reklam

22 Ocak 2002 Salı
Ana Sayfa
>
Haberler

İzmir sele mahkum

Su baskınlarının çözümünü sadece derelerin ıslahında gören belediye 19 milyon dolar para harcamasına rağmen geçtiğimiz yıl İzmir’i dört kere su bastı. Uzmanlara göre ise dere yatağına yapılan gecekondular, yamaçlara yapılan binalar, yolların iyi dirane edilememesi, ağaçlandırma, gibi bir çok sorun çözüm bekliyor.

1995 yılında sel felaketine 61 can veren İzmir bu felaketin üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen hala sel baskınlarına maruz kalıyor. Her yağış ve su baskınından sonra yetkililerin bir daha olmayacak sözleri ise temenniden öteye gitmiyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi sel baskınlarının sebebini kendinden önceki dönemlerden kalma problemler olarak belirtirken, uzmanlar da şu an alınması gereken önlemlerin de eksik yapıldığı kaydıyla bu görüşü haklı buluyorlar.

Yani 100 yıl öncesinden alınması gereken kararlar alınmamış. Alınmadığı için ondan sonra göreve gelen yerel idareciler mecburi istikamete yönelmiş. Özellikle 1980’den sonra başlayan kaçak yapılaşma ve çarpık kentleşme dere yatakları ve vadileri gecekonduyla doldurmuş. Bu kötü tabloyu yorumlayan Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim görevlisi Yrd. Doç.Dr. Lütfi Sezer, sorunun kronikleştiğini ve sadece belediyeler tarafından çözümünün mümkün olmadığını belirtiyor.

İzmir’in selden kurtulması için çok köklü önlemler alınması gerektiğine işaret eden Sezer, “Yerel idarecileri de suçlamak yanlış olur. Onların yapabileceği birşey değil. Topluca İzmirlilerin tümünün el ele verip yapması gereken şeyler var. İzmir’i tamamıyla yıkıp yeniden inşa edemeyeceğimize göre, en azından suların yayıldığı alanlarda, yani İzmir–Çanakkale otoyolunun altında bulunan binaların bodrum katı ve 1. katının boşaltılmasında yarar var. Suyun hidrolik gücü azalıyor, biriktirme gücü arttığı için yolun altında bulunan binalarda sadece suyun yayılmasına bağlı bir zarar ziyan olabilir. Bunun dışında yolları düzenlersek, daha doğrusu öz olarak söyleyeyim, kitabına uygun yaparsak, ancak o zaman İzmir sel felaketinden kurtulmuş olabilir. Ama onun dışında İzmir sele mahkum.” diyor.

İzmir’de yapılan kanaletlerin çok yetersiz olduğuna değinen Sezer şöyle konuşuyor: “Yolların genişliği ile orantılı olarak, yolların iki kenarında, yollarda biriken suları kaldıracak kapasiteye sahip baksların oluşturulması gerek. Yolların ortadan yanlara doğru eğimli yapılması gerekir. Bu oluşturulmadığı sürece düşen yağış doğrudan doğruya yollar üzerinden yüzeysel akışa geçeceğinden, sel felaketinin önü alınmayacaktır. Yani yollar dere vazifesi görecektir. Şu anki kanaletler yetersiz. Adı üstünde, kanalet deyince, küçük yarıntılar anlaşılır. Kanalet yerine kanal yapılması lazım.”

2002 yılında bile derelerin bulunduğu vadilere büyük binaların dikildiğine işaret eden Sezer, “Bunları anlamak çok güç. Bu nasıl bir akıl. Toprak suyla buluşmalı, eğer su toprak tarafından emilmezse sel fekaletleri kaçınılmazdır. Çiğli’de 1995’te selde yıkılan gecekonların yerine şu an siteler yapılıyor.” şeklinde konuşuyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “İzmir’de yaşanan su baskınlarının nedenleri ve çözümleri” isminde hazırlattığı kitapçıkta, İzmir’in, 1999’dan, 2001 yılı sonuna kadar dere ıslahına harcadığı para 19 milyon dolar, 6 milyon dolar da bu sene harcamayı planlayan belediye, sel felaketinin çözümünü derelerin ıslahında görüyor. Ancak yapılan çalışmalarda 61 açık derenin bulunduğu şehir, 2000 yılında 4 defa sel baskınına uğramaktan kurtulamadı. Her sel afetinden sonra söz verip ‘Bir daha olmayacak’ diyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina adeta çaresizliğini yaşıyor.

Felaketlerin sebebinin insandan kaynaklandığının altını çizen Yrd. Doç. Sezer, “Sel felaketlerinin sebebi yağışa bağlanmamalı. Geçmişte bundan daha şiddetli yağışlar meydana geldi ama hiçbiri afete yol açmadı. Tamamıyla beşeri faktörler söz konusu. Şu an alınan önlemler yetersiz. İzmir’de 1995 selinden sonra derelerin ıslah edilmesi sözü verilmişti, bunlara başlanmış. Ama çok yetersiz. Bu ıslah çalışmalarının büyük bir kısmı Örnekköy Deresi’ni, bir kısmı Yamanlar Deresi’ne ki, bu Yamanlar Deresi’nde yapılan çalışmalar da çevre yoluna bağlı olan çalışmalar. Bunların dışında büyük bir çalışma gözlenmiyor. Dere üzerindeki menfezler köprüye dönüştürülmeli. Dere yatakları acilen genişletilmeli. Kesinlikle derelerin yatakları değiştirilmemeli, dereler birleştirilmemeli. Derelerin alüvyonla dolmaması için sık sık savaklar yapılmalı.” diyerek mevcut yerel yönetime de eleştiriler yöneltti.

Son yağışlarda su baskınına uğrayan Kipa ve Çiğli Atatürk Organize Sanayi’nin bulunduğu yerin suyun yayıldığı alanda olmasının son derece yanlış olduğunu vurgulayan Sezer, “Yanlış olmasına rağmen buralara bina yapılmış. Önleminin alınması lazım. Suyun dirane edilmesi şart. Ayrıca Çiğli Deresi, Peynircioğlu Deresi, Kavaklıdere birleştirilmiş. Doğal yatakları bozulmuş. Bunların tekrar doğal haline çevrilmesi gerekiyor. Su birleştirilmiş ve gücünün artmasına yol açılmış. Bu nedenle bu bölge su baskınına uğramış” diye konuştu.
Zaman

Ocak 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog 2002'nin ikinci Gökhan Avcıoğlu  22 Ocak  2001'de Diyalog bölümümüze konuk oldu. 

Gökhan Avcıoğlu
Arkitera Forum'da bu buluşmayı  okumak için...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz