Ilısu Yargılanacak
Siyasette halkın bilinçli tercihini değil ''medyanın
boyalı gazlamasını'' arkalarına alarak yarışa kalkan yeni particiler arasında,
Hasankeyf 'i yutacak Ilısu Barajı 'nı yapmaya niyetli ''yüklenici adayları''
da var...
Üstelik bu ''çifte'' adaylık, yani hem iktidara hem de tarihi yok etmeye
adaylık, ''AB dayatmalarına hayır...'' denilerek neredeyse militanca bir
''ulusal çıkar'' söylemiyle sürdürülüyor...
Böylesi bir ''profesyonel politikacılık'' karşısında hiç kimsenin aklına
ise asıl ulusal çıkarın ''tarihsel zenginliğin yaşatılması'' olduğu
gelmiyor...
Geçmişin binlerce yıllık uygarlık birikimlerini sular altında bırakacak
bir yatırımdan çıkar sağlamanın ise ''yurtseverlikle'' en ufak bir ilişkisinin
bulunmadığını bu ''medyatik siyasetçilere'' kimse anımsatmıyor...
'Çok yüzlü' tutumlar...
Ya Anadolu insanının yaratıcılık ve akıl tarihi demek olan Hasankeyf'leri
''boğmaktan'' çekinmeyenlerin, aynı insanlığın artık yüz karası kabul
edilen ''ölüm'' cezasını da hâlâ savunabilmeleri arasındaki ''koşutluğa''
ne demeli?..
Bunlar bir yanda, hem yine Hasankeyf'leri ''Avrupa Kültür Mirası'' sayan sözleşmelere
imza atıp, hem de Ilısu Barajı'nda hâlâ inat edenlerin ''AB militanlığı''
(!) öbür yanda...
Hasankeyf ve siyaset, işte bu ''çok yüzlü'' tutumların tehdidini yaşıyor...
''Emeğin zenginliğini'' yansıtan kültürel mirası ile ''toplumsal tarihin
erdemlerini'' taşıyan dürüst politikalar, aynı çok yüzlü tutumların
tahribatı altındalar...
Hukuk 'nöbet' başında
Kamuoyu dünyamız, yaşamın işte bu gibi gerçeklerini sorgulamak yerine
toplumu ''siyasal polemiklerle'' oyalamayı yeğlese bile, neyse ki ''hukuk dünyamız''
göz kırpmadan hâlâ uyanık durabiliyor...
Bunun son bir örneği de Danıştay 10. Dairesi ve 6. Dairesi'nin ''Müşterek
Kurulu'' nda 04.06.2002 tarih ve 2002/1880 esas no. ile alınan yine Hasankeyf
konusundaki ''yüksek yargı kararı...''
Tüm yargıçların ''oybirliğiyle'' aldıkları karar, tarihimizi sular altında
bırakacak inşaat sözleşmesinin iptalini isteyen ''vatandaşların'' bu
konuda dava açma ehliyetinin olmadığına hükmeden İdare Mahkemesi kararını
''hukuka aykırı'' bularak durduruyor.
Böylece, iktidardakiler ve hem iktidara hem de baraj inşaatına aday olan
partilerle birlikte GAP idaresi, DSİ uzmanları, hatta kimi bilim adamları ne
derlerse desinler, bir vatandaşımızın ''bu proje ulusal ve toplumsal çıkarlarımıza
aykırıdır'' şeklindeki itirazının ''yurttaşlık hakkı'' olduğu bir kez
daha ''içtihatlara'' kazandırılıyor...
Seçime doğru mahkeme...
Aynı zamanda avukat olan Murat Cano, işte bu anlayışa güvenerek önceki yıl
Diyarbakır İdare Mahkemesi'nde dava açmış; ''Hasankeyf'i gözden çıkaran
baraj projesi ile bunun yapımına ait yabancı şirketler topluluğuyla
imzalanan kontratın tarihsel ve kültürel mirasın korunmasıyla ilgili ulusal
ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı oldukları gerekçesiyle
durdurulmasını ve iptalini...'' istemişti.
Diyarbakır İdare Mahkemesi, 20.11.2002 tarih ve 1006 sayılı kararında;
''davacının kişisel zararı olmadığı'' gerekçesiyle davayı reddetmişti...
İşte bu anlayışın Danıştay kararıyla ''geçersiz'' kılınması
sadece ''vatandaşlık hakkını'' güvenceye almıyor...
Aynı kararda; ''davaya konu olan hususların'' da İdare Mahkemesi'nce
dikkate alınması vurgulanarak bir anlamda ''Hasankeyf'i yok edecek işlemlerin
hukuk açısından da sorgulanması'' gerektiği hükme bağlanıyor...
Şimdi ülkemiz yeni bir ''seçim süreci'' yaşarken Diyarbakır İdare
Mahkemesi'nde ''tarih ve kültür düşmanlığı'' yargılanacak...
Sonuç ne olursa olsun, bir yandan ''ulusal mahkemelerimizde'' bu dava sürerken
öbür yandan aynı tarih düşmanlığından rant bekleyenlerin ''ulusal çıkarları
savunma'' söylemiyle halktan oy istemeleri ise acaba kimin umurunda olacak?
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|