Tahmin imkânsız değil
İTÜ öğretim üyesi Dr. Berk Üstündağ , projesine kaynak aktarılmamasından
rahatsız...
Dr. Berk Üstündağ: Afet öncesinde her yerin uydu fotoğraflarının alınması
gerekiyor ki, afet anında hemen müdahale edebilesiniz. Bu yapılmadı. Bu tür
tedbirler alınmadığı sürece siz zaten afet falan yönetemezsiniz. Afet yönetim
merkezi ayakta kalır. Ama hiçbir şeye ulaşamadıktan sonra sadece işlevsiz
olarak varlığınızı sürdürürsünüz. Aklımızın başına gelmesi için
her seferinde 20 bin kişinin ölmesi mi gerekiyor?
Dr. Berk Üstündağ , İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Fakültesi'nin
genç öğretim üyelerinden biri. Kamuoyu onu İstanbul Büyükşehir
Belediyesi'ndeki Akbil yolsuzluğunu kanıtlayan kişi olarak tanıdı.
Üstündağ, birçok bilim adamı ile birlikte 17 Ağustos depreminden sonra
deprem tahmini üzerine çalışıyor. Proje kapsamında birçok bölgeye
kurulan istasyonlar sayesinde tahmin konusunda umut verici gelişmeler olduğunu
doğrulayan Üstündağ, büyük deprem riskine karşın daha fazla istasyon
kurulması için hiçbir kişi ve kurumdan yardım görmediklerini belirtiyor.
Birçok depremi istasyonların gönderdiği veri sayesinde önceden bildiklerini
söyleyen Üstündağ'la, üzerinde çalıştıkları projeyi ve yapılması
gerekenleri konuştuk.
- Bu projeye nasıl başladınız, nerden aklınıza geldi?
Üstündağ: 1999 yılından önce başlamış bir çalışma vardı, ama
deprem tahminine ilişkin bir çalışma değildi. 17 Ağustos depremi yaşandıktan
sonra bunu bir an önce yaşama geçirmeye karar verdik. Bunun başlıca nedeni,
deney yapacak çok depremin o dönemde yaşanmasıydı. Bunların her biri bu tür
bir deneme için çok elverişli bir zamandı. O dönem içerisinde bizim
elimizde birtakım cihazlarımızı geliştirmek suretiyle bu ölçme yöntemini
ortaya koyduk ve patent başvurusunda bulunduk. Tabii işin iki yanı var. Bir
tanesi ölçü cihazını ve ölçme yöntemini ortaya koymak, ikincisi de bunu
projelendirip bilimsel çalışmayla bu verilerin değerlendirilebilmesi için
gerekli kriterleri ortaya koymak. Bu projelendirme kısmı için de İTÜ Maden
Fakültesi ile Elektrik-Elektronik Fakültesi'nin işbirliğini içeren bir çalışma
grubu oluşturduk. Bu çalışma grubunda rahmetli hocamız Aykut Barka da dahil
olmak birçok bilim adamı yer aldı. Proje çalışanlarının imkânlarıyla
istasyonlar kurulmaya başlandı.
- Yaptığınız deneyler umduğunuz sonuçları verdi mi?
Üstündağ: Bununla ilgili olarak ilk programımızı yaptıktan sonra 11 ve
12 Kasım'da arka arkaya bir 5.8 ve 7.2'lik deprem meydana geldi. O tarihte gördüğümüz
işaret değişimleri bir daha tekrarlanmadı. Çünkü tekrarlanmayan bu farklılıklar
bir daha ortaya çıksın ki önceden biz bunu söylemiş olalım. İkinci bir
şey, bu zamana kadar 9 tane offline veri gönderen istasyon, 3 tane ofline,
yani sürekli veri göndermeyen ama kendi içinde veri toplayan istasyon kurduk.
Bunlardan aldığımız veriler, hepsi olmasa bile, birtakım depremlerin deprem
anındaki değişikliklerini ölçtü. Projemizde önce 30, sonra 60 istasyon
kurulması hedefleniyordu. Fakat biz önce 9-12 istasyon kurduk; bunlar bizim
deneme istasyonlarımızdı ve amacı da daha sonra standart istasyon düzenine
geçtiğimiz zaman bu deprem tahmin projesinde "istasyonları hangi özelliklerde
ve nerelere kurmamız ve hangi donanımlara sahip olması gerekir" , bunların
belirlenmesi üzerineydi. Ayrıca umut var mı yok mu, bunu kendimize göstermek
istedik. Şimdi biz en azından tahmin etmek için böyle bir umut olduğunu gördük.
Ancak yatırım konusunda kaynak bulunamadı.
Kaynak bulma çabası
- Projenin finansmanı için görüşmeler yaptınız mı?
Üstündağ: Başta Devlet Bahçeli de olmak üzere birçok üst düzey bürokrat
ve kurumla görüştük. Geçen bir buçuk yıl içerisinde ne yazık ki olumlu
bir tepki alamadık. Bir tek Siemens firmasının bu verilerin toplanmasını sağlayan
bilgi işlem altyapısının kurulmasında verdiği katkı var.
- Deprem en çok İstanbul'u tehdit ediyor. Valilik ve Belediye bu konuda bir
çaba göstermedi mi?
Üstündağ: İstanbul Belediye Başkanı ve İstanbul Valisi'nin bulunduğu
bir toplantıda bunu açıkladık. Projeyi ayrıntılı olarak anlattık. İstanbul
Valiliği, bütçelerinin yeterli olmadığını, ancak bu tür bir projeyi
desteklediklerini belirttiler. Belediye ile görüştük ama bir sonuç alamadık.
- Belediye ile bu görüşmeyi Berk Üstündağ olarak siz mi yaptınız?
Üstündağ: Evet...
- Akbil yolsuzluğunu siz ortaya çıkarttınız.Bu nedenle olumsuz bir tavır
alınmış olabilir mi?
Üstündağ: Sanırım evet.
- Erken uyarı ile deprem tahmini arasında ne fark var?
Üstündağ: Tahmin, yaklaşık yer ve zamanı bildirmeyi sağlıyor. Bu hava
durumu gibi. Deniyor ki, İstanbul'da bugün yağmur yağacak. İstanbul'da o gün
yağmur yağma riski vardır, ama yağmayabilir. Erken uyarı ise İstanbul'da
şu gün sağanak yağış olacak, yaklaşık şu kadar metreküp yere yağmur düşecek.
Çiseleyecek bir yağmur ile çiselemeyecek bir yağmur arasında ölümcül bir
fark yok ama çiseleyecek bir depremle çiselemeyecek bir deprem arasında ölümcül
bir fark var.
- Peki Işıkara nasıl bakıyor sizin bu çalışmalarınıza?
Üstündağ: Açıkçası bu konuda Sayın Işıkara ile bir temasımız
olmadı. Işıkara, Sayın Lütfü Canyanar 'ı arayıp "Aman başkalarına
sakın bir şey söylemeyin, gelin bugün şurda anlatın" demesi tuhafımıza
gitti. Bu kişi projenin bilim ekibinde yer almıyor.
- Lütfü Canyanar'ı mı bilgi verin diye arıyor?
Üstündağ: Evet, ama Lütfü Bey'in de öyle bir yetkisi yok. Lütfü Bey
akademisyen değildir. Malzeme bilimi ve özellikle malzemelerin elektriksel özellikleri
konusunda Türkiye'de az bulunacak nitelikte bir uzmandır. Sayın Işıkara'nın
"Depremlerin önceden tahmin edilmesi mümkün değildir" şeklinde
bir görüşü var. Şimdi haklı olduğu ve haksız olduğu yönler var. Haklı
olduğu yön şu; bu zamana kadar "şu saatte, şu yerde, şu şiddette
deprem olacaktır" diye istikrarlı bir şekilde güvenilir bir yöntem
ortaya konamamıştır. Ama haksız olduğu bir nokta da var. "yapılamaz"
demek bilimin önüne set çekmektir.
Afet haberleşme sistemi
- Siz İstanbul Valiliği Afet Yönetimi'nde de görevlisiniz. Orada ne gibi
çalışmalar yapılıyor?
Üstündağ: Deprem tahmini projesi dışında Afet Yönetim Merkezi'nde
konuyla ilgili ihtiyaçları konuşuyoruz. Bu ihtiyaçların başında, bir afet
olduğu zaman, deniyor ki, herkes görev yerinde olacak. Peki biz nasıl haberleşeceğiz?
Bir afet haberleşme sistemi yok. Türk Telekom ve Telekomünikasyon Kurumu'nun
İstanbul Valiliği'ne verdiği bir rapor var; "Bizim kablolu şebekemiz sağlamdır,
o nedenle siz kablolu sistemle haberleşin" deniyor. Dünyanın hiçbir
yerinde böyle bir uygulama yok. Böyle bir raporun altına nasıl imza atıyorlar
ben şaşıyorum. Siz cep telefonu ile haberleşemezsiniz. Nitekim 17 Ağustos'ta
heberleşemedik. Yani cep telefonu şebekesinden bağımsız, grup çağrısına
açık, ulaşmak istediğiniz bütün birimlere aynı tek haberleşme
sisteminden ulaşabileceğiniz itfaiye, ambulans vs. bunları entegre edebileceğiniz
tümleşik bir çağrı sistemine ihtiyaç var. Aksi takdirde organizasyonu yönetmenize
imkân yok.
Dünya Bankası kredisi
- Sizin öneriniz ne?
Üstündağ: Bunun için dünyada yapılmış çözümler var. Bir tanesi sayısal
telsiz sistemi. Sayısal telsiz sistemi konusunda birincisi frekans, ikincisi
kaynak, üçüncüsü girişim gerekiyor. Kaynak, aslında Dünya Bankası'ndan
çıkartılmış bir kredi var. Dünya Bankası bu krediyi iptal etmek üzere.
Aradan geçen bir yılda hiçbir şey yapılmadı. Geciken her gün bırakın Dünya
Bankası kredisinin bir yere gitmesini, yarın deprem olduğu vakit, o zaman ne
olacak? Bu adamlar bunun hesabını verebilecekler mi Ankara'dan?. Afet öncesinde
her yerin uydu fotoğraflarının alınması gerekiyor ki, afet anında hemen müdahale
edebilesiniz. Bu da yapılmadı. Bu tür tedbirler alınmadığı sürece siz
zaten afet falan yönetemezsiniz. Afet yönetim merkezi ayakta kalır. Ama hiçbir
şeye ulaşamadıktan sonra sadece işlevsiz olarak varlığınızı sürdürürsünüz.
Aklımızın başına gelmesi için her seferinde 20 bin kişinin ölmesi mi
gere kiyor?
Cumhuriyet
|