Genel müdür bu görülmemiş mimarlık gösterisi için de bir ''bilen'' le çalıştıklarını şöyle belirtiyor: ''Çeşitli ülkelerde camiler inşa etmiş bir mimardan danışmanlık hizmeti alıyoruz...'' (Cumhuriyet-12 Mart 2006)
Acaba hangi ''mimar'' , bin yılların mimarlık birikimlerimizden asla nasiplenmemiş bu ''kültür yoksunu'' uygulamayı onaylayabiliyor? Hangi ''mimar'' , cami tasarımında minare ile ana binanın ''birlikte etüt edilerek şekillendirilmesi'' gerektiğini bile kavrayamayan böylesi gelişmemiş bir anlayışa destek verebiliyor? ''Adı'' nı ve imza attığı camilerini doğrusu çok merak ediyoruz... Evet... Ankara Büyükşehir Belediyesi, ''Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi'' ni uygulamak için gecekonduları ve kaçak yapıları işte ''bu anlayışın yönetiminde'' yıkıyor. Projenin hükümetçe ''özel yasa'' çıkartılarak desteklenmesinin nedeni ise Esenboğa Havalimanı 'ndan Ankara 'ya ''çağdaş'' bir kentsel görüntüyle ulaşmak. Böylece, özellikle yabancıların ''başkent'' imiz hakkındaki ilk izlenimlerini olumsuz olmaktan kurtarmak..
Ne var ki ''hazır minareli cami'' leri görecek olan herkes, ''çağdaş mimarlık kültürümüz'' hakkında hiç de hoş olmayan izlenimlerle Ankara'yı tanıyacak. Böylesine bir ''kentsel dönüşüm'' de yeni binaların yerlerini ve konumlarını belirleyen ''planlama'' nın bile ''kaçak minareler esas alınarak'' yapıldığını öğrenenler ise ''çağdaş şehircilik kültürümüz'' hakkında kim bilir neler düşünecekler...
Yıktıklarından öğrenebilirlerdi
Aslında bu güzergâhtaki ''bahçeli ve ağaçlı gecekondular dokusu'' , hele tertemiz badanalarından sonra, kiremit çatılarıyla da hemen herkese ''insancıl bir Anadolu kasabası'' izlenimini verirdi. Büyük kentlerimizdeki ''kaçak apartmanlar'' dan oluşan yağma semtleri yanında o denli ''masum'' dular ki kimi toplumbilimciler tarafından ''korunmaları'' bile önerilmişti...
Çünkü, çoğu tek katlı evlerin hemen hiç birisine ''betonarme cambazlıkları'' yla kat üstüne kat çıkılmamış; ''topografyaya uyum'' un da mükemmel örneklerini sergilemişlerdi... Arkadakinin manzarasını kapatmadan yamaçlara yerleşmek ve komşuluk ilişkilerini ''mahalleli bilinci'' yle sürdürmek ise nice modern ve yasal semtlerdeki birbirlerine saygısız ''bencil'' yapılaşma karşısında adeta ''kent kültürü'' dersi gibiydi... Öyle görünüyor ki Ankara'daki kentsel dönüşümün ''mimar'' yıkıcıları, bu dersi almak bir yana, aynı dokudaki ''halkın yarattığı mimari akılcılık'' tan bile hemen hiç etkilenmemişler...
Mimarlık ve kent uygarlığımız, çağlar boyu böylesi bir talihsizlik yaşamamıştı... Yazık başkentimize...