reklam

13 Mart 2002 Çarşamba
Ana Sayfa
>
Haberler

İpek Yolu Davasında son gelişme

TMMOB'nin "ipekyolu vadisi serbest bölgesinin kurulup işletilmesine dair" bakanlar kurulu kararının iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle danıştay idari dava daireleri genel kurulu'na açmış olduğu davada "bakanlar kurulu kararının yürütülmesinin durdurulmasına karar vermiştir."

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Güvenç'in bu konuda yaptığı açıklama şöyle:
"DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, TMMOB'nin "İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesinin Kurulup İşletilmesine Dair" Bakanlar Kurulu Kararının iptali ve yürütülmesinin durdurulması istemiyle açtığı davada:
3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nun Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varılması üzerine anılan Kanunun iptali istemiyle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına ve bu Yasaya dayanılarak tesis edilen Bakanlar Kurulu Kararının yürütülmesinin durdurulmasına karar vermiştir.

TMMOB, Başbakanlık ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'na karşı, 9.12.1998 günlü, 98/12125 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan "İPEKYOLU VADİSİ SERBEST BÖLGESİNİN YER VE SINIRLARININ BELİRLENMESİ VE KURULUP İŞLETİLMESİNE DAİR KARAR"ın iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle 1999 Şubat ayında dava açmıştır.

15.12.1998 günlü, 23554 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan bu karar ile Sakarya ve Kocaeli İlleri sınırları içinde yer alan saha "İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesi" olarak tespit edilmiş ve bölgeyi kurup, işletmekle "İpekyolu Vadisi Serbest Bölge Kurucu ve İşleticisi Anonim Şirket" (EGS Holding ) yetkili kılınmıştır. (EK-1)

TMMOB, Serbest Bölge sahasını detaylı olarak incelemiştir

Adapazarı ve Kocaeli İl sınırları içinde 30 km.lik Karadeniz sahil ve kıyı şeridini içine alarak 100 bin dönümlük (Adapazarı İl merkezinin 2 katı) alanı kapsayan İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesini detaylı olarak inceleyen TMMOB, bölge içinde:

1- Köy yerleşim yerlerinin (İhsaniye, Manavpınarı, Gölköprü, Baltaköy, Karamüezzinler, Denizköy, Başoğlu ve Arifağa köyleri) ve köylülerin yaşam kaynakları olan tarım arazileri, mısır ve fındık bahçeleri ile meraların bulunduğunu ve bölgenin % 50'nin bu nitelikteki araziler olduğunu,
2- Yöre halkının konu hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını,
3- Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan iyi vasıflı baltalık ve koru ormanı bulunduğunu, 29796 dönüm olan ormanlık alanların bölge alanına oranının % 30 olduğunu,
4- Derelerin, su kaynaklarının bulunduğu ve bunların serbest bölge alanı ile sınır oluşturan ve 1.Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilerek tescil edilen Acarlar Gölü'ne deşarj oldukları ve gölü beslediklerini, (EK-2)
5- 30 km'lik kıyı ve sahil şeridi ile kıyı boyunca uzanan 600 metre genişliğinde kumul şeridin bulunduğunu,
6- Bölgenin önemli kuş göç yollarının birleştiği havzalardan biri olduğu ve bölgede dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan nadir bitki örtüsünün olduğunu,
7- Serbest Bölge sahasındaki zemin yapısının çok büyük bölümünün "Alüvyon" ve "Pliyosen Çökeller"den oluştuğunu (MTA Genel Müdürlüğünce hazırlanan "Afet Bölgesinin Jeoloji Haritası"nda da saptandığı gibi) tespit etmiştir.

Bakanlar Kurulunca:
1- Hiçbir bölge araştırmasına ve fizibilite raporuna dayanmadan,
2- Hiçbir bölge ülke, bölge ve yerel düzeydeki fiziki planlara dayanmadan,
3- Mahallinde hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan, yöredeki ekonomik ve sosyal yapı dikkate alınmadan,
4- Hiçbir zemin etüdü yapılmadan, bilimsel ve teknik araştırma ve çalışma yapmaya gerek duymadan, deprem risk haritaları dikkate alınmadan,
5- Yöre halkını yok sayarak ve bir sermaye grubunun istemi üzerine kısa bir sürede alınan,
Anayasa ve yasal düzenlemelere, özellikle çevre, tarım, orman, tabiat ve kültür varlıkları ile ilgili mevzuat hükümlerine ve kamu yararına aykırı "Serbest Bölge" kararının iptali istemiyle Birliğimizin Başbakanlığa karşı açtığı dava 3 yıldır sürmektedir. (EK-3)

TMMOB, bu süreçte, ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek amacıyla kurulan "Serbest Bölgeler"deki faaliyetlerin yüzde 88'nin üretim dışı faaliyetler olduğunu, bölgelerin alım-satım merkezleri ve rant alanları haline geldiğini vurgulamış, "İpekyolu Serbest Bölgesi"nin de rant amacıyla ilan edildiğini açıklamıştır.

Nitekim, İpekyolu Vadisi Serbest Bölgesi'ni kurup, işletmekle yetkili kılınan EGS Holding, 10 Ocak 1999 günü Adapazarı İlinde yapılan proje tanıtım toplantısında, bölgede Hong Kong benzeri "serbest şehir" kurulacağını açıklamıştır. Türkiye hukuk mevzuatı ve imar yasalarında, serbest şehir kavramı olmamasına karşın, yetkililer, serbest şehir projesini "Amacımız, küçük değil, 2-3 milyon nüfuslu tepeden tırnağa yeni bir kent yaratmaktır." şeklinde tanıtmışlardır. Toplantılarda ve dağıtılan broşürlerde sürekli "serbest şehir" reklamı ve tanıtımı yapılmıştır.

Türkiye'nin sınırları içinde olmakla birlikte gümrük hattı dışında sayılan, ülkede geçerli ticari, mal ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemelerin uygulanmadığı, fiziki olarak ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerler olarak tanımlanan "serbest bölgeler", emekçilerin grev hakkı olmadan köle olarak çalıştırıldığı, çitlerle çevrili, sermayenin soygun ve sömürüsünün sınır tanımaz alanları haline gelmiştir. (EK-4)

TMMOB, yetkilileri, özellikle 17 Ağustos ve 12 Kasım depremleriyle yaşadığımız felaketten ders alınarak, 1. derece deprem bölgesinde olan Serbest Bölge kararını iptal etmeye, bu uygulamadan vazgeçmeye davet etmiştir.

17 Ağustos depremi, Serbest Bölgenin sınırı olan Sakarya nehrinin Karadeniz'le buluştuğu yere 2 km. mesafede bulunan Adapazarı İli Karasu yerleşim birimini etkilemiş, yüzlerce can kaybına, yaralanmalara ve yapılarda yıkım ve ağır hasarlara neden olmuştur. Alüvyon zeminler, yaşanan yapısal yıkım ve can kayıplarının yaşandığı alanlardır.

Deprem etkilerinin azaltılmasının yolu, her şeyden önce, ülke ve bölge düzeyinde sosyal, ekonomik ve kalkınmayla uyumlu yerleşim politikalardan geçmektedir. Bunlar temelde, özellikle doğal afet riskli sakıncalı alanları dikkate alarak, nüfusun bu bölgelerde yığılmasını önlemek, yatırımların ülke düzeyinde dengeli dağılımı sağlamak ve kaynakların doğru kullanımını amaçlayarak sağlıklı ve yaşanabilir çevreler yaratabilmektir. Marmara Depremi, böylesi bir planlama politikasının eksikliğini gözler önüne sermiştir.

Oysa, 8. Beş Yıllık (2001-2005) Kalkınma Planının:
476. maddesi - 1999'da yaşanan Marmara ve Bolu-Düzce depremleri, yanlış arazi kullanımı, çarpık yapılaşma gibi nedenlerin de etkisiyle, büyük zararlar meydana getirmiş, bölgesel gelişme politikalarının etkin bir şekilde uygulanması gerektiğini ortaya koymuştur.
532. maddesi - Depremlerin ülkemizin gerek nüfus gerekse ekonomik aktivite bakımından en yoğun bölgesini etkilemiş, özellikle Kocaeli, Sakarya ve Yalova'da ağır can ve mal kaybına yol açmıştır.
533. maddesi - Kocaeli, Sakarya, Yalova illerine öncelik vermek üzere Marmara Bölge Planı hazırlık çalışmaları başlatılmıştır.
545. maddesi - Marmara Bölge Planı ile, depremin yarattığı olumsuzlukların giderilmesi, kentsel alanlara yönelik göçün istikrarlı bir yapıya kavuşturulması, tarım, sanayi, ticaret, konut, turizm vb. konulara ilişkin yerleşim alanlarının afet riskleri de dikkate alınarak hazırlanacak bir arazi kullanım planına göre yönlendirilmesi, çevre ve mekan kalitelerinin korunarak kentsel büyümenin denetim altına alınabilmesi ve sosyoekonomik orta vadeli gelişme deseninin belirlenmesi amaçlanmıştır.

TMMOB, dava sürecinde, Kalkınma Planının bu ilke ve politikaları karşısında bölge planı yapılmadan, ilke ve esasları belirlenmeden, yasal amaç ve ilgili diğer mevzuat yönünden inceleme yapılmadan alınan Bakanlar Kurulu Kararının hukuka ve kamu yararına aykırı olduğunu söylemiştir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, Bakanlar Kurulu Kararı ile meralar, ormanlar, tarımsal araziler, akarsular, hazine arazileri, köy yerleşim yerleri, konut ve yapı kooperatifleri ve bazı yerleşim alanlarını kapsayacak şekilde serbest bölge sınırlarının tespit edildiğini belirterek; serbest bölgelerin yasal çerçevesini çizmeyen, herhangi bir temel ilke koymayan, ülkenin herhangi bir bölgesinde serbest bölge ilan etmeye, yer ve sınırlarını belirlemeye Bakanlar Kurulunu yetkili kılan 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun Anayasaya aykırı olduğu kanısına vararak itiraz yoluyla Anayasa mahkemesine başvurulmasına ve Bakanlar Kurulu Kararının yürütülmesinin durdurulmasına karar vermiştir.

Hukuk devletinin gerçekleştirilmesinin yalnızca idari yargı kararlarıyla sağlanamayacağının vurgulandığı bu karardan; hukuk düzeninin ilkelerinden, insan haklarına saygıdan, hak ve özgürlükleri koruyup güçlendirmekten, temel hukuk ilkelerinden her geçen gün uzaklaşmakta olan siyasi iktidar ders almalıdır.

Halkın demokratik katılımına, denetimine, demokrasiye, bilime ve planlamaya yer olmayan bir sistemde, hiçbir ekonomik programın insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayarak, insanlık onurunu ezerek yükselemeyeceği, başarılı olamayacağı gözler önüne serilmiştir.

Doğal ve kültürel değerlerimizi, yaşam kaynaklarımızı ve ülke insanını, sermayenin daha fazla soygun ve vurgunu için, rant projelerine tercih eden Bakanlar Kurulu Kararından vazgeçilmeli, çözümün bilimin, tekniğin, planlamanın, demokrasinin evrensel değerlerini, temel hukuk ilkelerini esas alan politika ve uygulamalardan geçtiği anlaşılmalı ve görülmelidir."
Arkitera 

 

Mart 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Etkinlik

gadarchitecture  mimarlık ortaklığının yaklaşık son on yıllık çalışmalarını içeren bir gösteri... 

Tarih: 09 Mart - 06 Nisan 2002 
Yer:
Galerist - İstanbul
Sergi: Salı - Cumartesi  arasında saat 11:00 - 18:00

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz