reklam

11 Mart 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

Kadıköy'den beklemezdik...

İstanbul'un Kadıköy yakası İstanbul'dan önce kurulmuştur...

Koloniler çağında ''Khalkedon'' adıyla Marmara kıyısında inşa edilirken ''Bizantion'' akıllarda bile yoktu... Megara Kralı Byzas, kâhinlerin ''yeni kentin için körler şehrinin karşısını seç'' demeleri üzerine Khalkedon'un karşısındaki şimdiki Sarayburnu'nda karar kılmasaydı, İÖ 7. yüzyıldaki İstanbul'un çekirdeği de belki doğmayacaktı...

Kral Byzas'ın Sarayburnu'nu neden ''körler şehrinin karşısı'' saydığını ise bilirsiniz...

Üç tarafı denizle çevrili bu eşsiz yarımada tarihe yön verecek bir kent için o kadar uygun ve cennet gibiydi ki, Khalkedonluların Haliç 'te oynaşan ''palamutları'' bile görmeden tutup karşı tarafta kent kurmaları, olsa olsa işte o ''körlükleri'' yüzünden değil miydi?..

Aradan 2700 yıl geçti...

Kadıköylüler için şimdi aynı tanımı yapmak elbette mümkün olmadığı gibi, her açıdan da denebilir ki tam tersiler...

İstanbul'un en aydın, demokrat, hoşgörülü, ilerici insanlarının bulunduğu semtler arasında da Kadıköy çok özel bir yere sahip ve biliyorum ki, Kadıköylüler de bununla hep gurur duyuyorlar...

Nitekim Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk de aynı gururu paylaşıyor ve yönettiği ilçenin İstanbul'daki bu ''farklı'' kimliğini kanıtlayan etkinlikleriyle de hep göz dolduruyor...

Örneğin gerçekten bir ulusal duyarlılık ve çağdaşlık gösterisi olan Cumhuriyet Bayramı şölenleri, baloları, yürüyüşleri galiba tek örnek gibi... Benzer şekilde sosyal ve kültürel etkinlikler, toplumsal yaşamı güçlendiren kentsel düzenleme projeleri ve diğerleri...

Hatta son Kurban Bayramı 'ndaki o ''vahşi katliam'' görüntülerinin Kadıköy'de yaşanmamasını sağlayan önlemler ve halkla işbirliği organizasyonu da kutlanmaya değerdi..

Gelin görün ki, Kadıköy Belediyesi bir yandan böylesi övgüye değer bir kimlik sergilerken öbür yandan özellikle ''imar ve demokrasi'' alanında bütün bu olumlu imajını hızla gölgeleyen tutumlar da göstermeye başladı..

Örneğin, Fenerbahçe'deki kıyıyı ve yeşili kaçak olarak işgal eden ve hakkında yasal yıkım kararları bulunan ''Piramit'' adlı şımarık tesisi aslında talihsiz bir ''miras'' olarak devraldığını biliyoruz... Ancak mahkeme kararlarının uygulanarak halkın kıyıdan yararlanma özgürlüğünün ranta kurban edilmemesi yönündeki ısrarlı taleplere hâlâ ''sessiz'' kalınması yadırgatıcı değil mi?

Ana ulaşım artellerinin en yoğun kesişme noktasında, İbrahimağa Köprüsü karşısındaki TİBAŞ adlı, yine ''rant azmanı'' iş ve ticaret merkezi de Kadıköy'ün kentli kültürüne hiç yakışmıyor... Hele Fenerbahçe Stadı 'nın, sözde tadilat adına adeta iki misli büyütülerek akıl almaz bir yoğunluk baskısını ve tıkanıklığını bu semte yüklemesine de seyirci kalınması, asla ''Kadıköylülük'' olamaz, hatta ''Fenerbahçelilik'' bile olamaz...

Moda Deniz Kulübü 'nün yine kıyıdaki dolgu alanına yaptığı hukuka aykırı yüzme havuzu tesisleri çok yazıldı çizildi... ''Sukent'' yerleşmesinde de imar planı oyunlarıyla yoğunlukların şehircilik kuralları hiçe sayılarak arttırıldığı, üstelik bunda yargı kararlarına rağmen inat edildiği de hâlâ konuşuluyor...

İşte bütün bu gibi örnekleri aslında meslek odalarıyla dayanışma içinde önlemesi beklenen Kadıköy Belediyesi'nin, şimdi de tam tersi bir tutuma girerek Mimarlar Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası 'yla 1999'da imzaladığı ''Sağlıklı Kentleşme İçin İşbirliği Protokolü'' nü durdurmak isteyen imar çetelerini bile artık "dinlemeye" başladığı söyleniyor...

İmar konusunda ''yalnız'' kalmak isterken ''demokratik dayanışma kültüründen'' de vazgeçmek, cumhuriyeti ve demokrasiyi çok sevdiğine inandığımız Av. Selami Öztürk'e hiç mi hiç yakışmıyor...

Bu son örnek hakkında; ''efendim, yeni yasa, proje denetimini özel şirketlere verdi, meslek odalarına gerek kalmadı'' diyebileceğini ise hiç sanmıyorum...

Çünkü böylesi bir ''özelleştirmeci yasanın'' da karşısında olduğunu biliyorum ve aynı protokol için aslında kanunla getirilmiş bir engelleme olmadığını da hukukçu olarak bilmesi gerekeceğini düşünüyorum...

Evet... Sözün kısası Kadıköy'de son zamanlarda ne yazık ki ''hüsrana'' uğruyor gibiyiz... Hiç şöyle uzun süre ''umutla'' yaşamak bile artık nasip olmayacak mı?..
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Mart 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz