Büyük depremin son uyarıları!..
Felaketleri
önlemek için yapılacak hazırlıkları düşünmek, bu konuda çalışmalar
yapmak, bu çalışmaları örgütlemek galiba bizi felaketlerin kendisinden
daha fazla ürkütüyor. Hepimiz bütün Marmara'yı etkileyecek, İstanbul'un
belki çehresini değiştirecek, Türkiye'nin ekonomisini ve geleceğini
sarsacak bir İstanbul depreminin kapıda olduğunu biliyoruz. Ama önlem almak
için acele etmiyoruz. Bilim adamları ise büyük bir yıkımdan ve ölümden
kurtulmak için hemen harekete geçmemiz gerektiğini haykırıyorlar. Marmara
Denizi'nde son üç haftada meydana gelen iki deprem bize bu olayın ciddiyetini
bir kere daha hatırlattı. Ama gerek ülke yönetimi, gerekse toplum bu konuda
gerekli hassasiyeti göstermiyor. Önde gelen depremcilerden Jeofizik Mühendisleri
Odası İstanbul Başkanı Doçent Oğuz Gündoğdu ise bizi doğanın uyardığını
söylüyor. Bu uyarıları ciddiye almak birçoğumuzun hayatını
kurtarabilecek. Uyarıları ciddiye almamak ise kaçınılmaz felaketin boyutlarını
ve sonuçlarını dehşet verici bir noktaya tırmandıracak.
--------------------------------------------------------------------------------
Marmara geçenhafta4.8 büyüklüğünde bir depremle kıpırdandı. Bu
deprem,neredeyse bütün ülkeninkâbusu haline gelen büyük
İstanbul depreminin habercisi olabilir mi?
Marmara'da iki tane 4.8'lik deprem oldu. Biri 28 Şubat'ta, diğeri on gün önce
cumartesi sabaha karşı. İkincisi önemsiz, çünkü düşey bir hareketti.
Ama 28 Şubat'taki öyle değildi. Marmara Ereğlisi ile Silivri arasında olan
bu deprem Marmara'da kırılmasını beklediğimiz ortadaki parçayla aynı
karakteri göstermesi açısından çok önemli. Çünkü bu, bizim beklediğimiz
büyük depremin ve doğru atımlı fayın özelliklerini taşıyan bir model.
28 Şubat'taki depremi büyük depremin çocuğu gibi düşünebilirsiniz.
Marmara'da gerilmenin arttığını gösteriyor bu deprem. Olağandışı bir
olay olduğunu anlıyoruz burada. Bence bunlar son uyarılar. Doğa bizi
uyarmaya çalışıyor. Geleceğim diyor. Bu deprem her yerde aynı
hissedilmedi.Nerelerde daha fazla hissedildiyse, büyük depremde de oralarda
daha fazla hissedilecek.
İstanbul depremini yaratacak fayın varlığı, yapısı, şekli kesin
olarak belirlendi mi? Yoksa bunlar hâlâ tahmin düzeyinde mi?
Hayır, her şey çok net. Le Pichon ve arkadaşları bir yıl önce burada
çok iyi bir çalışma yaptılar, faylar belirlendi. Kuzey Anadolu fayı birkaç
kol halinde Marmara Denizi'nden geçiyor. Marmara'da deprem olmayacak diyenler
de şimdi görüşlerini değiştiriyor, yavaş yavaş depremin büyüklüğünü
yükseltiyor. Gerçi İstanbul'da bir fay yok ama İstanbul Marmara Denizi'ndeki
kırılmalardan tarih boyunca etkilendi. Kuzey Anadolu Fayı 1939 yılında 8 büyüklüğündeki
Erzincan depremiyle anlaşıldı. Depremler hep Doğu'da olduğu için pek
dikkati çekmedi. Ama ne zaman 17 Ağustos 1999'da 20 bin kişinin öldüğü Gölcük
depremi oldu, dikkatler bu faya çevrildi. Gölcük depremi bizim hesaplamalarımıza
göre 7.4 değil, 7.6 büyüklüğündeydi.
İkisi arasında nasıl bir fark var?
Büyük fark var. 7.6 büyüklüğündeki bir depremde altı tane 7.4'lük
bir deprem vardır. Gerçi bir depremin büyüklüğü hasar ve can kaybı açısından
çok önemlidir ama fayın karşısında olup olmamanız da bir o kadar önemlidir.
Mesela 17 Ağustos depreminde Gölcük, Adapazarı, Değirmendere, Yalova ve Çınarcık
fayın tam karşısındaydı. Bu yüzden büyük hasar aldılar. İzmit ise
fayın yanındaydı, yani doğrultusundaydı, bu sayede beklenen hasarı almadı.
17 Ağustos'taki depremden sonra şimdi artık Kuzey Anadolu Fayı'nın Marmara
Denizi içindeki parçası kırılacak ve fayın karşısında olanlar
Marmara'daki depremi çok hissedecek.
İstanbul depremine yol açacağı söylenen fay nereden nereye uzanıyor,
boyu ne kadar?
Kuzey Anadolu Fayı Marmara içine kuzeyden giriyor. Yaklaşık 200 kilometre
uzunluğunda olan bu fay en az üç parça halinde kırılacak ve 50 yıl içinde
bu serüven belki tamamlanacak. Biz şanssız bir nesiliz, bu serüven fay parçalanmadan
durmaz. Biz bu depremleri yaşayacağız. Eldeki bütün veriler bu fayın parçalı
kırılacağı yönünde. Eğer bu fay tek parça boydan boya kırılırsa vay
halimize. Bu 7.5'in üstünde bir deprem demektir. 17 Ağustos'ta Kuzey Anadolu
Fayı'nın Hersek Burnu'nu geçinceye kadarki parçası kırıldı. Geriye
Marmara Denizi içinde kırılacak bir bölüm kaldı. Altı, yedi ay önce
Aykut Barka'nın da bulunduğu basına kapalı bir toplantıda biz elimizdeki
verileri
masaya koyduk ve bildiklerimizi söyleyip insanları uyarma kararı aldık.
Mesela biz Yeşilköy açıklarından Marmara Ereğlisi'nin 15-20 kilometre güneyindeki
bölgeye kadar uzanan 110 kilometrelik ortadaki parçanın kırılmasından
korkuyoruz.
Bu parça kırılırsa ne olacak?
Buradaki depremin büyüklüğü 7'- nin üzerine çıkacak. Bu deprem 30 yıl
içinde her an olabilir. Bu olasılık çok güçlü. Aykut Barka, bu orta parçanın
en son 1766'da kırıldığını düşünüyordu. Yani iki yüz yıldır burası
hareketsiz duruyor, enerji biriktiriyor. Buradaki deprem 7.5'i aşabilir. Ama çok
kesin konuşmak mümkün değil.
Marmara Denizi'ndeki fay üç parça halinde kırılacak diyorsunuz. Bizim İstanbul
depremi olarak beklediğimiz deprem hangi parçanın kırılmasıyla yaşanacak?
İstanbul'u etkileyecek deprem ortadaki parçanın kırılması sonucunda
olacak.
Oysa tarihte İstanbul depremi diye anılan, Adaların güneyindeki birinci parçadır.
Bu parça yüzyıldır hareketsiz, en son 1894'te kırıldı. 50 kilometrelik bu
birinci parça Hersek Burnu'nundan başlıyor, Yeşilköy açıklarına kadar
uzanıyor. Buradaki deprem 7'yi aşmaz, büyüklüğü 6.5 civarında
olur. Çünkü yüzyılda biriken enerji çok fazla olmaz. Ama ivmesi büyük
olursa yedi küsurluk bir depremi ararız tabii.
Niye?
Çünkü 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden hemen sonra 12 Kasım'da Bolu
depremi oldu. 43 kilometrelik küçük bir parça kırıldı. Ama 7.2 büyüklüğünde
muazzam bir enerji çıkardı. Bu işin kuralı yok. 190 kilometrelik bir parçayı
kıran Gölcük depreminin büyüklüğü 7.6'ydı ama bu deprem düşük
viteste geldi, yavaş yavaş kırdı. 12 Kasım Bolu depremi ise 15 saniye sürdü.
Büyüklüğü 7.2'ydi ama dördüncü viteste geldi. İvmesi çok yüksek olduğu
için çok hızlı kırdı. Dileyelim ki, Marmara'daki kırılmalar da böyle
ikinci viteste yavaş gelsin.
Marmara Denizi'nde kırılacak üçüncü parça nerede peki?
Tekirdağ'dan batıya Saroz Körfezi'ne doğru giden parça bu. O da her an
7 civarında bir deprem üretebilir.
Madem fayın neresinde bulunduğumuz çok önemli, birinci parça dediğimiz
Adaların önünden geçen fay, İstanbul'un karşısında mı yoksa yanında mı?
Adaların önündeki depremi Çekmece, Beylikdüzü, Avcılar, Yeşilköy, Bakırköy
gibi yerler çok hissedecek, çünkü bu bölgeler fayın karşısında. Kadıköy,
Kartal, Pendik gibi yerler ise fayın yanında olduklarından daha az
hissedecek. Ortadaki parçanın kırılmasında ise durum değişecek. Bu kez
Kadıköy fayın karşısında kaldığı için Çekmece tarafları biraz daha
şanslı olacak.
Geçenlerde suyu kurumuş kuyularda yeniden su çıktığı, sularda kükürt
kabarcıklarının görüldüğü yazıldı. Bunlar bir İstanbul depreminin
habercileri olabilir mi?
Su rejimlerinin değişimleri, kuyu suları bir depremde takip edilen
belirtilerden sadece biridir. Diğer değişkenlere de bakmak gerekir. Ben Avcılar'da
böyle üç kuyuyla uğraştım. Sudaki ısınmanın motordan olduğunu anladık
sonra. Ancak ben depremin önceden belirlenebileceği iddiasında olan biriyim.
17 Ağustos depreminden sonra bir sürü belirtinin olduğunu gördük. Mesela
yerin mikron cinsindeki yatay hareketlerini ölçen tiltmetre depremden üç gün
önce İğneciler ve Taşburnu'nda fırlamış. Yeraltı sularının ısısı ve
seviyesi değişmiş. Radon gazında anormallikler olmuş. Bir depremde doğa
hayvanlarla da ses veriyor. Karıncalar dışarı çıkmaya çalışıyor. Köpekler
hemen depremden önce havlayarak sağa sola gidiyor.
Şimdi bu belirtiler İstanbul depremi için takip edilmiyor mu?
Hayır. Gereken önem verilmiyor ve koordinasyon kurulmuyor. Toplum bu
konularda öyle duyarsız ki, insanlara rağmen insanların hayatını
kurtarmaya çalışmak ne kadar zormuş meğer.
Marmara'daki küçük depremler, büyük depremin beklenenden daha önce
olmasına yol açabilir mi?
Açmaz. Bu küçük depremler gelecek depremin beş binde, on binde kadarıdır.
Bu kadar küçük enerjiyle neyi tetikleyecekler ki. 17 Ağustos'ta tetikleme işi
bitti zaten. Stres artık Marmara'ya aktarıldı. Eğer Gölcük depremi
olmasaydı Marmara depremi bu kadar erken bir tarihe çekilmezdi. Hem nedense
herkes beklenen depremin adına İstanbul depremi diyor, bu doğru değil. Bunun
adı Marmara depremi. Çünkü bu depremlerde sadece İstanbul hasar almayacak.
Tekirdağ, Bursa dahil Marmara Denizi'nin çevresindeki iller ve ilçeler, kıyı
şeritleri etkilenecek.
Faydan uzaklaştıkça şansınız artacak ama yapınız kötüyse hiçbir şey
değişmeyecek. Biz artık Marmara'da birkaç deprem bekliyoruz.
İlkinin nerede olacağı belli değil. Adalar'ın önünde beklerken, ortadaki
parça kırılabilir. Ortadakini beklerken, üçüncü parça kırılabilir. Ama
benim aklım hep orta parçada. Çünkü burada yüzyıllardır deprem yok, bir
sismik boşluk var, bu boşluk eninde sonunda dolacak. Bu kötü kırılacak.
Bunu atlatırsak, sanırım diğerlerini de atlatırız. Çünkü akıllanırız.
17 Ağustos akıllanmamıza yetmedi.
Eğer 20 bin kişinin ölümü akıllanmamıza yetmediyse ne kadar ölümle
akıllanacağız biz sizce?
Ankara yeteri kadar sallanmadı. Deprem Ankara'da olmuş olsaydı farklı önlemler
alınırdı. Depreme karşı gerçek anlamda önlem almak demek, yeni binaları
depreme dayanıklı yapmak, eskileri depreme dayanıklı hale getirmek,
getirilemeyenleri yıkmak demektir. Aykut Barka söyledi. 'Riskli yerlerdeki
binaları yıkacaksınız. Yerlerine depreme dayanıklı olan yenisini yapacaksınız.
O riskli yerlerde 3.5 milyon insan oturuyor.
İstanbul'da 3.5 milyon nüfus yer değiştirecek' dedi. Ama bugüne kadar bu
şehirde gerçek önlemlerde hiç ilerleme yok, aksine hatalı onarımlar var.
17 Ağustos'tan sonra halk ağır hasarlı binalarını orta hasara çevirtip
onarmaya çalıştı. Depremlerden hasar gören bu ülkede hâlâ bir deprem
hukuku bile yok. Avcılar'da yıkılması gereken bina, sahibi mahkemeye verdiği
için yıkılamıyor. Bir deprem olsa bu bina başkalarının üstüne yıkılacak.
Bir bakıyorsunuz onarım için altı kata izin veriliyor. Yeni bina yapacaksanız
iki kata izin veriliyor. Böyle bir çelişki olabilir mi?
Peki riskli bölgeler nereleri?
Dere yatakları, heyelanlı bölgeler, imar ruhsatı olmayan denetimsiz yapılan
yerler. Fayın karşısında kalan yerler. İstanbul'un bütün binalarını yıkıp
yeniden yapmak olanaksız ama teknik adamlar riskli bölgeleri
saptayıp, yıkılması gereken binalara karar verebilir. Bazı binaların güçlendirilmesi
lazım. Ama insanlar ya binamız kötü çıkarsa diye kontrolünü bile yaptırmıyor.
İstanbul depremi kaçınılmaz mı?
Kaçınılmaz. Saat çalışıyor. Otuz yılın iki yılı bitti. Biz bu
depremin yüzde 65 olasılıkla 30 yıl içinde olmasını bekliyoruz.
20 yıldır depremleri izliyorum.. Hâlâ bir depremde çıkan enerjinin büyüklüğünü
algılayamadım. 17 Ağustos'tan sonra Sapanca yakınındaki fayda ölçüm yapıyordum.
5.8'lik bir artçı oldu. Dağlar sabit duruyordu, köyler gidip geliyordu. Fay
kırılır diye kaçtım ve 500 metre ötede duran arabaya vardıktan sonra
dizlerime kadar karıncayla kaplandığımı gördüm.
İstanbul depremiyle ilgili bir kıyamet günü senaryosu var. Bu deprem İstanbul'u
nasıl etkileyecek?
Ülkedeki nitelikli sanayinin yüzde 45'i burada. Bu deprem Türkiye'ye çok
güç günler yaşatacak. Eğer sanayiyi depreme dayanıklı hale getirmezsek büyük
servet kaybına uğrayacağız. Fabrikalar kontrol edilmeli, gerekirse sanayi İstanbul'dan
taşınmalı. Ayrıca çıkacak yangınlar da İstanbul için büyük risk
yaratacak. Bir de depremden sonra yağma olasılığı çok yüksek. Askerler ve
emniyet güçleri bu olasılığa karşı çalışmalar yapıyor. Bayındırlık
Bakanlığı Deprem Araştırma Daire Başkanlığı tarafından valiliklere gönderilen
gizli senaryolar var. Bunları bilmiyorum ama Kandilli Rasathanesi'nden Mustafa
Erdik de muhtemel hasarla ilgili detaylı bir çalışma yaptı.
İstanbul'da 50 bin kişinin öleceği, 300 bin kişinin yaralanacağı, bir
milyon 200 bin kişinin de evsiz kalacağı tahmin ediliyor. Depremde gerçekten
İstanbul mahşer yerine mi dönecek?
İlçelerin hemen hepsi afet merkezleri kurdu. Afet sonrası önlemler alınıyor
ama sağ kurtulanlar için ciddi sorunlar ortaya çıkacak. İnsanları nerede
barındıracaksınız, hastanelere nasıl götüreceksiniz, yangınları nasıl
söndüreceksiniz. Hastaneler yerinde kalacak mı? İnşaat Mühendisleri Odası'nın
hastane binalarından ciddi endişesi var. Biz depremden önce alınacak önlemlerle
değil, afet sonrası önlemlerle uğraşıyoruz hep. Depremin yıkıcı dalgası
gelmeden elektriklerin kesilmesi gerekir. Yoksa yangın çıkar. Ben binaların
yıkılmasından çok yangından korkuyorum. Amerika'da San Fernando depreminde
400 bin kişi yangında öldü. Binaların altındaki fırınlar, tüpgazcılar,
benzin istasyonları güvenilir alanlara taşınmalı. Gölcük'te fırın olan
her yerde yangın çıktı. Ayrıca doğalgaz ana arterlerine de kesici konmalı.
Hatta her apartman kendisi de kesici koymalı. Bunlar maliyetli önlemler değil.
Bu kadar kaygısız olmasın insanlar.
Peki İstanbul şehri depremden hemen sonra ne hale gelecek?
Önce şehirden yoğun bir toz bulutu kalkacak. İlk gördüğümüz manzara
o olacak. Toz bulutları içinde silkelenmiş bir İstanbul göreceğiz. Arkadan
feryatlar duyulacak. Ne kadar iyi hazırlanırsanız hazırlanın olay çok büyük.
İnşallah depremin ivmesi düşük kalır, yavaş yavaş kırar ve hasar daha
az olur ve biz de baş edebiliriz bu afetle.
17 Ağustos'ta İstanbul'un binaları sınanmadı mı sizce?
Gölcük depremi İstanbul'da deprem yaratmadı, sadece salladı. Ayrıca bu
depremler İstanbul'daki binaları yordu. Bir bina da insan gibi yorulur. Her
sallanmada bir şeyler kopar. Bu yüzden zemininizi ve binalarınızı ölçtürmeniz,
testlerden geçirmemiz gerekir. Hatırlayın, 17 Ağustos'ta
Avcılar'da hep hatalı binalar yıkıldı.
Radikal
|