|
reklam |
|
|||
Arkitera Diyalog'a davet edilmem, bana mimari kariyerimi gözden geçirmem için taze bir fırsat yarattı. Diyalog'da bana yönelecek soruların sadece mimarimin görsel yanıyla sınırlanmaması için bu önsözü eklemek istedim. Mesleğimde otuz yılı tamamlarken, artık genel teorik sözlerden kaçmayı
ve sadece özeleştiri yapmayı tercih etmeye başladım. Adana'da bu türde soruları soran bir mimar yanlızlığa ve kötümserliğe çok çabuk düşebilir. Bu tür sorular benimde moralimi düşürse bile sorulması gerektiğine inanıyorum. Mesleğimin en verimli senelerini Adana'da, taşralığını kabullenmiş bir
ortamda, boşuna mı geçiriyorum? Bu sorulara cevap verebilmek için daha evvel A.B.D. deyken çalıştığım ve sonra terk ettiğim mimari ortamı tekrar değerlendirmeye başlıyorum. Washington D.C.'de 1979-1992 senelerinde çalışırken mimari yaratıcılığımın çok sınırlandığını hissetmiştim. Konut mimarisinde post-colonial üslubun ve ticari yapılarda standart, ekonomik tasarımların tercih edilmesi benim için çok kısıtlayıcıydı. Yüksek nitelikli projeler uygulamak için Mimar - Müşteri - Proje - Reklam çarkını başarılı döndürmek gerekiyordu ve bunu başarmak için sadece yetenek, eğitim ve üretim yeterli değildi. Bağımsız mesleki çalışmalarımda Amerika piyasasında süper star olma ümidim fazla olamazdı. Müşteri portfoliyomu vasatın üstüne çıkartmak için gereken sosyal bağlantılara sahip değildim. Bunun dışında A.B.D. deki mimarinin samimi ve yaratıcı olduğuna artık inanmıyordum. Amerika'da tüketim, paketleme ve pazarlamanın mimari niteliklerden daha önemli olduğunu anlamıştım. Mimari tüketimin artması için yeni mimari akımların dergilerde meşrulaşması, bu akımların mantıklı teorik temellere dayanmadan beğeniyi sadece görsel ve hatta yüzeysel seviyeye indirmesi üzücüydü. Dergilerdeki fantastik foto sunuşlarla mimaride artık grafik tanıtıma bile gerek duyulmuyordu. Erişilen yüksek hayat standartı ve onu yaratan sosyal düzenin sorgulanmadığı A.B.D.'de mimarlık sadece mevcut sistemin estetiği ve onun süslenmesi ile ilgileniyordu. Halbuki Modern Mimarinin kendini yenilemesi ve klasikleşmeden gelişmesi için alternatifler ve antitezler sunması gerekirdi. Bence Amerika modern mimarinin misyonunu hiç bir zaman benimsememişti. Örneğin Philip Johnson'un modern mimariyi "international style" adıyla bir üslup sıffatını kullanarak pazarlaması yaklaşımlarının hep Postmodern olduğunu ispatlıyordu. Amerikan Modern Mimarisinin sosyal misyonunun samimi olmadığı ve sadece dekoratif amaçla uygulandığı Robert Venturi "Complexity and Contradiction in Architecture" kitabıyla ve Thomas Wolfe "From Our House to Bahaus" kitabıyla itiraf edilmişlerdi. Yaşam kalitesini toplu olarak yükseltme misyonundan vaz geçen Amerikalı mimarlar için sadece iki estetik alternatifi kalıyordu: konservatif klasik üslupların maniyerist yorumları veya eşi, emsali, ve yorumu olmayan soyut bireysel yaklaşımlar. Amerikada SOM gibi büyük mimari şirketler modern'in klasiğini uygularken yıldız mimarlar da soyut Modern'i tercih ediyorlardı. Mimarlarının çoğu mekan tasarlamak yerine kitle tasarlamaya özeniyorlardı.
Mekan tasarımı ile yaşamın ön plana çıkmasını mimarlar tercih
etmiyorlardı. Kitle'ye odaklanarak yapı ve mimarın ön plana çıkması
istiyorlardı. Amerikada mimarinin sadece bir görsel ziyafet olması ve bunu kabul eden kültürde
yaratıcı olmak bana imkansız göründü. Bu ortamda mimariyi kimler ve hangi
kıstası kullanarak beğeneceklerdi? Türkiye'ye 1992 yılında döndüğümde İstanbul yoğun bir Amerikan
etkisi içine girmişti. Washington'dan Özal'ın prensleri dönmüş ve
ekonomik liberalizm adına serbest piyasayı pazarlıyorlardı. Adana deneyimim on yılını tamamladı. İstanbul'da yerleşmekten vaz geçme kararımın doğru olduğundan yeterince emin olmasam bile, artık Adana'nın eksiklerini bir avantaj olarak kabullendim. Bu avantajlarla nitelikli bir mimarinin yapılabileceğine inanıyorum. - Adana'nın dış dünyaya açık olmaması Batının moda imajlarını
kopyalama veya rekabet etme stresini azaltıyor. Bu durum bize özgün mimari
dilimizi yaratmada belli bir rahatlık tanıyor. Adana ortamında teknolojik harikalar yaratılamıyacağına göre mimarinin az dikkat çekmesi, iddasız ve yalın olması gerekir. Binaların arka planda kalmaları ve mekan yaratmaları doğru olabilir. Adana yaşamına uygun, kullanması pratik ve insan ilişkili doğal mekanlar yaratarak özgün bir mimari yaratılabilir. Yüksek nitelikte mimarinin her ortamda ve şartlarda yapılması mümkün olduğu gibi Adana'da da yapılabileceğine inanıyorum. |
Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]