reklam

Haberler
14 Kasım 2001 Çarşamba

sayfayı haber kaynağında açar

Şevki Vanlı ve Müslüm'ün evi

Bizler, ''Su küçüğün, söz büyüğün'' le yetiştik... Şimdi çocuklarımıza da ''söz hakkını'' savunsak bile, büyüklerimiz karşısındaki ''suskunluğumuz'' sürüyor...

''Meslek'' alanlarında ise bu terbiyemiz adeta dorukta... Akademisyen olmayan büyükler bile ''hoca'' mızdır... Hatta ''mesleki deneyimleri'' gözetilerek, kimi hocalardan bile daha ''dokunulmaz'' gibidirler...

O kadar ki, görüşlerine katılmadıkları ''meslek odalarının'' bile etkinliklerinde ''onursal görevler'' üstlenirken, jürilerde yer verilir, yayınlarda sayfaları kaplarlar...

Gürhan Tümer 'in Mimarlık Dergisi'ndeki Şevki Vanlı' yı ve kitabını tanıtan sayfalar dolusu yazısını işte bu ''saygı'' içinde okudum... Aynı günlerde Şevki Vanlı'nın bu kez Milliyet Sanat' ı yeğleyerek bizi ''gerici'' ilan eden yazısını da bu nedenle ''yanıtsız'' bırakacaktım... O'na hep ''bilge'' muamelesi gösteren Mimarlar Odası'ndaki ''geleneksel terbiyemizi'' nasıl bozabilirdim?..

Arkadaşımız Müslüm Kaptan 'ı hastanede ziyaret ettiğimde, bu ''geleneklerimizi zorlayan'' yazı sanki zorla filiz verdi... Meslek odasının ''saygın mimarlık'' için verdiği kavgada yıllardır ''sıra neferi'' gibi koşturan Müslüm, Ordu 'daki ailesine bir ''köy evi'' yaparken hastalandı, şimdi tedavi görüyor...

Bu nedenle tamamlayamadığı ''gelenekseli gözeten'' yeni binasının başucunda sakladığı fotoğraflarını ''gururla'' bize gösterirken; ''Bak, bunu da sana getirdim'' diyen Cemile kız çantasından Milliyet Sanat'ı çıkartmasın mı? Yazıdaki ''Köy Evleri'' başlığını görünce, Müslüm'e ve ''yaşama sevinci'' veren çabasına armağan ediyor... Yazarının bu gibi ''yerel kültüre duyarlı'' çabalara ''gericilik'' dediğini ne bilsin?..

Meslekte büyüğümüz Şevki Vanlı (1926), her alanda büyüğümüz ve kendisinden de 16 yaş daha büyük olan Nail Çakırhan 'ın (1910) Gökova'daki Ağa Han ödüllü ''yöresel yapı kültürünü yaşatan'' yeni evini kimbilir kaçıncı kez ''aşağılayarak'' diyor ki: ''Ben taklitçiliğe mimarlık demem...''

Oysa, özellikle mekânsal kurgusundaki ''çağdaşlık'' nedeniyle ''Çakırhan Evi'', o bizim de yakındığımız türden bir ''taklit'' olmadığı gibi, zaten Çakırhan da mimar değil... O, çağdaş düşünce ve aydınlanma tarihimizin Nail V .'si... ''Evi'' dahil tüm çabalarının temelinde de bu ''insana saygı kültürü'' var...

Şevki Vanlı ise özellikle ''meslek şoveni'' kimi mimarlar arasındaki ''bu gerçeği yadsıyan'' katı yüreklilere karşı benim de kimbilir kaçıncı kez yinelediğim; ''Kültür yoksunu modernist Batı taklitçiliği de mimarlık değildir; Çakırhan'ı, mimar olmadığı halde işte bu kimliksizliğe kendi çabasıyla tavır aldığı için seviyoruz...'' şeklindeki yanıtlarımı da özetle şöyle tanımlıyor:

''Gelişmeyi, yeniliği önleyen bu tutum, devrimcilik değil, gericiliktir...''

Peki, acaba şu ''kişiliksiz yeniler'' , gerçekten ''gelişme'' midir?.. Kentlerimizin bu ''yeni'' lerle edindiği şu "yepyeni" görünüm mü devrimciliktir?..

Ayrıca özellikle ''sizler'' , örneğin; Anadolu' nun zengin birikimlerini "taklit etmeden" sahiplenip geliştiren bir "çağdaş Türkiye mimarlığı" için hangi kavgayı verdiniz?.. Bizlere ne öğrettiniz?.. "Geleneğe bakmak yeteneksizliktir..." diyerek, ''emeğin, aklın ve beğeninin tarihine yabancılaşmaktan'' başka?..

Meslek yaşamına ''1950'lerde'' başlayan Şevki Vanlı, şunu da söylüyor: ''Türkiye 1950'lerde ilk kez dünyaya açıldı...'' Aynı satırlarda, 1950 öncesindeki o ''ulusal duyarlılık'' yıllarımız ve "bize özgü" mimarlık arayışları için de ''faşizm'' tanımını yapıyor...

Bilmem, bunlar için de ne demeli?.. O "beğenmediği" 1950 öncemizde Hitler faşizminden kaçan mimarların da "cumhuriyet devrimine" hizmet ettiklerini anımsatsam, bunu zaten bilmiyor mu?

1950 sonrasında ise dünyanın uygarlık bilincine değil, mimarlığımızı da yozlaştıran ''toprak yağmasına dayalı imar saldırısına açıldık" desem, galiba ''bu unutkanlığından sonra'' artık faydası da yok...

Ya da; ''Menderes'in, sizlerin gözü önünde İstanbul'u yıkması mı ilericilik?..'' diye sorsam... Yanıt verse bile bu yazımdaki ''saygısızlığı'' sürdürmeye ''zamanım'' yok...

Çünkü biz, Müslüm'le Ordu'daki ''köy evini'' tamamlamaya gideceğiz...

14 Kasım 2001 Cumhuriyet - Oktay Ekinci
Cumhuriyet Gazetesine burayı tıklıyarak abone olabilirsiniz.

Kasım 2001 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
      01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Diyaloğun üçüncü konuğu Uğur Tanyeli  20 Kasım 2001'de Diyalog bölümümüze konuk olarak soruları yanıtladı.

Uğur Tanyeli buluşmasının  soruları ve yanıtlarını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz