Tarihi Kentlerin Başkanları
'Apartmanda' Oturmasınlar...
Kültür Bakanlığı 'nca 8 - 10 Şubat 2002 günlerinde
Antalya - Kemer'de düzenlenen; ''Türkiye'de Tarihi Kent Dokularının Korunması
ve Geleceğe Taşınması'' konulu sempozyuma, ülkenin hemen her yöresinden
''izdiham'' yaratırcasına geniş bir katılımın olduğunu yazmıştım...
(11 Şubat 2002 / Cumhuriyet).
Bu katılımın, şimdiye dek pek görülmemiş, farklı bir ilgi yoğunluğunu
da ''belediye başkanları'' oluşturdu...
''Farklı'' diyorum, çünkü bu tür konularda önceki yıllarda yapılan
benzer toplantıları anımsadığımızda, daha çok ''uzmanların'' ve ilgili
''bürokratların'' bulunduğu, belediyeler arasından ise ''belli sayıdaki
bilinen kentlerin'' temsil edildiği, en çok yüz - yüzelli kişilik buluşmalar
olurdu...
Bu kez ise ''Tarihimizi ve mirasımızı koruyalım'' çağrısına
Anadolu'nun değişik kentlerinden koşup gelen çok sayıdaki belediye başkanı
ve yerel meclis üyeleriyle, yaklaşık 1000 kişilik toplantı salonu dolup taştığı
gibi, ''komisyon çalışmaları'' da yine o eski dar katılımlar şeklinde değil,
her biri adeta ''ayrı bir etkinlik'' gibi gerçekleşti...
'Birliğin' coşkusu
Tarihsel ve kültürel çevrenin korunması çabasına belediyelerden böylesine
geniş bir ilginin yükselmesinde, kuşkusuz ''Tarihi Kentler Birliği'' nin önemli
bir payı var...
Bu yaz ikinci yaşını dolduracak birliğin kısa geçmişindeki hemen her
toplantısı da benzer bir ilgi yoğunlaşması ve yüksek bir ''katılım coşkusuyla''
yaşanıyor...
Nitekim, son yıllardaki kültürel mirası koruma projelerine öncelik veren
''valilerin'' yanı sıra sempozyumda ardı ardına kürsüye çıkıp ''kendi
kentlerindeki tarihsel mimariyi - yaşatma çabalarından'' örnekler sunan
belediye başkanları da aynı birlik içinde iki yıldır dayanışmaya
girenlerdi...
Başkanlara 'yakışan'...
Sempozyumdaki belediye başkanlarından, Kocaeli - Değirmendere'nin
''depremzede'' Başkanı Ertuğrul Akalın komisyon toplantısında söz alarak
dedi ki: ''Değirmendere'nin sahil kesiminde 15 kadar geleneksel evin bulunduğu
bir SİT'imiz var... Bizim betonarme belediye binamız depremde yıkıldı... Şimdi
yeni belediyeyi işte bu eski evlerde kurmak istiyoruz...''
Bu fikir elbette ki çok anlamlıydı... Ancak, belki daha da anlamlı olanı,
belediye başkanlarının da artık ''apartmanlarda'' falan değil, bulundukları
kentin bir ''sivil mimarlık örneği'' eski yapısında oturmaları değil
miydi?..
Nasıl ki hemen her il merkezimizde bir ''vali konağı'' var; belediye başkanlarımız
da ''halkın kent tarihiyle bütünleşmesi'' mesajını verecek şekilde artık
bu tür ''geleneksel evlerde'' yaşamalıydılar...
O gün, işte bu önerimizi Tarihi Kentler Birliği'ne iletmeyi de konuştuk...
Tarihi kentlerimizin belediye başkanları, o kentin bir geleneksel sivil yapısını
''başkanlık evi'' olarak kamulaştırıp restore etsinler... Bundan sonraki tüm
yeni seçilecek başkanlar da işte bu evde oturarak ''kültürüne sahip çıkan
halkın temsilcisi'' olsunlar... Halka eski evleri önerirken, kendileri buna öncülük
yapsınlar.
Doğrusu, bunca coşku ve heyecan başlamışken, o güzel kentlerin tarihini
korumaya söz vermiş başkanlara apartmanlarda yaşamak artık hem ''yakışmıyor''
hem de ''korumacı söylemlerine'' uymuyor...
Cumhuriyet- Oktay Ekinci
|