St. Petersburg Efsanesi...
MSÜ Mimarlık Fakültesi'nin Yunus Aran anısına düzenlediği konferansların
nisan ayındaki konuğu Prof. Vladimir Vasilyevich Popov 'du... 1928'de
Leningrad 'da doğan ve Rusya Federasyonu'nun ''Şeref Mimarı'' unvanını taşıyan
Prof. Popov, 16 Nisan 2002 günü ''St. Petersburg'un 300 yıllık mimari mirası,
planlama eğilimleri ve geleceğe bir bakış'' konulu bir konuşma yaptı...
St. Petersburg Mimarlar Birliği'nin başkanlığını yürüten ve Rusya
Mimarlar Birliği Başkanlar Konseyi üyesi olan Prof. Popov'u dinlemeye gelen
MSÜ ve diğer üniversitelerden çok sayıda öğrenci ve öğretim üyesi, önce
uzun ve ayrıntılı bir ''tarihçe'' nin sıkıcı, ağır temposuna katlanmak
zorunda kaldılar...
Ancak, 1700'lerin başlarında ünlü Rus Çarı ''I. Peter'' (Büyük Petro)
tarafından kurulan St. Petersburg'un, 1917'den 1980'lere dek yaklaşık 60 yıl
''Leningrad'' adıyla yaşadıktan sonra yeniden ''ilk adına'' kavuşurken,
''eski kent dokusunu'' da nasıl titizlikle sürdürdüğünü öğrenince, başlangıçtaki
''sabır'' yerini merak ve heyecana bıraktı...
Çünkü Prof. Popov, adeta kendi üniversitesindeki ''ders saatindeymiş''
gibi ciddi ve ayrıntılı konuşmasında söz bu ''isim değişikliğine''
gelince, ses tonunu da değiştiriyor ve özetle şunu vurguluyordu: ''Eğer
Sovyet döneminde Leningrad'ın tarihsel kent dokusu korunmasaydı; yani
Petersburg'un mimarisi yaşatılmasaydı; 1990 öncesindeki referandumda adının
yeniden St. Petersburg olmasını isteyen oylar da belki bu kadar çok çıkmazdı...''
Çünkü referandum yapıldığında ''adı'' için yeniden karar verilecek
kent, hemen ''her yönüyle'' zaten St. Petersburg'dan başkası değildi.
''Kahraman'' kent...
Peki bu müthiş ''kent ölçeğinde tarihi dokunun aynen korunması'' başarısının
ardında yatan gerçekler nelerdi?..
Prof. Popov'un anlattıklarını, 1989'da bu kenti ziyaretimizde yaşlı
mimarlardan dinlediğim ünlü ''2. Dünya Savaşı kuşatması destanını'' da
anımsayarak not alırken, tüylerim tıpkı o yıldaki gibi diken diken oldu
diyebilirim...
Çar I. Peter'in ''Kuzey'in Venedik'i'' özlemiyle kurduğu bu anıtsal kent,
1941-1947 arasında yaklaşık 900 gün ''Hitler Ordusu'' nun yağmur gibi bomba
yağdırdığı ''büyük kuşatması'' altında kaldı...
Açlık, hastalık ve Alman bombalarıyla 1 milyon sivil, 1 milyon da asker
yaşamını yitirirken, hemen tüm tarihi yapılarla birlikte tüm kent tam bir
''harabeye'' döndü...
Bu kuşatmada ''teslim olmadığı'' için, izleyen yıllarda ''kahraman
kent'' ilan edilen Leningrad için yine Prof. Popov'un sözünü ettiği
''Tarihi Mirasın Korunmasında Avrupa Altın Madalyası'' nı alması ise
ikinci bir ''uygarlık destanı'' gibiydi...
'Kurtarılan' heykeller
Önce kent halkı, kuşatma daha başlamadan toplayıp, su kanallarının içine
attıkları binlerce klasik ve orijinal ''heykeli'' suların altından çıkartarak
yeniden parklara, caddelere, köprübaşlarına yerleştiriyordu...
Leningrad'ın ''Lenin nişanlı'' mimarları da hemen tüm tarihi yapıları,
hayattaki insanların anılarından ve eski aile fotoğraflarından yararlanarak
''özgün mimarileriyle'' yeniden inşa ediyorlardı...
1950'lerin ikinci yarısı başladığında, Leningrad yine ve tıpkı ''St.
Petersburg'' görünümüyle yaşama geri dönüyor ve ünlü ''Beyaz Geceleri''
ile de dünya kültürüne yeniden ''merhaba'' diyordu...
Destan sürecek
Prof. Popov, işte bu 20. yüzyılın en büyük ''kentsel koruma destanının''
, 21. yüzyılda da tarihi geleceğe aktarma kararıyla ''süreceğini'' anlattı...
Keşke Popov'u şu bizim ''imarcı siyasetçiler'' de dinleseler... Acaba
''anlayabilirler'' mi dersiniz?..
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|