İhale Yasası Değişirken...
2886 Sayılı Devlet İhale Yasası'nın değiştirilmesi Türkiye gündeminin
en acil konularından biri oldu. Yıllardır değiştirileceği söylenen ve bir
türlü yapılamayan yasa değişikliği bu kez AB'nin ve IMF'nin dayatmaları
sonucu ivedilikle ele alındı. Yasada yapılacak değişikliklerin, uluslararası
ticaretin işlerliğinin kolaylaştırılması ve ihalelerde şaibelerin azaltılması
amacına yönelik olduğu anlaşılıyor.
Kimsenin, ulusal yararlara zarar verilmeden, uluslararası ticaretin işlemesinin
kolaylaştırılması ve ihalelerde şaibelerin ortadan kaldırılmasına yönelik
olarak yapılacak değişikliklere bir diyeceği olamaz. Ancak bu arada,
genellikle bütün uygar ulusların kamu ihale yasalarından ve kısmen de olsa
halen yürürlükte bulunan 2886 sayılı yasada bulunan ve ülkelerin bilim ve
teknoloji yeteneklerinin yükseltilmesini ve sanayi altyapısının gelişmesini
destekleyen hükümlerin aynen korunması da hayati önem taşımaktadır.
Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olunmamalıdır.
Yürürlükte bulunan 2886 sayılı Devlet İhale Yasası'nın ülkemizin
bilim ve teknoloji yeteneğinin yükseltilmesini destekleyen, hiç uygulanmamış
veya sınırlı olarak uygulanan bazı maddeleri bulunmakla beraber yasanın
esas amacı, Kasım 1995 tarihli DPT Türkiye- AT Mevzuat Uyumu Özel İhtisas
Komisyonları raporunda da belirtildiği gibi, ''kamu maliyesinin korunmasıdır''
.
Taslak yasada ''milli'' sözcüğü çıkarılmış, milli firma ibaresi
yerine ''yerli istekli'' deyimi kullanılmıştır. Her yerli isteklinin üretici
olacağı düşünülemeyeceğinden taslak yasada kullanılan ''yerli istekli''
deyimi bir üretici tanımı olmayabilir. O zaman da bu isteklinin fiyat avantajından
yararlanması doğru değildir.
Ayrıca herhangi bir mal veya hizmetin ülke içinde üretilmiş ulusal
teknolojiyle,geliştirilip üretilmesi halinde ülkelerin kazanacağı ekonomik,
sosyal, bilimsel ve teknolojik kazançlar her zaman, ülke içinde ancak yabancı
bir teknoloji kullanılarak yapılan bir üretime nazaran daha yüksek olur. Bu
nedenle ulusal teknolojiyle geliştirilmiş ürün tekliflerine daha yüksek bir
fiyat avantajı, örneğin yüzde 25 gibi, sağlanması uygundur. Ülkelerin
ulusal teknoloji yetenekleri ancak ulusal teknoloji üretimi özendirilirse yükselebilir.
Mevcut Devlet İhale Yasamızda ulusal teknoloji üretimini özendirmek için
kullanılabilecek tek madde 28/4 maddesidir. Yerli firmalara ulusal ve özgün
teknolojiyle ürettikleri ürünler için daha yüksek oranda avantaj verilmesi
uluslararası kurallara da uygundur. Çünkü devletlerin Ar-Ge desteği
yapmaları kabul edilmiş bir uluslararası kuraldır. Öte yandan ürünlerin
teknoloji geliştirme (tasarım), üretim, pazarlama ve satış sonrası
hizmetlerden oluşan dört halkalı değer zinciri içinde en fazla katma değeri
sağlayan bölüm teknoloji geliştirme sürecidir. Türkiye ancak özgün
teknoloji geliştirebildiği takdirde rekabet gücünü arttırabilir,
ekonomisini canlandırabilir ve sosyal huzura kavuşabilir. Bu nedenle amaç ülkenin
bilim ve teknoloji yeteneğinin yükseltilmesi olmalı ve ihale yasası buna
olanak sağlamalıdır.
Aslında yasa koyucu yürürlükteki yasanın 28/4 maddesini, yeni yasada da
aynen koruyabilir. DPT'nin Türkiye-AT Mevzuatı Uyumu İhtisas Komisyonu Raporu
bu maddenin AB ile imzaladığımız Gümrük Birliği Anlaşması'na aykırı
olmadığını belirtmekte, benzer bir koruma hükmünün AB ülkelerini yabancı
firmalara karşı korumak için AB mevzuatında bulunduğunu ve bu maddenin Türkiye'nin
topluluğa tam üye oluncaya kadar değiştirilmemesini önermektedir.
Yasal durumun ulusal firmalara sağladığı bu olanak kullanılmazken,
uygulamada yerli firmalar aleyhine ve yabancı firmaların lehine olan daha başka
hususlar da bulunmaktadır. Örneğin:
* Dış alım ihalelerine yabancı firmalar dolar, DM vb. dövizler bazında
teklif vermektedir. Ancak iç ihalelerde yerli firmalar döviz bazında teklif
verememekte ve enflasyona karşı teklif fiyatları korunamamaktadır. Bu
durumda yerli firmalar, ihale değerlendirmesi ve işin süresi birkaç ay sürebilecek
işlerde muhtemel kur farkı ve enflasyon risklerini fiyatlarına eklemek
zorunda kalmaktadır. İhale değerlendirmesi esnasında ise yabancı firmaların
döviz fiyatları ihale tarihindeki kur üzerinden yerli firma fiyatlarıyla karşılaştırılmaktadır.
Doğal olarak, yerli firmaların TL teklifleri, fiyatlarına dahil edilmiş olan
3-5 aylık kur ve enflasyon farkları nedeniyle, ihale tarihinde yabancı firma
fiyatlarından daha yüksek çıkmakta ve yerli firmalar aleyhine bir haksız
rekabet doğmaktadır.
* Dış alım ihalelerinde yabancı firmalara akreditif açılarak ödeme yapılmakta
ve yabancı firmalar mallarını yüklediğinde ihale tutarının yüzde 80 ile
yüzde 100'ünü almaktadırlar. Yerli firmalar ise malları teslim edip, montajı
ve geçici kabulü tamamladıktan sonra ödeme için en az 1 ay, hatta
genellikle 2-3 ay daha fazla beklemektedirler. Türk lirasının yıllık yüzde
80 değer yitirdiği göz önüne alınırsa, yerli firmaların fiyatları en az
ayda yüzde 6-7 kayba uğramaktadır.
* Yabancı firmalar aldıkları işleri yüzde 3-6 mertebesinde kredilerle
finanse edebilirken, yerli firmalar döviz bazında yüzde 12-14, TL bazında
ise yüzde 80-90 faizli kredilerle finanse edebilmektedirler. Sonuç olarak, günümüzde
ülkelerin sosyal refah düzeyleri sahip oldukları rekabet güçlerine, rekabet
gücü de ülke olarak sahip olunan ulusal teknolojik düzeye daha çok bağımlı
oldu. Bu nedenle Türkiye her durumda bilim ve teknoloji düzeyini yükseltmeyi
amaçlamalı, bunun için de, gelişmiş her ülkenin geçmişte ve zamanımızda
yaptığı gibi Devlet İhale Yasası'nı ulusal teknoloji geliştirilmesini özendirecek
doğrultuda düzenlemeli ve mevcut Devlet İhale Yasası'ndaki 28/4 madde hükmünü
yeni yasada da aynen korumalıdır.
Cumhuriyet
|