reklam

15 Nisan 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

Mimar Sinan'a Saygıyla

Tarihe imza atan mimarımız Koca Sinan 'ı ölümünün 414. yıldönümünde bir kez daha ''hüzünle'' andık...

Her 9 Nisan 'da olduğu gibi, bir kez daha onun eserleriyle ''bugünkü durumu'' kıyaslayıp, bizi bu hale getiren ''kültür yoksunu'' ve ''imar rantı düşkünü'' politika ve tutumlardan ne zaman ve nasıl kurtulabileceğimizi konuştuk...

Sinan'ı hem kucakladık, hem de yine ''dert ortağımız'' yaptık...

Büyük ustamız için dergilerde ne var, ne yok diye bakarken Yapı 'nın (Nisan/2002) haber sayfalarındaki siyah dizilmiş Mimar Sinan'lı kısa habere gözüm ilişti...

Haliç 'e kurulmak istenen ''Metro Köprüsü'' nü tasarlaması için İstanbul 'a davet edilen ünlü İspanyol mimar Santiago Calatrava , köprünün yerini gördüğünde çok heyecanlandığını belirterek söze şöyle girmiş:

''Burada ne yaparsanız yapın, Leonardo da Vinci' nin projesi ve Mimar Sinan'ın yaşama geçirilmiş yapıtlarıyla karşılaşıyorsunuz. Sinan'ın yapıtlarının önünde çalışmak benim için çok iddialı bir iş. Bu kent, adeta su üzerinde yüzer gibi duruyor...''

Bir mimar, hele ''ünlü'' bir mimar, ''köprü kurulmak'' istenen mekândaki bu özellikleri gördüğünde, önce ne düşünür?..

Akademi 'deyken hocalarımız bize şunu söylerdi:

''Öyle özgün ve dokunulmaz yerler vardır ki, bazen en doğru mimarlık, orada artık yeni bir şey yapmamaktır...''

Calatrava'nın da Haliç'te, üstelik Sinan'ın şaheseri Süleymaniye ile İstanbul'un aynı şaheseri, tarihten bu yana sevdayla seyreden Galata 'sı arasını gözüyle görüp; ''işte o dokunulmaz peyzajlardan biri ve en güzeli..'' diyerek ''mimarlığını'' kanıtlaması gerekmez mi?..

Ne var ki İspanyol mimar, ''iddialı işini'' daha önemsiyor ve tasarlayacağı projeyi tanımlayarak sözünü sürdürüyor:

''... O nedenle (...) suyun üzerinde görünümü kesmeyen, ince, saydam bir köprü uygun olacaktır...''

İstanbul Büyükşehir Belediyesi 'ni yönetenler tarafından medyaya ''devrin Mimar Sinan'ı'' şeklinde tanıtılan Calatrava'nın ağırlandığı ve konuşturulduğu toplantılara Mimarlar Odası çağrılmadığı için şu soruyu soramadık:

''Diyelim ki mucize yarattınız ve adeta görünmez bir köprü yaptınız... Peki, üzerinden geçen raylar, trenler, vagonlar ne olacak ve bunlar Süleymaniye'nin altından Suriçi'nin arkeolojik dokusuna dalış yaptıklarında, bu yanlış metro güzergâhıyla tahrip edilecek tarihe karşı nasıl hesap vereceksiniz?..''

Bu soruyu kuşkusuz başka mimarlar da sorabilirdi... Özellikle İTÜ Rektörümüz Prof. Dr. Gülsün Sağlamer 'in düzenlediği ''hoş geldiniz'' yemeğine davetli olanlar da aynı ''mimari kaygıları'' dile getirebilirlerdi...

Ancak, yine Yapı'da Doğan Hasol 'un nazik ''bilgilendirme'' yazısından anlıyorum ki bu soruyu sormak bir yana, Haliç'e bu köprüyü tasarlaması ve böylece ''tarih düşmanı metro güzergâhını süslemesi'' (!) için Calatrava'nın çağrılmasına meğerse sevgili ''mimar rektörümüz'' önayak olmamış mı?..

Üstelik, İTÜ'de de çok sayıda akademisyen, bu köprünün (mimarisi ne olursa olsun) ''yerine'' ve 2600 yıllık tarihi dokuyu ''umursamayan'' Galata-Süleymaniye bağlantısına ''karşı çıkmalarına'' rağmen...

Bu başlıktaki ilk yazımda (23/12/2001) Calatrava'ya; ''yeri gördükten sonra bu günaha ortak olmaktan vazgeç'' çağrısında bulunmuştum... Şimdi, ''bizimkilere'' ne demeli, bilmem ki? Hele ki şu Mimar Sinan'ı anma günlerinde.
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Nisan 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30
diğer aylar için tıklayın

Bülent Erkmen 16 Nisan Salı günü  Diyalog bölümümüze konuk oldu...

Bülent Erkmen ve çalışmaları hakkında daha fazla bilgi edinmek için buraya, Diyalog'daki buluşmayı okumak için  buraya tıklayın...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz