Gönül Tankut İstanbul'daydı...
Yıllarını planlama eğitimine ve kültürel-doğal
mirasın korunmasına adamış, ODTÜ 'nün uzun soluklu çalışkan hocalarından
Prof. Gönül Tankut geçen hafta İstanbul'daydı...
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) oditoryumundaki ''Planlama Eğitimini
Yeniden Düşünmek'' konulu 3 günlük uluslararası toplantının kapanışında
yaptığı ''genel değerlendirme konuşması'' , keşke şu deprem haberlerinin
yanı sıra aynı günlerdeki ''Beyoğlu'nda çöken tarihi evler'' haberleriyle
birlikte yayımlanabilseydi...
8 Mayıs, YTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nce düzenlenen
planlama buluşmasının ilk günüydü... Aynı tarihte İTÜ Maden Fakültesi
İhsan Ketin Salonu'nda da Jeofizik Kurumu tarafından düzenlenen ''Depreme Çare''
toplantısında deniyordu ki:
''İstanbul'un denetimsiz inşa edilmiş riskli yapı yığınları yıkılsın,
yerlerine seyrek düzende gökdelen konut binaları inşa edilsin...''
1980'lerden günümüze dek ''plansız'' bırakılan İstanbul'un o hiç
uygulanmayan ''planlama ilkelerini'' bu kez de deprem nedeniyle göz ardı eden
böylesi bir ''şehircilik yoksunu'' öneri, o akşam ve ertesi günü TV'lerde
ve basında geniş yer bulurken Gönül Tankut medyada bir kısa haber olarak
bile yer almayan ''ders verici'' konuşmasında özetle şunu vurguluyordu:
''Türkiye'de planlamaya karşı olumsuz bir yeni girdi de riske karşı önlem
bahanesi... Örneğin depreme dayanıklı yapılaşma adına da planlama
hedefleri göz ardı ediliyor; bu kez de kentsel yaşamın sürmesi için
korunması gerekli kaynaklar riske atılıyor...''
Yine YTÜ'de Avrupalı plancılarla ''bizimkiler'' tarihi kent dokularındaki
''yaşamın sürmesi'' konusunu ele alırlarken Tarlabaşı'nda sahipsizlikten
çöken ''tarihi'' bina için Beyoğlu Belediye Başkanı ile genç TV
habercileri ekranlardan milyonlara şunları söylüyorlardı:
''Anıtlar Kurulu çivi çaktırtmıyor ve yıkamıyoruz... Bu nedenle (yani,
kültür mirasının korunması istendiği için) başımıza her an yeni
felaketler de gelebilir, çünkü aynı durumda çökme tehlikesi taşıyan yüzlerce
bina var...'' Bu tür demeçlerin de art arda yayımlandığı günlerde yine Gönül
Tankut, bu kez de ülkemizin en kıdemli Anıtlar Kurulu üyelerinden biri
olarak kendisini saygıyla dinleyen bir avuç mimar ve plancıya diyordu ki:
''Planlamada mutlaka gözetilmesi gereken temel girdilerden en önemlisi ise
kültürel mirastır... Bu zenginliğin korunarak yaşatılmasını öngörmeyen
bir plan, kamu yararına da değildir ve kabul edilemez...''
Aynı basında hiç yer almayan bu uyarı da aslında Tarlabaşı dramının
''temel nedenini'' yeterince açıklıyordu...
Yıllardır İstanbul'un merkezdeki tarihi semtlerini ''metruklaşmaya ve yıkıma
terk eden'' , buna karşın yüksek imar rantları uğruna hep kentin çevrelerindeki
bakir doğa ve orman alanlarını yapılaşmaya açan sözde ''gelişme alanı''
(!) planlarının sorumluları değil miydi Beyoğlu'ndaki çökmeleri de böylece
''hazırlamış'' olanlar?.. Örneğin, 1995'te SİT kararından sonra yasa gereği
''1 yıl'' içinde belediyece yapılması gereken ''koruma planı'' bile hâlâ
ortada yoksa, 7 yıllık bu gecikmenin sonucu ''işlevsiz'' ve bakımsız bırakılan
tarihi binalar için aynı belediye yönetimlerinin hiç mi suçu yoktu?..
İTÜ'deki Jeofizik Kurumu toplantısına, ''İstanbul'da depreme çare, kaçak
işgal bölgelerine gökdelenleri sıralamak değil, kenti artık bir plana kavuşturmaktır...''
demek için gittim ve söyledim... Bunu gelecek yazılarda da açacağım... YTÜ'deki
planlama buluşmasının da ancak son gününe yetişebildim ve Gönül
Tankut'tan yine ders almanın keyfini yaşadım...
Nasıl yapsak da bu dersleri artık ''medyamız'' da alabilse. Şu doğru
bilgiye susamış talihsiz topluma, rantçılığın ve fırsatçılığın
''mimarlık ve şehircilik görüşleri'' (!) olarak duyurulmasına artık bir
son verilebilse...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|