Yolu kapatan müteahhit tazminata
mahkûm oldu
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, bir liman inşaatını yürüten inşaat firmasına,
kendisinin kullanmakta olduğu yolu uzun süre ulaşıma kapatması sebebiyle
manevî tazminat davası açan davacıyı haklı buldu.
Yargıtay, uzun süren inşaatlarda yolun kapatılmasının vatandaşların
“kişilik değerlerine” zarar vereceğine dikkat çekerek, bu durumlarda
manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine karar verdi. Yüksek mahkeme, inşaatı
yapanların, çevrenin durumunu gözeterek, vatandaşların kullanım imkanlarını
engellemeyecek şekilde önlemler almaları gerektiğine işaret etti.
Yerel mahkeme, davacının, davalının yürüttüğü liman inşaatı çalışmalarının,
kendisinin kullanmakta olduğu yolu uzun süre ulaşıma kapatması nedeniyle açtığı
manevi tazminat davasını reddetti. Kararın temyiz incelemesini yapan Yargıtay
4. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Dairenin bozma gerekçesinde,
davalı şirket tarafından yapılmakta olan liman inşaatı sırasında, davacının
evinin de bulunduğu bölgeyi ilçe merkezine bağlayan genel yolun, çeşitli
inşaat malzemelerinin konulmasıyla sık sık ulaşıma kapandığının ve
yolun ağır biçimde zarar görmesi nedeniyle geçişin güçleştiğinin anlaşıldığı
belirtildi.
İnşaatın bir yılı aşkın süre devam etmesi nedeniyle davacının yolu
kullanmasının mümkün olmadığı bildirilen gerekçede, davacının, adeta
evinde hapis hayatı yaşamak zorunda kaldığı ve ruhsal sıkıntıları oluştuğunun
belirlendiği kaydedildi. Gerekçede, şöyle denildi: “İnsanın yaşadığı
coğrafi ve sosyal çevrenin günlük yaşam ihtiyaçlarını en az sorunla karşılayabilecek
özellikte olması gerekir. Davacının evinin bulunduğu yer tatil ve dinlenme
amaçlı konutlardan oluşmaktadır ve davacının da emeklilik döneminde sıkıntı
ve stresten uzak rahat ve temiz bir ortamda oturmak için burayı tercih ettiği
anlaşılmaktadır. Bu durum da gözetildiğinde genel kullanıma açık olması
gereken ve alternatifi bulunmayan yolun, olması gereken süreden çok daha
fazla kullanılmayacak halde bırakılması davacı için katlanılmaz bir durum
oluşturur. Bunun sonucunda davacı, olması gerekenin çok üzerinde bir sıkıntıya
sokulmuş ve normal yaşam koşulları olumsuz etkilenmiştir. Davacı, kişisel
durumu itibariyle sağlık bakımından tedavi gören bir kişi durumundadır.
Mevcut eylem nedeniyle bu durum daha ağır hale gelmiş, ayrı bir tedaviye
ihtiyaç gösterecek derecede ruhsal sorunlar yaşamasına neden olmuştur.”
Davalının hiçbir özen göstermeden bir yılı aşkın süre yolun kullanımını
engelleyecek derecede kayıtsız kalmış olmasının “ağır bir kusur”
olarak değerlendirildiği kararda, bu nedenlerle Borçlar Kanunu’nun 49.
maddesi uyarınca manevi tazminat koşullarının gerçekleştiği anlaşıldığından
manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği vurgulandı. Borçlar Kanunu’nun “şahsi
menfaatlerin haleldar olması” başlıklı 49. maddesi, “şahsiyet hakkı
hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişinin, uğradığı manevi
zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava
edebileceğini” hükme bağlıyor.
Zaman
|