reklam

11 Şubat 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

Mimarlar Odası: Deprem değil, "İmar Siyaseti" yıkıyor...

Afyon -Sultandağı-Çay Depremi, Siyasi Yanlışları Yeniden Belgeledi

3 Şubat 2002 Pazar günü saat 09.11'de, merkezi Afyon ili, Sultandağı-Çay ilçeleri civarı olan 6.0 büyüklüğündeki depremin yarattığı hasar ve nedenleri, Mimarlar Odası Afyon Temsilciliği tarafından incelenmiş ve yapılan saptamalar değerlendirilerek aşağıdaki sonuçların kamuoyuna ve ilgililere duyurulmasına karar verilmiştir. Şöyle ki:

A) DURUM SAPTAMASI ÖZETİ

1) Afyon kent merkezi, yapılarının sağlamlığından ötürü değil, kentin kurulduğu arazinin jeolojik yapısı nedeniyle depremi çok az hasarla atlatmıştır. Yıkımların gerçekleştiği yerleşmelerdeki yapıların durumu ile il merkezindeki bir çok yapının niteliklerinin aynı olması bu saptamanın kanıtlarındandır...

2) Sultandağı-Eber yerleşmesi en çok etkilenen yerdir. Belde statüsündeki bu yerleşmemiz tamamen yıkılmıştır.Yerleşmede bu sonuç kaçınılmazdı, çünkü hemen hiç bir imar denetimi olmadığı gibi, arazi yapısı da en riskli özellikler taşımaktaydı...

3) Sultandağı ilçe merkezindeki yapıların başlıca yıkılma nedenleri ise, önceki depremlerde ülkenin diğer yerlerindeki nedenlerden farksızdır...Betonarme yapılardaki kolon-kiriş bağlantılarında görülen teknik eksiklik ve yetersizlikler ile beton kalitesindeki gerilik, denetimsiz ve bilinçsiz yapılaşmanın bu ilçedeki depremi de felakete dönüştüren örnekleridir...

4) Basında en çok yer alan Çay ilçesindeki Küçük Sanayi Sitesinin tamamen yıkılmasının nedenleri ise:

- 200 işyeri ile l989'da inşa edilen site tümüyle dere yatağında ve "yetkililerin izni ve onayı ile" inşa edilmiştir.

- İnşaattan önce zemin iyileştirmesi yapılmış olsa bile, bu uygulama riski yok etmeye yetmemiştir.

- Ayrıca inşaatın kendisi de yine tekniğine aykırı ve yeterli deprem güvenceleri alınmadan uygulanan bir betonarme sistemle gerçekleştirilmiştir...

5) Diğer bir önemli örnek olarak Çay-Bolvadin kavşağındaki 100 konutluk(dairelik) kooperatif sitesinin yıkılma ve hasar nedenleri ise şöyle saptanmıştır:

- Bu inşaatlar da alüvyon toprakla dolu, yine dere yatağı konumunda ve çok riskli arazide yapılmışlardır.

- Yine yetkililerin izni ve onayı ile gerçekleşen bu yapılaşmanın kat yükseklikleri ise l0 kat olup, 3 bloktan biri tümüyle yıkılmış, diğer iki blok ise ayakta durmalarına rağmen gevşek zemine yaklaşık 5 m. kadar gömülmüşlerdir...

6) Bu örneklerin dışında, bölgedeki kırsal karakterli kerpiç ve köy evlerinde de yıkılmalar vardır; özellikle çamur harçla yapılan ahırlar, basit kır evleri ve barınaklarda yaygın çökmeler olmuştur...

B) DEĞERLENDİRME

7) Yukarda da değinildiği gibi, depremi felakete dönüştüren ve Türkiye'nin yıllardan bu yana izlediği bilim dışı ve rantçı imar politikalarından kaynaklanan temel nedenler Afyon depreminde de tüm açıklığıyla karşımıza çıkmıştır.Bunlar özetle:

- Yapılaşmanın yer seçiminde plansızlık ve sadece arazi rantına göre verilen denetimsiz kararlar; keyfi kullanılabilen imar yetkileri...

- Teknik eleman denetiminin sağlanmadığı inşaat uygulamaları ve kaçak ya da yetersiz projelerle verilen bilim dışı izinler...

- ...ve bütün bunları önlemek yerine adeta teşvik eden ve kollanmalarına olanak sağlayan, yaptırımsız ve yetersiz imar mevzuatı...

8) Afyon depreminin bu açıdan asıl dikkate alınması gereken özelliği ise l999'daki büyük depremlerin ardından sözde "yeni yasal düzenlemelerin devreye sokulduğu" bir sürecin ardından meydana gelmiş olmasıdır.Bu durum da dikkate alındığında:

- Yapı denetimini ticari şirketlere bağlayan ve itirazlarımıza rağmen, hatta Anayasa Mahkemesinin buna ait kararnameyi iptal etmesine rağmen bu kez yasayla başlatılan yeni düzenlemede, Afyon'un "pilot iller dışında" tutulması skandalı, sıradan bir unutkanlık ya da rastlantı değildir...

Çünkü bu yasayı hazırlayanlar, yapı denetimine bilimsel ve kamu yararına bir hizmet gözüyle değil, sadece yeni bir rant kapısı gözüyle bakmışlar ve oluşturdukları denetim şirketlerine yeterli kazanç sağlayabilecek müşteri potansiyeline özel bir önem vererek, deprem riskinin yüksek olduğu illerden değil, zengin illerden bir seçme yaparak pilot uygulamalarını başlatmışlardır...Diğer illerin de bu uygulamaya girebilmesi için de aynı şirketlerin zengin illerdeki müşterilerle güçlenmesini bekleme gibi gözü kara bir planı sinsice uygulamışlardır.

