reklam

Diyalog Önsöz
Diyalog 2003 > Kaya Arıkoğlu > Yazılarından

Tarih: 07 Ekim 2003
Yer: Arkitera Forum

 

Arkitera Diyalog'a davet edilmem, bana mimari kariyerimi gözden geçirmem için taze bir fırsat yarattı. Diyalog'da bana yönelecek soruların sadece mimarimin görsel yanıyla sınırlanmaması için bu önsözü eklemek istedim.

Mesleğimde otuz yılı tamamlarken, artık genel teorik sözlerden kaçmayı ve sadece özeleştiri yapmayı tercih etmeye başladım.
- Ben şu anda neredeyim ve ne yapmaya çalışıyorum?
- Mimaride yapmak istediklerimi başarıyor muyum?
- Mimarimde başka neler yapmak isterim?

Adana'da bu türde soruları soran bir mimar yanlızlığa ve kötümserliğe çok çabuk düşebilir. Bu tür sorular benimde moralimi düşürse bile sorulması gerektiğine inanıyorum.

Mesleğimin en verimli senelerini Adana'da, taşralığını kabullenmiş bir ortamda, boşuna mı geçiriyorum?
Mimari için Adana ortamı bana uygun mu?
Uygun degilse neresi daha uygun olabilirdi?

Bu sorulara cevap verebilmek için daha evvel A.B.D. deyken çalıştığım ve sonra terk ettiğim mimari ortamı tekrar değerlendirmeye başlıyorum.

Washington D.C.'de 1979-1992 senelerinde çalışırken mimari yaratıcılığımın çok sınırlandığını hissetmiştim. Konut mimarisinde post-colonial üslubun ve ticari yapılarda standart, ekonomik tasarımların tercih edilmesi benim için çok kısıtlayıcıydı.

Yüksek nitelikli projeler uygulamak için Mimar - Müşteri - Proje - Reklam çarkını başarılı döndürmek gerekiyordu ve bunu başarmak için sadece yetenek, eğitim ve üretim yeterli değildi. Bağımsız mesleki çalışmalarımda Amerika piyasasında süper star olma ümidim fazla olamazdı. Müşteri portfoliyomu vasatın üstüne çıkartmak için gereken sosyal bağlantılara sahip değildim.

Bunun dışında A.B.D. deki mimarinin samimi ve yaratıcı olduğuna artık inanmıyordum. Amerika'da tüketim, paketleme ve pazarlamanın mimari niteliklerden daha önemli olduğunu anlamıştım.

Mimari tüketimin artması için yeni mimari akımların dergilerde meşrulaşması, bu akımların mantıklı teorik temellere dayanmadan beğeniyi sadece görsel ve hatta yüzeysel seviyeye indirmesi üzücüydü. Dergilerdeki fantastik foto sunuşlarla mimaride artık grafik tanıtıma bile gerek duyulmuyordu.

Erişilen yüksek hayat standartı ve onu yaratan sosyal düzenin sorgulanmadığı A.B.D.'de mimarlık sadece mevcut sistemin estetiği ve onun süslenmesi ile ilgileniyordu. Halbuki Modern Mimarinin kendini yenilemesi ve klasikleşmeden gelişmesi için alternatifler ve antitezler sunması gerekirdi.

Bence Amerika modern mimarinin misyonunu hiç bir zaman benimsememişti. Örneğin Philip Johnson'un modern mimariyi "international style" adıyla bir üslup sıffatını kullanarak pazarlaması yaklaşımlarının hep Postmodern olduğunu ispatlıyordu.

Amerikan Modern Mimarisinin sosyal misyonunun samimi olmadığı ve sadece dekoratif amaçla uygulandığı Robert Venturi "Complexity and Contradiction in Architecture" kitabıyla ve Thomas Wolfe "From Our House to Bahaus" kitabıyla itiraf edilmişlerdi. Yaşam kalitesini toplu olarak yükseltme misyonundan vaz geçen Amerikalı mimarlar için sadece iki estetik alternatifi kalıyordu: konservatif klasik üslupların maniyerist yorumları veya eşi, emsali, ve yorumu olmayan soyut bireysel yaklaşımlar. Amerikada SOM gibi büyük mimari şirketler modern'in klasiğini uygularken yıldız mimarlar da soyut Modern'i tercih ediyorlardı.

Mimarlarının çoğu mekan tasarlamak yerine kitle tasarlamaya özeniyorlardı. Mekan tasarımı ile yaşamın ön plana çıkmasını mimarlar tercih etmiyorlardı. Kitle'ye odaklanarak yapı ve mimarın ön plana çıkması istiyorlardı.
Mesela Frank Gehry'nin sansasyon yaratan yapıtlarında tüm amaç etkileyici bir form üretmek ve onu pazarlamaktı. Gehry özgün mimari formlarının estetik kurgularını izah etmeye gerek duymuyordu.

Amerikada mimarinin sadece bir görsel ziyafet olması ve bunu kabul eden kültürde yaratıcı olmak bana imkansız göründü. Bu ortamda mimariyi kimler ve hangi kıstası kullanarak beğeneceklerdi?
Amerikalıların mimariye keyfi ve sanal yaklaşmaları belkide Türkiye'ye dönmemin en önemli etkeniydi.

Türkiye'ye 1992 yılında döndüğümde İstanbul yoğun bir Amerikan etkisi içine girmişti. Washington'dan Özal'ın prensleri dönmüş ve ekonomik liberalizm adına serbest piyasayı pazarlıyorlardı.
Mimaride yüksek gelir gurupları için Amerikan yaşam tarzı sunuluyordu. Kapalı banliyö ve sitelerde oturmak ve yüksek kulelerin içinde çalışmak gibi sağlıklı kentleşmeye aykırı Amerikan yaşam tarzlarını benden evvel istanbul'a getirmişlerdi.
Washington sonrası İstanbul'da Amerikan yaşamının daha yozlaşmışını kabul edemedim.
Baba yurdum olan Adana benim için daha iyi bir alternatif olarak göründü. Adananın arabesk ortamında çalışmayı tercih ettim.

Adana deneyimim on yılını tamamladı. İstanbul'da yerleşmekten vaz geçme kararımın doğru olduğundan yeterince emin olmasam bile, artık Adana'nın eksiklerini bir avantaj olarak kabullendim. Bu avantajlarla nitelikli bir mimarinin yapılabileceğine inanıyorum.

- Adana'nın dış dünyaya açık olmaması Batının moda imajlarını kopyalama veya rekabet etme stresini azaltıyor. Bu durum bize özgün mimari dilimizi yaratmada belli bir rahatlık tanıyor.
- Adana'nın çok karışık arabesk ve hareketli mimarisinin yanında sakin ve yalın mimarinin öne çıkması daha kolay.
- Mimari talebin çok sınırlı olması, mimarinin çok niteliksiz olması kadar çok seviyeli olmasına imkan veriyor.
- İnşaat bütçelerinin sınırlı olması mimari yaratıcılık için fırsatlar yaratıyor. Örneğin, giydirme cephe gibi hazır yapı sistemlerini uygulamanın zor olması, cephe tasarımında diğer alternatifleri sınırlamıyor.
- Ustalarla yakın ilişkide çalışmak, onları yönlendirirken
aynı zamanda onlardan öğrenmek çok keyifli oluyor.
- Adana'nın rahat ortamında tasarımı değiştirmek / olgunlaştırmak ve uygulamanın sonuna kadar devam ettirmek mümkün.
- Adana'da kaba inşaat'ı hakikaten "kaba" olarak kabul edebiliriz. Tuğla ve sıva ile prezisyon yapı olamıyacağına göre bu "kaba" lığı kabul edersek ince inşaat ile estetik bir kontrast yaratmak mümkün. Bu kalite farkları yanyana gelince uyum sağlamaları için detaylarda kaba inşaat elemanlarını ince inşaat elemanlarından görsel olarak net bir şekilde ayırmamız gerekir.

Adana ortamında teknolojik harikalar yaratılamıyacağına göre mimarinin az dikkat çekmesi, iddasız ve yalın olması gerekir. Binaların arka planda kalmaları ve mekan yaratmaları doğru olabilir. Adana yaşamına uygun, kullanması pratik ve insan ilişkili doğal mekanlar yaratarak özgün bir mimari yaratılabilir.

Yüksek nitelikte mimarinin her ortamda ve şartlarda yapılması mümkün olduğu gibi Adana'da da yapılabileceğine inanıyorum.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz