Frej Apartmanı
Şişhane'nin devasa, devasa olduğu kadar da gösterişli binası Frej
Apartmanı, mimari bir yapıt olmanın ötesinde eski sahiplerinin trajik öyküsüyle
de 'tarihi bina' geleneğine uyuyor.
Öykümüzün kahramanlarından biri, Bankalar Caddesi ile Büyük Hendek
Caddesi'nin Şişhanedeki ucunun ortasında yer alan devasa, devasa olduğu
kadar da gösterişli yapısı Frej Apartmanıdır.
Kentin alışılmış yapı tarzını oldukça dışlayan, hareketli, gösterişli,
kimilerine göre özenli, kimilerine ise abartılı cephesiyle hemencecik
farkedilen binanın yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Afife Batur, uslüp
özelliklerine bakarak bu binayı 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarına
tarihlerken, Çelik Gülersoy binanın yapılışının 1905 ya da 1906 olduğunu
yazmaktadır.
Binanın yapılış tarihi gibi mimarı Kyriakidis'in yaşamı da
bilinmezlikler içindedir. İstanbul'da bir başka bina yapmış mıdır ya da
bu bina ilk ve son binası mı olmuştur? Bilmiyoruz. Ama böylesine, o dönemin
beğenilerini abartılı bir şekilde okşayan yeteneklere sahip işinibilir bir
mimarın, pek boş kaldığı da söylenemez. Araştırılırsa Kyriakidis de bu
öykünün bir kahramanı pekala olabilir.
Binanın sahibi ise Beyrutlu Hristiyan bir aileden Selim Hanna Frej (Frige).
Kısacası bir Beyoğlu lövanteni. Bu kişinin Maruni Cematinden olduğu söylentisi
de var. Ama şurası kesin ki oldukça varlıklı. Öylesine varlıklı ki,
oyalanmak için çalışması bile uzun süre gerekmemiş. Sıkçana göründüğü
tek yer ise İstanbul sosyetesinin biraraya geldiği seçkin yerler. Afife Batur
ise bu kişinin Hayfe ve Trablusgarp'ı da içermek üzere Beyrut ve Cebil - i Lübnan
kıyılarının 99 yıllığına kabotaj hakkını isteyecek denli güçlü bir
ekonomik konuma sahip olduğunu yazar. Ailenin bir diğer ferdi ise İran Şahı'ndan
'Arslan' ve 'Güneş' nişanlarını almış olan Musa Freige'dir.
Sınırsız servet, doyum bilmez istekler, yaşamın her döneminin böylesine
sürüp gideceğinin sanılması yanlışlığı ve sonunda gözpınarlarını
zorlayan bir trajedi. Boşuna söylememiş eskiler; ne oldum değil de ne olacağım
demeli diye... Zenginler yanlızca paralarıyla züğürdün değil, çoğu
zaman trajedileriyle de yazarın kalemini zorlar.
Kökeni 1150'lere giden aile Maruni Cemaatinden Beyrutlu Hırıstiyan ailenin
ferdi, Peralı varlıklı lövanten Selim Hanna Frej... Selim Bey'in babası
Arap, annesi ise Amerikalı. Eşinin adı ise Polin. Anlaşılan Selim Bey, para
kazanmasındaki başarısını eş seçerken de göstermiş. Çünkü eşi de
oldukça varlıklı ve üstelik oldukça da ünlü bir ailenin kızı. Kimin
dersiniz? O dönemde Tepebaşının yarısına sahip olan ünlü Glavanilerin...
Galvani'lerin kökü çok eskilere dayanıyor. Yunan tarihçi Georgia I.
Zoltan'ın bir kitabında, ailenin 1150'de Cenova'dan Sakız'a, 18. yy'ın
ortalarında ise Pera'ya göçtüğü yazılı. Aile istanbul'a gelince o dönemin
en seçkin yeri Tepebaşında önce bir köşk sonra da Voyvoda Caddesinde kendi
adlarını verdikleri bir han yaptırmışlar. Glavani'lerin köşkünün
bulunduğu sokağa da ailenin adı verilmiş. Ama zamanla bu ad halk arasında
Kallavi'ye dönüşmüş. Aile ticaretten bankerliğe kadar para getiren her işi
yapmışlar ve kısa sürede İstanbul'un hem zengin hem de ünlü aileleri arasına
girmişlerdir.
İşte Selim Hanna Frej'in eşi böyle bir aileden gelme. Bu izdivaç servete
servet katmış. Bu evlilikten Jan, Alfred ve Anjel adlı ikisi erkek, bir kız
üç çocuk olmuş. Bunlardan özellikle Anjel'in yaşamı bir film gibi. Ama
mutlu sonla biten bildik pembe fona sahip Hollywood yapımları gibi değil.
Anjel'in trajedisi
Anjel de diğer kardeşleri gibi İstanbul'un bu görkemli binasında büyümüş.
Kolay değil, İstanbul'un en gösterişli binasına sahip bir ailenin tek kızı
olmak. Derken karşısına dönemin en yakışıklı gençlerinden, İstiklal
Savaşı'nın başarılı kurmaylarından Dukakinzade Feridun Bey, yani Feridun
Dirimtekin çıkar. Hani Trikopis'in kılıcını teslim alan subay var ya, işte
o. Kurmay subay, Harp akademileri öğretmeni, Türkiye Turing ve Otomobil
Kurumu'nun yöneticisi, Ayasofya Müzesi Müdürü olan ve birçok kitaba imzasını
atan kişi...
