reklam

Haberler
26 Kasım 2001 Pazartesi

Çözüm: Uygarlık tarihi

Eğitim-Sen tarafından yayımlanan İsmail Aydın 'ın tarih kitaplarıyla ilgili araştırması, Osmanlı döneminden bu yana izlenen ''tarih eğitimi'' anlayışının öncelikle ''siyasi propaganda tarihi'' olduğunu bir kez daha kanıtlıyor...

Cumhuriyet 'in dünkü manşetinde ''yanlış dolu'' olarak nitelendirdiği tarih kitaplarımızın hemen tümü, bu yanlışlıklarını da yine özellikle ''tarihin siyasal yorumlarında'' taşıyor... Çünkü, yıllardır ülkeyi kendi öz kaynaklarına dayanarak kalkınma politikalarından uzaklaştıran egemen siyasal anlayış, buna koşut olarak kendi uygarlık değerlerine de yabancı ve ''sömürüye değil, milliyetine hassas'' bir toplum yaratabilmek için, ''taraflı'' ajitasyonlarla dolu bir ''siyasal tarih'' yüklemesini en önemli ve etkin bir ''ideolojik yöntem'' olarak kullanıyor...

Bunun, artık neredeyse ''gelenekselleşen'' göstergeleri arasında ise örneğin Anadolu 'daki ''bize ait'' (!) tarihin 1071 'de başladığına dair, bir türlü terk edilmeyen ve hep ''misafir (konuk) konumundaki'' bir toplumsal kültürü canlı tutan türden ''ırkçı'' vurgulamalar, bir bakıma ''bağımsızlığın'' da kültürel güvencesini oluşturan ''yurt sevgisini'' geliştirmek yerine, daha da köreltiyor...

Nitekim Atatürk , işte bu ''tehlikeyi'' de önceden gördüğü için, aynı örnekteki ''1071 saplantısına'' karşı şu yanıtı vermişti:

''Bizim bu topraklardaki tarihimiz 5000 yıllıktır...''

Eğer, Anadolu 'daki arkeolojik kazılarda ''yerleşme tarihimizin'' İÖ 3000'lerde değil de İÖ 7000 'lerde başladığını kanıtlayan son dönemlerdeki bilimsel veriler 80 yıl önce bulunabilseydi, yine Atatürk hiç kuşkusuz bu sözünü ''9000 yıllıktır...'' diye bitirecekti...

Peki, Atatürk ve diğer ''Cumhuriyet devrimcileri'' ile onlardan önceki ve onlardan sonraki siyasetçiler arasında böylesi bir ''tarih anlayışı farkı'' nereden kaynaklanıyor?..

Çünkü insanoğlu, kendi geçmişinin ''ne'' olduğunu, siyasal tarihle değil, ancak ''uygarlık tarihiyle'' gerçekçi ve doğru olarak öğrenip kendi çağdaş uygarlığını da işte bu ''emeğin, aklın ve bilimin tarihinden beslenerek'' geliştirebileceği bilincine ''aydınlanma devrimiyle'' ulaşabildi.

Yine insanoğlu, tam da bu nedenle, örneğin ''tarihsel mirasın'' geçmişten gelen ''kültür değerleri'' olduğunu fark ederek, bunları yıkmak ve yok etmek yerine yine ''uygarlığın ilerlemesine esin kaynağı olarak'' korumak gerektiğini aynı aydınlanma sürecinde fark etti ve yasalara bağladı...

İşte, hem Osmanlı 'da hem de özellikle ''1950 sonrasında'' Türkiye'yi yöneten siyasal anlayış, temelde ''aydınlanma bilincinden yoksun'' olduğu için, ''sömürgeciliğe ödün verme'' dışındaki diğer buna koşut ''ortak'' yanlarından biri de ''tarihten yararlanma'' anlayışlarıdır.

Geçmişin tüm uygarlık ve kültür birikimlerini bir kalkınma ve gelişme kaynağı olarak ''sahiplenme'' yerine, bunları ''ırkçı bir ayrımcılıkla'' reddedip kendi beklentilerine ''uyumlu'' bir toplum yaratmayı ancak ''siyasal tarihle'' sağlayabilenler, temelde amaçları ''yanlış'' olduğu için tarih kitaplarımızı da hep ''yanlışlarla'' donatmış oluyorlar...

İsmail Aydın'ın bu gerçeği çarpıcı örneklerle de sergilediği çalışması eğer ciddiye alınırsa ve Türkiye'de artık tarih derslerine bir çekidüzen vermek Milli Eğitim Bakanlığı 'nın da gündemine ''içtenlikle'' gelebilirse ilk hareket noktası şu olmalıdır:

''İlköğretimde siyasal tarih yerine uygarlıkların tarihi; lise ve sonrasında da bu uygarlık ve kültür tarihiyle bütünleşmiş bir toplumsal tarih dersi...''
Cumhuriyet 

Kasım 2001 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
      01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Diyaloğun dördüncü konuğu Reşit Soley  04 Aralık 2001'de Diyalog bölümümüze konuk olarak sorularınızı yanıtladı.

Reşit Soley
Tarih: 04 Aralık 2001
Saat: 17:00-19:00

Arkitera Forum'da Soru ve cevapları okumak için tıklayın

 

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz