reklam

1 Nisan 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

Büyük depremin son uyarıları!..

Büyük depremin son uyarıları!..Felaketleri önlemek için yapılacak hazırlıkları düşünmek, bu konuda çalışmalar yapmak, bu çalışmaları örgütlemek galiba bizi felaketlerin kendisinden daha fazla ürkütüyor. Hepimiz bütün Marmara'yı etkileyecek, İstanbul'un belki çehresini değiştirecek, Türkiye'nin ekonomisini ve geleceğini sarsacak bir İstanbul depreminin kapıda olduğunu biliyoruz. Ama önlem almak için acele etmiyoruz. Bilim adamları ise büyük bir yıkımdan ve ölümden kurtulmak için hemen harekete geçmemiz gerektiğini haykırıyorlar. Marmara Denizi'nde son üç haftada meydana gelen iki deprem bize bu olayın ciddiyetini bir kere daha hatırlattı. Ama gerek ülke yönetimi, gerekse toplum bu konuda gerekli hassasiyeti göstermiyor. Önde gelen depremcilerden Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Başkanı Doçent Oğuz Gündoğdu ise bizi doğanın uyardığını söylüyor. Bu uyarıları ciddiye almak birçoğumuzun hayatını kurtarabilecek. Uyarıları ciddiye almamak ise kaçınılmaz felaketin boyutlarını ve sonuçlarını dehşet verici bir noktaya tırmandıracak.
--------------------------------------------------------------------------------

Marmara geçenhafta4.8 büyüklüğünde bir depremle kıpırdandı. Bu deprem,neredeyse bütün ülkeninkâbusu haline gelen büyük
İstanbul depreminin habercisi olabilir mi?

Marmara'da iki tane 4.8'lik deprem oldu. Biri 28 Şubat'ta, diğeri on gün önce cumartesi sabaha karşı. İkincisi önemsiz, çünkü düşey bir hareketti. Ama 28 Şubat'taki öyle değildi. Marmara Ereğlisi ile Silivri arasında olan bu deprem Marmara'da kırılmasını beklediğimiz ortadaki parçayla aynı karakteri göstermesi açısından çok önemli. Çünkü bu, bizim beklediğimiz büyük depremin ve doğru atımlı fayın özelliklerini taşıyan bir model. 28 Şubat'taki depremi büyük depremin çocuğu gibi düşünebilirsiniz. Marmara'da gerilmenin arttığını gösteriyor bu deprem. Olağandışı bir olay olduğunu anlıyoruz burada. Bence bunlar son uyarılar. Doğa bizi uyarmaya çalışıyor. Geleceğim diyor. Bu deprem her yerde aynı hissedilmedi.Nerelerde daha fazla hissedildiyse, büyük depremde de oralarda daha fazla hissedilecek.
İstanbul depremini yaratacak fayın varlığı, yapısı, şekli kesin olarak belirlendi mi? Yoksa bunlar hâlâ tahmin düzeyinde mi?
Hayır, her şey çok net. Le Pichon ve arkadaşları bir yıl önce burada çok iyi bir çalışma yaptılar, faylar belirlendi. Kuzey Anadolu fayı birkaç kol halinde Marmara Denizi'nden geçiyor. Marmara'da deprem olmayacak diyenler de şimdi görüşlerini değiştiriyor, yavaş yavaş depremin büyüklüğünü yükseltiyor. Gerçi İstanbul'da bir fay yok ama İstanbul Marmara Denizi'ndeki
kırılmalardan tarih boyunca etkilendi. Kuzey Anadolu Fayı 1939 yılında 8 büyüklüğündeki Erzincan depremiyle anlaşıldı. Depremler hep Doğu'da olduğu için pek dikkati çekmedi. Ama ne zaman 17 Ağustos 1999'da 20 bin kişinin öldüğü Gölcük depremi oldu, dikkatler bu faya çevrildi. Gölcük depremi bizim hesaplamalarımıza göre 7.4 değil, 7.6 büyüklüğündeydi.
İkisi arasında nasıl bir fark var?
Büyük fark var. 7.6 büyüklüğündeki bir depremde altı tane 7.4'lük bir deprem vardır. Gerçi bir depremin büyüklüğü hasar ve can kaybı açısından çok önemlidir ama fayın karşısında olup olmamanız da bir o kadar önemlidir. Mesela 17 Ağustos depreminde Gölcük, Adapazarı, Değirmendere, Yalova ve Çınarcık fayın tam karşısındaydı. Bu yüzden büyük hasar aldılar. İzmit ise
fayın yanındaydı, yani doğrultusundaydı, bu sayede beklenen hasarı almadı. 17 Ağustos'taki depremden sonra şimdi artık Kuzey Anadolu Fayı'nın Marmara Denizi içindeki parçası kırılacak ve fayın karşısında olanlar Marmara'daki depremi çok hissedecek.
İstanbul depremine yol açacağı söylenen fay nereden nereye uzanıyor, boyu ne kadar?
Kuzey Anadolu Fayı Marmara içine kuzeyden giriyor. Yaklaşık 200 kilometre uzunluğunda olan bu fay en az üç parça halinde kırılacak ve 50 yıl içinde bu serüven belki tamamlanacak. Biz şanssız bir nesiliz, bu serüven fay parçalanmadan durmaz. Biz bu depremleri yaşayacağız. Eldeki bütün veriler bu fayın parçalı kırılacağı yönünde. Eğer bu fay tek parça boydan boya kırılırsa vay halimize. Bu 7.5'in üstünde bir deprem demektir. 17 Ağustos'ta Kuzey Anadolu Fayı'nın Hersek Burnu'nu geçinceye kadarki parçası kırıldı. Geriye Marmara Denizi içinde kırılacak bir bölüm kaldı. Altı, yedi ay önce Aykut Barka'nın da bulunduğu basına kapalı bir toplantıda biz elimizdeki verileri
masaya koyduk ve bildiklerimizi söyleyip insanları uyarma kararı aldık. Mesela biz Yeşilköy açıklarından Marmara Ereğlisi'nin 15-20 kilometre güneyindeki bölgeye kadar uzanan 110 kilometrelik ortadaki parçanın kırılmasından korkuyoruz.
Bu parça kırılırsa ne olacak?
Buradaki depremin büyüklüğü 7'- nin üzerine çıkacak. Bu deprem 30 yıl içinde her an olabilir. Bu olasılık çok güçlü. Aykut Barka, bu orta parçanın en son 1766'da kırıldığını düşünüyordu. Yani iki yüz yıldır burası hareketsiz duruyor, enerji biriktiriyor. Buradaki deprem 7.5'i aşabilir. Ama çok kesin konuşmak mümkün değil.

Marmara Denizi'ndeki fay üç parça halinde kırılacak diyorsunuz. Bizim İstanbul depremi olarak beklediğimiz deprem hangi parçanın kırılmasıyla yaşanacak?
İstanbul'u etkileyecek deprem ortadaki parçanın kırılması sonucunda olacak.
Oysa tarihte İstanbul depremi diye anılan, Adaların güneyindeki birinci parçadır. Bu parça yüzyıldır hareketsiz, en son 1894'te kırıldı. 50 kilometrelik bu birinci parça Hersek Burnu'nundan başlıyor, Yeşilköy açıklarına kadar uzanıyor. Buradaki deprem 7'yi aşmaz, büyüklüğü 6.5 civarında
olur. Çünkü yüzyılda biriken enerji çok fazla olmaz. Ama ivmesi büyük olursa yedi küsurluk bir depremi ararız tabii.
Niye?
Çünkü 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden hemen sonra 12 Kasım'da Bolu depremi oldu. 43 kilometrelik küçük bir parça kırıldı. Ama 7.2 büyüklüğünde muazzam bir enerji çıkardı. Bu işin kuralı yok. 190 kilometrelik bir parçayı kıran Gölcük depreminin büyüklüğü 7.6'ydı ama bu deprem düşük viteste geldi, yavaş yavaş kırdı. 12 Kasım Bolu depremi ise 15 saniye sürdü. Büyüklüğü 7.2'ydi ama dördüncü viteste geldi. İvmesi çok yüksek olduğu için çok hızlı kırdı. Dileyelim ki, Marmara'daki kırılmalar da böyle ikinci viteste yavaş gelsin.
Marmara Denizi'nde kırılacak üçüncü parça nerede peki?
Tekirdağ'dan batıya Saroz Körfezi'ne doğru giden parça bu. O da her an 7 civarında bir deprem üretebilir.
Madem fayın neresinde bulunduğumuz çok önemli, birinci parça dediğimiz Adaların önünden geçen fay, İstanbul'un karşısında mı yoksa yanında mı?
Adaların önündeki depremi Çekmece, Beylikdüzü, Avcılar, Yeşilköy, Bakırköy gibi yerler çok hissedecek, çünkü bu bölgeler fayın karşısında. Kadıköy, Kartal, Pendik gibi yerler ise fayın yanında olduklarından daha az hissedecek. Ortadaki parçanın kırılmasında ise durum değişecek. Bu kez Kadıköy fayın karşısında kaldığı için Çekmece tarafları biraz daha şanslı olacak.
Geçenlerde suyu kurumuş kuyularda yeniden su çıktığı, sularda kükürt kabarcıklarının görüldüğü yazıldı. Bunlar bir İstanbul depreminin habercileri olabilir mi?
Su rejimlerinin değişimleri, kuyu suları bir depremde takip edilen belirtilerden sadece biridir. Diğer değişkenlere de bakmak gerekir. Ben Avcılar'da böyle üç kuyuyla uğraştım. Sudaki ısınmanın motordan olduğunu anladık sonra. Ancak ben depremin önceden belirlenebileceği iddiasında olan biriyim. 17 Ağustos depreminden sonra bir sürü belirtinin olduğunu gördük. Mesela yerin mikron cinsindeki yatay hareketlerini ölçen tiltmetre depremden üç gün önce İğneciler ve Taşburnu'nda fırlamış. Yeraltı sularının ısısı ve seviyesi değişmiş. Radon gazında anormallikler olmuş. Bir depremde doğa hayvanlarla da ses veriyor. Karıncalar dışarı çıkmaya çalışıyor. Köpekler hemen depremden önce havlayarak sağa sola gidiyor. 
Şimdi bu belirtiler İstanbul depremi için takip edilmiyor mu?
Hayır. Gereken önem verilmiyor ve koordinasyon kurulmuyor. Toplum bu konularda öyle duyarsız ki, insanlara rağmen insanların hayatını kurtarmaya çalışmak ne kadar zormuş meğer.
Marmara'daki küçük depremler, büyük depremin beklenenden daha önce olmasına yol açabilir mi?
Açmaz. Bu küçük depremler gelecek depremin beş binde, on binde kadarıdır. Bu kadar küçük enerjiyle neyi tetikleyecekler ki. 17 Ağustos'ta tetikleme işi bitti zaten. Stres artık Marmara'ya aktarıldı. Eğer Gölcük depremi olmasaydı Marmara depremi bu kadar erken bir tarihe çekilmezdi. Hem nedense herkes beklenen depremin adına İstanbul depremi diyor, bu doğru değil. Bunun adı Marmara depremi. Çünkü bu depremlerde sadece İstanbul hasar almayacak. Tekirdağ, Bursa dahil Marmara Denizi'nin çevresindeki iller ve ilçeler, kıyı şeritleri etkilenecek.
Faydan uzaklaştıkça şansınız artacak ama yapınız kötüyse hiçbir şey değişmeyecek. Biz artık Marmara'da birkaç deprem bekliyoruz.
İlkinin nerede olacağı belli değil. Adalar'ın önünde beklerken, ortadaki parça kırılabilir. Ortadakini beklerken, üçüncü parça kırılabilir. Ama benim aklım hep orta parçada. Çünkü burada yüzyıllardır deprem yok, bir sismik boşluk var, bu boşluk eninde sonunda dolacak. Bu kötü kırılacak. Bunu atlatırsak, sanırım diğerlerini de atlatırız. Çünkü akıllanırız. 17 Ağustos akıllanmamıza yetmedi.
Eğer 20 bin kişinin ölümü akıllanmamıza yetmediyse ne kadar ölümle akıllanacağız biz sizce?
Ankara yeteri kadar sallanmadı. Deprem Ankara'da olmuş olsaydı farklı önlemler alınırdı. Depreme karşı gerçek anlamda önlem almak demek, yeni binaları depreme dayanıklı yapmak, eskileri depreme dayanıklı hale getirmek, getirilemeyenleri yıkmak demektir. Aykut Barka söyledi. 'Riskli yerlerdeki binaları yıkacaksınız. Yerlerine depreme dayanıklı olan yenisini yapacaksınız. O riskli yerlerde 3.5 milyon insan oturuyor.

İstanbul'da 3.5 milyon nüfus yer değiştirecek' dedi. Ama bugüne kadar bu şehirde gerçek önlemlerde hiç ilerleme yok, aksine hatalı onarımlar var. 17 Ağustos'tan sonra halk ağır hasarlı binalarını orta hasara çevirtip onarmaya çalıştı. Depremlerden hasar gören bu ülkede hâlâ bir deprem hukuku bile yok. Avcılar'da yıkılması gereken bina, sahibi mahkemeye verdiği için yıkılamıyor. Bir deprem olsa bu bina başkalarının üstüne yıkılacak. Bir bakıyorsunuz onarım için altı kata izin veriliyor. Yeni bina yapacaksanız iki kata izin veriliyor. Böyle bir çelişki olabilir mi?
Peki riskli bölgeler nereleri?
Dere yatakları, heyelanlı bölgeler, imar ruhsatı olmayan denetimsiz yapılan yerler. Fayın karşısında kalan yerler. İstanbul'un bütün binalarını yıkıp yeniden yapmak olanaksız ama teknik adamlar riskli bölgeleri
saptayıp, yıkılması gereken binalara karar verebilir. Bazı binaların güçlendirilmesi lazım. Ama insanlar ya binamız kötü çıkarsa diye kontrolünü bile yaptırmıyor.
İstanbul depremi kaçınılmaz mı?
Kaçınılmaz. Saat çalışıyor. Otuz yılın iki yılı bitti. Biz bu depremin yüzde 65 olasılıkla 30 yıl içinde olmasını bekliyoruz.
20 yıldır depremleri izliyorum.. Hâlâ bir depremde çıkan enerjinin büyüklüğünü algılayamadım. 17 Ağustos'tan sonra Sapanca yakınındaki fayda ölçüm yapıyordum. 5.8'lik bir artçı oldu. Dağlar sabit duruyordu, köyler gidip geliyordu. Fay kırılır diye kaçtım ve 500 metre ötede duran arabaya vardıktan sonra dizlerime kadar karıncayla kaplandığımı gördüm.
İstanbul depremiyle ilgili bir kıyamet günü senaryosu var. Bu deprem İstanbul'u nasıl etkileyecek?
Ülkedeki nitelikli sanayinin yüzde 45'i burada. Bu deprem Türkiye'ye çok güç günler yaşatacak. Eğer sanayiyi depreme dayanıklı hale getirmezsek büyük servet kaybına uğrayacağız. Fabrikalar kontrol edilmeli, gerekirse sanayi İstanbul'dan taşınmalı. Ayrıca çıkacak yangınlar da İstanbul için büyük risk yaratacak. Bir de depremden sonra yağma olasılığı çok yüksek. Askerler ve emniyet güçleri bu olasılığa karşı çalışmalar yapıyor. Bayındırlık Bakanlığı Deprem Araştırma Daire Başkanlığı tarafından valiliklere gönderilen gizli senaryolar var. Bunları bilmiyorum ama Kandilli Rasathanesi'nden Mustafa Erdik de muhtemel hasarla ilgili detaylı bir çalışma yaptı.
İstanbul'da 50 bin kişinin öleceği, 300 bin kişinin yaralanacağı, bir milyon 200 bin kişinin de evsiz kalacağı tahmin ediliyor. Depremde gerçekten İstanbul mahşer yerine mi dönecek?
İlçelerin hemen hepsi afet merkezleri kurdu. Afet sonrası önlemler alınıyor ama sağ kurtulanlar için ciddi sorunlar ortaya çıkacak. İnsanları nerede barındıracaksınız, hastanelere nasıl götüreceksiniz, yangınları nasıl söndüreceksiniz. Hastaneler yerinde kalacak mı? İnşaat Mühendisleri Odası'nın hastane binalarından ciddi endişesi var. Biz depremden önce alınacak önlemlerle değil, afet sonrası önlemlerle uğraşıyoruz hep. Depremin yıkıcı dalgası gelmeden elektriklerin kesilmesi gerekir. Yoksa yangın çıkar. Ben binaların yıkılmasından çok yangından korkuyorum. Amerika'da San Fernando depreminde 400 bin kişi yangında öldü. Binaların altındaki fırınlar, tüpgazcılar, benzin istasyonları güvenilir alanlara taşınmalı. Gölcük'te fırın olan her yerde yangın çıktı. Ayrıca doğalgaz ana arterlerine de kesici konmalı. Hatta her apartman kendisi de kesici koymalı. Bunlar maliyetli önlemler değil. Bu kadar kaygısız olmasın insanlar.
Peki İstanbul şehri depremden hemen sonra ne hale gelecek?
Önce şehirden yoğun bir toz bulutu kalkacak. İlk gördüğümüz manzara o olacak. Toz bulutları içinde silkelenmiş bir İstanbul göreceğiz. Arkadan feryatlar duyulacak. Ne kadar iyi hazırlanırsanız hazırlanın olay çok büyük. İnşallah depremin ivmesi düşük kalır, yavaş yavaş kırar ve hasar daha az olur ve biz de baş edebiliriz bu afetle.
17 Ağustos'ta İstanbul'un binaları sınanmadı mı sizce?
Gölcük depremi İstanbul'da deprem yaratmadı, sadece salladı. Ayrıca bu depremler İstanbul'daki binaları yordu. Bir bina da insan gibi yorulur. Her sallanmada bir şeyler kopar. Bu yüzden zemininizi ve binalarınızı ölçtürmeniz, testlerden geçirmemiz gerekir. Hatırlayın, 17 Ağustos'ta
Avcılar'da hep hatalı binalar yıkıldı.
Radikal

 

Mart 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Haydar Karabey 2 Nisan Salı günü  Diyalog bölümümüze konuk oldu.

Haydar Karabey hakkında daha fazla bilgi edinmek için buraya, yapılan Diyalog'u okumak  için  buraya tıklayın...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz