Karayollarımızın durumu
Aydın Boysan
Geçen gün, sabah Bursa'ya gidip, akşamında İstanbul'a döndüm.
Eskihisar'dan karşıya araba vapuruyla geçip, oradan Bursa'ya otomobille
gittik. Bu yollarda eski günleri anmamak, olanak dışı... Yol elbet iyi olmuş.
Ama iyilik dereceleri ve kaliteleri arasında, yine de büyük farklar
bulunuyor... Sanki, başka İdareler yaptırmış gibi.
Yolun bazı bölümlerinde yüzey, dalgalı ve pütürüklü... Örneğin
Bursa Ovası'na iniş yolu yüzeyi, yolcuları dalgalandırıp-titretiyor. Oysa
Orhangazi-Gemlik arasındaki yol, çok iyi yapılmış... Yüzey mükemmel, hiç
sallanmadan ve titremeden gidiliyor. Bu yolu böyle inşa edenlerin adlarını
bilsem, okurlarıma da sevinçle sunacağım.
T.C. Karayolları idaresini kuruluşundan beri izlerim. Eski yollarımızın,
yani 20. yüzyıl ilk yarısındaki karayollarımızın durumunu iyi bilenler,
Karayollarımızın getirdiği yenilikleri, daha iyi değerlendirme bilgisine,
sahip olanlardır.
Yalova-Bursa, hatta Mudanya-Bursa yolları bile, gidilmesi öylesine zor
yollardı ki!... Üstelik bu iki kısa yol, ülkenin en canlı batısının, kısacık
yollarıydı... Daracık ve çok virajlı idiler. Yol yüzeyleri öyle çukur ve
tümseklerle, kalbur gibi olurdu ki, otobüs hızlı giderse, yolcular böbrek
taşı bile düşürürlerdi. Eğer o gün yağmur yağmışsa, silkelenmeler
daha şiddetli olurdu.
Ülkemizi Avrupa'ya bağlayan İstanbul-Edirne yolu ise, ayni derecede
berbattı. Lüleburgaz-İstanbul arası otobüsle, dört-beş saat sürerdi. Ülkenin
batı ve merkezindeki yollar da, ayni kalitedeydi.
Doğu Anadolu yolları ise, sadece yürekler acısıydı. Erzurum-Dumlu arasında
çamura batan otobüsü, biz yolcular iterek kurtarırdık. Kurtalan-Tatvan
yolu, aynı kalitedeydi. Van-Tatvan ve Van- Hakkari arasında ise tekerlekli taşıt
yolu, hiç mi hiç yoktu. Biz bir arkadaşımla birlikte, görevli gittiğimiz
Hakkari'den Van'a, 1947 yılının kar fırtınalı ilk yedi gününde, 250
kilometre yürüyerek, evet yürüyerek gitmiştik...
Karayollarımız, doğru kurulmuş iyi bir idareydi. Çok eski Genel Müdürlerinden
tanımış olduğum çok iyi mühendisler, pırıl-pırıl insanlar vardı.
Vecdi Diker, Daniş Koper gibi... Oysa son yıllarda, hapis cezası alanlar bile
oldu. Bu güzel kuruluşa son onyıllarda, politikacılar bulaştı. Yanlış
yerlerde, yanlış yollar yapılmaya başlandı. Kötülük, işin uzmanlık yanına
da girdi. Örneğin Bolu-Ankara otoyolu, eski zavallı yoldan, daha uzun oldu.
'Ey çürük politikacılar! Elinizi Karayolları'ndan çekin!' desem, kime
ne anlatmış olacağım?... Hiç... Boşuna nefes tüketmiş olurum.
-------------------------------------------------------------------------------
Baykuş gözlüler
Japon masalları da, başta bizimkiler, öteki ülkelerin masallarına
benzer. Amaç, 'akıl vermek'tir. Ne olacak ki?... Eski zamanda, masallardan başka
akıl veren yoktu ki... Daha masalcı 'Baba' politikacılar, ortaya çıkmamıştı.
Bir Japon, gece karanlığında bile, her şeyi görebilme hırsına kapılmış...
Çare arıyor. Sonunda kendisine, baykuş gözü taktırma aklını verenlere,
inanıyor. Başkuş gözlerini taktırır taktırmaz, akşam olmasını
bekleyip, sokağa çıkıyor. Hava karardıkça, daha iyi görüyor. Gördükçe
mutlu oluyor. Hele kimsenin görmediğini görme ayrıcalığı dolayısıyle,
mest oluyor.
Ama, her şeyin bir sonu var. Sabah yaklaştıkça, karanlık azalıyor. Onun
da görmesi azalıyor. Üstelik sabah olup da ortalık iyice aydınlanınca,
baykuş gözlü Japon, hiçbir şeyi görmez oluyor. Değil uzağı görmek, en
yakınında olanları bile görmüyor. Kıssadan hisse:
Yoksa, örneğin ekonomik bunalım karanlıklarını, baykuş gözlü
politikacılar mı ister?
-------------------------------------------------------------------------------
Aklın ötesi
Tarihin en ünlü yazarlarından Montaigne, tek bir kitap bırakmıştı. Bu
kitap bu üne, yetmişti. Örneğin akıl konusunda diyordu ki:
'Kim kendini akılsız sayabilir? İnsanın kendini akılsız sayması, mantıkça
da mümkün değildir. En zavallı, en Allahlık insanlar bile, akıldan yana
paylarına razıdırlar. Başkalarında bizden fazla yiğitlik, istidat, güzellik
görebiliriz; ama akıl üstünlüğünü kimseye vermeyiz.'
Yine Montaigne'in Denemeler'i (Cem Y.Sabahattin Eyüboğlu Türkçesi) nedeni
şöyle açıklar: 'Kimse akıl payından şikayetçi değildir. Elbette şikayetçi
olamaz. Çünkü aklını beğenmemesi için, aklından ötesini görebilmesi
lazım.'
Böylece Montaigne yüzyıllar önceki açıklamalarıyla, bugün bizim
'kendilerinden daha iyi alternatif olmadığını' sanan dar kafalı politikacılarımızı,
tanıtmış olur.
------------------------------------------------------------------------------
Bezdirdiler
Bu Çeçen eylemleri, iyice bezdirdi. Türkiye aleyhine gösterilere dönüştü.
Ülke ekonomisi zaten Sırat Köprüsü'nden geçiyor... Düştü düşecek...
Bir de bazı sergerdeler, ülke turizmini baltalama eylemlerine girişiyor.
Akıl almaz bir iş ise, bu gibi eylemcilere, sorumlu makamların, Cumartesi
Anneleri'ne göstermedikleri kadar, ihtimam ve şefkatle davranması. Çok ayıp
oluyor... Kendimize karşı.
Akşam
|