Kudüs'e 'Hoşgörü Müzesi'
Guggenheim
Bilbao müzesiyle tanınan Pritzker ödüllü mimar Frank Gehry, önceki gün İTÜ'de
bir konferans verdi. Ustanın sürprizi, Kudüs için planlanan ve tasarımıyla
camilerin izini taşıyan 'Hoşgörü Müzesi'ydi
İspanya'nın Bilbao kentinde her yıl yüz binlerce sanatseveri kendine çeken
'Guggenheim Bilbao Sanat Müzesi'yle adını duyuran 1988 Pritzker Ödülü
sahibi Kanada doğumlu ünlü mimar Frank O. Gehry, kariyerinin son dönemini gözler
önüne seren sürpriz bir konferansla Türkiye'den geçti.
Gehry, önceki akşam Maçka'daki İTÜ Mimarlık Fakültesi'ni hıncahınç
dolduran 1500'e yakın mimar, öğrenci ve akademisyene seslenmeden önce, Mimar
Sinan'ın Edirne'deki şaheseri Selimiye Camii'ni de inceleme olanağı buldu.
Ünlü mimarın konferanstaki en büyük sürprizi, Kudüs'e inşa edilmesi
planlanan ve tasarımında camilerden önemli ölçüde etkilendiğini söylediği
'Hoşgörü Müzesi' (Tolerance Museum) projesi oldu.
Gehry, oldukça mütevazı ve esprili bir dille sunduğu konferansına,
kariyerini 'Bilbao'dan önce' ve 'Bilbao'dan sonra' diyerek ayırdığını
itiraf ederek başladı.
Ayasofya'yı da gezmişti
Ocak ayında İstanbul'a gelen mimar, Ayasofya'yı ve Sultanahmet Camii'ni, Yale
Üniversitesi'ndeki öğrencilerinden (New York'un eski valisi Rudolph
Giuliani'nin 11 Eylül sonrasında gelen teklif üzerine istediği) 'Sıfır
Noktası'-Ground Zero-projesi için ilham kaynağı olarak seçmişti.
Mimar Gehry, pek çok izleyicinin de salon dışına kurulan sinevizyon aracılığıyla
izleyebildiği konferansında, yirmiye yakın çalışmasına ait fotoğraflar,
maketler ve taslakları ayrıntılı şekilde sundu. Ustanın, sunuşu
Hannover'den Mississippi'ye,
İskoçya'dan Washington'a uzanan projeleri arasında, 10 yıl önce tamamlanan
'Walt Disney Konser Salonu' ve yapımı süren 'MIT Kampüsü ve Sosyal Mekânı'nın
yanı sıra, 'New York Times Gazetesi Binası Yarışma Projesi' ve bir Onkoloji
Merkezi ile Kanada'da bulunan bir şarap üretim merkezini kapsıyordu.
Konuşmasında, ofisinde her ne sıfatta olursa olsun kimseye 'ücretsiz' olarak
iş vermediğinin ve herkese emeğinin karşılığını iletmeye çalıştığının
altını çizen usta mimar, mesleki ipuçlarından ikincisinin ise, birlikte çalışmaktan
memnun olabileceği ve proje her ne ölçekte olursa olsun, hakkında son kararı
verebilecek 'gerçek müşterilerle' işbirliği yapmak olduğunu söyledi.
Gehry, diğer bir prensibinin de 'geceleri rahat uyuyabilmek için' ödünç
parayla iş yapmamak olduğunu anlattı.
Konferansında tanıttığı tüm işlerin '11 Eylül öncesi' olduğunu özellikle
vurgulayan Gehry'nin, konuşmasının sonuna sakladığı
'Hoşgörü Müzesi' projesi, içerdiği anlam ve tasarımıyla konferansta özellikle
dikkat çekti.
Ünlü mimarın Kudüs'teki projesinin içeriği oldukça 'karmaşık'tı. Bölgede
inşa edilmesi planlanan bir mahkeme, küçük bir meydan ve var olan bir Müslüman
mezarlığına komşu olacak yapı, Kudüslü gençlerin gezdiği 'Kedi Meydanı'
(Cat Square) adlı noktaya da yakınlığıyla dikkat çekiyor. Bölgedeki
intihar saldırılarının yoğun olduğunu vurgulayan Gehry, projesini ve içeriğini
şöyle özetliyor:
Polislere 'hoşgörü eğitimi'
"Bu yapının finansmanı, Los Angeles'taki
'Hoşgörü Müzesi'nden geliyor. Los Angeles'takiler, müzenin içerdiği
organizasyonla 'hoşgörü' eğitimi veriyor. Bu gönüllü eğitim, Los Angeles
ve New York Polis Merkezleri'ne de verilmekte. Onların rüyası, İsrail'de
'birbirinden nefret eden' herkesin giderek bir araya gelebileceği bir bina inşa
etmek. Son derece duygusal ve karmaşık bir proje."
Gehry'ye göre bu proje, hoşgörünün öğretisi bakımından önemli bir işleve
sahip. Usta mimarın proje detayları, kendi sözleriyle şöyle:
"Bu projeye insanların filmler ve sergiler aracılığıyla hoşgörüyü
nasıl kazandığımızı ve tarih içinde kimilerinin bu hoşgörüyü nasıl
kaybettiklerini anlatan organizasyonlar kurgulamak adına yaklaştım.
Projeyi içinde bir büyük salon, restoran, tiyatro ve konferans mekânı barındıracak
şekilde tasarladım. Buluşma noktalarının yoğunlukta olduğu, kütüphanesi
ve sergileriyle, insanların birbirinden farklı olduğunu anlatacak biçimde, müze
de dahil olmak üzere üç ana kısım planladım."
En demokratik yapılar, camiler
Frank Gehry, 'Hoşgörü Müzesi' projesindeki
'büyük salon' bölümünü camilerden ilham alarak tasarlamış. Gehry,
camilerin mimari açıdan en demokratik yapılar olduğunu belirtiyor:
"Projedeki 'büyük salon'nun çıkış fikrini camilerden aldım. Çünkü
camiler benim için sınırsız girişleri olan, her yere açılan, hiyerarşik
bir alanı olmayan ve beni her zaman etkileyen demokratik formlar içeriyor. Kudüs'te
müşterim olan 'Rabbi'ye bu fikri açtığımda bunun inanılmaz ölçüde
demokratik, iyi bir çıkış noktası olduğunu söyledi. Bu bakımdan bildiğim
tüm yapılar arasında camilerin, 'beden diliyle' herkese kucak açan karakter
ve mekâna sahip yegâne yapılar olduğunu söylemek isterim. Tabii
bu arada Sinan'la da yarışmadığımı bilmelisiniz!
Radikal
|