İzmir sele mahkum
Su baskınlarının çözümünü sadece derelerin ıslahında gören
belediye 19 milyon dolar para harcamasına rağmen geçtiğimiz yıl İzmir’i
dört kere su bastı. Uzmanlara göre ise dere yatağına yapılan gecekondular,
yamaçlara yapılan binalar, yolların iyi dirane edilememesi, ağaçlandırma,
gibi bir çok sorun çözüm bekliyor.
1995 yılında sel felaketine 61 can veren İzmir bu felaketin üzerinden 7 yıl
geçmesine rağmen hala sel baskınlarına maruz kalıyor. Her yağış ve su
baskınından sonra yetkililerin bir daha olmayacak sözleri ise temenniden öteye
gitmiyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi sel baskınlarının sebebini
kendinden önceki dönemlerden kalma problemler olarak belirtirken, uzmanlar da
şu an alınması gereken önlemlerin de eksik yapıldığı kaydıyla bu görüşü
haklı buluyorlar.
Yani 100 yıl öncesinden alınması gereken kararlar alınmamış. Alınmadığı
için ondan sonra göreve gelen yerel idareciler mecburi istikamete yönelmiş.
Özellikle 1980’den sonra başlayan kaçak yapılaşma ve çarpık kentleşme
dere yatakları ve vadileri gecekonduyla doldurmuş. Bu kötü tabloyu
yorumlayan Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim görevlisi
Yrd. Doç.Dr. Lütfi Sezer, sorunun kronikleştiğini ve sadece belediyeler
tarafından çözümünün mümkün olmadığını belirtiyor.
İzmir’in selden kurtulması için çok köklü önlemler alınması
gerektiğine işaret eden Sezer, “Yerel idarecileri de suçlamak yanlış
olur. Onların yapabileceği birşey değil. Topluca İzmirlilerin tümünün el
ele verip yapması gereken şeyler var. İzmir’i tamamıyla yıkıp yeniden inşa
edemeyeceğimize göre, en azından suların yayıldığı alanlarda, yani İzmir–Çanakkale
otoyolunun altında bulunan binaların bodrum katı ve 1. katının boşaltılmasında
yarar var. Suyun hidrolik gücü azalıyor, biriktirme gücü arttığı için
yolun altında bulunan binalarda sadece suyun yayılmasına bağlı bir zarar
ziyan olabilir. Bunun dışında yolları düzenlersek, daha doğrusu öz olarak
söyleyeyim, kitabına uygun yaparsak, ancak o zaman İzmir sel felaketinden
kurtulmuş olabilir. Ama onun dışında İzmir sele mahkum.” diyor.
İzmir’de yapılan kanaletlerin çok yetersiz olduğuna değinen Sezer şöyle
konuşuyor: “Yolların genişliği ile orantılı olarak, yolların iki kenarında,
yollarda biriken suları kaldıracak kapasiteye sahip baksların oluşturulması
gerek. Yolların ortadan yanlara doğru eğimli yapılması gerekir. Bu oluşturulmadığı
sürece düşen yağış doğrudan doğruya yollar üzerinden yüzeysel akışa
geçeceğinden, sel felaketinin önü alınmayacaktır. Yani yollar dere
vazifesi görecektir. Şu anki kanaletler yetersiz. Adı üstünde, kanalet
deyince, küçük yarıntılar anlaşılır. Kanalet yerine kanal yapılması
lazım.”
2002 yılında bile derelerin bulunduğu vadilere büyük binaların dikildiğine
işaret eden Sezer, “Bunları anlamak çok güç. Bu nasıl bir akıl. Toprak
suyla buluşmalı, eğer su toprak tarafından emilmezse sel fekaletleri kaçınılmazdır.
Çiğli’de 1995’te selde yıkılan gecekonların yerine şu an siteler yapılıyor.”
şeklinde konuşuyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “İzmir’de yaşanan su baskınlarının
nedenleri ve çözümleri” isminde hazırlattığı kitapçıkta, İzmir’in,
1999’dan, 2001 yılı sonuna kadar dere ıslahına harcadığı para 19 milyon
dolar, 6 milyon dolar da bu sene harcamayı planlayan belediye, sel felaketinin
çözümünü derelerin ıslahında görüyor. Ancak yapılan çalışmalarda 61
açık derenin bulunduğu şehir, 2000 yılında 4 defa sel baskınına uğramaktan
kurtulamadı. Her sel afetinden sonra söz verip ‘Bir daha olmayacak’ diyen
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina adeta çaresizliğini
yaşıyor.
Felaketlerin sebebinin insandan kaynaklandığının altını çizen Yrd. Doç.
Sezer, “Sel felaketlerinin sebebi yağışa bağlanmamalı. Geçmişte bundan
daha şiddetli yağışlar meydana geldi ama hiçbiri afete yol açmadı. Tamamıyla
beşeri faktörler söz konusu. Şu an alınan önlemler yetersiz. İzmir’de
1995 selinden sonra derelerin ıslah edilmesi sözü verilmişti, bunlara başlanmış.
Ama çok yetersiz. Bu ıslah çalışmalarının büyük bir kısmı Örnekköy
Deresi’ni, bir kısmı Yamanlar Deresi’ne ki, bu Yamanlar Deresi’nde yapılan
çalışmalar da çevre yoluna bağlı olan çalışmalar. Bunların dışında
büyük bir çalışma gözlenmiyor. Dere üzerindeki menfezler köprüye dönüştürülmeli.
Dere yatakları acilen genişletilmeli. Kesinlikle derelerin yatakları değiştirilmemeli,
dereler birleştirilmemeli. Derelerin alüvyonla dolmaması için sık sık
savaklar yapılmalı.” diyerek mevcut yerel yönetime de eleştiriler yöneltti.
Son yağışlarda su baskınına uğrayan Kipa ve Çiğli Atatürk Organize
Sanayi’nin bulunduğu yerin suyun yayıldığı alanda olmasının son derece
yanlış olduğunu vurgulayan Sezer, “Yanlış olmasına rağmen buralara bina
yapılmış. Önleminin alınması lazım. Suyun dirane edilmesi şart. Ayrıca
Çiğli Deresi, Peynircioğlu Deresi, Kavaklıdere birleştirilmiş. Doğal
yatakları bozulmuş. Bunların tekrar doğal haline çevrilmesi gerekiyor. Su
birleştirilmiş ve gücünün artmasına yol açılmış. Bu nedenle bu bölge
su baskınına uğramış” diye konuştu.
Zaman
|