Haberler

Kültür başkenti var, kültür başkenti var

Tarih: 1 Haziran 2010 Kaynak: Radikal Yazan: Serhan Ada
‘Pecs... Sınırların olmadığı şehir'. Macaristan'ın başkenti Budapeşte'ye 200 km. uzaklıktaki, ülkenin güneybatısında bulunan tarihi Pecs kenti misafirlerini bu sloganla karşılıyor. Pecs bu sloganla, şehrin kökü geçmişe uzanan, ‘farklı kimliklere karşı hoşgörü' geleneğine vurgu yapıyor yapmasına ama ‘hoşgörü' ve ‘tolerans' sözcüklerinin belki de en çok yakıştığı topraklardan gelme bir ziyaretçi olarak beni Pecs'in başka yönleri daha çok kendine çekti.

Şehrin ara sokaklarına dalmadan önce burada bulunma nedenimi açıklayayım. İstanbul ve Essen ile birlikte Avrupa'nın 2010 yılındaki üç kültür başkentinden biri de Pecs. Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu'nun finanse ettiği ‘Kültür Köprüleri' adlı program çerçevesinde İstanbul Goethe Enstitüsü, Türkiye'nin 24 kentini ve 8 Avrupa ülkesini kapsayan ‘Avrupa Edebiyatı Türkiye'de-Türkiye Edebiyatı Avrupa'da' adlı geniş bir kültür projesi geliştirdi. Sekiz Avrupa ülkesini ziyaret edecek projenin ikinci durağı, 19-23 Mayıs arasında Türkiye edebiyatını ağırlayan Pecs kentiydi.

Gamı, tasası olmayan şehir
Pecs'de düzenlenen etkinliklerin ilk günlerinde, iki önemli yazarımız Ayşe Kulin ve Perihan Mağden, kitaplarından bölümler okuyarak, edebiyatseverlerle karşılıklı söyleştiler. Proje kapsamındaki son etkinlik ise; besteci-piyanist Sabri Tuluğ Tırpan'ın ‘Mevlana-Simyacı Senfonik Şiiri'nin seslendirildiği, benim de katıldığım 23 Mayıs akşamı yapılan gala konseriydi.

Konsere geçmeden önce, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Pecs üzerine iki günlük izlenimlerimi kısaca paylaşayım. Pecs kendini ‘sınırları olmayan şehir' olarak dünyaya lanse ediyor ama slogan benden istenseydi, ‘gamı, tasası olmayan şehir' derdim Pecs için... Bir şehir nasıl olabiliyor da bu kadar çok sayıda ‘huzurlu, tasasız, ağırkanlı' insanı içinde barındırabiliyor, anlamak güç. 150 bin insanın yaşadığı Pecs'in her köşesine inanılmaz bir dinginlik hâkim. Az konuşuyorlar, ağırbaşlı eğleniyorlar, kibarlar ama aynı zamanda ürkek ve mesafeliler. Şimdi moda olan ‘yavaş şehir' akımına ilham kaynağı olmuş olabilir Pecs.
Ama Pecs'in aynı zamanda kalbini teşkil eden, Gazi Kasım Paşa Camii'nin tepesine kurulduğu en büyük meydanı Szechenyi'yi de içine alan ‘eski şehir', yanyana dizilmiş barok ve rokoko binalarıyla, öylesine el değmemiş ki... 2010 kapsamında hazırlanan Mayıs-Haziran etkinlik kitapçığını inceliyorum. İstisnasız her gün, şehrin farklı köşelerinde en az iki etkinlik yer alıyor. Öyle büyük isimler değil bunlar ama sürekli bir hareket var. Bizden de, Türk ve Kürt kültürlerini temsilen müzisyen ve topluluklar gitmiş yine bu ay içinde.

İç ve dış mimarisi etkileyici
Etkinliklerin görünen yüzü daha çok festival, seminer, konser türünden performansa dönük işler. Ama bir de gözden ırak olan yapısal projeler var. Hepsi herhalde bu yılsonuna doğru tüm görkemiyle ortaya çıkacak. Bu projelerin içinde bir tanesi var ki detaylarını gördüğümde içim bir cız etti ki sormayın. 2010 Avrupa Kültür Başkenti bütçesiyle Pecs'de şu sıralar görkemli bir konferans ve konser salonu inşa ediliyor. Aynı zamanda şehrin senfoni orkestrası olan Pannon Filarmoni'ye de evsahipliği yapacak bu merkezin etkileyici iç ve dış mimarisini www.pecs2010.hu sitesinden incelemek mümkün. Bizler İstanbul'da ‘AKM'nin tadilat bütçesi 2010 Ajansı'nda mı, ondaysa neden başlamıyor, kim niye engel oluyor?' kör dövüşünün içinde senenin ortasına kadar gelelim, Pecs şehri, binasının kaba inşaatını bitirip içine girmiş bile!
Gelelim şimdi, Goethe Enstitüsü'nün ‘Avrupa Edebiyatı Türkiye'de - Türkiye Edebiyatı Avrupa'da' projesinin Pecs ayağını sonlandıran gala konserine. Piyanist ve besteci Sabri Tuluğ Tırpan'ın 2007 tarihli ‘Mevlana-Simyacı Senfonik Şiiri' 23 Mayıs akşamı Pecs Üniversitesi'nde Martin Kerschbaum yönetimindeki Vienna Classical Players tarafından icra edildi.

‘Mevlana', yaylı çalgılar, timpani, piyano (S.T. Tırpan), şan (Sertap Erener), ney (Burcu Karadağ) ve dansçı (Su Güneş Mihladiz) için bestelenmiş, Batı ve Doğu müziklerinin kendilerine özgü dillerini ahenklice bir araya getiren 45 dakikalık sürükleyici bir eser. Burcu Karadağ, Fazıl Say'ın ‘İstanbul Senfonisi'nden sonra ‘Mevlana'da da neyini ustaca üfledi. Tırpan eserinde, neyzenle hem başkemancı hem de viyolonseller arasında çok tatlı diyaloglar kurmuş. Sertap Erener çoğunlukla Mesnevi'den alınma satırları genellikle normal tonda ‘şarkı söyler gibi' okumanın yanı sıra yer yer tiz perdelerde tıpkı bir operacı gibi gezindi. Böyle bir stile alışık olmayan Batılı izleyicinin şaşkın bakışlarını üzerinde topladı tabii.

Mevlevi dansı nefes kesti
Eserin başından sonuna dek, piyanosuyla bir nevi ‘yol gösterici' konumundaki Tırpan'ın Abdülkadir Meragi ve Yunus Emre'nin sevilen dinsel ezgilerini çokseslendirmesi eserin cazibesini artırmış. Piyanonun bas rejisteriyle adeta savaşa giriştiği ‘seyrüsüluk' evresini temsil eden karanlık kadans bölümü, tek kelimeyle sıra dışıydı. Su Güneş Mihladiz'in eserin neredeyse tamamına yayılan ‘modernize edilmiş Mevlevi dansı', klişe deyişle nefesleri kesti. Bu unutulmaz gösteriyi Pecsliler ayakta alkışladı.

Tırpan'ın ‘Mevlana'sı, Türkiye'de bugüne kadar birkaç kez icra edildi ama bu eser çok daha fazla ilgiyi hak ediyor inanın.

Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.