İşte Afyon depremi, bu insafsız ölçüdeki rant tuzağını ve aynı tuzağa göre biçimlenmiş yeni yasal yapılanmadaki ticari niyetleri dramatik bir şekilde açığa çıkartmış oluyor...Bu konudaki zamanında yaptığımız itirazların kamuoyuna da yansıtılması konusunda hemen hiç bir destekte bulunmayan ve durmadan eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'ın yukarıdaki gerçeği gizleyen siyasi demeçlerine yer veren medyanın ise şimdi depremle ancak kavrayabildiği bu aymazlığa karşı ihmalkar tutumu ayrıca üzerinde düşünmeye değerdir...

- Yine 1999'dan bu yana gerek hazırlıkları yapılan, gerekse TBMM'de de kabul edilerek yürürlüğe giren, özellikle yapılarda yer seçimi, imar ve yatırımlara dönük diğer yeni yasal düzenlemelere bakıldığında da; depremleri felaketlere dönüştüren nedenlerin ortadan kaldırılması şöyle dursun, "aynı nedenler daha da etkin ve kalıcı hale getirilmekte"dir. Örneklersek:

- Hazine arazilerinin imar düzeni gözetilmeden satışı: Bu yasanın, özellikle depremlerle böylesine iç içe olunan bir ülkede tam bir çöküş ve sözde kaynak bulma adına yaşamsal hakların gözden çıkartılması olduğu, sayısız açıklamamızda dile getirilmiştir...Yasadışı ve her an çökmeye aday kaçak yapıların bile işgal ettikleri hazine arazilerinin tapularını edinerek bağışlandıkları bir yasal ortamı yaratan, ayrıca yine hazine arazilerinin her hangi bir bilimsel planlama disiplinine bağlı kalınmaksızın satış yoluyla düzensiz ve riskli yapılaşmaya açılmasına onay veren tüm siyasilerin, şimdi Afyon depreminden sonra ve tüm depremlerden sonra afet bölgesine gidip geçmiş olsun demeye bile hakları olmasa gerek...

- Kaçak yapılara altyapı affı ve elektrik bağlanması: Afyon depreminden kısa bir süre önce, yine kamuya kaynak bulmak adına yürürlüğe sokulan bu yasa da depremin felakete dönüşmesine açık davetiye değil midir?..Üstelik bu yasa, daha önce aynı kaçak ve yasa dışı, yani tekniğine ve imara aykırı binalara bir alt yapı hizmeti verilmişse, o suçu da açıkça kollamakta, affetmekte ve elektrik bağlanması koşulunu işte bu "önceki suça" bağlayarak, hukuk devletiyle de açıkça alay etmektedir...TBMM binasının genel kurul salonunda bir yandan bu yasa onaylanırken, öbür yandan aynı saatlerde komisyon odalarında kaçak yapıya alt yapı götürenlere ceza öngören yeni belediyeler yasasının görüşülmekte olması ise tarihe geçecek bir gariplik olarak meclis tutanaklarında belgelidir...Şimdi bu yasa da kabul edilse bile, komisyon "atlatılarak" yasalaştırılan alt yapı affı ve elektrik yasası, söz konusu önlemi de işlevsiz kılacaktır...

- Endüstri Bölgeleri Yasası: Yine deprem ortamında kabul edilen bu yeni yasa ise, özellikle l999 depremlerinin çok büyük felaket yaratmasındaki temel neden olan "sanayileşmede planlama ilkeleri gözetilmeden, sadece yatırımcının dar çıkar beklentilerine uygun yer seçimi" uygulamalarını artık kalıcı bir güvenceye bağlamaktadır...Bu yasaya göre ve sözde yabancı sermayeyi teşvik adına, yabancı ve yerli yatırımcılar, sanayi için yer belirlerken, imar-çevre-koruma-yeraltı özellikleri vb. gibi kriterlerin gözetilmesini öngören diğer yasalarımızdan artık bağımsız olarak ve sadece kar beklentileri için en uygun yerleri belirleyerek amaçlarına ulaşabileceklerdir...Böylece, sadece kent ve çevre tahribatı açısından değil, depreme karşı riskli bölgelere de yeni yoğunlukların yüklenmesine aracı olarak, ülkemizi daha büyük felaketlere hazırlayabileceklerdir...

SONUÇ: İşte bütün bu değerlendirmeler ve saptamalar da açıkça gösteriyor ki; ülkemizde yaşanan felaketlerin nedeni depremler değil, bir deprem ülkesi olmamızı gözetmek yerine sadece imar rantını ve arazi-emlak spekülasyonunu çoğaltmayı ve kollamayı hedef alan genel siyasi tutumlardır.

Bunca depreme ve bunca yıkılan binalara rağmen, örneğin hala müteahhitler için tanımlayıcı ve niteliklerini kesin kurallara bağlayacak bir "mesleki yetki disiplininin" bile getirilmemiş olmasının nedeni ise, siyasilerin de bu denetimsiz ve keyfi çıkar pazarında "iş yapma" özgürlüklerine olan düşkünlükleri değil midir?..

Kamuoyunun ve ilgililerin bilgi ve değerlendirmelerine sunarız... Saygılarımızla,
MİMARLAR ODASI
Merkez Yönetim Kurulu
Arkitera

Şubat 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz