçimde kurgulamasıyla mümkün olabilmektedir. Aksi durumlarda maliyetler beklenmedik ölçüde artmakta ve yaşam kalitesi hızla düşmekte, sorunlar bir diğerini doğurarak hızla çoğalmaktadır. Kentin bu gerçeğinden yola çıkarak gerek üzerine yerleşilen alanların gerekse yerleşim dışı komşu mekanların kısa, orta ve uzun dönemde çeşitle ölçeklerde planlamasının akılcı ve gelecek kuşakların sağlıklı yaşama gereksinimlerini de gözeten bir anlayışla yapılıyor olması gerekiyor. Bu yüzden mesleğin önemi artıyor ve artmaya da devam edecek.

Türkiye’de şehir planlama eğitimi üniversitelerde ders olarak okutuluyor. Siz buralarda verilen eğitimin kalitesini nasıl buluyorsunuz?

Üniversitelerimizde sayısı giderek artan oranda şehir ve bölge planlama bölümleri açılıyor ve bu ölçüde artan sayıda mezunlar piyasaya salınıyor. Maalesef bu deyimi kullanıyorum, çünkü mezunların içine bırakıldığı ortam yukarıda tanımladığım ideal ya da ona yakın planlama ortamından çok, planlama gereksiniminin önemsenmediği, sıklıkla yok sayıldığı veya sadece yasak savmak ya da ihtiyaç gidermek amaçlı olarak değerlendirildiği bir piyasa ortamı. Üniversitelerde artan sayıda plancı çıkışını sağlamak yerine nitelikli, donanımlı ve sistemin kısa vadeli çıkarları yerine toplumun orta ve uzun vadeli faydalarını ilke edinmiş plancıların mezuniyeti daha fazla önem kazanmalıdır.

Peki, bu okullardan mezun olan kişiler nerelerde çalışabilirler?

Mezunlarımızın çalışabileceği kamu ve özel sektörde olmak üzere çok sayıda alan olduğunu söyleyebilirim. Bunlardan kamu sektörü içerisinde, öncelikle tüm belediyelerin planlama birimleri, Devlet Planlama Teşkilatı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığı, İller Bankası, Toplu Konut İdaresi ve diğer bazı kamu hizmet alanlarında görev yapma olanakları var. Özel sektörde ise, her mezunun öncelikle kendi planlama ofisini oluşturarak ticari hüviyet kazanması sonrasında çalışma olanaklarının yanı sıra, sektördeki diğer hizmet talep eden kuruluşların bünyesinde istihdam edilme olanakları da bulunuyor.

Ankara’nın tarihsel süreç içinde gelişimini kısaca anlatır mısınız?

Ankara bir kent olarak da bir başkent olarak da aslen yeni sayılabilecek bir yerleşimdir. Tarih içerisinde birçok kavimlere ev sahipliği yapan Ankara’nın, kent anlayışına uygun altyapı faaliyetleriyle birlikte yaygın ve yoğun olarak geliştirilmesi Cumhuriyet tarihiyle yaşıttır. Başkentin daha öncesine bakıldığında coğrafyası içerisinde ortaçağ ve daha geri çağlara uzanan yerleşimlerin kalıntıları bulunmaktadır. Fakat başkent Ankara’nın kentleşmesi üzerine bahis açıldığı zaman söz konusu olan zaman dilimi 1920’ler ve sonrasındır. Mustafa Kemal Atatürk ve onunla Cumhuriyeti kuran yol arkadaşları, Ankara kentinin planlı gelişimi ve imarı için çok önemli adımlar atmışlardır. Başkente yabancı şehir plancılarını davet ederek işe başlamışlar; özellikle kentleşmenin, düzenli bir plana bağlı olarak sürdürülmesinin kabulü ile birlikte bu kente dönemin Avrupa’sında iyi yetişmiş plancılar, mimarlar ve diğer bilim insanlarının çalışmasını teşvik eder bir tutumu benimsemişlerdir. Bu anlamda başkent Ankara şanslı sayılabilir, çünkü hiç değilse Cumhuriyetin kuruluş yıllarında başıbozuk gelişimin önünü kesmeyi bilecek yöneticiler tarafından planlı hale getirilmesine çaba sarfedilmiştir.

Peki, kentin günümüzdeki durumu nedir?

Bugün Ankara kenti, başlangıçtaki ideal planlama anlayışını çoktan terk ederek, kendiliğindenci bir gelişim anlayışıyla, ihtiyaçlarını doğru karşılayamayan, yaşanabilir bir yer olmaktan hızla uzaklaşan, yaşam kalitesinden epeyce kayıp vermiş, kalabalık, sıkışık, sağlıksız, altyapısı zayıf, sıradan bir kente, kimliksiz bir kente dönüştürülmektedir. Başkent Ankara son yıllara kadar getirebildiği karakteristik kimliğini, yaşanabilir organik dokusunu, bütünüyle kaybederek kaotik bir görünümün almıştır. Ankara’nın başkent olma niteliği önemli ölçüde zarar görmüş, diğer ülkelerin başkentleri ile yarışabilir olmaktan çoktan uzaklaşmıştır.

Ankara’nın böyle kimliksiz hale getirilmesinin altında yatan nedenler nelerdir ve bunun sorumluları kimlerdir?

Bunlara sebep, öncelikle kentin plansız gelişmesi ve büyümesi, kentteki yeni istihdam alanlarının ve konut yerleşimlerinin yer seçiminin bir ana plandan, nazım plandan bağımsız olarak yapılıyor olmasıdır. Genel, tasarlanmış ve hesaplanmış ihtiyaçlar üzerinden gelişmesi beklenen kent başta kamu yararı, toplumsal fayda yerine kişisel çıkarların üstün geldiği bir anlayışla, gereksiz şişmanlatılmaktadır. Bu sağlıksız şişmanlamanın dokular üzerinde yarattığı tahribat hem içinde yaşadığımız günlerde hem de orta ve uzun dönemde bu kentteki yaşamı dayanılmaz kılmakta ve buna da devam edilmektedir. Kentte yaşamanın maliyetleri sadece ekonomik olarak artmakla kalmamış, sosyal maliyetler de bireysel ve toplumsal olarak aşırı strese yol açma noktasına kadar ilerlemiştir. Bu duruma yol açan sorumlular doğrudan doğruya belediyeleri yönetenlerdir. Maalesef bu süreçlerin içerisinde ilçe belediyelerinin yönetimleri de çeşitli ölçülerde yer alıyorlar. Başkentin bu hale gelmesinin asıl sorumluluğunu taşıyan Anakent Belediyesi ise diğer belediyelere sunduğu anlayışla onların da bu olumsuzlukların birer parçası haline gelmesine yol açmakta, hatta kimi zaman yol gösterici olmaktadır.
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.