Böylesine aristokrat ve entellektüel bir kişiliğe sahip olan Feridun
Dirimtekin'den daha iyi bir damat adayı mı olur? Anjel, Dirimtekin'le
evlenerek Aysel adını almış. Ve sonrası... Onu da bu kişilerin yaşamlarının
bir kısmına tanık olmuş tek kaynak sayın Çelik Gülersoy'dan dinliyelim:
'...O zamanki sosyetenin ve yabancı koloninin terminolojisi ile Mösyö ve
Madam Dirimtekinler, resmi ve diplomatik her davetin, görülen ve aranan
simaları idiler. Feridun Bey, tabii çok klasik giynirdi. Kışın koyu
renkler, gereğinde boyundan asma yabancı nişanları ile fraklı, yazın
mutlaka açık renk ve beyaz kostümlü. Aysel Hanım, moda olan rengarenk
empirme giysiler içinde. Ama ille de şapkaları.
Nereden bulurdu o şapka tiplerini yarabbi? Tepebaşında İngiliz Konsolosluğu
köşesindeki Alp Oteli'nin altında Macar Madam Laszlo'nun dükkanından, ya da
az ötedeki Hacopulo Pajajından alındığını hiç sanmıyorum. Çünkü Beyoğlu'nun,
dolayısıyla da bütün istanbul'un tek kadın şapkacıları olan bu küçük,
sevimli ve renkli köşeler, pek üst tabakanın devam ettiği yerler değildi.
Sanıyorum, seyrek olarak çıktıkları Avrupa gezilerinden, diyelim Feridun
Bey'in katıldığı arkeoloji kongreleri için gittikleri ünlü Avrupa
merkezlerinden alıyordu, Bayan Dirimtekin, bu tüllü, tüylü, çiçekli ve kuşlu
zarif şapkalarını. Her kokteylde de, herkesi gözucuyla kendisine baktıran,
şen kahkahlarını patlatıyordu.
Kendine göre nüktelerine, akla hayale gelmeyecek sorularına ve tebbessüm
uyandıran kiritiklerine de alışılmış gibiydi. Bir resmi yemekte estiği
zaman, masanın uzak bir tarafında oturan eşine Fransızca olarak (sıkıldım)
seslenmesi de epeyce hayret uyandırmakla beraber, yeniden davet edilmelerine
engel de olmuyordu. Bu kentteki yaşamları bu minval üzere giderken, tabii
sonunda Feridun Bey emekli oldu...'
Ne olduysa da bundan sonra olur. Görkemli Frej apartmanı 1948'de 150 bin
liraya elden çıkarılır. Feridun Bey ve Aysel Hanım Nişantaşı'nda bir
apartman dairesine taşınırlar. Düşüş başlamıştır artık. Çelik Gülersoy'un
tanımıyla 'o zamana kadar renkli Avusturya operetine benzeyen yaşamları, bir
eski tregedyanın sahnelerine dönüşmeye başlamıştır' Feridun Bey bir kaza
sonucu çukura düşerek bacağını kırar ve kısa bir süre sonra da yaşama
veda eder.
Aysel hanım artık yaşama yalnız başına direnmek zorundadır. Ama
feleketler, aksilikler dur deyince de durmazlar ki... Miras kavgaları başlar.
Mirasçılar Aysel hanımı deli diye suçlayarak akılhastanesine yatırırlar.
Bir süre Frej'lerin bu tek kızı akılhastanesinde kalır. Akılhastanesinin sıvaları
çatlamış, boyaları dökülmüş tavanları, görkemli Frej apartmanının
art nouveau üslubundaki bitkisel motiflerine hiç benzemez ki... Sonra huzur
evine gönderilir. Yani yaşamın iki farklı ucunu da görür ve yaşar Aysel
Hanım.
Ya sonra...
Sonrası da acı doludur. Aysel hanıma kalan antikalar çalınır, yoksulluk ağırlığını
ve acısını daha da yükseltir. Kader!.. O da eşi gibi bir çukura düşerek
bacağını kırar ve sonra da tüm acılara elveda der.
Kimi sevinçler, mutluluklar, zenginlikler, acılar ve yoksulluklar vardır
ki bir yaşama sığmaz. Bir kaç yaşam ister. Frej'lerin tek kızı Anjel ya
da Aysel hanım bunları tek bir yaşamda görmüştür...
Ne zaman Frej Apartmanı'nın önünden geçsem, alıntılar yaptığım Çelik
Gülersoy'un o tadına doyum olmaz üslubuyla yazdığı Bayan Anjel yazısını
anımsarım. Sanki heykellerin alınlık yaptığı o kenardaki pencereden bakar
gibidir. Kimi zaman görür gibi olurum, o hemencecik kaybolur? Onun içindir ki
Frej Apartmanı'nın yalnızca dışı bırakılıp içi oyulmamıştır, onunla
birlikte bir yaşamın canlı tanıklarının izleri de sökülüp atılmıştır.Gör
görebilirsen, düşle düşleyebilirsen şimdi bayan Anjel'i....
KAYNAKLAR:
Çelik GÜLERSOY; Beyoğlu'nda Gezerken, Çelik Gülersoy Vakfı İstanbul Kütüphanesi
Yayınları, istanbul, 1990.
Behzat ÜSDİKEN; Glavani Ailesi, istanbul ansiklopedisi, Cilt 3.
Afife BATUR; Frej Apartmanı, İstanbul ansiklopedisi, cilt 3.
Mustafa CEZAR; XIX. Yüzyıl Beyoğlusu, Akbank Yayınları, İstanbul, 1991.
Said N. DUHANİ; Eski İnsanlar, Eski Evler, TTOK Yayınları, İstanbul, 1984.
İstanbul Ansiklopedisi; Feridun Dirimtekin maddesi.
Murat BELGE; İstanbul Gezi Rehberi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,
1993.
Finansal Forum - Burçak Evren
|