reklam

11 Haziran 2002 Salı
Ana Sayfa
>
Haberler

3. köprüye kimler karşı?

İlk köprü yapılacağı zaman karşı çıkanlar, sorunu halka iyi anlatmak yerine devlete seslenmeyi seçmişti. Olumsuz öngörülerin doğru çıkmasına rağmen siyasetçiler yeni köprü için işe koyuldu

İlk Boğaziçi Köprüsü'ne bazı üniversitelerdeki uzmanların, meslek kuruluşlarının ve sol partilerin karşı çıktığı biliniyor. O sıralarda üniversitelerde yer alan bir çok uzman, köprünün nasıl bir ulaşım krizine yol açacağını ifade etmişler. Meslek kuruluşlarının hazırladıkları bir kitapçıkta köprünün İstanbul'un ulaşımını kolaylaştırmayacağı, tam tersine zorlaştıracağı tezi yer alıyor. Bu kitapçıkta
başka önemli şeyler de var:

Köprünün İstanbul'un kuzeyinde yapılaşma baskısını artıracağı, ulaşım sistemini ve İstanbul'un denize paralel gelişme çizgisini etkileyeceği, çevreye, içme suyu kaynaklarına zarar vereceği, ulaşımın maliyetini artıracağı... Bugün bu öngörülerin gerçekleşmiş olduğu görülüyor. Ancak bu kuruluşlar, uzmanlar çok önemli ve sonucu tayin edici bir hata yapmışlar. Meslek odalarındaki, üniversitelerdeki uzmanlar ('şehircilik bilimi', 'planlama' gibi kavramlarla birlikte) 'toplu taşımacılık' kavramını da sağın sözde temsil ettiği ve güç aldığı 'siyasal meşruiyet'in karşısına yerleştirmişler. Bu nedenle halka kendi kamu yararı kavramlarını dayatmak isteyen seçkinler olarak algılanmışlar. Böylece sağ siyasetçilerin ekmeğine de biraz yağ sürmüşler.

Adres devlet olunca
Hazırladıkları kitapçıkta, dergilerde seslendikleri adres devlet. Çıkarılan sonuç da şu: "Siyasetçiler bizi dinlemiyor, ey devlet sen bizi dinle." O tarihlerde bu tür muhalefetin temel referansı, '1950'den sonra uygulanan rantçı politikalar'.
Bu yayınlara baktığınızda, meslek insanları, aydınlar iktidar aygıtından dışlandıkları için muhalefet ediyorlar gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Tek parti dönemindeki ayrıcalıklı konumlarının özlemini duyan aydınlar, uzmanlar, meslek insanları kendi kamu yararı kavramlarını 'bilim' olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar. Onlara göre sağ siyasetçiler de (onlar gibi uzman olmadıkları ve rantçıların temsilcisi oldukları için) onları dinlemiyorlar. Solun tarihinde meslekçilikle karışan, adeta siyasetin toptan reddine dayanan, kendi üzerine kapanan köklü bir miras var.

Bu nedenle o tarihlerde herkes onların 'özel otomobil'e, zenginleşmeye, refaha karşı olduklarını düşünmüş; 'Toplu taşımacılıktan yana olanlar solculardır' anlayışı yerleşmiş. Siyaseti reddeden, şehirciliğin, planlamanın bir bilim olduğunu iddia eden meslekçi muhalefet sağ tarafından kolayca izole edilebilmiş ve marjinalleşmiş. Uzmanlar sivil toplumun siyasal sürece katılımındaki rollerini anlayamamışlar ve kolayca katılımı kendi görüşlerinin temsiliyle sınırlandırmışlar.
Bu eski hikâyeyi neden anlatıyorum? Aynı hatayı yapmamak için. Bu işin şakası yok: Biz meslek insanları bunca afetten ve çözülemez hale gelen sorundan sonra hâlâ ders çıkaramıyorsak, bu şehirde yaşamamız mümkün olmayacak.
3. köprü: Uzmanların tercihine karşı halkın tercihi mi? Son gelişmeler şöyle: Bayındırlık ve İskân Bakanı, 5 Haziran'daki açıklamasında 'üç beş kişi istemiyor diye' 3. köprüyü yapmaktan vazgeçmeyeceklerini tekrarladı. Bakan, İstanbulluların ulaşım sorununun çözüm beklediğini, köprünün gerekli olduğunu söyledi. Bakan'a göre birkaç Boğaziçi âşığı, aydın, halkın talebine karşı direniyor!

Görüldüğü gibi siyasetçiler, kim olurlarsa olsunlar, tam da beklendiği gibi davranıyorlar. Peki sorun Bakan'ın iddia ettiği gibi yalnızca üç-beş kişinin veya Arnavutköylülerin sorunu mu? Yalnızca Arnavutköylüler mi evleri yıkılacak, semtleri elden gidecek diye 3. köprüye karşı çıkmak zorundalar?
Elbette ki hayır. Bugün durum farklı. Kriz gelecekte değil, artık ortada. Artık gelecekteki bir krize değil, olana bitene işaret etmek bile yeterli. Bu nedenle yalnızca semtliler değil, başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi, güçlü sivil toplum kuruluşları, uzmanlar bu tür projelere karşı çok aktörlü bir yerel yönetim modelini savunmalılar. Uzmanlar 'kent estetiği, şehircilik bilimi ilkeleri' gibi sözlerle kendi aralarında konuşmaktan çok ilk önce her sabah ve akşam işine, evine, okuluna ulaşmaya çabalayan, trafik tıkanıklığında çile çeken, en değerli saatlerini yollarda, caddelerde, direksiyon başında geçiren İstanbullulara seslenmeliler.

3. köprü lobisi otomobili bir toplu taşıma aracı olarak kullanmak istiyor:
İstanbullulara örneğin şöyle seslenmeleri bence çok yerinde olur: "3. köprü lobisi tekrar faaliyette. Özgürlüğünüzü elinizden almak istiyor. Sizi otomobilinizin kölesi haline getirmek, şu anda İstanbul'un trafiğinde çektiğiniz çileyi daha da artırmak istiyor! Otomobilleri toplu taşımacılık için kullanmak istiyor! İstanbul'da rahat ve keyifli otomobil kullanmak için 3. köprünün yapılmasını değil, toplu taşımacılığın geliştirilmesini savunun. Otomobilinizin toplu taşıma aracı olarak kullanılmasına izin vermeyin! Otomobilinizin kilometre saatine bir bakın. Orada yazan maksimum süratin kaçta birini sıkışık trafikte kullanabiliyorsunuz? 10'da birini mi? 20'de birini mi? 100'de birini mi? 

Otomobilinizle trafikte sürekli 'dur kalk' halinde olmak hoşunuza gidiyor mu? Otomobiliniz bu iş için mi üretilmiş? Otomobilinizin üretim teknolojisi ile bu kullanım biçiminin ne ilgisi var? Aynı yollardan, aynı saatlerde ve aynı sıkıntı içinde geçmek dışında otomobilin başka bir kullanım biçimi yok mu? Otomobilinize, zamanınıza, paranıza yazık değil mi? 

Eğer otomobilinizi şehir içinde hakkıyla kullanmak istiyorsanız, toplu taşımacılığı destekleyin. Otomobilin toplu taşımacılık için kullanılmasına, 3. köprü lobisinin otomobili toplu taşıma aracı olarak kabul ettirmeye çalışmasına karşı çıkın."
Uzmanların İstanbul'da her sabah ve akşam Boğaz Köprüsü'ne ulaşmak için en değerli saatlerini kaybeden insanlara seslenmelerini öneriyorum: "Dünyanın en aptallaştırıcı işi sıkışık trafikte, bir araçta veya direksiyon başında, sürekli, aynı zamanda ve aynı yerden geçmek için zaman öldürmektir. Toplu taşımacılık tekrara dayanan bu ulaşım ihtiyacını çözmek için geliştirilmiştir. Otomobiller toplu taşımacılık için elverişli değildir. Yollar kat kat genişletilse de, yan yana yeni köprüler yapılsa da, otomobil toplu taşımacılık için elverişli bir araç değildir.
Çünkü otomobiller toplu taşımanın 10'da biri kadar yolcu taşımaz, tıkanınca binde biri kadar da taşımaz!

Boğaziçi'ne yeni köprüler yaparak otomobili toplu taşımacılık için kullanmaya çalışıyorlar! Eğer bu eski sistem ulaşım için elverişli olsaydı, 100 yıl önce de İstanbul'da tramvay, vapur, tünele ihtiyaç duyulmaz, insanlar atlı araba sayısını artırarak şehir içinde seyahat etmeye devam ederlerdi. Bu araçlar kullanılmaya başlanmadan önce İstanbul'un köylerinde hâlâ şehir merkezine gitmeyen insanlar vardı. Düzenli olarak işe gidip gelmek diye bir şey yoktu..." İsterlerse şunu da ekleyebilirler: "3. köprü lobisi köprülerin sayısı arttıkça, trafiğin rahatlayacağını iddia ediyor. Bu doğru değil. Bundan 150 yıl önce İstanbullular her semt için iskeleler yaptılar, düzenli vapur seferleri oluşturdular. Geçmişte ulaşım İstanbullular için bir keyifti. İstanbul'da nüfus artarken yeni yerleşimler ulaşım sistemine göre kuruldu. (Bundan 75 yıl önce İstanbul'daki tramvay sayısı motorlu araçlardan fazlaydı.) Çok değil 30 sene önce Kalamış'tan Karaköy'e yarım saatte gazete okuyarak, sohbet ederek, keyifle işine giden ve gelen bir kişi, bugün aynı yol için dört misli zaman, sekiz misli para harcamak dört misli yol kat etmek zorunda! Üstelik teknolojik gelişmelerin, yeniliklerin
kat kat arttığı bir zamanda! Bütün uygar şehirlerde otomobil toplu taşımacılıkla bir arada, birbirine rakip olmayacak bir biçimde kullanılırken, İstanbul'da karayolu ulaşımının tek alternatif haline getirilmeye çalışılmasına karşı çıkmak gerekiyor. 

Bugün İstanbul'da çok alternatifli bir ulaşım sisteminin geliştirilmesi için hâlâ imkânlar var. Nasıl başka şehirlerde mevcut sistemler terk edilmek yerine sürekli geliştirildiyse, bunun için yerel yönetimlerle merkezi yönetimler arasında bir işlev bölüşümü olduysa, İstanbul'da da bu hâlâ mümkün. Yeter ki tamamlayıcı olabilecek farklı ulaşım biçimleri, kamu otoriteleri ve kamu yararı kavramları birbirlerine rakipleştirilmesin.
Radikal-Korhan Gümüş: İnsan Yerleşimleri Derneği

 

Haziran 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz